pencereden süzülen yağmur damlalarını seyretmenin verdiği hüzün romanın bütününe sinmiş.
ayhan ilyasoğlu bir yanda geçmişini yükünü omuzlarında taşırken bir yandan kendine bir dönemeç yeni bir başlangıç arıyor.
kadınların dünyasında fazla hırpalanan kişiliği kıbrıs barış(!) harekatında çatışma ortamında daha da fazla hırpalanıyor ve insan öldürmenin yıkıcı psikolojisi onu intihara sürüklüyor ama ölmüyor ağır yaralanıyor.romanın dokusu bu psikoloji içindeki bir adamın geçmişiyle hesaplaşmasıyla örülüyor.hem de zafer olmadan.
kendisini yeni bir başlangıça hazırlayamadan geçmişin sarmaşık ağları arasında dönemeci alamayarak göle savruluyor bedeni,kişiliği.
onu hayata bağlayan tek bir yaşama umudu kalıyor elinde:zaferin ölmemiş olabileceği ve onu antep'te bulma ihtimali.
psikolojisini alt-üst eden insanlar arası küçük hesaplaşmalardan bunalarak intihar etmeyi kafasına koyuyor.
bulunduğu çevrenin cehennemi onu yeterince hırpalamışken zafer'i bulmak umuduyla bulunduğu çevreden uzaklaşıp ıssızlığına doğru yol alıyor.belki de ölümüne..
yağmur yağarken aç bir yavru kedi nasıl bakarsa; öyle bakıyor bu hatunda.
denemeleri yer yer uçuklaşsa da ayrıntılar çok sağlam.
özellikle bir aşk senaryosu.
nisan akşamının gündüzüne inat soğuklarında arabayla şehirden, insanlardan kaçma, bir şehir manzarası bulup, yaşadığın cehenneme tepeden bakma isteği uyandıran bir şarkı bu.
ağlama isteği uyandıran ama neye ağlayacağını tam olarak kestiremediğin bir anda bir sigara yakma isteği gelir aklına.dizilerdeki 3 dakikalık klipler gibi yaşadığın cehennemden trailer demetleri aklının sinema salonunda motor demiştir.tekrar o cehenneme döneceğini bile bile şarkıyı defalarca dinlersin, için yangın kulelerindeki gözcüler kadar ıssızlaşana kadar. aynı cehennemde bilinen replikleri tekrarlamaya yollarsın kendini.karton kutunun içine tıkılmış kedi gibi, kaçmaya çalışmanın mümkün olmadığını anlarsın bu cehennemden.
arabanın motoruna kuş kaçmış gibi ihtiyatla arabayı yavaşlatmak fikri aklına gelir. rahatlamaya başlarsın.denize yağan yağmurdan farksız evine kapanır,kitlerisn kapını..
istanbul büyükşehir belediyesi şehir tiyatroları oyuncularındandır. anlat istanbul 'da hayat kadını rolünde çok başarılıdır.**
dot'ta böcek oyununda da yer almıştır.
çocuklarla çekilen kliplerin faydası olsaydı atilla taş'a olurdu.tuğba özerk gibi sesi piyasa standartlarının üstündeki bir bayan vokal için yanlış stratejiler izlendi.bu kadar geri planda bırakılması bi yönden de kendi tercihi sanırım.
tuğba özerk'in yanlış parçalara yanlış ekiplerle hatalı klipler çekmesi sonucu arada kaynayan parçalardan bir tanesi.
bu kadar yanlışların içinde bu güzel parçanın olması yine de güzel.
şehitlerin kemiklerini sızlatan, atalarına ihanet eden neslin, batıcılık oyununu ekrana taşımalarının göstergesi. star tv ana haber'de höykürerek(!) bişeyler okudular şehitlerimize. arkadan gelen akşam ezanı sesi dolayısıyla reklamlara pas atmak zorunda kalındı. yazık.. çok yazık..