ne olduğunu bilmediğim, şu dizinin adı neydi hah işte onda geçen replik. bugün birçok kez duydum.
edit: kısa süreli sinapsis kesintisinden sonra, aşk-ı memnu olduğunu hatırladım.
çarpık bir hikaye ismi.
karanlık kelimeler aranıyor, bildiğiniz varsa lütfen...
.
-birinin bir şeyi olma fikri beni inanılmaz geriyor. buna katlanamıyorum. evet bencilliğimden hükmetme duygusuna bayılıyorum ama hükmedilmek bir nevi beni öldürüyor.
esasında elbette birine ait olmak hükmedilmek değil sadece emanet etmek saniyeliğine bile olsa benliğini... ama duygularım gibi o birileri de, emin olamıyorum, çok çeşitliler, düşünsene yaftalayamıyorum bile, o kadar çoklar ki.
kafa karıştırıcı, yüreğimin gölünü kurutacakmış gibi geliyor bu his adeta, daraltıyor beni.
güzel de olsa özgürlüğümü kısıtlıyor.
"biz de birinin bir şeyi değil, birbirimizin hiçbir şeyi oluruz ne yapalım. sen öyle istedin ya benim için mi var ki ötesi, ne yapalım..."
-hiçbir şeyin oluyoruz "biz" o zaman da böylesi bile çoğul. bilirsin çoğul ve çift olan her şeyden nefret ederim.
tekil ve tek olan iyidir, eşi olmaz... bazen kıvırtsa da durumu mesela üç gibi bu arada üç ve yedi hep birbiriyle sevişiyorlarmış gibi hissederim ben, bazen sırada gözleriyle öpüşüyorlarmış gibi, güzel değil mi?
neyse... biz iyi değil, en azından saçma.
yok ki böyle bir şey bende, boş.
"tamam "biz" i boşver, bunu istemiyor muydun? tekil olanı"
-sadece benim olmak güzel, sadece ben, büyük bir hükümdarlık, tek ben ve benim yönetimim... ne dehşet bir hayal, tapıyorum buna.
"pekala, sen senin ol, ben de senin, ben derken içinde kaybolmuşum gibi say, karışmışım gibi."
-hayır!
asla! saflığını kaybeder özüm o zaman.
ısınıveririm sana, olmaz!ısınırsam öldürürüm, incitirsen yok olursun.
yapamam.yavaşlatırsın beni, hırsım ağır gelir sana, dayanamazsın.
bu salakça, "ödün veremem kendimden, öğretemem sana, öğrenmem de!"
ne haddine bana karışmak!
nasıl görüyorsun kendinde bu hakkı?!
yazıklar olsun.iyiliğin, iyi gibi gösterilen yanın kör tehlikeli bir aydınlıktan ibaret.
sahte değil ama derin, durdurur beni, hükmedemem sonra kendime dahi...
fazla iyi mide bulandırıcıdır.
fazla iyi rahatsızlık vericidir.
fazla iyi göz kamaştırır, yanlış yola saparım, fazla iyi aynı fazla mutluluk gibi... benim için çok uçta ve eğreti.
saf değil.
tanrı kötülüksüz iyiden mahrum bırakmasın beni! gözüm dönüp nasıl ayırt ederdim kötünün tanrının nefesinden geldiğini? `
şimdi var ya!
kes boğazımı da ruhum parmaklarıyla söküp alsın o kalbini.
dehşeti daha yaşamadan hisset kalbinde.
yakında bu kadar ileri gidecek ve ben kahkahalarla söküp alacağım.
ne eğlenceli olurdu.
giderek fantastik rutinimde kayboluyor.
.
"karanlık gökyüzü dehlizine hoş geldiniz.
yavaş olmayın lütfen, panik yapın."
maymundan korkan biri olarak, tüm maymunları elleri ve kolları mide bulandırıcı sapıklıkta oynadıkları için bir de bu halini görürsem tamamen geberip gideceğimdir.*
sabahattin ali nindeğirmen adlı öyküsünde giriş paragraflarında şahit olunuyor onları aşkına.
bunun için hem çingene olmayı hem de ilk kez aşkı kabul etmeyi isterdim.
bu ancak bu şekilde gerçeğe yakın oluyor yoksa su götürür bir yanı yok aşkın, bir insana aşık olmanın, kalbini söküp veremiyorsun ne de olsa, koşamıyorsun anadan üryan sokaklarda aşkının yüzü suyu hürmetine, deliliği kabul etmiyorsun, bir cana son bile veremiyorsun bağımlı olduğundan.
neyse'
"sen aşkın ne demek olduğunu bilir misin adaşım, sen hiç sevdin mi?...
çooook desene! sevgilin güzel miydi bari? belki de seni seviyordu... ve onu herhalde çok kucakladın... geceleri buluşur ve öperdin değil mi? bir kadını öpmek hoş şeydir, hele adam genç olursa...
yahut sevgilin seni sevmiyordu... o zaman ne yaptın? geceleri ağladın mı?... ona sararmış yüzünü göstermek için geçeceği yolda bekledin, ona uzun ve acındırıcı mektuplar yazdın değil mi?...
fakat herhalde ikinci bir aşka atlamak senin için o kadar güç olmamıştır. i̇nsan evvel' kendi kendisinden utanır gibi olur ama, bilir misin, bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır. vicdan azabı dedikleri şey ancak bir hafta sürer. ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kafi mazeretler tedarik etmiştir.
ha, sonra bir üçüncü, bir dördüncüye sevdin, ve bu böyle gidiyor. peki ama, bu sevmek midir be adaşım, bir kadını öpmek, onu istemek sevmek mi dir?...
çırılçıplak soyunarak şehrin sokaklarında koşabiliyor musunuz?...
bir bıçak alarak kolundaki ve bacağındaki adalelere saplamak ve böylece bir nehre atılarak yüzmek elinden geliyor mu?
bir şehrin adamlarını öldürmek cesareti sende var mı? bir minareye çıkarak bütün dünyaya işittirecek kadar kuvvetle bağırabilir misiniz?
aşk sana bunları yaptırabilir mi? işte o zaman sana seviyorsun derim...
sen sevgiline ne verebilirsin sanki? kalbini mi? pekala, ikincisi ne? gene mi o? üçüncü ve dördüncüye de mi o?... atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?... hem biliyor musun, bu aptalca bir laftır: kalbin olduğu yerde duruyor ve sen onu filana veya falana veriyorsun... göğsünü yararak o eti oradan çıkarır ve sevgilinin önüne atarsan o zaman kalbini vermiş olursun...
siz sevemezsiniz adaşım, siz, şehirde yaşayanlar ve köyde yaşayanlar; siz, birisine itaat eden ve birisine emredenler; siz, birisinden korkan ve birisini tehdit edenler... siz sevemezsiniz. sevmeyi yalnız bizler biliriz... bizler: batı rüzgârı kadar serbest dolaşan ve kendimizden başka allah tanımayan biz çingeneler."
insanları daha çılgındı, bir göz kırpması ile kaybolabiliyorlardı,,
"eski dünyanın insanları sevinmeyi daha iyi biliyorlardı. biz,, kendimizi daha az üzmeyi biliyoruz. onlar,, zeka ve düşünme zenginliklerinin tamamını kullanarak kendilerini rahat hissetmek ve bayram yapmak için sürekli yeni nedenler buluyorlardı: biz,, tinimizi acısızlığa ve rahatsızlık kaynaklarının yok edilmesine odaklanan problemlerin çözümü için kullanıyoruz. eskiler,, acı çeken varoluş açısından unutmaya ve duygularını olumluya çevirmeye ve böylece ağrıyı dindirmeye yardımcı olmaya çalışıyorlardı. biz,, acının kaynaklarına inmeye çalışıyoruz ve daha çok hastalıktan koruyucu olarak görünmeyi seviyoruz. belki de sadece bizden sonra gelen insanların tekrar sevinç tapınaklarını kuracakları temelleri hazırlıyoruzdur."