müslüman bağımsız olmalıdır. particilik, adamcılık, lidercilik, siyasal islam, körü körüne kin ve nefret duymak bağımsız müslümana yakışmaz. oruç tutar şov, namaz kılar şov, cumaya gider şov. herşey şovsa öbür dünya ne? böyle iki yüzlü mü çıkacaksın allah'ın karşısına?
alayı boş beleş yorumculardır. ne futbolla ne de bahisle ilgileri yoktur. yoldan herhangi bir insanı çevir maçı sor en azından 10 maçtan 6-7'sini tutturur. bunlar ise 10 maçta anca 0-1 arası doğru tahmin yapıyor. dağda sığıra sor, möleme üzerine maçı kodla, şu maç ne olur de sığır bile 3 maç bilir. bunlar maaş alıyor işte. adamcılığın resmi.
muammer gündüz'ün 2015 yılında çıkan enteresan deneme kitabı. yeni keşfettiğim yazarlardan.
cümleleri çok dikkat çekici;
"şunu bil ki sevgilim, kadınların makyajını tazelediği aynalarda seni bulacağım. isimsiz bir kentin yeraltı çocukları tinerlerini soluyacak. mazideki psikozlara baktıkça uslanacağım."
kendimi hoşgörülü olarak tanımlardım ama artık dayanamıyorum sözlükte türeyen bu amk yavşaklarına. halkı kin ve nefrete sürükleyen bu piçlere göz yuman sözlük yönetimi ne iş yapıyor? moderatör ne iş yapıyor? sözlüğün gelmiş olduğu noktadan memnun musunuz?
mutlak acılar cürüm işler sol yanımda,
arşa tırmanan hislerim yer altında,
yer üstünde her selam hınç alır benden,
mühimmatsızım insan içine çıkarken
saçım tel tel dökülür,
suskunum biraz da…
bu canı çıkası gecelerin ay tutulmasıdır ayazda,
ayan beyan meçhule sevdalanmışım,
ezberlediklerim, sözcüklerimin manasını kavrar,
uçarı sevinçler yok artık…
yok artık, boyu devrilesi güleç mevsimler,
almacında günlerimin telaşı,
fikrimde fidelenen nihilist seremoniler…
muğlak söz verişler, yemin eder tapınağımda,
tablosunda ressam, bir ağıtı resmeder,
kuşların kanadı kan,
sıcak renkler yok artık…
yok artık, canına yandığımın hayatı,
bıktım mı?
asla!
hangi kâbustur ki uyandırır beni düşümden?
çırılçıplak firara susamışım
ahım var,
vahlıyım biraz da…
ne o gümüş renginde bakışlar var?
ne de altın sarısı yaprak düşer yere?
sonbahar, hüznün ön ismi,
kim koyduysa bu adı, alsın başına çalsın!
tarihi bilinmemekte kalbimin mezar taşının,
bu yere batası dünyanın meçhul alfabesiyim?
ardımda felaket sirenleri çalar
nazımda bir, kaygımda bir…
huzurla bakıyorum gökyüzüne;
kelimelerimden kuruyorum sedir,
kızamık yüzlü çocukların, al kırmızısı şimdi kanım!
vakit, hırpalanmışlığı anlatmanın vaktidir,
şimdi yargısız infaz ver cezama,
suçun kaçta kaçından ben suçluyum?
dağılmışım…
dünyanın perdesini indirmeye bilenmişim,
ol sebebine amaç çizdiğim yol nerde?
ayan beyan cesetlerin nüfusuna girmişim,
anlamlarım kelimelerimin hücumuna uğrar,
silah çeker düşüncelerim aklıma,
kolay yok artık…
yok artık, mümkünleri idam ettim çoktan,
telef oldu saatler biraz da,
ipe çektim, ipten döndüm hiç yoktan.
2015 yılı basımı (bkz: süt dişini kaybeden dünya) isimli deneme kitabı dün tesadüfen bir arkadaşım aracılığıyla elime geçen, bugün de fırsat bulup okuduğum, 1986 doğumlu eskişehirli yazar. enteresan bir edebi üslûbu var. cümleleri epey şiirsel ve altı dolu. edebiyatta popüler olmayan böyle yetenekli yazarları keşfetmeyi severim. biraz internette bakındım bunun haricinde iki tane de şiir kitabı varmış ama maalesef baskıları yok, bulursam okuyacağım merakla.