1)Leonardo Dicaprio'nun yüzü ve vücudundaki yaraların makyajla yapılması 5 saati bulmuş.
2)Leonardo Dicaprio'nun içinde en az diyaloğu olan filmiymiş.
3)Yönetmenin en uzun filmi
4)Film her ne kadar Kanada'da çekilmeye başlanmış olsa da mevsim sebebiyle karlar eridiği için bütün set Güney Arjantin'e taşınmış
5)Arthur redcloud(hikuc) bir sahnede bizonun böbreğini yiyor. o sahnede kendisine kırmızı jelatinden yapılmış pankek getirilmiş; ama kendisi pankekin şeklini gerçekçi bulmadığı için gerçekten çiğ, kanlı böbrek yemiş.
6)Film her ne kadar gerçek bir olayı anlatsa da gerçek Hugh Glass'ın bir oğlu yoktu. Evli olup olmadığı ise net olarak bilinmiyordu.
7)Leonardo Dicaprio'nun ayıyla boğuşma sahnesinde aslında her yerine halat bağlanmıştı ve kendisi bu halatlardan kurtulmaya çalışıyordu.
1995 larry clarck filmi.
Oyuncular o kadar gerçekçi oynuyor ki inanamadım! Özellikle (bkz: leo fitzpatrick)- Telly; o kadar iyiydi ki kendisinden ölümüne tiksindim.
Bunu seven bunu da sevdi: (bkz: thirteen)
jessica ve helen'ın sahneleri çok iyi yazılmış; ama başrol için keşke mimikleri daha keskin olan bir abla bulsalardı. Her durumda ağzı aralık boş gözlerle etrafa bakması ara ara rahatsız etti. Yine de film güzel, eğlenceli.
''iğrenç'' kavramını çok yanlış anlamış yönetmen ve oyuncuları bünyesinde barındıran film. Hayatımda ilk defa bir filmle 1 puan verdim imdb'de. 0 olsa, 0 verirdim; maksat puanı düşsün.
Yahu anlarım köpeğin kakasını yersin, yok bacak arana et sokarsın.. evet iğrenç; tamam saygılar. Ama sırf mal gibi film çekeceksiniz diye tavuğu horozu kanadından tutup vura vura sevişen iki insanın arasına sokmak nedir? Herhangi bir canlıyı bir eşyaymış gibi kullanıp ona acı çektirmek nedir? Bunun iğrençlikle ne ilgisi var ya da? Bildiğin şerefsiz bir insansın bunu yapıyorsan, iğrenç değil. -ki devamını izlemedim sinirlenip, daha neler yaptığını bilmiyorum-
Bazı yerleri çok güldürmüş, bazı yerleri çok üzmüştür.
Kristen wiig'in de senaryoda parmağı olmasından mıdır bilmem, kendisini her yönüyle göstereceği bir performans sergilemiş. Imdb puanı neden düşük anlam veremedim. Her şeyiyle çok dozunda ve gerçekçiydi.
Filmde söylenen şarkı tanıdık gelmişti. Sonradan fark ettim ki (bkz: çok güzel hareketler bunlar)'ın müziğiymiş. Film az biliniyor diye arakladığınızı fark etmeyeceğimizi düşündünüz değil mi hınzırlar!
izlenebilir olan korku filmi.
Tam güzel olmuş diyordum ki ruhlarla fiziksel temasa geçtiler. Boğuşmalar bilmemneler.. yahu inandırıcı olabilecekken ne gerek var öyle atraksyonlara. Bir de kavga sahnesinde ruhlardan birinin kadını yalamaya çalışması nedir, niyedir?
tam bir bebiş değil de ne!
6 sene süren evliliği 2010 yılında bitmiş. 2013'ten beri de olivia wilde ile nişanlı.
2 a-holes'daki tiplemesi adeta bir berkecan.
saturday night live'ın olmazsa olmazı. Bazen çok itici olabiliyor; ama oyunculuğu pek güzel.
3 ÇOcuğu varmış bir de!
2013 yılında mr.peanut diye bir reklam karakterini seslendirmiş. ironiktir ki kendisinin fıstığa delicesine alerjisi var.
How i met your mother'da robinle konuşurken burnu kanardı hep. hey gidi!
saturday night live izlerken her skeçte karşıma çıkıyor. 10 sene boyunca yer almış snl'De gerçi.
boyu 175cm.
en sevdiği müzik grupları; led zeppelin, white stripes, pink floyd, beatles, strokes.
ilk defa bu kadar ağır şiddet videoları izledim.
kardeşlerden ikisi müebbet hapis cezasına çarptırılmış, diğeri ise 9 yıl. ne yapılsa az kanımca. izlemeyin, izlettirmeyin.
ahaber'deki %100 siyaset adlı programı sunan kadın.
Sabah programı sunar gibi bir üslupla konuşmaktadır.
Objektif olması gereken noktalarda bile yanlı yorumlarını işin içine katıp, komiklikler ve şakalarla konuşmalarını süslüyor.
kişisel olarak değişebilecek bir durumu genelleyerek yazmışsın; ama olmamış.
erkek gibi yetiştirilmek ne demek? toplumsal cinsiyet zoruyla yöneltilmektense, kalıplara uymadan yetiştiren ailene teşekkürünü böyle etmemelisin bence.
kendini karşı cinse beğendirme isteği kadınlarda olduğu kadar erkeklerde de var takdir edersin ki. bir insanın en büyük gayesinin bu olması senin ona olan sevgini etkiliyorsa biraz da kişilik üzerinde durmanı öneririm.
dedikodu ve haset de sadece kadınlara özgü değil. biliyorum şaşırdın; ama tamamen insani, yetiştirilme tarzına, toplumsallaşma sürecini geçirdiğin ortama bağlı bir durum bu.
Ego konusuna hiç girmiyorum bile. biraz freud okumanı öneririm başlangıç olarak.
sırf patriyarkinin ekmeğini yiyeceksin diye erkek yaratılmak istemen de gerçekten çok akıllıca, seni çakal seni.
(bkz: ben kadınım) diye bağırmaya çalışmışsın, çok tatlısın.
ya üşengeçtir ya da makyaj yapmayı gerektirmeyecek bir güzelliğe sahiptir. arada bir görüyorum böylelerini sokakta ve çok kıskanıp gece yorganımın altında ağlıyorum.
Türkiye'de çekilmiş en cesur filmlerden birisi.
Toplumsal cinsiyetin ailede başlayıp dışarıdaki hayatta en düz haliyle şekillenmesine kendince karşı çıkan bir kadın ve onun yaşamı anlatılıyor.
Her şey iyi güzel de, keşke böyle bir filmi çekerken kurguya biraz daha özen gösterselermiş. Bir olay oluyor ve ardından çat diye onun sebebi gösteriliyor flashbacklerle. Bu durum sürekli olunca seyirci aptal yerine koyulduğunu düşünüyor ister istemez. sürekli sebep-sonuç ilişkisi gözümüze sokulmasa 10 verebilirdim puanını. Şimdilik 9 olarak kalsın.
Psikoloji ve sosyolojinin teorik ve pratik olarak tam içinde olan kişiler için değil de yeni başlayanlar için çok şaşırtıcı, etkileyici ve merak uyandırıcı olabilir; ama dediğim gibi; neden ve sonucu göze sokmasalarmış çok daha üzerine düşünülesi olurmuş.
akmar pasajının rıhtım değil de nezih tarafındaki kapısından içeri girince ilk soldaki kitapçıda kitap satıp güzel kızları süzüyordu.
hastalığının önemsenmeyip tedavisinin ihmal edilmesi ölümle sonuçlanmıştır.
Kitabı güzel, filmi güzel..
imdb puanının neden düşük olduğuna anlam veremediğim film. Oyunculuklar da senaryo da son derece gerçekçi; büyük büyük aşklar yaşayıp acılar çekip mutlu sonla biten filmlerden değil.
Müzikleri de çok hoştu.
Şehir Tiyatrolarında oynanan ve filminden (kişilerin tipleri dahil) birebir uyarlanan şahane bir oyun.
dekor gerçekten çok başarılıydı; adalet aranan bir odada antik dönem sütunlarının kullanılması da görmezden gelinmeyecek bir ayrıntıydı.
2011 yılı bahar ayında kurulmuş olan lgbt hakları derneğidir.
senede 1-2 kere taksimde parti yapıyorlar ve çok eğlenceli geçiyor, herkese tavsiye ederim.
bir de 7 oturumdan oluşan bir sertifika programı oluyor, ilgilenenlere duyurulur. sanırım en son Geçen aylarda mimar sinan üniversitesi fındıklı kampüsünde gerçekleşmişti bu sertifika programı.
erasmus'un 1530 yılında literatüre kazandırdığı civilite kavramı ''öteki''nin doğuşudur adeta. ileride gelişerek civilization olarak ingilizcede yer bulacak olan bu kelime, o zamanki anlamıyla sadece kibarlık/nezaket anlamını taşır. erasmus, kendisini ve kendisine benzeyenleri (soyluları) kibar olarak, kendisine benzemeyenleri ve köylüleri kaba olarak adlandırır. bu adlandırma sadece o zaman içinde kalmayıp gelişerek ileriki yıllarda da her toplumun, diğerine bu kavram üzerinden bakmasına sebep olmuştur. ''öteki''nin ilerlemesi de ''biz'' düşüncesini bireyler arasında aidiyet duygusunu güçlendirmek için bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde ''öteki''( ''biz''den olmayan) kavramı oluşturacaktır. kendisininkinden başka bir düşünceyi karşıt olarak görüp, ona tahammül edemeyen/etmek istemeyen ve onu imha etmek isteyen bu kavramın en belirgin örneği 2.dünya savaşı sırasında alman nazi kamplarında görülür. auschwitz'de yaşanan yahudi soykırımının en temelinde de bu yatar.
Zirvede tanistigim; kendi guzel, gozleri guzel, muhabbeti guzel yazar. Derin sohbetlere gireceğdik de kafam kaldirmadi o saatte, baska zamana erteledim kusura bakmasin.
Not: kalin degil de ince filtre kullansa daha cok sevecegim kendisini.
