diyarbakır'da zarar gören mahallelerin yeniden onarıma kime verildi?
selo ibnesinin bağlantılı olduğu diyar aş'ye.
ne diye operasyon yapıyor bu ordu o zaman?
demek ki birbirlerine laf söyleseler de akp ve hdp her zaman dirsek dirseğe olarak hainliklerine devam edecek. hain olmadıklarını iddia edenin sağlam orospu analı olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. zaten onlar da gelip buraya bunu ispatlıyorlar.
bu akşam burada erdoğan operasyonların devam etmesini sağlayan tek kişidir diyen bir piç vardı onun da anasını ayrıca sikeyim. kobani'den teröristler içeri sokulurken kandan besleniyrsunuz diye bağırıyorlardı şimdi operasyonlar erdoğan sayesinde diyorlar. ulan bu saatten sonra uzaya çıksanız ne olur ha yavşaklar?
buna bir de akıl tutulması diyorlar ama hayır. bunun adı hainliktir ve vasatların yönetimi ele geçirdiği bu ülkede Türklerin üstüne düşen şey sadece canını vermektir.
ihtiyacımız olan şey, sadece milleti gaza getirecek bir milliyetçi hareket. parti olan değil tabi ki. onun gündemi söylemler hariç, her zaman ülke gündeminden farklı ilerler.
bunların kürdistan kuulsa bile ben ankarada yaşayacağım diyen onursuzlarıyla karşılaşmı bii olarka söyleyebilirm ki bunlar kşiliksiz.
Rüzgara göre yön değiştirirler
insnalık düşmanıdırlar ve yok edilmeleri gerekir..
Osmanoğlulları ne sırp ne de araptır. Türktür. Adam bilmem ne han diye kendini adlandııryor nasıl sırp olsun?
Bunun dışında biri hangi dili konuşuyorsa o ulustandır.
Türkçe bilmeyene türk, Yunanca bilmeyene Yunan denmeyeceği gibi Arapça bilmeyene de arap denmez.
Bu dil bilme olayı da anadil. Sonradna öğrenilen bir dil değil.
Ha osmanlının geçmişi zatne karanlık Türklük için o ayrı.
Kıran kırana geçen bir maç izlerken totem yapacaksak birbirimize değil, biramıza sarılırız. O rengin insana forma kadar sıcak gelmesi gerekir, Galatasarayımın maçını izlerken, kırmızı kutulu Efes’im elimde olsun yeter.
Ben müslümanken bu duyguyu çok yaşadım.
Ateist olduğumdan beri hiç böyle bir duygu yaşamadım.
Bunun altında tamamen din korkusu var olay o, gerisi fasafiso.
Dün akşam putin’in açıklamalarından dolayı herkes şaşkına dönmüş olarak belirli bir süre haklı çıkarım yapamadı. Büyük rus milletinden özür dilerim diyen karaktersizler de buna dahil. Herkes şimdilik bir şeyler söylüyor ama bizim bakış açımız herkesten biraz farklı.
Öncelikle bu çekilmeye dair genel yargı ekonomileri batıyor şeklinde. Bu yanlış Rus ekonomisi; ‘’elde avuçta para yokken bir ülkenin çarkları nasıl dönmeye başlar?’’ sorusunun cevabı üzerine kurulmuştur. Ta ki Sovyetler yıkılıp bağımsız devletler topluluğu kurulana kadar. O zamandan sonra görüldü ki bdt dâhilinde olsa da birbirinden ayrılan devletler, tek parça olmadığı sürece hep aksak ve hasta olarak varlığına devam etmeye mahkûm.
Çünkü Sovyetlerin kendine has sanayiye dayalı emperyalizmi, kendine bağlı olan devletleri birbirini muhtaç olacak şekilde bağlamış. Dolayısıyla Rusya, petrole dayalı sorunlar yaşadığında ülke adeta fenalıklar geçiriyor. Zamanında petrol fiyatları iyiyken Ukrayna ile sık sık yaşadığı vana krizlerinin bir benzeridir bu. O zamanlar rusya ile de aramız iyiydi, bu yüzden haberlerde Ukrayna ile ilgili vana sorunu görünce ‘’bunların da amacı ne ya’’ diye gülüp geçiyor ama nedenleri sorgulamıyorduk. Bugün ise daha yakından görüyoruz.
Petrol fiyatlarının uzun süredir düşmesinden dolayı yaşanan ekonomik kayıp onları Suriye’deki varlığını azaltmak konusunda bir karar almaya iten etkenlerden sadece biri. Yani ana neden değil. Çünkü 1970’lerde Suriye’ye yerleşen Rusya ne pahasına olursa olsun kendi varlığını ve varlığının teminatı olan rejimi koruyup kollamaya, yerine göre de çekip çevirmeye girişecektir.
Rusya, ekim ayı itibariyle Suriye için operasyonlara giriştiğinde ışid’e karşı saldırmak hatta onu silip süpürmek maksadıyla geldiğini söylüyor ama başta Türkmenlere olmak üzere Suriye’deki Avrupalı taşeron örgütlere vuruyordu. Türkmenlere yaptığı saldırıları da ışid diye göstermekten çekinmiyordu. Çünkü ruslar karşısında her Müslümanın ışidli olduğu algısıyla davrandığından, rus yöneticileri fazla açıklama yapmak zorunda bırakmamıştı.
Ta ki uçağın düşürülmesi olayına kadar…
Uçağın düşürülmesi olayından sonra kafalarına göre haritalar ile bakın Suriye topraklarında uçağı düşürdüler diye Türkiye’ye yaptırımlar uygulamaya kalkışsalar da uçağın kara kutusunun açılmasını bekleyin demiştik. Uçağın kara kutusu açılana kadar kopan yaygaraları bilirsiniz. Sonuç? Kara kutu okunmaz derecede hasar almış deyip işin içinden çıktılar. Çünkü onlar da biliyordu ki biz Türkler haklı! Başka izahı yok. Onların derdi, tamamen bizim böyle bir şeye cüret etmemizdi. Onlara göre biz petrole, turiste muhtaç olan bir devlettik. Kendilerinin o büyüklük kompleksinin dışavurumuyduk. Malını almasak, turist yollamasak, petrol vermesek bunlar ölür havasındaydılar. Şimdiden sonra acısını çekmeye başlayacaklar. Çünkü devlet yönetimi pervasızlık çekmez.
Uçak düşürmeden 10 gün önce benzer bir ihlali daha gerçekleştirdiklerinde chpliler ve pkklılar dâhil herkes içeriye gücünüz yetiyor abiniz Amerika sizi kollamıyor mu bak cevap veremiyorsunuz hani büyük devlettiniz diyordu. Bu tahrik bunun tetikleyici nedeni değil tabi. Şayet böyle bir tepki göstermeseydik, Rusya Baltıklarda yaptığı gibi şımarık ihlallerine devam edecek bizim milli haysiyetlerimizi örseleyecekti. Dolaylı olarak Avrupa’da rusya karşısındaki korkak Nato imajından kurtuldu. Rusya’nın da vurulabileceğini ve tehditlerine rağmen bir şey yapamayacağına gören pek çok millet Ukrayna konusunda daha sıcak adımlar atmaya karar verdi. En azından rus karşıtlığından milliyetçi değerleri yükselen doğu Avrupa ülkeleri paramiliter organizasyonlarla gelecekteki Ukrayna savaşına dâhil olacak. Tabi hala rusya öldü bitti demek değil bu. Başta da dediğim gibi rus ekonomisinin alt yapısı elde avuçta para yokken bir ülkenin çarkları nasıl dönmeye başlar? Prensibi üzerine kuruldu.
Uçağın düşürülmesi hadisesinden sonra ruslar daha şiddetli biçimde suriye’deki Türkmenleri bombalamaya giriştiler. Fakat Türkmenler bugün de görüldüğü gibi var gücüyle direnerek bombalama ertesinde ilerlemeye girişen suriye arap ordusuna karşı kademeli olarak çekilmek suretiyle onu yıpratmaya devam ediyor. Hal böyle olunca sorti sayısının birim maliyeti düşük olsa da toplam sortide yüklü bir fatura çıkarıyor. Türkmendağı bölgesindeki kısmi ilerleyiş ile muhaliflerin halep kuzeyinden iki parça edilmesi kısmi başarı sayılsa da gerçek manada savaşın seyrini değiştirecek potansiyelde değil.
Çekilmesini tetikleyen bir diğer konu da ışid’in şam, humus, karyatayn doğusundaki fedailerinin dirayeti, Palmira şehrindeki akıl almaz direnişi, Rakka’ya ilerlemeye çalışan suriye arap ordusuna karşı halep güney doğusundaki ikmal yollarına yaptığı vur kaçlar ve deyr ez zor şehrinde ağır bombardımana rağmen kırılmayan kuşatması. Rusya için ışid tam bir travma nedeni oldu. Bize göre defalarca saydığımız bu yerlere yapılan saldırılara rağmen, suriye’yi suçladı ve artık bundan sonra ben humeymim ve tartustaki üslerimdeyim sana istediğin mühimmatı veririm ama sen iyisi şimdilik buraları savunmada kal insan gücün zaten belli dedi. Böylece suriye yanlıların rakka’yı ve tedmürü alacağız naraları kesilmiş oldu.
Rusya’nın üslere çekilip varlığını buna göre ayarlaması ben her şeyi bitirdim demek değil. Yine gerekli gördüğü anlarda uçakları havalandıracak ama bombardıman şiddetine göre çıkan maliyetin sahadaki sonucu tatmin edici değil ve ekonomik verilere yansıdığında kayıp önümüzdeki yıllarda akıl almaz bir boyuta varacağı ortada. Büyük devlet de olsa kendini düşünmesi lazım. Tıpkı bu sene hava kuvvetlerinde 200 pilot açığı olan abd’nin düşünmesi gibi…
Hal böyle olunca Suriye’deki muhaliflere daha çok harekât alanı düşüyor. Bu da Türkmenlerin biraz daha rahat hareket etmesi anlamına geliyor. Çünkü büyük ölçüde esadın ordusu onlara karşı savunmada kalacak. Ama bir durum daha var o da suriye ordusu saldırıya girişirse burası yine Türkmendağı bölgesi olacak. Çünkü rusların havadan müdahaleye en yakın yer burası. Yani diyebiliriz ki ruslar yine bize tebelleş olacak.
Türkiye açısından iyi olan da afrin başta olmak üzere k. rt koridoru üzerindeki rus etkisi.
Çünkü TSK’nın pkk ile mukavemet gücü, herkese gösterdi ki bu ülke asla Ukrayna ya da Sudan olmayacak. Aksine olaylar büyüdükçe Türkler daha da kendine geliyor ve şu an için dünyada belki topraklarını genişletebilecek sayılı ülkelerden biri. Belki diyeceksiniz ki artık her şey ekonomi, işgaller dönemi bitti. Kısmen haklısınız ama yanı başımızda koridor projelerine bakın derim ben de. Ekonomiyi kontrol edecek güzergâhları da elde tutmak da gelişmiş ekonomi kadar önemli.
Avrupalılar da rusların girişimleri sayesinde Ukrayna için gerekli zamanı kazanmış oldu. Ayrıca ışid’in Suriye çöllerinden atmanın karadan yeterli kuvvet sokmadan imkânsız olduğuna inandılar. Böylece ışid bir stratejik zafer daha kazanmış oldu. Bundan sonra Suriye’deki üstünlük savaşı yine ülkenin batısında olacak ki bu da tekrar Türkmendağı bölgesinin egemenliği konusunu gündeme getiriyor.
Rusya ekim ayında Suriye’ye gelirken, Amerika al biraz da sen bombala diyerek fazla karışmamıştı. Çünkü zaman zaman dikkat çektiğimiz Avrupa ve Abd arasında 2. Dünya savaşından beri süregelen bir üstünlük yarışı vardı. Avrupalı taşeronların ezilmesi onun da işine geliyordu. Ruslar tez zamanda muhalifleri çökerteceğini düşünüyordu fakat yapamadı. Amerika yine bombardıman külfetiyle karşı karşıya kalacak. Üstelik önümüzdeki 5 yıl içinde büyük bir pilot açığı ile. Çünkü her gün yapılan sortinin pilotlara yaşattığı bir stres var ve körfez savaşında disiplini ile dünyayı hayran bırakan Amerikan hava kuvvetlerinin zafiyet göstermesi demek. Bu durum da propaganda filmlerinde 200 bin dolarlık füzeler atıp giden büyük devletlerin adamlarını tanesi 5 dolarlık mermilerle vuruyoruz diyen ışidi haklı çıkarıyor ne yazık.
Rusya’nın bu kısmi çekilme hareketi Türkmendağı’na ilgisini yoğunlaştırırken Türkiye ile abd arasındaki pkk ypg üzerinden yürütülen gizli savaşta görünürdeki iki müttefiki baş başa bırakmaya yönelik. Çünkü hesaplarına göre Türkiye’nin iç operasyonlara yönelmesi ve abd karşıtlığının yükselmesi, dolaylı olarak onun da işine yaramakta. Sonuç itibariyle barış 5lisi olan 2 ülke de olsalar birbirlerine karşı koz bulundurmak her zaman ihtiyaçları olan şey.
Netice itibariyle Rusya ile savaş kapıda diyenlere her zaman saçmalamayın demiştik. Kısmi geri çekilme ile yine bunu yineliyoruz. Falanca zamanda da böyle demişti ama böyle yapmıştı diyen popülist dangalakların dediklerine bakmayın. Rusya ne o falanca zamandaki devlet, ne de petrol o falanca zamandaki fiyat…
Son olarak Rusya hakkında bir düşüncemizi söyleyelim. Rusya’nın verdiği bu ani kararın gözle görülür yanlarını sıraladık. Bize göre asıl neden, Rusya sınırlarında veya içeride bir tehdit gördüğü vakit içeriye kapanmasını bilen bir devlettir. Gürcistan savaşında bunu gördük. Abd’nin yanaşmasına izin verdiği hükumeti devirene kadar ellerinden geleni yaptılar. Ukrayna iç savaşı sırasında bunu gördük. Ateşkes olana kadar dışarıya adım dahi atmadılar. Suriye konusunda bizim için fırsat dönemi oydu fakat bizim siyasiler kobani teröristlerini sınırdan içeri alarak hayatlarının hatasını yaptılar. Bugün de bedelini operasyonlar ile ödüyorlar. Yine Türkiye’ye yaptırımlar konusunda da bunu gördük. iş hacmi sözü geçer seviyesine gelmek üzere olan Türk iş gücünü adeta 1 ay içinde kovdular. Şimdi daha büyük bir tehlike onları bekliyor olabilir. Rusya içinde yaşayan Müslümanların ve Türklerin ruslara oranlara artan nüfusu. Terör örgütlerine karşı Rusya’dan yaşanan militan göçü ve bu militanlara çeçenlerin yanı sıra Dağıstanlıların Başkurtların ve tatarların eklenmesi. Hatta kuzey Kafkasya’da yaşayan Müslüman Kafkas halklarından olan kimi radikal dincilerin yakın zamanda eylem yapabilecek hale gelmesi. Öz tabirle o Kafkasya yanacak!
Tabi gün doğmadan neler doğar bilemeyiz. Ortadoğu bize asla büyük ve kesin konuşmamayı öğretti. Bir bakmışsınız yarın haksız çıkıp böyle düşündük ama böyle oldu, özür dileriz deriz.
tarih-i taberi de mi yalan söylüyor arkadaşlar?
Tarihte hiçbir ulus isteyerek din değiştirmemiştir.
Bu daha dinini bilmeyen cahil müslümanalra bunu anlatmak zor.
Haftalık haritalara bakarak ışid’in 3 5 köy kaybetmesi üzerine yenilip dağıldığını düşünenler hala var. Şüphesiz ki bunlar sadece anlık hareket eden, zerre geçmişi bilmeyen ya da çözümleme yeteneği sıfır olan kimselerdir.
Oysa ışid örgüt tarihinde taktik olarak bir kere yenildi ve oradan çıkardığı muazzam dersler neticesinde yakın zamanda stratejik bir zafere dönüştürerek tarihte o hatadan şu kadar zaman sonra orayı ele geçirdiler dedirterek neticelendirecek.
Peki bu yer neresi?
Ayn Al Arab.
O şehir merkezindeki çatışmalara kadar, ırak ve suriye’de oluşan otorite boşluğunu değerlendiren ışid, o güne kadar yaptığı iş olan karayolu kesip haraç alma işini bir kenara bırakarak hunharca öldürmüş, boğazlamış, kesmiş, akla hayale gelmez yerlere bayraklarını çekmişti.
Öyle ki 2014 yazı içinde elde ettiği yerlerin geri alınması için neredeyse 2 yıldır çaba sarf ediliyor ama sonuç ortada.
Özellikle örgütün musul’u ele geçirip devlet kuracak paraya sahip olmasını es geçmemek gerek. O sonuç neticesinde ışid artık bildiri okuyan kafa kesen tırcılardan haraç alan bir örgüt olmaktan çıkmış, bir devlet halini almıştı.
Bilgisayar başında günlük olarak hareketleri yorumları takip ederek fikir edinmiş, bol bol araştırmış ve piyasamızda var olan ışid ile ilgili tüm kitaplara sahip olmuş biri olarak şunu da söylemeliyim ki bu örgüt savaşı istediği şekilde yönettiği sürece onu kimse yenemeyecek.
Sürekli söylediğim gibi her şey 2000’lere dönecek ama bir kısır döngü ile yeniden bu günlere gelecek. Çünkü işin sitemini belleyecek kadar geniş bir zaman dilimi buldular.
Işid her ne kadar Saddam döneminin sünni kurmaylarını bünyesinde bulundursa da bugün için artık sünni ıraklılar için baas defterini kapatmış bir örgüt. Bizlere karşı yaklaşımı tağut laik tc minvalinden öte gitmese de araplara karşı yoğun bir propaganda işleyip sürekli geçmişin hatalarını vurgulayarak, dinci olmadan evvel haklı olduklarına inandırıyorlar. Bu haklı oluş da bakış açılarını değiştiriyor.
Işid yayın organları araplara yönelik yayınlarında sürekli şunları vurguluyor;
Baas anlayışı içindeki farklılıklar yüzünden araplar çok hizipleşti ve batının onlara çizdiği sınırlar içinde acılar çektiler. En bilindik örnek de suriye baası ile ırak baası’dır. Bu çekişme yüzünden ırak iran ile olan savaşını kaybetti ve zaman içinde suriye de bugünkü haline dönüştü.
Bunun ardından Mısır’da bulunan devlet - din - vatandaş yapısının sorunları ve tartışmaları vurgusu gelir. Sisi ve mursi çatışması bu konudaki en bilinen örnektir.
Bundan sonra da arap milliyetçiliğine karşı direnen, aşiret yapılı ortadoğu’da kendi devletçi ağırlığını koymaya çalışan mısır, ırak ve suud’un çatışmaları örnek gösterilir.
Lübnan’da yaşanan sol – sağ ve sağ içindeki mezhep çatışmaları ile Ürdün’de yaşanan kraliyet anlayışı ve israil yenilgileri sonucunda komşularına karşı yaptığı gizli girişimleri ise ayrı bir muamma.
Sonuç itibariyle ışidçiler geniş bir yelpazede araplar sürekli birbirleriyle didişmiş olduğunu söyleyip durdular ve bu yüzden israil denen devletin kurulmasına böylece filistin’i bastırmasına engel olamayanların yaptıklarından hala faydalanıyorlar. israil’in varlığı onlar için biraz da bunun için işlerine yarıyor. Ve onlar karşılarına dikilen arap tağutları ile savaşmaktan israil ile savaşamıyorlar!
Bugün pek çok arap, ışidi sadece bir dinci örgüt olarak değil; geçmişin hatalarını silmeye kararlı, daha önce de bahsettiğim gibi yine arap milliyetçiliğinin temelinde olan tek arap devletinin kurulmasını sağlayacak bir yapı olarak bakıyor. Onlar da biliyor ki tarihlerinde ne zaman şeriat ile yönetildiler, o zaman bir arada büyük oldular. Ve böylece özbekistan’dan ispanya’ya kadar yayıldılar.
Tabi bu arapların sünni(!) arap oldukları gerçeğini de bir kez daha vurgulamak gerek. Onlara göre şiiler yani kendi tabirleriyle safeviler tövbe etmedikleri sürece kafalarının kesilmesinden kurtulamayacaklar.
Bu düşünceler, ışid’in büyümesinden evvel üstünde tartışılan düşüncelerden olsa da bugün pek çok sünni arap bu düşünceyi kabullenmiş durumda.
Kamyonlardan haraç alarak varlığını sürdüren bir örgüt, Musul’u ele geçirdikten sonra devletleştiğinde bütün sünni araplar buna inanmaya zorladılar.
Ta ki Ayn Al Arab yenilgisine kadar.
Ayn Al Arab savaşına kadar Musul’un verdiği gazla vuran kıran parçalayan örgüt, yavaş yavaş şehrin merkezinden çekilirken, araplar kendi aralarında olası bir arap örgütünün yapısını veya çatışma şeklini tartıştılar.
Hatta ışid’in bundan sonra küresel eylemler yapan bir örgüte dönüşmesini isteyenler ile başka bir coğrafyaya gitmesini orada yeniden başlamasını isteyenler ve ortadoğudan devam etmesini isteyenler arasında koyu tartışmalar yaşandı.
Diğer yandan da el kaide gibi bir ekolün temsilcilerinin girişimlerini de unutmamak gerek.
Işid, bu yenilgi neticesinde girişeceği yeni bir şehir savaşında, asla şehri hazırlamadan savaşa girmeme kararı verdi.
Şehir hazır değilse çekilecek, şehir savaşına hazır olan bir şehirde düşmanı bekleyecekti.
Çekilmeye fırsatı yoksa da son adama kadar savaşıp mücahitlerine zaman kazandıracaktı.
Tüm bunları yaparken de savaşı istediği yere getirmek, kendi istediği yerde savaşmaya mecbur bırakacaktı.
Karşı saldırıya girişecekse, düşmanın kara varlığının kesin olarak tükendiğini görene kadar ilerlemek yerine intihar, roket, havan ve kanas timleriyle vur kaçlar yapacaktı.
En önemlisi de düşmanın ekonomik ve psikolojik olarak çökmesini bekleyecekti.
Bunu hızlandırmak için de tereddüt etmeden başta büyük araziler vermekten çekinmeyecek sonra yine istediği şekilde bir saldırı ile hüsrana sürükleyecekti.
Çekildiği yerlerde uyuyan hücreler de istediği zaman harekete geçip kargaşa yapacaktı.
Bunu başarıyla yaptı.
Peki ben nereden anladım?
1- Suriye kuzeyinden kademeli olarak, pkk ile peşmerge savaş hattını tek hizaya getirmesinden ve her gün vur kaçlar yaparak günde 10 20 ayda 200+ pkk militanı temizlemesinden.
2- cerablus bölgesini mayınlayıp tuzaklayarak pkk – öso – saa için ilerleyemez hale getirmesinden.
3- tikrit şehrinde belirli bir süre savaştıktan sonra çekilip zafer kazandığını düşünen ırak ordusunu tikrit’in kuzeyine çekip ramadi’ye dalmasından.
4- bugün tel abyad dolayında suriye’de pkk’yı iki parça ederken, tel afer musul hattında deli gibi peşmergeye saldırmaya başlamasından.
5- Halep kuzeydoğusundaki kuveyirs hava alanını verip rusları ve esad rejimini sevindirdikten sonra hanassır dolayında halep’e giden konvoyları vurup kaldırdığı ganimetler ile rusları çıldırtmasından.
6- pkk ile TSK’yı kuzeyinde başbaşa bırakarak yükünü hafifletmesinden. Öyle ki 1 sene evvel Türkiye siyasetinin sınırdan içeri soktuğu militanlar, bugün görüldüğü yerde top atışlarına tutuluyor ve günlük olarak TSK obüslerinin atışları karşısında büyük devletlerin de yapacağı pek bir şey yok.
7- Abu garipten samarra’ya kadar belirli zamanlarda uyanan hücreler ve yalnız kurt saldırılarının ırakta yarattığı kargaşa. Paris saldırısı sonrası Avrupalıların paniği.
Hal böyle olunca, ışid ayn al arab dolayında kaybetmemiş oluyor. Fakat o günlerdeki aşırı özgüven yüzünden yaşanan disiplinsiz hareketlerin az daha her şeyin berbat olacağını kendileri de gördü.
Toparlanmak için de gerekeni yaptılar.
Şehir savaşında hava bombardımanı desteğine güvenen pkk, peşmerge, ırak ve suriye ordusu, abd ve rusya için her şey artık daha zor. Çünkü karşılarındaki terör devlet dedikleri yapı hava bombardımanlarına karşı savaşmayı da biliyor.
Ramadi şehrine beklenmeyen baskın neticesi itibariyle ırak parlamentosu ve şii milisler arasında büyük bir kargaşa yarattı. Işid için de burada zaman dardı.
Hemen yer altı tünellerini kazmaya, bombalı barikatlar hazırlamaya, evleri tuzaklamaya giriştiler.
Koalisyon hava gücünün vurduğu noktalar zaten enkaz yığınına döndüğü için, birkaç gün süren yer üstündeki çatışmalar ile hedef olarak aslında gösterttikleri yerlere bombalar attırarak kenti aşılmaz bir hale getirdiler.
Şehir savaşı için ırak var gücüyle saldırıp ilerlemeye başladığında peş peşe yol açma faaliyeti sırasında yapılan intihar saldırılarını atlamamak gerek. Bu saldırıların bazıları ambulansla bile yapıldı.
Irak ordusunun semt semt ilerleme haberlerini sevinçle verenlere rağmen şehrin bir stalingrad’a döndüğünü söyleyip durdum.
Bu şehir bir yakası doğal bir engel olan nehire sırtını verdiği için de Stalingrad şehrine benzer. Mimari olarak düzensizliği de şehir savaşına elverişli bir hale getirmiştir.
Netice ortada.
Irak ordusu haritalarda pek çok yerin sahibi gözükse de yukarıda belirttiğim savaş şekli yüzünden güvende değil.
Üstelik bugün bağdat’ın hemen batısındaki ebu garib’te yaşanan çatışmalar, ardından bağdat’ta patlayan ve yüzlerce kişiyi öldüren bombalar ile parlamentoda pek çok ırak vekilinin söylediği ‘’biz demiştik! Musul’u alamazsak, bunlar kerbela’ya kadar inecek demiştik!’’ sesleri.
Söz konusu orta doğu ise hiçbir şey için kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Lakin şimdilik ortada bir sonuç var ki; ışid ayn al arab’ta yenildi ama ramadi’de kazandı.
Haftalık haritalara bakarak ışid’in 3 5 köy kaybetmesi üzerine yenilip dağıldığını düşünenler hala var. Şüphesiz ki bunlar sadece anlık hareket eden, zerre geçmişi bilmeyen ya da çözümleme yeteneği sıfır olan kimselerdir.
Oysa ışid örgüt tarihinde taktik olarak bir kere yenildi ve oradan çıkardığı muazzam dersler neticesinde yakın zamanda stratejik bir zafere dönüştürerek tarihte o hatadan şu kadar zaman sonra orayı ele geçirdiler dedirterek neticelendirecek.
Peki bu yer neresi?
Ayn Al Arab.
O şehir merkezindeki çatışmalara kadar, ırak ve suriye’de oluşan otorite boşluğunu değerlendiren ışid, o güne kadar yaptığı iş olan karayolu kesip haraç alma işini bir kenara bırakarak hunharca öldürmüş, boğazlamış, kesmiş, akla hayale gelmez yerlere bayraklarını çekmişti.
Öyle ki 2014 yazı içinde elde ettiği yerlerin geri alınması için neredeyse 2 yıldır çaba sarf ediliyor ama sonuç ortada.
Özellikle örgütün musul’u ele geçirip devlet kuracak paraya sahip olmasını es geçmemek gerek. O sonuç neticesinde ışid artık bildiri okuyan kafa kesen tırcılardan haraç alan bir örgüt olmaktan çıkmış, bir devlet halini almıştı.
Bilgisayar başında günlük olarak hareketleri yorumları takip ederek fikir edinmiş, bol bol araştırmış ve piyasamızda var olan ışid ile ilgili tüm kitaplara sahip olmuş biri olarak şunu da söylemeliyim ki bu örgüt savaşı istediği şekilde yönettiği sürece onu kimse yenemeyecek.
Sürekli söylediğim gibi her şey 2000’lere dönecek ama bir kısır döngü ile yeniden bu günlere gelecek. Çünkü işin sitemini belleyecek kadar geniş bir zaman dilimi buldular.
Işid her ne kadar Saddam döneminin sünni kurmaylarını bünyesinde bulundursa da bugün için artık sünni ıraklılar için baas defterini kapatmış bir örgüt. Bizlere karşı yaklaşımı tağut laik tc minvalinden öte gitmese de araplara karşı yoğun bir propaganda işleyip sürekli geçmişin hatalarını vurgulayarak, dinci olmadan evvel haklı olduklarına inandırıyorlar. Bu haklı oluş da bakış açılarını değiştiriyor.
Işid yayın organları araplara yönelik yayınlarında sürekli şunları vurguluyor;
Baas anlayışı içindeki farklılıklar yüzünden araplar çok hizipleşti ve batının onlara çizdiği sınırlar içinde acılar çektiler. En bilindik örnek de suriye baası ile ırak baası’dır. Bu çekişme yüzünden ırak iran ile olan savaşını kaybetti ve zaman içinde suriye de bugünkü haline dönüştü.
Bunun ardından Mısır’da bulunan devlet - din - vatandaş yapısının sorunları ve tartışmaları vurgusu gelir. Sisi ve mursi çatışması bu konudaki en bilinen örnektir.
Bundan sonra da arap milliyetçiliğine karşı direnen, aşiret yapılı ortadoğu’da kendi devletçi ağırlığını koymaya çalışan mısır, ırak ve suud’un çatışmaları örnek gösterilir.
Lübnan’da yaşanan sol – sağ ve sağ içindeki mezhep çatışmaları ile Ürdün’de yaşanan kraliyet anlayışı ve israil yenilgileri sonucunda komşularına karşı yaptığı gizli girişimleri ise ayrı bir muamma.
Sonuç itibariyle ışidçiler geniş bir yelpazede araplar sürekli birbirleriyle didişmiş olduğunu söyleyip durdular ve bu yüzden israil denen devletin kurulmasına böylece filistin’i bastırmasına engel olamayanların yaptıklarından hala faydalanıyorlar. israil’in varlığı onlar için biraz da bunun için işlerine yarıyor. Ve onlar karşılarına dikilen arap tağutları ile savaşmaktan israil ile savaşamıyorlar!
Bugün pek çok arap, ışidi sadece bir dinci örgüt olarak değil; geçmişin hatalarını silmeye kararlı, daha önce de bahsettiğim gibi yine arap milliyetçiliğinin temelinde olan tek arap devletinin kurulmasını sağlayacak bir yapı olarak bakıyor. Onlar da biliyor ki tarihlerinde ne zaman şeriat ile yönetildiler, o zaman bir arada büyük oldular. Ve böylece özbekistan’dan ispanya’ya kadar yayıldılar.
Tabi bu arapların sünni(!) arap oldukları gerçeğini de bir kez daha vurgulamak gerek. Onlara göre şiiler yani kendi tabirleriyle safeviler tövbe etmedikleri sürece kafalarının kesilmesinden kurtulamayacaklar.
Bu düşünceler, ışid’in büyümesinden evvel üstünde tartışılan düşüncelerden olsa da bugün pek çok sünni arap bu düşünceyi kabullenmiş durumda.
Kamyonlardan haraç alarak varlığını sürdüren bir örgüt, Musul’u ele geçirdikten sonra devletleştiğinde bütün sünni araplar buna inanmaya zorladılar.
Ta ki Ayn Al Arab yenilgisine kadar.
Ayn Al Arab savaşına kadar Musul’un verdiği gazla vuran kıran parçalayan örgüt, yavaş yavaş şehrin merkezinden çekilirken, araplar kendi aralarında olası bir arap örgütünün yapısını veya çatışma şeklini tartıştılar.
Hatta ışid’in bundan sonra küresel eylemler yapan bir örgüte dönüşmesini isteyenler ile başka bir coğrafyaya gitmesini orada yeniden başlamasını isteyenler ve ortadoğudan devam etmesini isteyenler arasında koyu tartışmalar yaşandı.
Diğer yandan da el kaide gibi bir ekolün temsilcilerinin girişimlerini de unutmamak gerek.
Işid, bu yenilgi neticesinde girişeceği yeni bir şehir savaşında, asla şehri hazırlamadan savaşa girmeme kararı verdi.
Şehir hazır değilse çekilecek, şehir savaşına hazır olan bir şehirde düşmanı bekleyecekti.
Çekilmeye fırsatı yoksa da son adama kadar savaşıp mücahitlerine zaman kazandıracaktı.
Tüm bunları yaparken de savaşı istediği yere getirmek, kendi istediği yerde savaşmaya mecbur bırakacaktı.
Karşı saldırıya girişecekse, düşmanın kara varlığının kesin olarak tükendiğini görene kadar ilerlemek yerine intihar, roket, havan ve kanas timleriyle vur kaçlar yapacaktı.
En önemlisi de düşmanın ekonomik ve psikolojik olarak çökmesini bekleyecekti.
Bunu hızlandırmak için de tereddüt etmeden başta büyük araziler vermekten çekinmeyecek sonra yine istediği şekilde bir saldırı ile hüsrana sürükleyecekti.
Çekildiği yerlerde uyuyan hücreler de istediği zaman harekete geçip kargaşa yapacaktı.
Bunu başarıyla yaptı.
Peki ben nereden anladım?
1- Suriye kuzeyinden kademeli olarak, pkk ile peşmerge savaş hattını tek hizaya getirmesinden ve her gün vur kaçlar yaparak günde 10 20 ayda 200+ pkk militanı temizlemesinden.
2- cerablus bölgesini mayınlayıp tuzaklayarak pkk – öso – saa için ilerleyemez hale getirmesinden.
3- tikrit şehrinde belirli bir süre savaştıktan sonra çekilip zafer kazandığını düşünen ırak ordusunu tikrit’in kuzeyine çekip ramadi’ye dalmasından.
4- bugün tel abyad dolayında suriye’de pkk’yı iki parça ederken, tel afer musul hattında deli gibi peşmergeye saldırmaya başlamasından.
5- Halep kuzeydoğusundaki kuveyirs hava alanını verip rusları ve esad rejimini sevindirdikten sonra hanassır dolayında halep’e giden konvoyları vurup kaldırdığı ganimetler ile rusları çıldırtmasından.
6- pkk ile TSK’yı kuzeyinde başbaşa bırakarak yükünü hafifletmesinden. Öyle ki 1 sene evvel Türkiye siyasetinin sınırdan içeri soktuğu militanlar, bugün görüldüğü yerde top atışlarına tutuluyor ve günlük olarak TSK obüslerinin atışları karşısında büyük devletlerin de yapacağı pek bir şey yok.
7- Abu garipten samarra’ya kadar belirli zamanlarda uyanan hücreler ve yalnız kurt saldırılarının ırakta yarattığı kargaşa. Paris saldırısı sonrası Avrupalıların paniği.
Hal böyle olunca, ışid ayn al arab dolayında kaybetmemiş oluyor. Fakat o günlerdeki aşırı özgüven yüzünden yaşanan disiplinsiz hareketlerin az daha her şeyin berbat olacağını kendileri de gördü.
Toparlanmak için de gerekeni yaptılar.
Şehir savaşında hava bombardımanı desteğine güvenen pkk, peşmerge, ırak ve suriye ordusu, abd ve rusya için her şey artık daha zor. Çünkü karşılarındaki terör devlet dedikleri yapı hava bombardımanlarına karşı savaşmayı da biliyor.
Ramadi şehrine beklenmeyen baskın neticesi itibariyle ırak parlamentosu ve şii milisler arasında büyük bir kargaşa yarattı. Işid için de burada zaman dardı.
Hemen yer altı tünellerini kazmaya, bombalı barikatlar hazırlamaya, evleri tuzaklamaya giriştiler.
Koalisyon hava gücünün vurduğu noktalar zaten enkaz yığınına döndüğü için, birkaç gün süren yer üstündeki çatışmalar ile hedef olarak aslında gösterttikleri yerlere bombalar attırarak kenti aşılmaz bir hale getirdiler.
Şehir savaşı için ırak var gücüyle saldırıp ilerlemeye başladığında peş peşe yol açma faaliyeti sırasında yapılan intihar saldırılarını atlamamak gerek. Bu saldırıların bazıları ambulansla bile yapıldı.
Irak ordusunun semt semt ilerleme haberlerini sevinçle verenlere rağmen şehrin bir stalingrad’a döndüğünü söyleyip durdum.
Bu şehir bir yakası doğal bir engel olan nehire sırtını verdiği için de Stalingrad şehrine benzer. Mimari olarak düzensizliği de şehir savaşına elverişli bir hale getirmiştir.
Netice ortada.
Irak ordusu haritalarda pek çok yerin sahibi gözükse de yukarıda belirttiğim savaş şekli yüzünden güvende değil.
Üstelik bugün bağdat’ın hemen batısındaki ebu garib’te yaşanan çatışmalar, ardından bağdat’ta patlayan ve yüzlerce kişiyi öldüren bombalar ile parlamentoda pek çok ırak vekilinin söylediği ‘’biz demiştik! Musul’u alamazsak, bunlar kerbela’ya kadar inecek demiştik!’’ sesleri.
Söz konusu orta doğu ise hiçbir şey için kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Lakin şimdilik ortada bir sonuç var ki; ışid ayn al arab’ta yenildi ama ramadi’de kazandı.
Nahl suresi 67.ci ayette içkinin güzelliklerinden de bahsediyor o okumadığını kuran.
"Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem içki, hem de güzel bir rızık edinirsiniz. Elbette bunda aklını kullanan bir toplum için bir ibret vardır."
Müslümanları hayal kırıklığına uğratan ayet.
Enfal suresi 30. ayet.
"Hani kâfirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke’den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır."
Haydi cahil müslüman bu da yalan de.
Diyemezsin. Niye?
Çünkü inandığını söylediğin kitabı ateistten duyuyorsun.
Cahilsin.
Kabul et ve oku.
Rad suresi 13. ayette zeus kullarına yıldırım gönderip çarpıyor ama müslüman ne bilir ki bunu
Anca küfür anca memeleri teni tomurcuklanmış kızları cenette bekleme.
Yazık.
Ulan talak1de kadının sokağa çıkması yasaklanıyor, tin suresinde incire zeytine yemin ediyor sonra da gelmiş ateist hadisle islamı yıpratmaya çalışıyor diyor.
Lan be allahını sevdiğimin varlığı hiç mi okumadın lan şu kitabı?
cahil.