fransa'da geçen yasanın bir sonraki adımı niteliğindeki olaydır.
yarın bir gün gelip, siz böyle böyle soykırım yaptınız, bu adamların malları, toprakları vardı onları geri verin derlerse hiç şaşırmayınız.
paşa paşa da geri vereceğimizi düşünüyorum. avrupa'nın g*tünü yalamak bizim görevimiz gibi bir şey olmuş durumda günümüzde.
toprakları olmasa bile, bazı taşınmazlar olabilir, kaldı ki soykırım yasasının asıl amacı da zaten budur benim görüşümce.
bir kaç gün içinde amerika'da onay verdiği zaman bu iş tamam demek olacak.
"yook artık", "o sıkar biraz", "kim kime toprak veriyor mal veriyor" gibi söylemleri duyar gibiyim fakat geçmiş 10 yıla bir bakın, nereler ne mallar ne şirketler bizimdi ve şu an hangileri sadece bizde, iyi düşünün araştırın.
sol görüşlü bir kişi olarak yorumum şudur ki; son günlerde peydahlanan fransızların soykırım yasasına ilişkin, melih gökçek'in cezayir anıtı dikme projesini hakikaten can-ı gönülden destekliyorum.
konu milli bir konudur ve karşımızdaki dünyanın en büyük milliyetçilerinden olan fransızlardır, bu durumda bizim birlik olmamız gerekir.
her ne kadar melih gökçek'in şahsını pek olarak sevmesem de bu hareket gerçekleşirse bendeki yeri değişir.
haa şunu unutmadan söyleyeyim, gene bir akahpe yalakalığı olabilir, eğer öyle ise bu yetkililer için düşündüğüm, içlerindeki son insan parçacığını da unutmamı sağlarlar.
umarım benim kötü düşündüğüm gibi değildir, fransa'yı etkileyecek bir kaç hareket gösteririz.
411 tl su faturası gelmesine sebep olabilir daha sonra iski gelip keseceğiz suyunuzu diyebilir sonra siz hayır bekleyin falan diyebilirsiniz ve bu 1 yıl 4 ay sürebilir. dikkat.
şöyle ki bürokrasi olarak herhangi bir avrupa birliği üyesi ülke ile çatışamayacağımızı, seviye olarak çok çok altta olduğumuzu düşünüyorum. kaldı ki bunlar reklam kokan hareketler.
dik koçum dik, dikedur sen, adamlar memleketin ortasına bayraklarını dikecekler haberiniz yok.
leman sam & ümit sayın - aşkımdan vaz geçme.
--spoiler--
taşırım ben hasretin yükünü
acılarım koynumda sır gibi
açarım baharda çiçek gibi
dolarım içine gün gibi
yeter ki sen üzülme
kendine dert etme
varsın uzasın yollar
sen aşkımdan vazgeçme
yeter ki sen üzülme
kendine dert etme
seni bir ömür beklerim
sen aşkımdan vazgeçme
karışır hüzünlenirim sen aldırma
susar dillerim yanarım ben aşkınla
karışır hüzünlenirim sen aldırma
i̇çimde taşırım sesini hal
--spoiler--
güzel başladı, bir dengesizlik yaptım, kötü bitti. ah be sevgilim, nerden bileyim bu kadar olacağını özür dilerim diyorum özür dileyecek bir şey yok diyorsun. ölüyorum senin için bilsen.
olmayan yerdir. en azından türkiye sınırlarında olmayan yerdir.
allah, kitap, ana bacı, karı, kız ağız dolusu küfür etmek istiyorum bazen. her zaman değil, hele ki günlük hayatımda efendim, siz, saygılar, teşekkürler ile dolu olduğu için bu istek daha da fazlalaşıyor bende.
öyle bir ortam olsun ki, karşımdaki adamın babannesine kadar küfür edeyim istiyorum. mesela bu gün bir süper lig maçındaydim hakeme baya bi indirdim, biraz olsun rahatlık getirdi sanki ama anlık oldu, böyle bi fight club gibi küfür club kurmak istiyorum, herkes geçsin birbirinin karşısına ağlatana kadar ne var ne yok tüm kutsallarına küfür etsin.
kavga yok dövüş yok, vurdu kırdı, kan vahşet yok. sadece köpekler gibi bağıra bağıra küfür etmek var. süper olur lan.