kadın erkek ilişkileri konusunda çok iddaalı konuşmalar yapan kişilerdir. bunlar öyle bilgilidirlerdir ki kendilerine bile hayırları dokunmamışlardır. sorsan bunlar bir dünya ilişki yaşamışlardır ama hangisinde mutlu olabilmişler acaba. bilmem kaç yüzyıldır tartışılan kadın erkek ilişkisi hakkında hiç bir bilgiye sahip olmadan ahkam keserler.
tanım: yaşın ilerlemesine mütevellit daha önceki yıllarda çocukluğun, ergenliğin ya da gençliğin etkisiyle yapılan ama sonra yapılması toplum tarafından yadırganan hal, hareket ve tavırlarıdır.
misal: sırtına çadır alıp hiç bilmediğin bir yere gidip kamp kurmaya çalışmak. şimdi gözüm yemiyor nitekim. hiç kimseyi umursamadan eğlenebilme yetisi.
benim gibi işsiz bünyeleri sömürmek isteyen, ekonomik krizi bahane kullanan kapitalist sistemin baş oyuncularıdır bunlar. insanları ucuz maaşa çalıştırmak için ellerini avuşturup nuri alço gibi beklemektedirler. zaten dışarda bir sürü insan var bu işi yapacak diyerek üç kuruşa kalifiye eleman çalıştırmak istemektedirler. askerden yeni geldim, hem endüstri hem bilgisayar mühendisiyim ama teklifler öyle abuk sabuk oluyor ki, bu ülkede krizin ulaştığı fırsatçılık boyutlarını görebiliyorum. ama sonuna kadar dayanacağım, bu kriz fırsatçılarına boyun eğmeyeceğim.
325. kısa dönem yazarlarımızın ki bir tanesi ben oluyorum ve diğer kısa dönemlerin terhis günü. ayrıca galatasaray'ın uefa kupasını alışının 9. yıldönümü.
bir cezmi ersöz eseri. şiir tadında düz yazı gibi. üniversiteyi bitirip askere gitmeye hazırlanan bu bünye için akşam akşam hüzün yaratmış yazıdır.
içimde müthiş bir yaşama isteği var...
Kırıldıkça, yaralandıkça, boğuldukça artan bir yaşama isteği...
Her gün yeniden, ama ilk kez fark ediyorum bunu...
Hemen her gün hayıflanıyorum kendime, neden az sevdim,
neden az yaşadım, neden az hissettim diye...
Her gün suçluyorum kendimi gitmediğim, görmediğim yerler için...
Çukurların
içinde bile binlerce şiir var...
Öyle bir zamana geldim ki neye dokunsam sonsuz bir gözyaşı,
neye dokunsam birikmiş yaşama özlemi...
Hep geç kalınmış, hep eksik yaşanmış...
Neye dokunsam hep ilk kez yaşanmış...
Başka tekrarı yok...
Ve tekrarı yoksa yaşadıklarımızın, hata mı yaptığımız hatalar...
Çünkü hayatı ne kadar bildiğimizi iddia etsek de
hep el yordamıyla ilerliyoruz...
Öyle zavallıyız ve ama öyle de güçlüyüz ki...
Dünyaya dokunmaya çalıştıkça kendi boşluğunda,
kendi soruları içinde boğulan mağrur ve kırılgan bir şiir gibiyiz...
çok eskilerden bir lou bega şarkısı. sabah sabah günümü aydınlatmış şarkıdır.
One, two , three four, five
everybody in the car so come on let's ride
To the liqueur-store around the corner,
the boys say they want some gin and juice
but I really don't wanna
beerbust like I had last week
I must stay deep 'cause talk is a cheap
I like Angela, Pamela, Sandra and Rita
and as I continue you know they're gettin' sweeter
so what can I do I really beg you my Lord
to me flirtin' it's just like a sport
anything fly it's all good let me dump it
please set in the trumpet
a little bit of Monica in my life
a little bit of Erica by my side
a little bit of Rita is all I need
a little bit of Tina is what I see
a little bit of Sandra in the sun
a little bit of Mary all night long
a little bit of Jessica here I am
a little bit of you makes me your man
jump up and down and move it all around
shake your head to the sound put your hands an the ground
take one step left and one step right
one to the front and one to the side
clap your hands once and clap your hands twice
and if it looks like this then you doin' it right
a little bit of Monica in my life
a little bit of Erica by my side
a little bit of Rita is all I need
a little bit of Tina is what I see
a little bit of Sandra in the sun
a little bit of Mary all night long
a little bit of Jessica here I am
a little bit of you makes me your man
Trumpet, the Trumpet!
Mambo No 5
a little bit of Monica in my life
a little bit of Erica by my side
a little bit of Rita is all I need
a little bit of Tina is what I see
a little bit of Sandra in the sun
a little bit of Mary all night long
a little bit of Jessica here I am
a little bit of you makes me your man
I do all to fall in love with a girl like you
You can't run and you can't hide you and me gonna touch the sky
internete bağlanamama sendromu olarak adlandırılmış yeni hastalık. internet olmadığı zaman ne yapıyorduk gibi sorularını akıllara getiriyor. hatta abartacak olursak cep telefonunda önce nasıl yaşıyorduk? hakikaten, nasıl yaşıyorduk *.
*1954 isviçre dünya kupası'na gitmemizi sağlayan italyandır. dünya kupasına katılmak için ispanya ile 3 maç oynadık. ilk maç 4-1 yenildik, sonra 1-0 biz yendik. tabi o zamanlar deplasman golü avantajı olmadığı için finallere gidebilmek için roma'da bir maç daha yaptık. o maç da 2-2 bitince penaltı kuralı da olmadığı için kura çekildi. işte o kurayı o zamanın veledi franco çekti, kuradan biz çıkınca neticede kupaya biz gittik.
bugün cuma namazında rastladığım, ingiltere bayrağında haç işareti olması sebebiyle oluşan tuhaf durum. caiz midir bu kararı vermek bana düşmez ama hoş bir durum değildi. ha giyen arkadaş bunun farkında mıydı ya da kaç kişi farkındaydı o da ayrı bir konu tabi.
bu aralar çevremdem çok sık duyduğum benim gibi bir çok insanın gerçekleştirmek istediği rüya. hakikaten herkes için büyük bir rüya uzun bir tatil. iş güç aile falan derken zaman nasıl akıp geçiyor insan bilemiyor. insanın kendini engellemesi için hep geçerli bir sebep bulunur ve planlar ertelenir. ya da bir şeye bel bağlar bak bundan sonra mutlaka hayallerimi gerçekleştireceğim, ama iş işi doğurur ve hayat gözümüzün önünde durduralamayan freni boşalmış bir araba gibi gider. duvara toslayınca anlarız kıymetini. araba devrildikten sonra da yol gösterenler çıkar. onun için araba devrilmeden kendine vakit ayırmalı insan. gerçi kelin merhemi olsa...
It can't be that bad diye devam eden ve hayata dair bir çok şeyi özetleyen bir Sheryl Crow şarkısı.
I've been long, a long way from here
Put on a poncho, played for mosquitos,
And drank til I was thirsty again
We went searching through thrift store jungles
Found Geronimo's rifle, Marilyn's shampoo
And Benny Goodman's corset and pen
Well, o.k. I made this up
I promised you I'd never give up
[Chorus]
If it makes you happy
It can't be that bad
If it makes you happy
Then why the hell are you so sad
You get down, real low down
You listen to Coltrane, derail your own train
Well who hasn't been there before?
I come round, around the hard way
Bring you comics in bed, scrape the mold off the bread
And serve you french toast again
Well, o.k. I still get stoned
I'm not the kind of girl you'd take home
Chorus
We've been far, far away from here
Put on a poncho, played for mosquitos
And everywhere in between
Well, o.k. we get along
So what if right now everything's wrong?
bir türk olarak naçizane halkımızda* gördüğüm, bir anda birlik beraber olduktan sonra devamını getirememesi durumudur. kesinlikle milletim çok büyüktür ama bir gün birşeye ak derken bir olaydan sonra hemen saf değiştirme duygusuna sahiptir. elbette ki toplumsal olaylarda çok çabuk kenetlenmek her halka nasip olan bir özellik değildir ama bazı olaylar karşısında soğukkanlı olmak, aklı selim davranmak milletimizi yüceltecektir. istatistik hocam söylerdi türklerden sağlam defans oyuncusu çok az çünkü defans disiplin işidir, istikrar işidir. işte önemli olan birlik ve beraberliğimizi istikrarlı bir şekilde balık hafızalı olmadan devam ettirebilmek.
oh lord, gimme strength
sweet lord, gimme love
oh lord, gimme strength
sweet lord, gimme love
i'm not your lover, i wanna be your friend
but i need something, do you comprehend?
it took a long time for this heart to mend
there's something wrong with the love you send
oh give me strength oh lord above
i need some of that sweet toxic love
sweet toxic love pouring through my veins
to lift me up to make me insane
i'm not your punch bag i'm not your floor
you can't walk on me 'til you get bored
before you break it, you must be sure
that you can't use this love no more
oh give me strength oh lord above
i need some of that sweet toxic love
can dündar'ın bugunkü yazısında çok güzel anlattığı ve aynı düşünceleri milyonlarca insanın paylaştığını düşündüğüm öneridir. öncelikle dua konusu çok hassastır. allahın rahmetinden sual olunmaz. o istediği herşeyi yapmaya kadirdir. siz elinizden geleni yaparsınız ve eğer elinizden bir şey gelmiyorsa elbette ki dua etmek son çaredir. allah boşuna demiyor çalışanı rızıklandırırım, yeter ki sen çalış müslüman ya da başka bir dinden olman gerekmez. adamlar bilmem kaç yıllık planlarını hazırlarken sen tarım ülkesinde su için hiç bir öngörüde bulunma. böyle bir şeyi dünyanın neresinde sunsanız millt bir taraflarıyla güler size. hazreti muhammed bize yol göstermiş ilim çin'de olsa gidin alınız demiştir. savaşlarda bile esirleri müminlere okuma yazma öğretmesi şartıyla serbest bırakmıştır. o yüzden yağmur duası yerine bizi bu hale getiren koltuk sevdalıları için istifa duasına çıkmak lazımdır.