Bunun oğlu Şahruh 2.murata hilat giydirmiş.
Sen benimsin ben senin efendinim anlamında.
Bu çok ilginç bir detaydır.
Çünkü tarihçi neşiri ile birlikte
Ergenekon destanı
Orta Asya masalları Osmanlı tarihine girmiştir.
Ordusundaki moğolların ihanetinin kurbanı olmuş, Timur tarafından aşağlanark öldürülmüş Osmanlı sultanı
isminin Beyazıd olması
Çocuklarına Çelebi sanıyla hitap edilmesi
Tarihçisinin olmaması , kayıtlarının bulunmaması
Ve ankara savaşından sonra düzmece mustafa olayının patlak vermesi
14 yaşındaki Çelebi Mehmet'in Timur'a rağmen birliği sağlaması gibi olaylar Osmanlı hanedanının ortasında koca bir soru işaretidir .
" Yüzsüzce grev"
izmir’deki işçi grevini etnik kimlik üzerinden tartışmak, sorunun asıl kaynağını görünmez kılar.
Bir işçi 82 bin TL istediğinde “fazla” diyorsunuz.
Ama bir müteahhit bir ihaleden 820 milyon aldığında kimse ses çıkarmıyor.
Bu sessizlik, sistemin kimden yana işlediğini gösteriyor.
Sorun ne Tuncelili olmakta, ne Diyarbakırlı olmakta.
Sorun,bir işçinin emeğini savunduğu anda kimliğinin sorgulanmasında.
işçiyi kimliğine göre değil, hak mücadelesine göre değerlendirmeliyiz.
Bu ülkeyi grev yapanlar değil, grevleri yasaklayanlar yoksullaştırdı.
Sorunumuz, hakkını arayan değil; halkın hakkını gasp eden düzendir.
Emeği, kimliğe indirgemeyelim.
insan onuru, alın teriyle ölçülür,nüfus kaydıyla değil.
Bu ülkede kamu ihaleleriyle zenginleşen, vergi affıyla servet büyüten, lüks arabaları konvoy yapıp halkla dalga geçen adamlar “milletin anasına koyacağız” dediğinde alkış tuttunuz.
Ama sokakta çöp toplayan, gecesi gündüzü olmayan bir işçi yoksulluk sınırına yaklaşmak için 82 bin isteyince ne dediniz?
tunceliliymiş.
Aleviymiş.
Zaten DiSK’liymiş.
Sınıf mücadelesini etnik kimlik tartışmasına çevirip meseleyi sulandıran kim?
Emekten yana olduğunu söyleyip işçinin maaşına düşman olan kim?
Memleketi kim soydu?
Holdingler, beşli çeteler, imar rantçıla.
Ama siz dönüp dolaşıp faturayı elinde süpürge tutan garibana kestiniz.
Çünkü siz patrona değil, işçiye öfkelisiniz.
Çünkü eşitlik değil, itaati seviyorsunuz.
Kökeni, inancı, memleketi ne olursa olsun
Bir işçi, alın teriyle yaşamak istiyor.
Siz ise “onun kimliğini” konuşuyorsunuz.
Bu ülkede emeğin değerini değil, kimliğin kılıfını tartışıyoruz.
Kemalizm,
yüzünü Batı’ya dönerken
Arap alfabesiyle vedalaşmış ama
Arap coğrafyasındaki petrol devletlerini kopyalamaya çalışan,
biraz cumhuriyetçi, biraz paşacı,
biraz laik, biraz diyanetçidir.
Devleti halk için değil,
halkı devlet için var sayar.
"Fikri hür, vicdanı hür" der,
ama fikir de, vicdan da devlet onaylıysa makbuldür.
Köylüyü milletin efendisi ilan eder,
ama bir köylü gelip yönetmeye kalksa,
devlet refleksi kapanış bildirisi yayınlar.
Kadını özgürleştirmek için başörtüsünü indirir ama
kadının ne giyeceğine gene erkek karar verir.
Osmanlı’ya kızar çünkü çok padişah vardı
ama kendisiyle dolu kitaplarda her sayfada
bir tek adamdan bahseder.
Eğitimi halkçı gösterir,
ama müfredatın omurgası
tek bir kişinin biyografisi üzerine inşa edilir.
Ve en önemlisi:
Devletin ideolojisidir ama ideolojilere karşı olduğunu iddia eder.
Kemalizm
kutsallaştırılmış bir geçiş dönemi fikrinin,
hiçbir yere geçmeyen,
bir yerden ötesine gidemeyen
devletleşmiş halidir.
Kast sistemi vardı yeri değişti
Eskiden genel kurmay başkanlığıydı
Kastın başı
Onunla ilişkisi iyi olan parti, başkan, iş adamı, sanattçının yürü ya kulum gibi açıktı yolu.
Pek bir şey değişmedi.
Umuda ezginin üyesiydi
Ayrıldı ilk konserini diyarbekir'de verdi bilet organizasyon işlerinde bizzat çalıştı. Yazık
"yavuz bingöl'ün hangi yapılar ile bir ilişkisi var bilemeyiz ama kendisini var etmiş umuda ezgi ile her hangi bir bağının olmadığını açıkça belirtiriz.!"
Umuda ezginin kurucusu nihat aydının açıklaması
Yavuz yazık yazık.
HRW'nin “Endless Torment” ve “The Mass Graves of Iraq” adlı raporlarında, 1991’deki Güney Irak ayaklanmasında "on binlerce" Şii sivilin öldürüldüğü belirtilir
New York Times & BBC:
1991 ve sonrası yazılarında 25.000 ile 100.000 arasında değişen tahminler geçer.
Bu tahminler Iraklı muhalif kaynaklara, ABD istihbarat raporlarına ve yerel görgü tanıklarına dayandırılır.
Saddam döneminde bu olaylara dair resmi belge yoktu.
Cesetlerin çoğu kimliksiz, toplu mezarlarda gömüldü.
Irak’ta uzun süre bağımsız soruşturma yapılamadı.
Bazı bölgelerde deliller tamamen ortadan kaldırıldı.
Bana kürtçü diyorsun hemi diktatör fanatiği.
Yazık.
Halepçe’de 5 bin Kürt sivili gazla boğdu.
Enfal Harekatı'nda 180 bin insanı öldürdü.
Şii ayaklanmalarını bastırırken binlerce kişiyi yok etti.
Muhalefeti kurşunla değil, dinamitle susturdu.
Bu aşağlık pisliği hiç bir kefeye koymuyoruz.
Yeri kenefti şimdi orda.
1991 de Necef ve Kerbela üslü Şii ayaklanmasında 100 bin Şii öldüren. Sonrada lağam da sdklanırkrn yakalanan pislik.
Seni övenler de varmış, kahpe analı Saddam.
“sahiplik” dedikleri şey
bu halkların emeğiyle, kanıyla, hafızasıyla kuruldu.
Hiçbir halk diğerini ,millete katmakla övünemez.
Millet dediğin şey lütuf değil, ortaklıktır.
Birlik, inkârla değil, tanımayla, eşitlikle olur.
Yücelik başkalarını aşağılamayla değil, birlikte yaşamayı kabullenmekle başlar.
Kendini bu ülkenin efendisi sananlar, en çok bu ülkenin vicdanına yabancı olanlardır.
Bu coğrafyada gerçek güç, tahakkümde değil, birlikte yaşama iradesindedir.
Hiçbir kimlik, başka bir kimliği sileceği kadar büyük,
hiçbir gölge, başkasının varlığını yok edecek kadar karanlık değildir.
Bu topraklar ancak adaletle ayakta kalır.
“Türk milleti bir ırktır, toplama halk değiliz” diyenler hem ırkçılığı savunuyor hem de herkesi vatandaşlık bağıyla Türk ilan ediyor.
Aynı anda hem etnik hem de hukuki millet olunmaz.
Bu çelişki, inkarcı zihniyetin içine battığı çıkmazın özeti.
Türkiye dediğiniz yer,Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkes’iyle, Ermeni’siyle, Arap’ıyla çok kimlikli bir coğrafyadır.
Bu halkları "tekleştirmek" birleştirmez, sadece yabancılaştırır.
Kimse kimsenin "babası" değildir.
Gerçek birlik, eşitliği kabul edenlerle kurulur , kibirle değil.
“Türk değilsen ipitir git” kafası,
aslında kendi zihniyetine çekilecek ip arıyor.
Çünkü o zihin, farklı olanı taşımaktan aciz,
ortak yaşamı tehdit sanacak kadar dar ve korkak.
Birlik, tekleşmeyle değil; eşitlik ve tanınma ile olur.
Kimliğinden utanmayan değil, başkasının kimliğinden rahatsız olan bu ülkeye yük.