orta okul biyoloji bilgisiyle teori uydurmanın ne kadar komik ve gülünç olduğunu gösteren önermedir.
düşündüğünüzün aksine x ve y kromozomları bir bireyin kadın ya da erkek olduğunun yegane belirleyici unsurları değildir. eğer böyle bir durum olsaydı xx, xy gibi bimodal dağılıma göre çoğunluk ve "norm" kabul edilen genetik materyale sahip bireylerden kesinlikle hermafrodit bireyler çıkmaması gerekirdi. ancak yapılan araştırmalar gösteriyor ki genital dokuların oluşumunda öncelik kromozomların boyu değil, içlerinde bulundurdukları aktif genlerdir.
hatta rapor edilen vakalar sayesinde elde edilen verilerden yola çıkılarak; xx kromozomlarına sahip olmasına rağmen yalnızca testiküler doku gelişimi gösteren "erkeklerin" sayısı ortalama 30.000'de bir olarak tahmin ediliyor. bu da bize gösteriyor ki eril bir bireyin gelişimi için yalnızca y kromozomu yeterli bir etken değil. y kromozomunda bulunan sry geninin ve x kromozomunda bulunan dax1 geninin aktif olarak çalışması gerekmektedir. xx kromozomuna sahip bireylere ise sry geninin eklenip aktif olarak çalıştırılması mümkündür. herhangi bir bilinçli dış manipülasyon olmaksızın dax1 geni aktifleşebilmektedir.
bütün bunların yanı sıra cinsiyetin belirlenmesinde (en azından cinsiyetler spektrumunda hangi bölgede olduğunun belirlenmesinde) etkili olan genetik materyalin büyük çoğunluğu otozomlarda bulunmaktadır. büyük çoğunluğundan kasıt; gonozomlarda 3'ü x kromozomunda, 1'i y kromozomunda bulunmak üzere olmak üzere cinsiyet belirleyici 4 gen görev yaparken, otozomlarda 26'dan fazla gen cinsiyet belirlenmesi üzerinde doğrudan etkilidir.
yani kadınlar yalnızca kadın üretebilir savı doğru değildir. tabii bireyin eril mi dişi mi olduğunun belirleyicisinin hücrelerinizde bulunan dağınık dna'nın bir araya toplandığı kısa bir süre içerisindeki görüntüsü olduğuna inanıyorsanız durum başka. siz oturup fikirlerinize "inanmaya" devam edin ve bilim, teori işlerine hiç bulaşmayın.
Sunum yapmaktan erimiş beyniniz sayesinde, gün içerisinde kendinizi hayali topluluklara güncel küresel tartışmalar hakkında demeçler verirken bulmanız durumudur. Etrafınızdaki insanların bir miktar tırsmasına sebep olur.
bunun yerine bataryalı masaüstü lambası alıp komodinin üzerine koyabilirsiniz. benim yatağım hem prizlere hem de lambanın anahtarına uzakta ama çözümü ben böyle buldum.
(bkz: kate bolduan) sadece dış güzelliği değil karakteriyle de cezbeden efsane hatun. Moderatörlüğünü yaptığı programda da çatır çatır konuşması ve ad populus yapan konuklarını afişe edip susturmasıyla gönlümde birincidir. Bir keresinde de bir konuğuna bağırıp susturmuştu, tabii pek profesyonelce olmasa da gülmekten yarmıştır.
insan ne diyeceğini bilemiyor gerçekten. Yanarak ölmeyi hayalimde bile canlandıramıyorum ve bu bir insanın başına geliyor. Bir kadın yanarak canını yitiriyor. Bu dünyaya gelmiş, yaşamış, gülmüş, ağlamış, Bir hayat kül olup gidiyor. Yakınlarına sabır diliyorum, cidden söyleyebilecek sözüm yok.
dc evreninin en kaliteli yapımlarından biri olmasına rağmen iliklerime kadar nefret ettiğim çizgi roman uyarlaması filmdir. Filmin sinematografisine, çekim tekniklerine, fotografisine laf edersem taş olayım, çünkü cidden çok başarılı bir yapım. Ancak hikaye, ana karakter ve dayanak noktaları beni cidden sinirlendiriyor. Hele bunu mental rahatsızlıkları bir bok varmış gibi sevimli, acınası, havalı ya da olmadıkları her şey sanan aptal insan topluluklarına bu şekilde sunmak... diyecek kelime bulamıyorum. Film resmen joker'in "redemption "ı ama joker bunu hak eden bir karakter değil. Beyinsiz incel(kendini bu karakterle bağdaştırabilenden cidden korkarım) Amerikalılar yetmiyormuş gibi bir de joker babamız gotham yuvamızcıları sardılar başımıza.
andaş/simultane/eş zamanlı çeviriden farklı olarak yapılan, konuşmacının ve tercümanın sırayla konuştuğu çeviri türüdür. yalnızca dinleyerek tercüme yapmak uzun konuşmalar için kesinlikle mümkün değildir aynı zamanda uzaylı dilinde yazılmış notlar da tutulmalıdır. ayrıca andaş çeviriye nazaran beyninizin daha büyük ram'e ihtiyacı vardır. Artık kısa süreli belleğinizi geliştirmek için hafıza oyunları mı oynarsınız taş eşleme mi bilemem.
veterinere götürmek istediğim yavru kuş lanet bir karga tarafından öldürülünce ağlayarak tekrar aradığım için beni teselli etmeye çalışan veteriner, bu yazı sana. Bence sen çok iyi bir insansın, umarım kendine iyi bakıyorsundur. Ayrıca sesin çok yatıştırıcıydı, arada arayıp zırlamak istiyorum. O yavru kuşcağız da zaman zaman aklıma geliyor, hâlâ üzülüyorum. Evet bu kadar, peace out...
ingilizcede "türk hapishanesi" anlamına gelen, gayriresmi bir deyim. 1978 yapımı midnight express filminde tasvir edilmiş şekliyle insanların hafızasına kazınan türk hapishaneleri, çok kötü, dayanılmaz ve korkunç yerleri, lokasyonları tasvir etmek için kullanılıyor genelde.
balıktan gelmedik, balıkla ortak atamız var. Aynı şekilde maymundan da gelmedik, maymunla ortak atamız var. Ağaç, hem kağıdın hem odun kömürünün ham maddesidir ama kağıt kömürden yapılmaz. Kağıt kömürden yapılmadığı için ağaç kağıdın ham maddesi değildir diyenler açık ve net geri zekalıdır.
Hiçbir boka yaramaz hiçbir değeri olmayan biri olduğum için beni ırgalamayan ve korkutmayan ihtimal. izlesinler beni, en azından bir kişi beni umursamış olur.
16 yaşındayken kelimenin tam anlamıyla yaptığım ve bu gerizekalı anı şu an aklıma geldiği için utançtan uyutmayan durumdur.
not: bu bir iç dökme entrysidir çünkü bu saatte konuşacak kimse yok aq
16 yaşında, yani lise 2'deyken başka bir sınıfta okuyan ama aynı serviste olduğumuz bir kız vardı. okulda pek münasebetimiz yoktu ancak serviste genelde muhabbet ederdik. gel zaman git zaman ondan baya bir hoşlanmaya başladım ama belli etmemeye çalışıyorum, çünkü nasıl edeyim! kendisi biraz çılgın bir kişiliktir. bir gün, gece saat 12'yaklaşırken bir mesaj aldım. "çok mutsuzum, müsaitsen biraz aşağı gelir misin, konuşalım" gibisinden bir şey diyordu. ben de tabii ki enayi gibi olur dedim ancak annemden nasıl izin alacağım hiçbir fikrim yok. gidip durumu anneme açıkladım, azıcık bayağı abartarak, tabii kız için endişelendiği için olur ama ben de geleceğim dedi. aksine ikna edemeyeceğimi bildiğimden itiraz edemedim. tam çıkacaktık ki bu sefer anneannem kalkıp geldi. o da geleyim dedi, hay amk sanki gün gezmesine gidiyoruz. ben biran önce kızı görmek istediğim için tamam ne yaparsanız yapın ama biraz uzakta durun diyip fırladım artık. bizim evin karşısında bir park vardı, aşağı indim baktım orada salıncakta sallanıyor. bayağı bir endişelendim tabii, başına bir iş mi geldi diye düşündüm. hemen koştum yanına, yanındaki salıncağa oturdum. peşimden de annem ve anneannem geldi (hâlâ utançtan ölmek istiyorum). biz konuşurken onlar da gidip köşedeki kamelyaya oturdular. meğer erkek arkadaşından ayrılmış, o yüzden üzgünmüş. açıkçası üzüldüm desem yalan olur, sonuçta minnacık da olsa bir ümitti benim için bu. her neyse biz uzun bir süre konuştuk. sonra babası aradı, biz eve geçiyoruz ana caddeye çık alalım seni dedi. ben de hemen atladım, eşlik edeyim sana caddeye kadar diye. hepi topu 2 sokak mesafesi ama işte yanında ne kadar fazla durabilirsem o kadar iyi. o da tamam dedi, bu arada bir not annem ve anneannemin benimle birlikte çıktığını fark etmemiş. biz tam kalktık giderken annem arkamızdan nereye diye seslendi, ben de caddeye kadar eşlik edip geleceğimi söyledim. Tabii onun annemle anneannemin orada oturup bizi izlediğini fark etmesi mi beni utançtan daha çok öldürdü yoksa muhteşem ikilini de peşimize takılması mı hâlâ karar verebilmiş değilim. tabii buraya kadar olan kısım peşinden koşma kısmı değil, asıl rezalet buradan sonra başlıyor. çünkü caddeye doğru yürürken karşıdan bize doğru bir sokak köpeğinin geldiğini gördük. köpeklerden korktuğumu bildiği için bana "istersen sen dön, hem anneler de kızmasın" dedi ve hem salak bir gururla hem de mal hormonlarımın verdiği cesaretle yok ya ne olacak diyip yürümeye devam ettim. ve bu arada da aramızda ölüm sessizliği var, ben utançtan konuşamıyorum o da hem üzgün hem de durumun tuhaflığından biraz gergin sanırım. O sırada annem de köpeği gördü. O benden daha da ödlek olduğu için bana hadi dönelim falan diye seslenmeye başladı. Yalnız bu üçlünün birbirini hiçbir şekilde tınlamadan yalnızca bana konuşmaları da ayrı bir entry konusu, gerginliğime gerginlik katıyor. Artık köpek iyice yanımıza geldiğinde ve annemin söylenmeleri peak yaptığında dayanamayıp dedim ki kıza, ya kusura bakma ben en iyisi döneyim. O da zaten bunu bekliyormuş ki anında onaylayıp hızlıca yürümeye başladı. annemle anneanneme dönüp ilerlemeye başladığım ama ayaklarım geri geri gidiyor resmen, dönüp dönüp kıza bakıyorum. O da fırtına gibi gidip neredeyse caddeye çıktı resmen 3 saniyede. işte rezaletin arşa ulaştığı bu noktada, o anda ne oldu gerçekten bilmiyorum, silkerler diyip dönüp koşmaya başladım kıza doğru. Ben kızın arkasından sesleniyorum annem benim arkamdan cırlıyor fkbdkdjskdjd. Köpek de gaza geldi benim peşimden geliyor. Gittim sarıldım şakkadanak, özür falan diledim ama ne saçmaladığımı hatırlamıyorum bile. Ondan sonra da babası geldi zaten anında yok oldu kız. Sonrasında da annem de ağzıma sıçtı. Bu da böyle bir anımdır, keşke aklımdan silinse lanet girsin. Peşinden koşmak ne ya, Allahın enayisi.
bilerek kırmamış gol sevinci esnasında biraz uçmuş sadece, hatta sonra yeniden yerine takmaya çalışmış, olmayınca değiştirmişler bayrağı. Sonra kırılan bayrağın atılacağını görünce, atılmamasını rica edip almış bayrağı ve imzalayıp Leicester lgbtq+ hayranlarına vermiş. topluluğun bir parçası olan şahsım adına bir problem arz etmeyen durumdur.
Carmen operasının l'amour est un oiseau rebelle(aşk asi bir kuştur), diğer bir adıyla habanera ariası, parçasından ilhamla hazırlanmış ve atıfta bulunan bir şarkı.
Habanera'nın linki: https://youtu.be/KJ_HHRJf0xg (tabii benim favori sanatçım garanca ancak antonacci'yi de sevmeyecek yoktur)
Son olarak da bütün hayallerimi gerçekleştirip bu ariayla carmen şarkısını birleştirip, kusursuz olmasa da hayli güzel bir performans çıkartan Fransız the voice yarışmacısı https://youtu.be/sGx8pZH_lx8
Tabii, hatta sevap sıralamanızla yerleştiğiniz katman da aynı buradaki gibi a/b/c/d/e gruplarınızı temsil ediyor. Totalde en çok maşallah almayanlar yayından kaldırılıyor. Cehennemde de sadece kanal 7'deki hint dizileri var.
Her ne kadar umursamıyor görünsem de artık iyiden iyiye canımı sıkan durum. Ayrıca insanların bu suratı ve bedeni ben seçmişim gibi acımasız olmaları daha çok canımı sıkıyor. Lanet olası iğrenç bir durumdur.