asıl başlık: liseli inci sözlük yazarlarını; kendilerini büyümüş, o ufak beyinlerini gelişmiş zannedip uludağ sözlük'e dadanmaları. (karakter sınırlaması)
uzun süredir sinirle, hayretle izlediğim durumdur. küfürlü veya imla yoksunu entrylerden, saçma sapan bakınızlardan, incir çekirdeğini doldurmayan başlıklardan; her orta zekalı, vasat, makul kimse zorlanmadan bu durumun farkına varabilir. moderasyonun bu duruma bir dur demesi şarttır.
edit: hangi birini örnek vereyim diye düşünürken, başlıktaki entrylerinizle beni haklı çıkardığınız için teşekkür ederim.
"atatürk olmasaydı" ile başlayan cümlelere fitil olan din kardeşlerimizin bir de bu açıdan bakmasını istediğim önermedir.
evet biz diyoruz atatürk olmasaydı bu ülkeyi kurtaramazdık falan filan siz de karşı çıkıyorsunuz ama en azından bu açıdan baktığınızda belki ısınırsınız bu söz öbeğiyle başlayan cümlelere. umarım artık bırakırsınız saçma sapan geyiklerinizi ve rahat eder sol frame.
tanım: fransa meclisi'nden geçen tasarı için bugün de tsi 16.00'da başlayarak senatoda yapılacak oylama.
ülkemiz açısından bu kadar önemli bir konunun sol framede olmaması, tartışılmaması gerçekten inanılmaz. hala yok o çıplak olsaydı, bu onu fofenynleseydi, seks sözcükleri, genelev gibi konular oluşturuyor muhabbetinizi.
çok garibime giden olaydır. hani diğer elim cebimde değil, bir elde çanta diğerinde sigara. resmen donuyor ya sigarayı tutan parmaklarım. hem sigara yanıyor yani bir sıcaklık vermesi gerekmez mi? bilemiyorum.
fotoğraf, yazı, karikatür vb. şeylerden üst üste zibilyon tane paylaşan insandır. facebook düşkünü biri asla değilim ama lanet olsun ya bu insanlara. alt alta 20 tane ünlü sözü paylaşırlar, hayatlarında 40 yılda bir karikatür görürler bütün klasörü paylaşırlar üst üste, bir kaç fotoğrafı aynı anda yüklemeyi bilmezler 3 sayfa aşağı inmenize rağmen hala fotoğraflarını görüp çileden çıkarsınız.
cennete kimin girip giremeyeceğine klavyesinin başından karar veren, insanı çileden çıkaran şahıslardır. bazıları vardır ki bebekken ölenlere bile hüküm giydirecek kadar caniler. ayıptır, yazıktır, günahtır. etmeyin eylemeyin, güya müslümanlar.
insanın kakasını yapamadığı zamanlarda parmağını kullanarak yardım almasıdır. ya kabız gibi durumlarda ya da acilen tuvaletin yapılması gereken anlarda akla gelmektedir. kusmak için boğazına parmak atmak gibi bir eylemdir. ne kadar başarılı olunur bilinmemektedir. evde denememeniz tavsiye edilir. *
günah ve sevapları eşit olduğundan arafta kalan paragöz kişinin, araftaki diğer kişilere cehenneme gitme pahasına da olsa bir sevap satmasıdır. oldukça yüksek bir fiyata satacağı kesindir.* . tabi bu parayla başkasından daha ucuza sevap alıp cebindeki parayla yine arafta kalabilir. (bkz: arafta ticaretle uğraşmak)
saçma sapan çocuk gibi bir harekettir. galiba akıllarınca yazarların yazdıklarından vazgeçeceklerini, onların düşüncelerine uymayan yazılar yazmayacaklarını düşünüyorlar. adama demezler mi " lan sen kötü oyladından da ne oldu şakirt? " diye. garip organizma bunlar.
ülkemizde son 15-20 yıldan beri oluşan ve giderek artan durumdur. önceleri çok miktarda bulunmayan üniversite mezunları anadoluda gittiği her yerde müthiş bir saygı ve sevgiyle karşılanırdı. doktorlar, öğretmenler, kaymakamlar ve şu an aklıma gelmeyen niceleri.. ancak günümüzde artık her evde kötüde olsa bir üniversite mezununun bulunmasıyla birlikte bu saygı artık yerini görmemezliğe ve hatta terbiyesizliğe bırakmaktadır. ne yazıktır benim gözlemim bu yöndedir yanlış düşündüysem * . eyvallah.
edit: okumuş derken adam gibi okumuş. ister üniversite mezunu olur ister adam olur.
bbc'de yayınlanan bir programda geçen açıklama:
"herkese profil resimlerini sevdikleri çizgi film kahramanlarının resimleri ile değiştirmelerini söyleyen grubu duydunuz mu? onlar aslında bir pedofil grubu. bunu yapıyorlar, çünkü çocuklar bir çizgi film resmi gördüklerinde arkadaşlık tekliflerini daha çabuk kabul edecekler. bu olayın çocuklara karşı şiddeti durdurmakla hiçbir ilgisi yok."
ben de çizgi film karakteri yapmıştım ama geçte olsa öğrendim değiştirdim.
insanın okula ya da işe gitmediğinde arkadaşının "niye gelmedin bugün ( ya da dün) " gibi bir sorusu karşısında " gelesim gelmedi" demesine sebep olan hede.
okul yıllarımızda hocaların bizi köşeye sıkıştırma taktiğidir. dersde sıkıldığın vakit başlayan muhabbetin dozu gittikçe artar, arkadaşınla geyiklerin dibine vurursun ve kahkahalar atmaya başlarsınız. tam o anda hoca fark eder ve "sen, ne konuşuyorsun yavrucuğum?!" şeklinde ikaz eder. tabi cevap ilk başta hep aynıdır; bunu sana söylediğini adın gibi bilsen de "ben mi?! ben konuşmadım ki hocam" şeklinde cevap verirsin, sonra bir anda "hocam dersle ilgili bi şey sordum arkadaşıma" dersin. işte bu en büyük hatadır aslında; zira bu bahanenin ardından hemen "en son ne anlattım? söyle o zaman" der. bu soru zıçtığının resmidir.
aslında hocanın haklılığından değil o köşeye sıkışma, soru çok lanettir. o hocayı dinliyor olsan bile cevabını zor vereceğin bir sorudur da ondan köşeye sıkışırsın. ben bazen kendimin bile en son ne dediğimi unutuyorum, kaldı ki öğretmenin son laflarını aklımda tutayım. ayrıca yeni öğrendiğim bu konunun, o an deliler gibi dinliyor olsam bile, açıklamasını bir anda yapamam ki.
uzun lafın kısası; o an ister konuşuyor ol, ister hocayı dinliyor ol. bu soru geldiğinde bittin demektir, hemen defterleri, kitapları toplayıp sınıfı terk etmek en mantıklısı.