aşk kelimesinin anlamını derinden hisseder. EVe attığı kız çok olsa da karşısına çıkan kıza sevgilisini unutamadığını söyleyecek kadar adamdır bunlar. eve attığı kızı kapı dışarı ettiği çoktur ama doğru mu kendisi de bilmiyordur.
dört kavramdan oluşur, analitik, dost canlısı, ifadeci ve sürücü
bi de alt kırılımları var bunların, sosyal hayatta karşıdaki insanların mimikleri ve söyleyecekleri tek kelime onların sosyal stillerini anında görebilmenizi sebep olur ve karşınızdaki kişiye nasıl davranmanız gerektiğini bilirsiniz.
halk dilinde insan sarrafı nın yerine psikolojide sosyal stil kavramı kullanılmış gibi sanki ama faydalıdır.
Avrupa'da yaşamaya devam eden veya avrupa'dan bir şekilde yolu düşen esmer delikanlılara verilen isim. ister avusturya ister ingiltere isterse fransa'da olun eğer saçlarınızın rengi siyahsa sizde bu gruba mensup sayılıyorsunuz ve kısaca hiçbir değeriniz olmamakta. hani yolda bayınsanız özellikle de avusturya'da ambulance yerine tekmelendiniz ya da sizi kimsenin iplemekdiğini farkedersiniz. ülkenize dönersiniz ve ne kadar mükemmel bir memlekete sahip olduğunuz için gurur duyarsınız. sikmişim avrupa'yı ne işim var viyana'da şeklinde söyler durursunuz.
olay mahali büyükçekmece'de bankaların olduğu caddedir, saat de oğleden sonra üç gibi.
Dukkana gelen genç sessizce yaklaşarak 'bdpnin yeri nerededir' evet aynen bu şekilde adresini sordu. hayatımda bu kadar çekinerek bir adresi soran genç görmedim. vel hasıl kelam bu zatları pek sevmediğimden ve selamsız dukkana girip tam bir barzo gibi davranan gence bdpnin adresını 'b.çekmece ülkü ocakları'nın olduğu yeri göstererek tarif ettim.
elemanın oraya giderken gördüm ama ondan sonrasını dukkanda müşteri olduğu için pek göremedim.
Buradan şu sonucu çıkardım iftarımı açtıktan sonra, doğudan gelen barzo gençler istanbula gelerek kalacak yerleri yoksa bariz şekilde bdp'ye gidip yardım istemektedirler. Görünen o ki molotof başına ücret ya da her yaralanan polis başına ücret ya da çoçukları öne sürerek ailelerine kim bilir ne kadar ücret ödemektedirler.
Vahim bir durum söz konusu olsada iftarı açtıktan sonra teravih namazında ülkem için dua etmekten başka birşey kalmıyor bana.
kamuda lisans düzeyindeki sınavlar içerisinde en kolay kazanılanıdır, genelde taşra da görev alırlar, kaymakamlık, gelirler kontrolörlüğü gibi meslek istiyorsanız bir geçiş aşamasıdır. torpiliniz yoksa başvurmayın. hatta hazırlanmayın bile. eğer sağlam torpiliniz varsa havada karada yaparlar sizi.
siyasi güç olarak rte'yi fakat sermaye olarak cem uzan'ı banko görmekteyim. ticari kafadır cem uzan bir masa bir pc yeterlidir ona.
rte içinde türban ve cemaat tayfası olmazsa olmazdır.
Çevreme ne kadar baksam da sağlam bir markamızın olmaması gerçekten kaygı verici,
hangi sektör olursa olsun sadece ara malları üreten, hammadde ile çalışmayan işletmesini bilmeyen, kendi yerinde sayan, siyasetçilerin konuşmalarını dinlemekten zaman bulamayıp da ar-ge'ye yatırım yapmaması sonucu oluşan sorun. Satın almaları ve ortak girişimleri saymazsak geriye bi bok kalmayacak gibi.
Gelişmiş ülkerde otomotiv sektöründe bile en az 3-4 marka yaratırken biz hala neden yabancıların otomobillerine bineriz.
ya da hala neden alman teknolojilerini kullanırız, ya da neden sağlam bir denetim firmamız yok.
En iyisi bizleri monotonlaştıran ve yabancılara mahkum eden saygı değer devlet büyüklerime saygılarımı sunar, bizlerin kanını emen yabancı şirketlere de serzeniştimi bildirmek istiyorum.
Bizde Türk açılımı istiyoruz arkadaş
-Güneydoğuda herif 30 çocuk sahibi olacak. Çalışmayıp yan gelip yatacak. Benim maaşımdan veya küçük esnaftan %30 vergi alacaksın.
SSK primim bir emekli maaşı kadar olacak. Ben bu herifin kürt bebelerine bakacağım. 'TÜRK AÇILIMI iSTiYORUZ.'
-Ben bir çocuğa bakmak için deli gibi çalışacağım. Kürt yan gelip yatacak. 30 tane palesi için devlet ona çocuk yardımı yapacak. 'TÜRK AÇILIMI iSTiYORUZ.'
-Ben Bu kadar SSK primi ödeyeceğim. Hastanelerden zar zor faydalanacağım. Kürt bir yeşil kartla 30 tane palesine baktıracak. 'TÜRK AÇILIMI iSTiYORUZ'
-Ben sesimi yükseltsem. Eylem yapsam. Düşüncemi ifade etsem. işçi memur yürüyüş yapıp hak arasa polisten cop ve gaz yiyeceğim. Kürt çıkıp bayrak yakacak. Bölünme isteyecek. Etrafı yakıp yıkacak. Daha fazla demokrasi ve özgürlük isteyecek. Polis efendi bırak saldırmayı bu itler karşısında copunu saklayıp, kuyruğunu kıstıracak. 'TÜRK AÇILIMI iSTiYORUZ'
-Elektrik, su ve d.gaz borcunu geciktirsen hemen kesilen ve bir dünya faiz faiz ödeyen. Devlet arazisine bir gecede çöküp oraya ev yapmayan. Zar zor borç harç ev alıp birde bunun takır takır vergisini ödeyen biz. Elektriğe, suya , gaza para vermeyip bedava arazide ev kurup oturan kürt. TÜRK AÇILIMI iSTiYORUZ.'
AYRIMCILIK YAPILIYOR DiYORSUNUZ. EN KRAL AYRIMCILIK VE ASiMiLASYON BU ÜLKEDE BiZLERE YANi TÜRKLERE YAPILIYOR. iTiLiP KAKILAN. DÜŞÜNCESiNi iFADE EDEMEYEN. EDERSE HAiN iLAN EDiLEN. iŞSiZLiK VE KRiZLE BOĞUŞAN. HER BORCUNU DEVLETE TIKIR TIKIR ÖDEYEN. VATANININ TEHLiKEDE OLDUĞUNU HiSSEDiP EYLEME GEÇERSE TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESi DAMGASI YiYEN. SiSTEMi ELEŞTiRDiĞiNDE ŞEREFSiZLiK VE NAMUSSUZLUK PAYESi YiYEN. TÜRKLÜĞÜ SAVUNDUĞUNDA FAŞiST DAMGASI YiYEN SiZMiSiNiZ YOKSA BiZ TÜRKLER Mi. ANLAMADIM BU iŞi. BiZ Mi BASKI GÖRÜYORUZ. SiZ Mi. SONRADA BAŞBAKAN ÇIKIYOR AÇILIM iSTiYOR. EVET iSTiYORUZ. ''AMA TÜRK AÇILIMI iSTiYORUZ''
efendim geçenlerde türk şehit annesi ile terörist şehit* annesini yan yana getrmişler. olay yeri diyarbakır olmakla birlikte şunu belirtmekte fayda var:
Bu ülkede yegane bir millet vardır dolayısıyla tek bir şehit annesi vardır. teröristi şehit olarak adletmek kadar boktan bir mesele yoktur. Madem bu ülkede kendini şehit olarak kabul ettirmek istiyorsun o zaman senin muhatabın ne dtp ne de bebek katilidir.
şehitlik kadar kutsal bir mesele hakkında basının da yaygarası ile nasıl olurda böyle bir saçmalık ortaya çıkar anlaşılır gibi değil. cocugu olan her kadın anne olabilir önemli olan yaşadığı vatana silah çekmek yerine vatana sahip çıkmalıdır.
yasak bir ilişki sonucu dünyaya geldiğini anlayan gettonun evebeynlerine bakış acılarını yansıtır. dolayısıyla evebeynlerinden pek haz etmez, piçtir ne yapsa yeridir.
evet arkadaşlar, başlığın ne olması gerektiği konusunda cok düşünerek bu başlığı seçtim. doğruluğu yanlışlığı bana kalsın.
diğer devletlerle ülkemizi ara sıra karşılaştırıyorum da mesela yunanistan'da polis bir öğrenciyi öldürüyor ve ülke ayaklanıyor 1,5 milyar dolar zarar veriliyor.
daha sonra da çeşitli isteklerde bulunuyorlar vs vs
diğer ülkeler de benzer gelişmeler var, fransadaki göçmenlerle başlayan araba kundaklama baya bi gündemi meşgul etmişti.
bizim ülkemizde galiba osmanlıdan gelen bir anlayış olsa gerek hükümete karşı aleni bir gösteri yapılmıyor ya da tepki duyularak yapılan bir eleştiri yok.
bana çağlayan mitinglerini falan göstermeyin onlar üst yöneticilerin ayarladığı eylemler.
hani halkın kendisinin bizzat istediği birşey yok, işsizlik milyonları bulurken hala sessisiz, dış borç cari açık desen krizle kapanmaya başlasada hala dünyada birinciyiz, siyaset desen tayyip, baykal ve bahçeli üçlüsü on seneyi doldurucaz, kendi topraklarımızı temizleyemeyecek kadar aciz duruma düştük.
bu ülkede illaki bir darbe olduğunda mı taksimdeki dükkanların camları patlayacak,
taksimle alıp veremedım yok ses getirmesi açısından onu söyledım.
biz toplum olarak eylem yapmak yerine ya aile faciasına neden oluruz ya öz oğlumuzu yakarız ya bakırkoyde kafeler bombalanır ama yine de sesimizi çıkarmayız.
bu arada hergün trafikte verdiğimiz can kaybının haddi hesabı yok,
şehit olan yakınlarımızın halini düşünün bir.
ben daha on yaşındayken de ülke aynı durumda ben otuzuma geldiğimde de sanırım aynı durumda olucak.
sitem etmemim nedeni artık cinnet geçirmelerden, gelen şehit haberlerinden, işsizliğin kaç milyona ulaşmasından, dış borcu borçla kapatmaktan, tayyip, baykal ve bahçelinin çözümsüzlüğün içinde yüzmesinden bıktık.
teknoloji o kadar gelişti ki saatiniz üzerinden takip bile ediliyorken münevverin katili olan cem garipoğlunun da bulunamaması içler acısı.
belki üzerimizde bir miskinlik bir ses çıkarma korkusu mu var bilmiyorum ama toplum olarak bilincimizi yitirdik denebilir. sokakta yürürken bile kafanıza plazanın camının düşmemesi için neden yok.
ben bir on sene sonra da benzer haberleri okuyacağımdan hiç tereddüt bile etmiyorum.
değerli hocamız dr veysi seviğ'in referans gazetesindeki bugunkü yazısıdır.
Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu'nun 64'üncü kuruluş yıldönümü Ankara'da 'Küresel kriz ortamında para ve maliye politikalarında uyum sorunu' konulu bir panelle geçen cuma günü kutlanmıştır. Küresel krizin dünya üzerindeki etkisini ve bu bağlamda Türkiye'nin söz konsu kriz nedeniyle alması gereken önlemler panelde bilim adamları, işadamları ve bürokratlar tarafından değerlendirilmiş ve tartışmaya açılmıştır.
Açılış konuşmalarında Sayın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in üzerinde durduğu konular gelecek günlerde ülkemizde özellikle vergicilik alanında ciddi bazı değişikliklerin yapılacağının habercisi niteliğinde olmuştur.
Panele konuşmacı olarak katılanların kendi alanlarındaki konum ve uzmanlarıyla teori ve pratiği birlikte yaşamaları, görüş ve değerlendirmeleri tartışmaları üst düzeye taşımıştır. Bu bağlamda panele IMF Türkiye Temsilcisi Sn. Hossein Samiel de bir tebliğ ile katılarak IMF açısından Türkiye'nin küresel kriz karşısındaki durumunu değerlendirmiştir.
Hesap Uzmanları Kurulu Başkanı Sayın Mahmut Vural'ın açış konuşmasında da vurguladığı gibi 'Bir cumhuriyet kurumu olan Hesap Uzmanları Kurulu ülkemizde kuşkusuz bir ihtiyaçtan doğmuştur. Kurulun tarih sahnesine çıkışı tam da cumhuriyetimizin ikinci bir atılıma geçtiği döneme' rastlamıştır. Bu bağlamda da çok partili hayata ya da demokrasiye geçişle birlikte bilimin yol göstereceği bir vergi yönetimi ve vergi düzenlemeleri ihtiyacını karşılamak üzere Hesap Uzmanları Kurulu ihdas edilmiştir.
Sayın Başkan'ın vurguladığı gibi Türkiye'de ortaya çıkan değişime paralel olarak modern bir vergi mevzuatı oluşturup güçlü bir gelir idaresi kurma amacı ancak çağdaş gelişmeleri takip eden, donanımlı bir kurumla gerçekleştirilebilirdi.
O dönemlerde mükellefe kendi gelirini kendisinin beyan etmesine imkân sağlayıp sadece denetim mekanizmalarıyla gerçek gelirini kavramak, mükellefin kendi rızasıyla vergilendirilmesi demek olduğu kadar demokrasinin de bir gereğiydi.
Bu gerçekle yola çıkan Hesap Uzmanları Kurulu ülkemizde 1949 yılında başlayan vergi mevzuatının modernizasyonunun gerçekleştirilmesinde ve sonraki yıllarda pek çok kanunun tedvini ile hayata geçirilmesinde önemli bir rol üstlenirken sonraki yıllarda vergi incelemelerinde gösterdiği ciddiyet ve erdemlilik anlayışıyla gerçek bir saygınlık kazanmıştır. Kurul, vergi inceleme görevinin yanı sıra Maliye Bakanlığı'nın ihtiyaç duyduğu konularda yaptığı inceleme ve araştırmalar ile çeşitli kamu kurumlarına ve özel sektöre üst düzey yönetici yetiştiren bir okul olmuştur.
Hesap Uzmanları Kurulu ocağında yetişen hesap uzmanları sayısı kuruluşundan bugüne kadar 1276'dır. Bunların 258'i kurul dışındaki kamu kesimine idareci olarak naklen atanmış, 630'u istifa ederek özel sektöre geçmiştir. Bugün için Maliye Hesap Uzmanları Kurulu'nda fiilen görevli hesap uzmanı sayısı 309'dur.
Yaklaşık 15 yıllık bir süreç içinde kurul sayısal olarak kendisini yenilemektedir. Kurulun bu kadar yüksek ayrılma oranına karşın kurum kültürünü korumakta olup, bu kültürü gelecek kuşaklara aktarabilmektedir. Bu durum ülkemiz açısından son derece önemlidir.
Hesap Uzmanları Kurulu gerek ülke içinde, gerekse ülke dışındaki gelişmeleri yakından izlemekte, bunlardan mesleki açıdan yararlı gördüklerini uygulamakta ve gereken durumlarda Maliye Bakanlığı bünyesinde diğer birimlere konuya ilişkin destek vermektedir.
Hesap Uzmanları Kurulu 4709 sayılı yasa ile kurulmuş olup, sözü edilen yasanın 10'uncu maddesi gereği olarak kuruluşu, yasanın yürürlük tarihi olarak 29 Mayıs 1945'te gerçekleşmiştir.
Kurulun ilk oluşumunda ve bugünkü düzeye gelmesinde, kuruluşu gerçekleştiren ve ülkemize Hesap Uzmanları Kurulu'nu kazandıranların unutulması mümkün olmayan emekleri vardır.
Hesap Uzmanları Kurulu kuruluş yıldönümlerini devamlı bir biçimde güncel nitelikte 'ekonomik ve mali konuları ve sorunları' tartışmaya açan bir panelle değerlendirmektedir.
Diğer yandan Hesap Uzmanları Vakfı tarafından her yıl düzenlenen ödüllü bilimsel çalışma yarışması ile genç bilim adamlarına destek verilmektedir. 2008 yılı için vakıf tarafından düzenlenen 'Maliye ve para politikalarında uyum sorunu ve Türkiye örneği' konulu yarışmaya 'Finansal olarak kırılgan ekonomilerinde risk primlerinin azaltılmasında para ve maliye politikalarının rolü' başlıklı çalışması ile katılan Gazi Üniversitesi iiBF Öğretim Görevlisi Sayın Tolga Dağlaroğlu ödüle layık görülmüştür. Genç bilim adamı panelin açış konuşmalarından sonra sunumunu yapmış ve sunumunda göstermiş olduğu performansla katılımcıların takdirini kazanmıştır.
Maliye Hesap Uzmanları Kurulu'nun bu günlere gelmesinde en önemli etken, daha kurula girilmeden önce adayların seçiminde gösterilen titizlik ve ciddiyet ile kurula kabulden sonra yetişme ve çalışma aşamasında kazanılan iş disiplini ve ahlakı ile mesleki onurdur.
üniversitede son sınıfa kadar pek de sallanmayan durumdur, lakin gün gelecek yüzleşilecek ve hayatı öğrenecektir zamanla.
hani sorun torpille bi yere girmek değildir sorun sınavla bir yere girmiş olmaktır ayrıca unutulmamalıdır ki sınavla kazanılmış hakları kaybetmek zordur, torpille kazanacagın hak torpille gider..
velhasıl kelam mezun ol, ingilizceyi toelf düzeyine getir, alanınla ilgili bi kaç program bil tabi sınavlarda da bişeyler yap bi ihtimal işsiz kalmazsın. (bkz: çok çalışmam lazım anne çok)