yılların,zamanın etkisiyle hiçbir görünür sebep yokken göle atılan bir taş gibi yavaşça yüzeyden kaybolan sonra da akla bile gelmeyecek kadar gönül sarayından da uzaklaşan arkadaştır,gece gece akla gelirse üzer.
herhangi bir ortamdan olabilir bu arkadaş.ilkokul 2.sınıftan,hafta sonları beraber gittiğiniz 'sözde' masa tenisi antrenmanlarından da olabilir,6 yaşında gittiğiniz tatil köyünde aynı şehirden geldiğinizi öğrenmenizle birbirinize söz verip ayrıldığınız çocuk da olabilir.her ikisi de o gölün görünmeyen kısımlarında olduğundan artık düşündürmez,üzmez insanı ama yine de tuhaf tuhaf dalıp götürür.
hele o şahsı yıllarca görmeden,aniden bir gün siz otururken bulunduğunuz mekana girerken görmek,o "samimi olmayan tanıdıkla muhattap olma" gerginliğine girmeniz,aceleyle telefona gömülüp tuş kilidini açıp kapatmanız.. onun sizi görüp görmediğinden emin olmadan sadece geçip gitmesini umut etmeniz zavallı bir şekilde.. son sohbetiniz "buluşalım ya mutlaka.olur mu?" şeklinde geçmiştir. olmuştur da değil mi? güya irtibatta kalmışsınızdır,görüşmüşsünüzdür. ama yine de geçip gitmesini istersiniz çünkü 13 yıl boyunca görmeyip,saçından sakalından zor tanıdığınız bu herifle konuşacak bir şeyiniz kalmamıştır. gecenin köründe bilgisayar ekranına konan sivrisinek kadar kayıtsız kalırsınız bu eski dosta,yıllar yıllar önce kan ter içinde antrenmandan çıkıp kana kana "link" içtiğiniz,beraber birkaç cılız buluşma,dostluğunuzu ilerletme teşebbüsünde bulunduğunuz çocuğa.. vakit geçer,insanlar hayatlarına devam eder ancak gördüğünüz ilk anda eski günleri hatırlatmak gibi bir özelliği vardır bu arkadaşın,tek kötü yanı budur.
bir dostu kaybetmiş olabileceğinizi düşündürür,her iki tarafın da eşit oranda ilgisiz kalmasıyla suçlu da hissedemezsiniz kendinizi. "lan iyi çocuktu,iyi eğlenirdik evvela" diye düşünmeye çekinirsiniz zira suçun %51'lik kısmının sizde olduğunu düşünmeye başlarsınız.
bu düşünceleri kafanızdan atamadan çocuk kalkar,tasasızca yürür gider.öylece kalıp,ne içmekte iseniz ondan bir yudum daha alırsınız.çevrenizde bir kız arkadaşınız yoksa sessizce "vay amına koyim" diye mırıldanırsınız...
1999 yılından beri açılan her sözlükte -sözlük klonunda- kendi kendine gelişen doğal bir ayrımcılıktır.
bunun en üst derecesi inci sözlük'te sanırdım. zira yaklaşık 2 sene önce karışık nesillere küfreden bir adamın başlığına "pardon usta neslini görmedim kusura bakma. dur bi nick6 gireyim de affet reyiz" gibi bir entry hafızamda yer ediniyor hala. işin ilginç yanı bu değil,ilginç yanı geyiğine de olsa bu "kulun köpeğin olayım agam" moduna giren kişi 30 üstü yaşlarda iş güç sahibi bir herif iken,başlığı açan yazar 21 yaşında bir gençti.ikisi ile de konuşmuşluğum vardı öncesinden,daha büyük olanı tanıyordum sonradan başlık sahibiyle de konuşup sohbeti ilerletmiştim.
haliyle saçma geldi bu tabi,bir internet sitesine daha önce kayıt olduğu için saygı hak etmek,sanaldan da olsa böyle bir saygı duyulması feci saçma gelmişti.
sonra bu sözlüğe kayıt yaptırdım 2012 haziranıydı sanırım.9.nesildim ama şu anki 11.nesillere yapılan zulüm yoktu,rahattı ortam.nesil kasıntılığı bu kadar yoktu.ama gittikçe arttı,şiddetlendi.anlam veremedim.zira en kaliteli,en güzel yazıları yazma potansiyeli olan adamın başlığında (yaman şakacısın delikanlı) bakınızları, "kaçın la 11.nesil" sloganları dolup taşıyordu. adam (veya hanımefendi) küsecek sözlüğe belki. belki okuyup keyif alabileceğimiz bir yazar kaybolacak,sözlüğün var olmasının tek amacı yeni insanların yazılarını okuyup keyif almak veya fikir edinmek iken.
"önyargıyı kırmak,atomu parçalamaktan zordur" demiş einstein, 11.nesil bazı yazarların salak saçma trollükler,dikkat çekme peşinde koşmaları sebebiyle bütün bir 11.nesle kin güdülmesi,aşağılanması hor görülmesi beni açıkçası şaşırtıyor. baktığımızda "lan bu adam ulu'nun efsane yazarıymış ya" dediğimiz pek çok 4.,5. nesil yazar var. onlara da "siktir git len 5.nesil" dense,onlar efsane olur muydu sizce?
bir şey açıklığa kavuşturulmalı. bazı talihsiz rastlantılar sonucu bu nesilde troll popülasyonu daha geniş yayılım gösterse de yine de bu nesilden kayıt olmuş yazarlar türkiye'Nin belirli bölgelerinde toplanıp "hadi arkadaşlar gidip ulu'Nun formatına hallenelim" niyetiyle harekete geçmiş bir güruh değil.nesle değil,nicke,yazara daha da önemlisi yazılan yazıya,girdiye bakılmalı bence.
sohbete umutla,heyecanla hatta mutlulukla girilir,konu ilerler gelişir değişir.sonra birden karşınızda "aynen :D" ya da "aynen ya.." * mesajı belirir.
ne diyeceğinizi,sohbeti nasıl devam ettireceğinizi bilemezsiniz. içinizde küçük sinir bozucu bir şey onu sıktığınızı,artık daha fazla zorlamamanız gerektiğini söyler ama nafile. çok oturmuştur o "aynen" . sohbeti o değil ben bitirmeliyim inadı uğruna nice saçma konu açma çabalarına girilir.
+ ... değil mi ama?
- ahaha. aynen valla
+ .......(pezevenk muhabbeti kitledi resmen)
- ........
+ fakat hollanda da ne top oynuyor değil mi ya? çok deli oynuyor şerefsizler
- evet valla robben ne yaptı öyle yılların ramos'una değil mi? hele van persi-
+ (heheh sen konuş anam kendince) ya neyse ben kaçayım artık.hadi iyi geceler sana *
- ??... sana da.
şüphesiz her gencin merak salacağı ve kendini hazır hissettiği zamanda denemeye yelteneceği,cezbedici tecrübedir.
2-3 yıl öncesine tekabül eder benim bu illet ile tanışmam. yeni bir icadın,yeni bir gelişmenin bokunu kurutmaya meyilli genç türk beyinlerimizle ve gecenin de içine girdiği böyle bir konuda kaçınılmaz olarak işin en kibar tabirle "enteresan" kısımlarına kayıyor muhabbetler.
- oğlum gece çıkıyorsun odandan,önce kendine bir bakıyorsun sonra istediğin yere gidiyorsun böyle hayalet gibi.
+ evlere falan da giriliyor muymuş?
- ne bileyim amk girilir herhalde. olmadı evinin önünde kıvrılır yatarım oğlum kızın.arada penceresinden bakarım nasıl uyuyor diye,of.
arkadaş tahmin edebileceğiniz üzere ağır platonik. adamdaki hayal fakirliğine bakar mısın ulan hem boyut değiştirmeyi teklif ediyor herif "gel beraber uçalım baba alemlerde level atlayalım" diyor, hem de gidip kızın kapısının önünde "seviyom aylaaa" diye hönkürmeyi düşünüyor o boyutlar arası haliyle. yazık lan.
neyse tabi eve gidilir gidilmez bakıldı,videoları izlendi. sarışın,esmer,cengaver gibi delikanlılar "yeah that's gonna be an easy one" modunda kamerayı takıp kendini çekiyor yatakta bu seyahati yaparken. artık reel midir sahte midir bilinmez 20 dakikaya falan krize girmiş gibi titriyorlar böyle bir çırpınıyorlar falan ilgimi cezbetti açıkçası.
dedim "canımızı mı alacak lan,dene gitsin avradını satayım" zaten şu kadarcık ömrümde başıma ne geldiyse bir anlık buhrandan,bir anlık "ucunda ölüm mü var be fikret" mantığından geldi. adım fikret değil ama kendimi cesaretlendirmem gerektiğinde cesur bir fikret karakteri yaratırım.
ertesi gün ebeveynlerin bir nikaha gitmek üzere evi terk etmesi, biladerin odasında holdur holdur uyuması sebebiyle yatağa geçtik. tavana bakıyorum ama tık yok. zira önceki gün "beyler kasadan hayvan gibi ses çıkıyor tükürmeyi düşünüyorum. motor etkilenir mi" diyen tiplerin oluşturduğu kışın şu fare imleci ile birlikte kar yağdırma efekti koyan dandik forumlardan okuduğum kadarıyla bir şey yapmamam, kafamı boşaltmam gerekiyor. fakat ne mümkün "oğlum giderim ispanyaya,madride.gece gece şehri turlarım lan hatunlar gırla ne güzel.oha hatta haftaya gidersem el clasicoya girerim lan ahaha" gibi salak saçma,öğrenci işi düşünceler volta atıyor kafada.
"önce ayaklarınızın ağırlaştığını hissedin" diyordu forumda "onlara birer kiloluk yük bağlandığını düşünün.sonra o yükü 2 kilo,5 kilo,10 kilo olmak üzere arttırın diyordu. ulan zaten çıplak ayağın üstüne yün çorap giyme fantezimin doruklarında olduğum dönemler,ayaklarım bırak 10 kiloyu,ıslak ıslak elleri olan öküz gibi bir herif bastırıyormuş gibi ağır durumda. sonra ağırlık bacaklara oradan bele oradan göğüse çıkıyor. buraya kadar da fena değildi zaten yemekten sonra yemişiz cendereyi çok affedersiniz. tatlı tatlı çöküyorum yatağın içine. göz kapaklarıma da minik kilolar bağlanmış gibi ağırlaşıyordu..
o da ne gözümü bir açtım tavan sallanıyordu resmen. olayın tamamen bilincindeyim yalnız resmen rüyadayım ve farkındayım her şeyin.hafiften bir tırsma gelmedi değil "resmen yaptık be" diye gerinmeden bir kendime bakmak istiyorum ama etrafta bir ayna falan yok ki. kalkıp banyoya gideyim diye ayağımı bir attım ahhannsktir ayak yok. ellerim de perdeli bir hale gelmiş zaten.yekpare bir gövde olmuşum,üstüne de kafa eklenmiş resmen tövbe estağfirullah bir şey olmuşum.o an çok anlamsız bir şekilde abime "yapacağın cendereyi si...m" diye bağırdığımı hatırlıyorum. sebebini sormayın.. sormayın anasını satayım niye böyle salak bir şey dedim hiç bilmiyorum. çocuk nasıl yapsın lan cendereyi? o esnada rüyada olduğumun farkındaydım ama o cümlenin ağzımdan çıkmasına engel olamadım adeta. yediğim tatlı resmen rüyama girmiş,kontrol altına almış beni. üstelik hiç nimete küfredecek bir yapım da yoktur,anlayamamıştım bu işi.
neyse sarsılarak uyandım. terlemişim,sırılsıklam olmuşum resmen. ayaklarım falan akmış hatta,yatağın kenarından falan damlıyor parmaklarım halıya dökülmüş adeta. neyse ki bizimkiler gelmemiş ve daha da güzeli çok şükür abime sebepsiz yere küfretme gafletinde bulunmamışım.
o gün bugündür tatlı yiyip 10 dakika sonra uyuma hatasına düşmem.
yine o gün bugündür astral seyahate inanmam. yok lan öyle bir şey. fazla yiyip yatarsanız böyle çıldırıp kendi kendinize sarsılırsınız en fazla. kimse de "lan bu bebeye n'oluyor,ay boyut değiştirdi" demez.mide fesadından geberir gidersiniz. haberiniz ola.
sıcaktan saçın her teleğinin kendi türküsünü tutturduğu,alna düşen saçın görüş açısını ciddi ciddi kapatmaya başladığı dönemlerde,kavrulan ankara sıcağında bir çare başvurulan yılların berberi mustafa abinin dramatik,hüzün dozajı ayarsız öyküsüdür.
yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermesin,hayat hikayesi değildir. işbu yazı,işbu iç dökme sekansı söz konusu güzel insanın gözümdeki düşüşüdür.sonsuz kredi sahibi olmasının rahatlığı ile belki ailevi bir mevzu,belki yaşın ilerlemesinin getirdiği tükenmişliğin birleşiminin kaçınılmaz sonucu olan işini ciddiye almamaya başlamasının her traşta kendini daha belli etmesi durumudur.
saatime baka baka sıra bekliyordum 5 yıldır saçlarımı özenle besleyip,saygısızca kestirdiğim berberde.yeni çırak yerleri süpürüyor,mustafa abinin daimi dostu kalfa fahri abi ptt 1.ligden bir maçı hayatı bağlıymışçasına dikkatle izliyordu.giyiminden ve diksiyonundan anlaşılabileceği üzere iyi eğitim almış,karizmatik bir orta yaşlı adamın traşının sonlarına yaklaşmıştı mustafa abi.o muttarid makas darbeleriyle saçları kestikten sonra adını bilmediğim,bilemeyeceğim siyah saçaklı surat silme şeysi vasıtasıyla makası tek hamlede yeniden kullanılabilir hale getirmesi,katlanmış gri gömleğinin altından uzanan ince kollarını takip eden ince parmaklarının hızla ve işini bilir vaziyette o sivri,kır renkli saç telleriyle bezeli kafada uçarcasına hareket etmesini izliyordum. her mesleğin erbabına saygım vardır lakin berberler özeldir benim için.ilk evimizin yakınında yine 50'li yaşlarda bir berber amca vardı,berber dükkanının önündeki tahta iskemleye oturup yokuş aşağı incirli'yi izlediğim.beni hep mustafa'lar traş etti anlayacağınız üzere.bu özelliği vazgeçilmez bir şart olarak sunmamama rağmen hayat hep karşıma iyi niyetli,hoşsohbet ve makasına hakim mustafalar çıkardı karşıma.
söz konusu mustafa abi traşını bitirmek üzereydi.gözüm maça takıldı,gol olmuştu.fahri abi "yav böyle defans hattı olmaz bu ligde,taktiğine sıçtıklarım" cümlesini sarf ederken orta yaşlı,keçi sakallı adam kalktı,parasını verdi ve dükkanı terk etti.lafı gelmişken belirteyim fahri abi "defans hattı" "bölgeler arası alan parsellemek" gibi modern futbol tabirlerini bilimum küfürle potbori halinde sunmasıyla takdirimi kazanmış,entellektüel kişiliğini berber kalfalığının gerektirdiği samimiyetle ustaca birleştirmiş bir ağabeyimdir. (abimdir mi ağabeyimdir mi yazacağım diye çılgınlar gibi ikilemde kaldım.bir onu bir diğerini yazacağım lan inadına) mustafa abi hafif bıkkın bir ses tonuyla "hadi gel koçum" diye çağırdı beni.40 yaşında dükkanın kapısında belirsem bile bana "koçum" demeyi keseceğini sanmıyorum.
yerime oturdum.klasik muhabbetler.koyu fenerbahçeli olmamızdan mütevellit ; fenerbahçe'nin şampiyonluğunun hoş sohbetleri,ersun yanal'ın sürekliliğinin sağlanması,caner'in form grafiğinin tüm sezona yayılması sonucu irdelediğimiz veriler.. bu sıradan konuları konuşurken alnımdan aşağı küçük bir ter damlasının süzüldüğünü fark ettim.kaçınılmaz ana,makinenin o iğne ile ölümüne sıkıştırılmış ense kısmından yukarı fışkırmış gibi duran kafa etiyle ilk temas ettiği an,traş vakti.son birkaç seferdir aynaya atılan son bir bakış ve "ellerine sağlık abi" cümlesi dışında değişen şeyler olmuştu düşünce hayatımda.mustafa abi eskisi gibi değildi.işini yapıyordu ama eskisi kadar sağlam yapmıyordu. duş esnasında kendine gelmesi beklenene kadar eve gidiş yolculuklarında yeniyetme rapçiler gibi kapüşonumu başıma takıp eve kadar koşmamı istememe sebep olacak,çim makası ile kenarından köşesinden kırpılmış gibi bir izlenim yakalıyordum son seferlerde.mustafa abinin ününe,zamanında yaptığı efsane traşlardan sonra saç tellerimin minnetle ruhuna dua okuduğu ellerine hürmeten bu düşünceyi kafamdan silmeye çalışıyordum ama olmuyordu işte.o korku hep vardı.belki de berber koltuğuna ilk oturduğumdan beri vardı zira sonlara doğru yaklaşmadıkça aynaya bakmam ben.ya güvenimden ya korkumdan bilemiyorum ama o ihtiyacı hissetmezdim.zaten berberlerin o karşı konulmaz egemenliği altında joystick gibi dönüp dururdu kafam,ses etmezdim haliyle.
ama artık öyle değildin mustafa abi.senin ellerinden,o kurutma sekansında makineyi bastırırken bile güven duyduğum ellerinden korkuyordum artık.sen eski sen değildin,eskisi kadar özenmiyordun artık.bu dikkatsizlik,ilgisizlik korkutuyordu beni anlıyor musun?
aynısının olmasından deli gibi korkuyordum.saniyeleri saydım.724.saniyede sona yaklaşmıştık başımı kaldırıp aynaya baktım ve inandığım bütün değerlerin ellerimden kayıp gittiğine emin oldum.yine standartlarının çok altında kalmıştı mustafa abi...ne yapıyordun mustafa abi? sana bakıp "ya abi çok özür dilerim ama o elinin ayarını s..kim" demeyi bana reva mı görüyorsun? sana bu kadar güvenen,seni seven bir müşteriden ziyade yılların ahbaplığını niye kaybediyorsun? dost acı söyler ama sana söyleyemem ki abi.. sigaradan bir fırt alıp "eskisi gibi değilsin be mustafa.hiç değilsin" diyip uzaklara bakamam ki karşında... senin o hünerli ellerine güvenip başımı bile kaldırmadığım zamanlar eskide kalmalıydı demek ki.yine özensiz bir traş ve dikkatsiz bir sunum.. bir ortama girip "her zamankinden usta" diyebilme karizması yaşayabildiğim tek mekan.. berberim.. artık benim için bitmek üzereydi.
yetenekli ellerin de köreldiği bu dünyada,bir dayanağımı daha kaybetmek üzere savruluyorum ilgisizlik ve özen eksikliği mağduru,yalnız ve güzel saçlarımla..
kimsenin inkar edemeyeceği veya sahte şefkat gösterileri sunamayacağı türkiye gerçeğidir.aksini iddia etmesin kimse.haklı olduğumu biliyorum.siklenmiyoruz lan.
binbir türlü burç sitesi,burç sayfası,twitter hesapları var. her burcun özelliklerini ve haftanın değerlendirmesini yapan.. hani bilirsiniz
"bir terazi bitti dediği zaman uzatmayın.gerçekten bitmiştir çünkü"
"bir aslan nerede susması gerektiğini bilir."
gibi. fakat hanginiz denk geldi bir oğlak burcunun karakteristik özelliğinin zikredildiğine? toplasanız kaç tane oğlak burcu sayfası vardır bu devr-i devranda?
yok abi bi mekanda lanet burç mevzusu açılsa bilen kişi bile "ııı..oğlak.. iyidirler ya onlar da" diye geçiştirmiyor mu oğlum bizim neyimiz eksik? bizim suçumuz mu acep bir liderin çıkıp oğlak burcunun popülaritesini arttırmamış olması? niye üvey evlat muamalesi görür oğlaklar anlamadım,anlayamıyorum anne.harbiden burç konusuyla zerre alakam yoktur,hiç hazzetmem.ama mensubu olduğum bir grubun böyle kıçın kenarı gibi kalması dokunuyor be sözlük.
aha bunu yazın bari,oğlaklar ota boka dertlenir böyle.
muhattabını takmamakta ısrar eden,dünyadaki en önemsiz işmiş gibi alışveriş esnasında başını çeviren,"şu ne kadar?" diye sorduğunuzda "ya git allasen seninle mi uğraşacağım" der gibi kafasını bir sağa bir sola çevirerek "3 lira" diye sabır çeker gibi mırıldanan,sizin dışınızda her yere bakmaya yemin etmiş büfeci abi tiplemesidir.okul kantinlerinde de sıklıkla görülen abi tipidir.ulan o an işin o senin,ne bu tripler artistlikler? sanki biz oradan bir şey almadan önce küçük bölmesinde atom çekirdeklerini inceliyordu it.
şarkı söyledikleri dil,tarzları,amaçları tamamiyle farklı olsa da ses rengi açısından çok beğendiğim iki bayan sanatçıdır.ingilizce karakterle yazılınca isimleri de aynı gibidir,sadece bir "l" harfi vardır aralarında.hem sesleri de benzemektedir.hmm gerçekten umrunuzdaydı bu.niye yazdım bilmiyorum.
insanı şaşkınlıklardan şaşkınlıklara sürükleyen durumdur.
Sene 2007.Dersaneye gidip geliyoruz,lise son.Sınav koşturması falan filan neyse,bir Pazar öğleden sonra yine rutin bir şekilde durağa gittim,dolmuşa bindim.Dolmuşa biner binmez en arkaya koşan,sonra da mecalsizce "Yavrim şurdan bi Sıhhiye" diyerek sizi dürten teyzeler gibi sorun çıkarmaktansa doğrudan paramı verdim arkaya doğru ilerledim,tutundum demire gidiyorum.Kalabalık tabi dolmuş,ineni bineni göremiyoruz.Meğer benim evin yakınlarında oturan ve aynı dersaneye gittiğim bir çocuk varmış,aynı sınıftayız ama muhabbetimiz çok yok.Çocuk önceki gün sınıfın camından 3 kat aşağı balgam atan,kimya dersinde hoca her "sikloalkan" dediğinde "sik" kelimesine tükürükler saça saça gülen bir arkadaş.Tipini özetlememe gerek var mı moruk?
Neyse,bu dağdan inme (adı da Ercan'dı) binmiş benim dolmuşa haberim yok tabi.Birkaç durak sonra da yan sınıftan Selin diye bir kız binmiş,sonradan fark ediyorum tabi bunu.Böyle benim boylarımda,koyu sarışın,hafif çilli,yeşil gözlü,ince,fıstık gibi hatun.Kızı da nasıl anlatsam,dilim döner mi bilmiyorum ama hani kızla aynı sırada girdiğim bir deneme sınavında adımı yanlış kodladım hocam.Öyle tarif edeyim sana.Ulan beton gibi türkçe soruları var,altını çiziyoruz bir bok anlamadan.Matematik çözüyorum,rakamlar teoremler havada uçuşuyor.Hani kıza hava yapacağız ya.. Hani kız bizden etkilenecek "ya ne kadar zeki çocuk,versem mi acaba?" diyecek ya..Ama sen benim aklımı oku bir de,kendimi sikmeme ramak kalmış vaziyetteyim.Kafama girmiyor oğlum sorular,yanımda kız saçını bir sağa atıyor bir sola.Rakip mi eliyordu aklınca ne yapıyordu bilmem ama başardı da kevaşe.Küfretmeyelim tabi şimdi kızın arkasından ama harbi motordu biraz.Hani orospu ruhluydu,tamam? Ruhu böyle fahişe gibiydi.Neyse.Sınav sonuçları açıklanırken genelde adımın yazdığı bölgelere doğru bakıyorum,yok lan.Listenin altlarına indim korka korka,adımı sıkıştırıvermişler oraya.Vay,dedim Selen.Senin ben amına koyim.Kız yüzünden denemede dersane malı olduk iyi mi? Listeye sokmayacaklarmış lan beni neredeyse,o kadar kötü sonuç.Bilgisayarda yazmaya tenezzül etmeyip tükenmez kalemle adımı ekleyeceklermiş az daha.Öyle boktan bir sınavdı.
Neyse bu Selin binmiş dolmuşa,karşısında Ercan'ı görmüş.Konuşuyorlar falan.Benim de onlarla aramda 1 ibne + 1 huzursuz teyzelik mesafe var.Her 3 dolmuştan/otobüsten 1'inde mutlaka bu ibnelerden var beyler,bayanlar.Biliyorsunuz bunu içten içe.Hani "homoseksüel" desem "gay" desem bir nebze ama bunlar bildiğin ibne hocam.Ya bir kızla konuşurlar,ya duvara yaslanıp dizlerini kırarak arada sırada oflayıp puflayarak ibneliklerini sergilerler.Neyse işte,onlarına arkasından dinliyorum,ama çıkaramadım seslerinden.Hadi Selin denen kızın sesini duymuşluğumuz yok,kızın her santimetrekaresini ezberlemişiz ama sesini bilmiyoruz,yine de eyvallah.E bu Ercan itinin sesini de mi duymadım hiç? Duydum amına koyim.Duydum ama nasıl duydum "La Utku bu biyolojici verse sikher misn la dooru söle ama" veya "gghhhrrşşşuupp..thhhhuuuugg" (yazar burada balgam atıyor) şeklinde duydum ben bu çocuğun sesini.Nereden bileyim oğlum ben bu çocuğun "Ya esasen,böyle bir şeyin olması tümüyle saçma" gibi bir cümle kurma yetisine sahip olduğunu? Bu cümleyi duydum,üniversiteli entel dantel bir çift konuşuyor sandım,istemsizce dinliyorum.Vay babanın bahçesine sıçayım,oğlum bu entel bizim Ercan çıktı.E sen.. oğlum sen daha dün.. Lan dalyarak sen daha dün "Olum bak bak kuru fasülye yedim.Bak dur.. bi dur olum bak dinle.Zooooorrrtt" diye haykıra haykıra osurmuyor muydun lan bir acele derse koşarak gelip? Ulan lügatını siktiğimin oğlu sen daha 1-2 hafta öncesine kadar türkçe dersinde "getir ve götür kelimelerinin kökleri nedir çocuklar" diyen hocaya "get ve göt'tür hocam ahuahaha" diyen zat-ı muhterem değil miydin? Ya.. o işler öyle değilmiş canım benim.Öyle olmuyormuş be bal böceğim.Dün ağzıma osurmaya çalışan herif,bugün bir güneri civaoğlu olabiliyormuş,ben o gün o saatte bunu öğrendim a dostlar.Yaklaştık dersaneye,bir aralık gözüm takıldı,bu çiftin Ercan ve Selin olduğunu fark ettim.elimdeki telefonu düşürüyordum amına koyim.bu arada evet toplu taşıma araçlarında telefonumu elimde taşırım.manyağım ben.onun da başka bir anısı var,tabi aq ondandır paranoyamız.ama sikicem dur lan fark ettim de niye hep toplu taşıma araçlarında fantastik olaylar geliyor oğlum benim başıma? ankara bana bu konuda düşman amına koyim.geçen gün de otobüste yaşadım böyle enteresan bir olay. (bkz: otobüste hunharca ısırılmak)
neyse konudan sapmayalım,bu şeceresini siktiğimin oğlunda da full hd netliğinde gördüğüm gibi en dağdan inme,en barzo erkekler bile alımlı hatun kişisinin yanında böyle olağanüstü dönüşümler geçirebiliyormuş.ben tabi imdi ve daim ne isem o oldum,oğlum.bundan kaybettim.şu yavşaklığı,şu haysiyetsizliği,şu piçliği öğrenemedim.ortamına göre konuşmayı bilemedim hiç.ercan kaç kızla çıktı o karakterle,ben nefes nefese elime baktım her seferinde..sebep?
aman..ne olmuş,kızlarla konuşamadıysak;hayallerimizi de satmadık ya.gerçi sattım.onları da sattım.sonra iddaa'da bastım tek maça.o da tutmadı lan.
p.s : selin,seviyordum lan aslında ben seni.öss kitaplarımda kaldı senin varlığın.kurşun kalem izleri ve silgi tozları ile birlikte.vedalaşamadım seninle.
bir otobüste yaşanabilecek en sinir bozucu durumdur.
165 (ümitköy-kızılay) otobüslerinden birinde yaşandı bu fantastik olay.öğlenin sikinde kalktık gidiyoruz otobüsle.size ne lan kızılay'da ne işim olduğundan,mevzuya odaklanın.otobüs nasıl dolu ama anlatamam.zaten çok sık geçen bir otobüs değil,bir de cumartesi öğlen vakti olunca resmen oksijen almak için burnumu havaya kaldıra kaldıra gittim 25 kilometre.ambiansı tasvir etmek gerekirse ben orta kapının karşısındaki boşluk var ya,orada şoför koltuğunun 4 sıra arkasındaki koltuğa yüzüm dönük vaziyette gidiyorum.sağımdan solumdan her yerden insan evladı fışkırıyor resmen.otomatik kapının orada da -olayın başrollerinden biri o yüzden söylüyorum- hilkat garibesi böyle bi tövbestağfirullah bir abla duruyor.abla dediğim,hani çocuğu falan var.şu olayı yazmama sebep olan veledin anası yani.neyse bunun veledi de karının 3-4 metre önünde yani benim hemen dibimde alttan alttan vızıldanıp duruyor.sesi de bir duysan şu "ben bıraktıysam siz oooh kesin bırakırsınız" diyen kamu spotlarındaki sigara tiryakilerinin sesinden.ulan 1 metre boy var kızda,taş çatlasın 7 yaşındadır o nasıl ses amına koyim.neyle besliyorsunuz bu yasak ilişki mahsulünü?
neyse,bilenler kafasında kursun diye söylüyorum,ümitköy köprüsünü geçip sağa eskişehir yoluna kıvrılan yolda giderken sağ dizimin arkasında çok ani bir acı duydum.ama ne kadar ani var ya,amına koyduğumun kızı sanki oradaki sinir hücrelerini saniyede yerinden söküp kenara atmış gibi.öyle bir acı.dişler ustura gibi lan.tabi anlık acı haliyle "aaahmngoyim" diye bağırmış bulunduk,otobüs ahalisi döndü baktı falan.ben de başımı eğdim kıza bakıyorum,yavşak yavşak sırıtıyor.etrafa bir göz gezdirdim ki anasını babasını neyin bulayım da "alın şu amına kodumun şeyini buradan,valla ayağımın dışıyla falso veriririm kızın suratına" bakışı atayım.hemen buldum o meymenetsiz ablayı.ama ne göreyim,kan beynime sıçradı.karı da sırıtmaz mı? sanki kızının her gün birkaç kişinin bacağından et koparması günlük bir aktiviteymiş gibi melun melun sırıtıyor.millet de şaşkın şaşkın bir bana bir kadına bakıyor hani ne diyeceğim falan diye.içimden bi la havle çektim,çevirdim başımı cama doğru ama nasıl sızlıyor var ya bacak.kız varolan bütün dişlerini yerleştirdi bacağa,imza attı amına koyim.
cepa-kentpark'ın oraya gelene kadar bir yandan acıyı düşünmemeye çalışıyor bir yandan da kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum.oldum olası o yaştaki veletleri sevmem,ya bebek olacak kafasını sevip yanağını sıktırıp kenara koyacaksın,ya da büyüyecek adam gibi iki çift muhabbet edeceksin usta.ne bileyim,arada kalmışlar gibime geliyor bu çocuklar.hele bir de bu kopil bizi dişledi ya,fena kin gütmeye başladım buna içten içe.
ama daha biter mi? kız kana susamış diyorum oğlum.ulan cepa'nın oradaki üstgeçitten geçerken bir acı daha duydum bacakta.hemi de aynı santimetrekarede.yemin ediyorum kız 2 ısırık arasındaki sürede hesaplamış tam olarak nereyi ısırdığını,aynı yeri nasıl buldu orospu çocuğu? ulan dedim kız harbi harbi etimi aldı götürüyor,kızılay'a varmadan yarım kol yarım bacak kalacağız herhalde.ama tabi o anki acı her şeyin önünde aga.otobüsteymişim çocukmuş değilmiş,sikerim.can havliyle elimi tutunduğum demirden çekmişim,eğilip kızın kafasından tuttuğum gibi orta kapıya doğru fırlatmışım ama sinirden o an gözüm görmüyor lan.sonradan flashback oldu bunlar.tabi kızın kafadan tuttuk enik gibi,düşünüyorum kızı şöyle bir fırlatsam azıcık,yere düşer oturur ağlar.ben de kızgın kızgın "ısırdı amınyim bana ne o ısırdı" diye tepinip dövünüp kaçarım.şansımı sikeyim,ulan kız sen 10 çift bacağın olduğu yerden nasıl gittin orta kapıya kadar.kaç kişinin bacak arasından geçti,kaç kişinin dizine başını çarpıp sersemledi,haddi hesabı yok.anlatırken komik de valla görünce o anki sinirle bile içim acıdı benim usta ya düşün artık.kız bir de ciyak ciyak bağıra çağıra gitti kapıya küt diye kafayı vurdu,sonra bir sessizlik oldu.ben de kıyametin kopmasını bekliyorum.ama ses gelmedi,millet daha olayın şokunda.ulan düşünsene adamın teki,el kadar kızı yercücesi gibi kafasından tutup nişan alıp fırlatıyor,kız sürüklene sürüklene kapıya kadar gidiyor falan.korkunç bir ortam lan.
ama tabi sessizlik uzun sürmedi,kız bayılmıştı herhalde ama annesi nasıl bağırdı var ya.desibel rekoru kırdı karı tek başına.o bağırdıkça otobüsten başka teyzeler başka amcalar abiler falan olaya müdahil oldu.ama abla nasıl bağırıyor moruk,sana yemin olsun Çarşı'da tribün lideri olsa,efsanelere adını yazdırır.nasıl bir şevkle bağırıyor kadın.dediklerini anlayamadım bile.
tabi yanımda bir kaç amca var,onlardan çekiniyorum ben daha çok.toplumsal bir dayak arifesinde olduğumdan eminim.çok şükür otobüs o kadar sıkışık ki benimle fiziksel temas kuracak kadar yakın olan adam bile elini kaldırıp bana vuracak kadar yer bulamıyor,düşün.allah o düğmeyi benim bulunduğum yerin oraya da koyan adamdan razı olsun,bi acele bastım düğmeye.topallaya topallaya ite kaka indim en yakın durakta.inerken de kızı kenara çektiler,millet bağırıyor çağırıyor ama ben sağır gibi dümdüz yürüyorum böyle falan ahahah cidden komikmiş lan.bir yandan bacağımdaki sızı,bir yandan "acaba inip beni döverler mi" korkusuyla topallıyorum togo'nun karşısında.allahtan millet işi gücü bırakıp beni kovalayacak kadar işsiz güçsüz değildi,bir ben indim durakta.ama arkamdan elma fırlattı biri,nereden bulduysa amına koyim.
gelecek vaat eden genç yazar.*şu ana dek yalnızca "yanlış hamle" adında bir kitabı yayınlanmış.şu ana kadar okuduğum kadarıyla dili kuvvetli ve akıcı bir anlatımı var.takip edilmeli.
özellikle önemli bir avrupa maçı veya derbi söz konusu olduğunda önceden planlanmış gibi birden şekli şemali değişen gündem.şöyle ki,maç saatinde ve maç sonunda istisnasız * her zaman şu temalara sahip başlıklar açılıyor.ahanda 12 mayıs'ta derbi var,maç saatinde girin bakın ve direk şu tarz başlıkları görün :
-başroldeki türk takımı/takımlarını destekleyen
("sonuna kadar fenerbahçe","en kötü günümüz bugünse..." tarzı başlıklar)
-başroldeki takım/takımların ezeli rakiplerinin taraftarları tarafından açılan
("fenerin üçün birini alması","beşiktaşın ezik bir takım olduğu gerçeği", "cemaat takımı galatasaray" vb.gibi...)
-takımlardan ziyade,oynanan futbol ile ilgili övme/yerme amaçlı açılan başlıklar
("galatasarayın oynadığı harika futbol", "aykut kocaman dehası" vb.gibi başlıklar...)
-futbolu üst mecralara taşıyan enteresan başlıklar
("platininin cemaatçi olduğu gerçeği", "fatih terim infantino'nun amcaoğludur" vb gibi...)
-maçtan bihaber yada hayvan gibi maçı takip etmesine rağmen,futbolla ilgisi olmayan cool erkek havalarında açılan,alakasız ve daha çok ilişkilerle ilgili açılan başlıklar
("kızıl saçlı kızların her zaman önde olması", "1.80 boyundaki yakışıklı kültürlü erkek" vb gibi..)
-ve en bombası.sanki maç bitsin,ortalık karışsın sonra da ben gireyim diye pusuda bekleyen,siyasi görüş fark etmeksizin ülke çıkarlarını haykıran başlıklar
("derbi falan derken ülke elden gidiyor", "uyu güzel ülkem futbolla uyu" vb.gibi..)
evet sonuç olarak gündem,tartışması böyle.her maç saatinde uludağ sözlük bu taslak üzerine oluşturulmuş bir foruma dönüşüyor adeta.oğlum bu planı uygulamak için her farklı kafadan adam falan mı tuttunuz lan? tespit yaparken korktum yemin ediyorum.
edit : hele hele az önce "halkın takımıdır benfica" gibi bir başlık gördüm ki abov, evlerden ırak.
hızlı hızlı, heyecanla konuşması ve kurduğu cümleler ile sempatikliğin dibine vurmuş hanımefendidir. güler yüzü ve tatlı dili sebebiyle çok canlar yakmış olduğunu tahmin ediyorum*. ayrıca nora denilince direk himymdaki nora geldi aklıma, bu da onun gibi sevimli çıktı, hayat işte.
1991 barbados doğumlu,cover drive grubunun esmer güzeli solisti.yeni rihanna denilebilir.ikisinin sesini ayırt etmek neredeyse imkansız.tavırları,kliplerdeki hareketleri kesinlikle aynı.bu kadarı biraz özentiliğe kaçar mı bilemem ama dediğim gibi güzel olduğundan sıkıntı yok.*
20 eylül 2012 fenerbahçe marsilya maçının ardından aykut hocanın yaptığı açıklamadır.
"selçuk oyuna girecekti,caner oyuncu değişikliği isteyince 3.oyuncu değiştirme hakkımızı kullanmak zorunda kaldık." gibisinden bir söz de geçmiştir arada.
şaka değil mi,birisi çıkıp "hoba! nasıl da yediniz ama ha!" diyerek güldürsün bizi. lütfen.
herkesin rahatlıkla anlayabileceği,uygulayabileceği ve eğlenceli saatler geçirebileceği beat yapma şeysi.şaşırtıcı derecede çok sound var valla yaparken insanın başını döndürebiliyor.
uludağ sözlük yazarlarının çoğunun sevgilisinden yeni ayrılmış yada daha önceden ayrıldığı sevgilisini unutamamış olmasından ötürü,sözlüğü melankolik paylaşım sitesine çevirmekte olan sorunsal.