prof.dr.yasemin inceoğlu gerçekten çok kültürlü, öğrencilerine de eleştirel bakış açısı kazandıran, bir nevi insanı koyunluktan çıkartan süper bir hocadır.
bence bir nlp terapistine ya da yaşam koçuna vereceğiniz parayla aykut oğut'un bütün kitaplarını alın okuyun, bi de üstüne bi tatil yapın ya da artan bi dünya parayla istediğinizi yapın, emin olun çok ama çooook daha faydalı olur, denedim, kendimden biliyorum...
john parkin'in bir kitabı. siktir et kitabının best seller olmasının tek sebebi kitabın ismi, ki zaten kitabın çoğunluğunu devamlı siktir et diyerek doldurmuş.
tatilsiz yaz = balkonsuz ev, çaysız kahvaltı, uykusuz gece, kaymaksız bal, sarısız yumurta, mikrofonsuz şarkıcı gibi benzetmeler çoğaltılabilinir.
yıllık izin kullanamadığınız ve cumartesi günleri de yarım gün çalıştığınız bir yaz nasıl geçer? Ruhsal ve fiziksel yorgunluğun atılmadığı koca bir yıl! ilk önce bu fikir çok da kötü gelmedi, aman iznim olsa da param yok otel tatilim olmayacak zaten falan dedim. ama resmen kendimi kandırmışım! yaz geldi geçiyor ben daha mayomu giyip bi kulaç atamadım ne denizde ne havuzda... bunalımdayım. nasıl geçecek bu yaz böyle! ben de gülse birsel'in yazlık kitabını aldım, şezlongta uzanıp da kitap okuyormuşum diye hayal ediyorum, iyice sıyırdım!
yanlış anlamayın gerçekten bilmediğim için soruyorum: bayan kulağınıza mı hoş gelmiyor, yoksa bayan demenin gerçekten bir kabalığı mı var? çok kültürlü bir hanımefendi olan eski ingilizce hocam da bayan demenin çok kaba olduğunu söylüyordu ama o da tam açıklayamamıştı sebebini yıllar önce. bu başlığı görünce aklıma takıldı yine? mesela sokakta tanımadığınız bir gençkız yere birşeyini düşürdü, farketmedi, ona sesleneceksiniz pardon kadın mı dersiniz, pardon kız mı dersiniz, pardon hanımefendi mi dersiniz (ama bildiğim kadarıyla herkese de hanımefendi denmez özellikle yaşı küçük olanlara?) ?
çünkü insan 20li yaşlarında başlar kendi ayakları üstünde durmaya. artık öğrencilik yok, harçlık yok... sorumluluklar var, artık full time işin var, sana kalan az zamanınında da yapmak istediğin herşeyi yapmaya çalışırken hayat gerçekten hızlı geçiyor.
-hangi bölümdesin?
-kimya.
-mühendislik mi?
-yok, kimya bölümü.
-öğretmen mi olucan?
-kimya öğretmenliği değil, kimya bölümü, düz kimya.
-düz kimya?!?
-?!?
bu yıl bir türlü yaz gelemedi, hep bi sonbahar havasındayız. etrafımdaki biçok kişi de nezle oluyo, hasta oluyo. bununla ilgili bikaç bişey öğrendim, paylaşmak istedim, belki faydalı olur ilgilenenlere. buğday, mısır gibi lifler, bol egzersiz, bol su ve limon suyu, meyve, özellikle yeşil sebze, yeterli uyku ve bunların yanında olumlu düşünme çok faydalı. ben bir de yeni aşk, yeni heyecan da demek istiyorum enerjinizi arttırmak için... bir de yapılmaması gerekenler varmış: fazla alkol tüketimi, fazla cep telefonuyla konuşmak, çok televizyon izlemek, kuruntu yapmak, aşırı stres altında olmak.
sıklıkla markafoni de karşınıza çıkabilen bir ayakkabı markası. 212 avm de mağazaları var. stili biraz karışık, hem modern kadınsı ayakkabılar da var, hem babaanne işi ayakkabılar da var. şu an için fiyatlar uygun gözüküyor.
nilüfer, tanju okan ve timur selçuk un birbirinden farklı ama harika yorumlarıyla seslendirdikleri ispanyol meyhanesine ait dizeler. tamamı şöyledir:
Kararmış, tahta masamızda bir şişe şarap
Gecelerden bir gece, bezginiz
Üstelik adamakıllı sarhoşuz, ellerin ellerimde
ispanyol Meyhanesinde bir kadın çığlık çığlığa şarkı söylüyor
Belli, yıkılmış bir kadın, hayli çirkin, hayli geçkin, ağlamaklı
Zayıf, incecik elli, incecik elli, kalın dudaklı
Sesi bir tokat gibi patlıyor kulaklarımızda
Yüzümüz al al oluyor, içimiz hüzün dolu, kahır dolu, gözlerimiz kanlı
Yeter, yeter
Öleceksek ölelim
Haydi vur kendini şaraba, kedere ve aşka vur
Daha içelim hey
Daha içelim hey hey
ispanyol Meyhanesinde bir gece
Seninle, seninle başbaşayız
Üstelik, sarhoşuz adamakıllı, daha içelim, daha içelim
ispanyol Meyhanesinde öldüğümüzü kimse bilmesin
Hey garson, bütün hesaplar benden bu gece, sen de iç, sen de iç
Kapat kapıları, kapat kapat, yabancı gelmesin
ispanyol Meyhanesinde öldüğümüzü kimse bilmesin
Ölelim, ölelim artık, bitsin bu delicesine koşu, bitsin bu koşu
Yeter, yeter
Öleceksek ölelim
Haydi vur kendini şaraba, kedere ve aşka vur
Daha içelim hey
Daha içelim hey hey
...
içinde bulunduğum gerçekten üzücü, sinir bozucu bir durum. sanki toplumdan dışlanmış, sürgün edilmiş, hapishaneye atılmış, tü kaka denmiş, gibi gibi örneklerle hislerimin bir parçasını ifade edebilirim. sözlük formatını da o kadar okumuş olmama rağmen çiçeği burnunda yazarlıktan çaylaklığa düştüm, cümle sonlarına nokta koymayı unutuyor olabilir miyim ondan mı acaba diye düşünüp duruyorum. tabi vardır elbet geçerli bir nedeni de keşke ben de öğrensem sebebini bir daha aynı hatayı yapmasam değil mi? aman yazarlar ben ettim siz etmeyin, dikkat edin, çaylaklık günleri çok zormuş yazarlıktan sonra.
artık facebook u google gibi kullanmaya başladım. merak ettiğim herşeyi facebook ta aratıyorum ve birçok güncel sayfaya ulaşıyorum. facebook artık mail adresimiz, arama motorumuz, eğlence kaynağımız, plan organizatörümüz, msn'imiz, takvimimiz vs. herşey oldu, facebooksuz hayat nasıldı unuttum.
italyanların çoğu marsala şarabı(1798'de italyanların kendi şaraplarını ingiltere'ye tanıtmak için üretilmiş ve günümüzde italyanların yemeklerinde kullandığı şaraptır) ve kahve likörü katıyor bu lezzetli tatlıya. tiramisu hastasıyımdır. kreması labnesiz yapılmamalı kesinlikle.
akşam yemeği düşünülür, tariflere bakılır, ağız sulanır, çay gelir ama yanına birşeyler aranır, internetten pasta bisküvi fotoğrafları taranır, karın guruldar, dakikalar yavaşlar, sözlükte pasta bisküvi ve yemek üzerine yazılar yazılır...
anneanemin emektar elleriyle yaptığı lezzetli mi lezzetli, sağlıklı mı sağlıklı hala özlemle ağzımı şapırdattığım yemek. en çok bu yemek için ellerine sağlık derdim, hey gidi günler hey... zaten çok acıktım, bu akşam malzemeleri alıp deneyeceğim, anneanneminki gibi olmayacak ama olsun, uğraşıcam. size de tavsiye ederim: Malzemeler için:2 bağ pazı iç Harcı için: 500 gr. dolmalık kıyma (orta yağlı), 1 çay bardağı pirinç, 2 adet kuru soğan, 1 demet maydanoz, 1 demet dereotu, 1 çay kaşığı tuz, 1 çay kaşığı karabiber, 1 çay kaşığı kuru fesleğen, 1 çay kaşığı zeytinyağı. hadi kolay gelsin...
çook eskilerden bu yana en favori gofret lezzeti: bifa gofret. eskiler bilir, ama yeni nesil duymadıysanız da denemelisiniz. bkz: http://www.facebook.com/# !/pages/Bifa/116282921784961?sk=wall
eskiler bilir iki bisküvi arası lokuma tahtalı denirmiş. bu eski lezzetimizi tekrar bizlere hatırlatan bifa nostalji serisiyle tahtalıyı sunuyor: http://www.facebook.com/# !/pages/Bifa/116282921784961?sk=wall