bu seriyi bu şekilde ifade etmenin şöyle bir mantığı vardır; vurgu '12 yıldır her hafta kenarbahçe ve galatasaray şükrü saraçoğlu stadında maç yapıyorlar ve sürekli fener kazanıyor'a yapılıyor ve bir imaj çiziliyor beyinlere. bu mantık adalet ve kalkınma partisinin kısaltmasını telafuz ederken de akp'lilerce kullanılan bir mantıktır: neymiş efendim a-ka-pe değil ak-parti olarak telafuz edilmesi gerekiyormuş, bakın size bir "imaj" daha. Bu bir komplekstir esasında, ne tür bir kompleks olduğunu yazmayayım zira teknik takiplerdeyiz artık entry'leri içerden mektuplarla yazmak zorunda kalmayalım. şaka tabi demirden korksak trene binmezdik (bu siyaset için) ve azizden korksaydık fenere binmezdik (bu da futbol için). bu ademoğullarının son iki senedir kendi sahalarında galatasarayı yenemedikleri gerçeğine çağırıyorum ve sela'yı başlatıyorum.
Jean Rhys'ın etkileyici öyküsünün ismi. Öyküden bir pasaj paylaşmak da elzem olmuştur;
Audrey. "Aslında tropik yörelerde yaşayan bir böceğin adı...sözcüğün kökeni yani." diye sürdürdü. "Bunlar sen farkında olmadan derinin altına girerlermiş. Sonra orada yumurtlarlar. çoğalıp yayılırlarmış, senin hala haberin yok tabii. Bir de kocaman kentlerde yaşayan başka türlü bir tropikal böcek var. Bunların demiryolları var, yer altı trenleri var, köprüleri, askerleri, savaşları, bizde ne varsa onlarda da var. Bazı kentleri büyük, bazı kentleri küçük. Kentleri birbirine bağlayan yolları da var. Bu böceklerin büyük çoğunluğuna işçi adı veriliyor. Bu işçi dedikleri uçamıyorlar,çünkü kanatları çok önceden yolunmuş. Bir de sevişemiyorlar. Sırf çalışıyorlar. Bunun nasıl başarılabildiğini kimse kesin olarak bilemiyor. Yedikleri yiyecekten oluyor diyenler var. Ama kimi uzmanlar da hepsi birbirinden ayrı tutulduğu için diyor. Ne o, inanmıyor musun?" Sesi birden yükseldi. " Yalan mı söylüyorum sanıyorsun?"
su birikintisini görmezden gelmesi yetmezmiş gibi bir de kaldırımdaki yayayı salmaması ile küfre düşen lavuktur. küfrüm depreşir bu anlarda, acayip acayip küfürler yazarım bu esnada. mesela; yağan yağmur damlası kadar ...
öykümüzün kahramanı sinek koca bir yaz'ı ölmeden ve öldürülmeden atlatabilmiş ve kim bilir ne meşakkatli yolları ve badireleri atlatmış da gelmiş bilinmez. Her ne kadar kahramanın uyuz vızıltısı ve oranıza buranıza konması ile yarattığı kaşıntı/tiksinti fevri bir saldırı operasyonu teşebbüsüne itse de, bir virgüllük düşünce ile bu sineğin bunca kahramanlığını takdir etmek için "bir on dakika da benden kerata" diye düşünmenize mani olmaz. ama siz siz olun bu sineği daha fazla şımartmayın zira ben 10 dakikadan fazlasını yaptım ve bir tek ağzıma zıçmadığı kaldı.
