yapılan bir toplantıda -artık sosyal medyayı da sıkça kullanacağımızdan kelli- facebookta kapalı bir grup kuracağımızdan ve bu yolla iletişime geçeceğimizden konuşuyorduk.. herkes facebooka evet derken bir tane kendini böyle bi şey sanan kız "mail yoluyla da yapılda olmaz mıaaa?" dedi.. sözde facebook kullanmıyormuş haspam.. efendim red cevabı aldı bu hatun.. daha sonra facebookta bu gruba dahil olan kızın deli gibi bir facebook kullanıcısı ve hatta özlü sözlü facebook kullanıcısı olduğunu, her daim paylaşım yaptığını gördüm.. ah be kızım.. :/
illa ki öyle "dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe" gecesi yaşamasına gerek yoktur.. nezih bir yerde günün yorgunluğunu bi duble rakı, bi kadeh şarap ya da istediği herhangi bir alengirli kokteylle yapsa ne olur yani? aşın artık yavrum, aşın..
bu acizlik bazen yüzü olmamaktan da kaynaklanıyor olabiliyor.. yakın zamanda hakkımda atıp tutan, şunu bunu yaptı diye yalan söyleyen eski sevgilim daha sonra özür dilemeye yüz bulamadığını itiraf ederek arkadaşıma gidip benden özür dilediğini söylemesini istemiş.. işte bu da özür dileyemeyecek kadar acizliktir.. hala bin bir pişman olan bu adam asla da affedilmeyecektir..
ulen.. neyse şimdi zaten kendinizi ifşa ediyorsunuz.. "üç maymun"u izlemediniz demek ki..(kesin google'da kastırmaya, estirmeye başlamışlardır.. * he "üç maymun" he.. he "hatice aslan+üç maymun+ meme" he.. cık cık cık ya..
edit: bunu eksilemiş olana da bi lafım yok! iç hesaplaşmanı kendin ver.. az önceki entrylerimden birisi "kadının cünsel obje olarak görülmesi"yle ilgiliydi.. anladın mı? ı ıh.. bence anlamadın..
ne kadar iğrenç bir moda zevki vardır... bunu gözünde canlandırıp da cana gelenlere ise diyecek lafım yok.. ya bi düşünün bak iyice düşünün.. zaten en altta çorap üste tayt giyince çorap, eteği giyince de taytın önemi gider.. velhasılı kot pantolon üzerine mini etek giymekle aynı etkiye sahiptir.. höh be kardeşim!
daha 1-2 saat önce dışarıda arkadaşlarla otururken rastladığım durum.. eleman yanında sevgilisi varken gelen 2 tane "bira tanıtım kızı"nın şebeği oldu.. kafaya şapka takmalar, ayağa kalkıp kendi etrafında dönerek dansımsı çabalar sarfetmek.. bunu yaptıran güç elbette ki sadece 2 kız değildi.. onların münü etekleri, dekolteli elbiseleri, yoğun makyajlarıydı.. objeler objesi ablalardı..
bi an çok sapıkça geldi.. bu nasıl bir hayal dünyası, bu nasıl bir reklamcı fantezisidir! babanın peynirin "süt gibi" olmasını sürekli dillendirmesi beni biraz işkillendirdi..
geçmiş senelerde kısa süreli bir öğretmenlik maceram olması ve bu maceranın bulunduğum ilin en fena lisesinde(lakabı "Kerhane Lisesi") geçmesi sonucu birçok kez karşılaştığım durum.. tavsiyem; hiç korkmayın.. o ordan saçmalasın dursun, bırakın.. lafı bittiği zamansa sert bir şekilde masanızdan kalkın! bak bakalım o velet sıraların üzerinden üzerinden atlayarak nasıl kaçıyor.. şakadan da olsa bıçak çekenine bile denk geldim.. sakin olup bir üst oerdeden kabadayıca konuşunca kadın bile olsanız gıkı çıkamıyor..
kadınların sevişme isteklerinin had safhada olduğu bir dönem bence.. yumurtalar pek fazla hareket ettiğinden kelli midir nedir? sevişme dediysem sadece cinsel anlamda değil.. "sevelim, sevişelim".. yalnız fena ki ne fena.. böyle sürekli bir aşk isteği, sürekli bir öpme öpülme isteği, sürekli bir.. hassas dönem cidden..
fantezileri harekete geçirir.. bunların hepsini -izlemesem de orta okulda falan erkek muhabbetine çok maruz kaldım- "emmanuelle"ler yüzünden bence.. gerçi güzel olur mu? olur.. insan doğası azizim bu.. bu zamana kadar denk gelmedi ama gelirse eminim ki vuhuuu olur..
sürekli karizmatik olmaya çalışır, değişik değişik poz vermeler falan ki bunlar özellikle ya ağız açarak ya da dil çıkararak poz verirler.. kompleksleri vardır, ama bunlar yokmuş gibi davranmaya çalışması aksine onları ortaya çıkarır.. beceriksizliklerini kabul etmez, sürekli saçma espriler yapma çabasındadır.. tüm bunların yanında mutlaka karşılaştığı her kıza da yazar bu.. böyle bir şeydir işte.. yazıktır..
bir ara böylesine de denk gelmiştim.. çoookk beğendiğim bir parfüm var -ki artık başkasını kullanmıyorum- farklı bir bölümde ders alıyordum.. ortak dersimiz olan bir çocuk vardı.. bir gün o parfümü sıkıp gitmiştim ve eleman bana parfümümü sormuştu.. beğendiği belliydi.. hep dibimdeydi, sürekli okulda arkamdaki sıraya oturuyordu vs... neyse, ilk buluşmaya her zamankinden farklı bir parfüm sıkıp gitmiştim.. karşıdan öyle bir şevkle koşarak bana sarıldı ki anlatamam.. kokumu içine çekti, bi duraksadı.. daha önce iltifat aldığım parfümü neden sıkmadığımı sordu.. işte o anda bende bi moral bozukluğu oldu.. ben bunu yapan erkeği samimi bulmuyorum.. al şişeyi kokla o zaman! hayır yani o sıktığım da güzeldi.. neyse bundan sonra parfüm sıkmayı bıraktım ve en son ilişkimdeki adam benim "ten kokumu" seviyordu.. hatta o meşhur parfümü sıksam bile ten kokumun daha güzel olduğunu söylüyordu.. işte bu başka bir şey azizim..
bunun bir de "kantincilik" olanı vardı bizim okulda.. yine okul nöbetçisisin ama kantinci olarak yapıyorsun.. sırayla bir sınıftan 3 kişi kantinci olurdu bildiğin.. ben olduğum günü hiç unutmam.. resmen "kantin master" olmuştum! adeta bir "abla bana bi simit bi ayran!"dım.. o paraları sayışım, o öğrencilerin teneffüs zilinin çalış saniyelerini çalmam.. bi de en güzel yanı teknede kalan simit susumlarına abandığım an olmuştu.. ıt was like heaven! ^^