Uğraşsaydım olurdu. Fakat uğraşmak istemedim. Bilmiyorum uğraşır mıyım.
Şu parmaklarımı saran yaralardan bahsediyorum. Saçımda dökülüyor olmalı.
Dişlerimi bazen fırçalıyordum. Artık uğraşmıyorum. Cola içmekte tereddüt ettiğim zamanlar oluyordu.
Cola peynirle yakışıyor mu? Unut gitsin.
Zaten karnımın dibini kazıyan açlık hissiyle başka türlü uğraşamam.
Dişlerim ne alemde gerçekten bilmiyorum. Geçen baya Bi hasta oldum. Hemşire tansiyon aletini koluma sardı. Tansiyon aleti kolumdan gevşedi. Sağlıklı ölçüm yapamadı.
Kollarımla birlikte vücudum çok zayıf kaldı. Kollarım niye zayıf?
Bir de böyle her şeye tepkisiz kalma olayı var. Her şeyin farkında olma olayı.
ilk defa gördüğüm bir bebek beni gördükten sonra niçin ağlar?
Bunun farkındayım. Hiç kimsenin umurunda olmamakla beraber, askıya asılan bir mont gibi..
Ancak hava soğursa ihtiyaç duyulan bir mont gibi olduğumun..
Evet bunun farkındayım. Son 25 yıldır iç açıcı şeyler yaşamadım.
Hata yaptım. Hata yaptıkça farkındalığım arttı.
Aile içerisinde ve çevrede sürekli gelişim gösteren olumsuz şartlardan dolayı hayallerimi gerçekleştirebilme motivasyonum düştü.
Ve nihayet sıfırlandı...
Kim için önemliyim, yaşamaya çalışarak kime neyi ispat etmeliyim, gerçekten bilmiyorum.
Son 25 yıl maddi, manevi, fiziken, ruhen..
Her şekilde tükendim.
Korkutucu yanı, her tükendiğimi hissettiğimde farkındalığım bir kat daha arttı.
Ve her şeyin farkında olmak çok korkunç. Gerçekten korkunç.
Mesela ben kendimi Bi fırtınadan korumak için, öteki fırtınaya savurdum.
Bi gece fabrikanın tekinde vardiye dönmekten kusacağım geldi. Kustum..
Dedim ki kaçmalıyım.. Ama nereye nasıl?
Sonra askerlik yapmadığım geldi aklıma..
Ne yaşayacağımı, neler yaşayabileceğimi umursamadan,,
Fabrikayı terk ettim. Fabrika beni çok yordu.
Onun fırtınasında çok savruldum
Üstelik bir kaç fabrika. Artık bacası tüten devasa makine sahaları görmek istemiyorum.
Fabrikalar beni yordu. Çok yordu.
Onun fırtınasında çok savruldum.
Şimdi askerlik yapacağım. Bu beni ne kadar zorlar bilmiyorum.
Askerlik tek kaçış noktam. Askerliğin olduğu yerde fabrika olmaz..
Asker olduğun için ailenin senin geleceğin hakkında kurguladığı bir takım planları artık duyamaz olursun.
Çünkü askersindir.
Bir şeyin daha farkındayım.
Askerlik bitecek. Şimdi bir saniyesini bile bozmamış gibi görünüyorum.
Fakat bitecek elbet. Peki ya ondan sonrası?
Fabrika mı? Vardiya mı? Ben kendimi ne kadar seviyorum? Kendime saygı duyuyor muyum?
Bu hasretin süresi yok
Bir gün sona eresi yok
Son şarkıyı çal kemancı
Gelmeyecek o yalancı
Son şarkıyı çal kemancı
Gelmeyecek o yalancı
Sonu yokmuş beklemenin..
Saf zamanlarımda gerçekleşeceğini ümit ettiğim imkansız hayallerin, gerçekleşmediğini bile bile, tıpkı acı bir tebessüm gibi tekrar hayal etmenin vermiş olduğu dayanılmaz hissi, artık tam manasıyla yaşayamıyorum bile..
Evleneceğimizi ümit ediyordum.
Olmadı. ikimizin birlikteliğinden doğacak çocuk, acaba nasıl bir şey olurdu, diye soruyorum.
Yine olmadı.
Çocuğun başka bir adamdan oldu.
Bu hayalleri en başından tekrar kurmaya çalışmak çok mantıksız.
O kadar çok canım yanıyor ki bazen, hiçbir şey yaşanmamış gibi düşünmek istiyorum.
Senin başkasıyla evlenip, başkasından çocuk yapmış olman fikrini, öylesine unutuyorum ki bazen..
Utanmasam atlayıp yanına geleceğim.
Ama yok.
Her günün sonunda aynı karanlık.
Kurduğum hayaller, küçük bir çocuğu avutan basit oyuncaklar gibi.
Eninde sonunda sıkılıyorsun.
Ya paramparça ediyorsun, ya da şimdilik Bi köşeye bırakıp, gerçeklerle yüzleşiyorsun..
Evet. Şuan mola saatinin, gözleri fer fecir okuyan vardiye amirlerinin ve hiç kimsenin etkisi altında kalmadan hür irademle yazıyorum..
Sabah ansızın kahvaltı ortasında çay içerken kaleme kağıda sarıldığım tuhaf sabahlar hatırlıyorum.
Sanırım içinde bulunduğum zamanda ona benzer lahzalardan biri.
Üst tarafta şehrin yüksek kesimlerini gören yeni yapılmış yoldayım..
Düşünüyorum. Dünyanın tüm insanlarından habersiz, nedensiz bomboş..
Beni sevinçten çılgına döndürecek haberi en son ne zaman aldım inan hatırlamıyorum.
Fakat şuan bildiğim BiRŞEY varsa, aldığım kötü haberlerin beni sağlığımdan ettiğidir.
Öyle ki, çok düşünmekten, bankaya olan borçlarımı, olumsuz hayat koşullarını çok düşünmekten olsa gerek, epeyce halsiz ve yorgun hissediyorum.
Attığım ve atacağım her adımda kendimi bayılacakmış gibi hissediyorum.
Bir de sağlıklı düşünmeme ciddi manada engel olan baş ağrısını da unutmamak gerekiyor..
Basit ama etkili çok güzel hayaller kurdum.
Meğer hepsi dağlardan büyükmüş...
Yıllar önce ileride kendisini edebiyat dersinde öğrencilerine ders vermek üzere tam enerjik, gören bir adam şimdi kimseciklerin geçmediği tenha bir köprü üzerinde hayat muhasebesi yapıyor.
Kendimi burada hayal etmemiştim.
Kendimi insanlarla iletişimi güçlü olan, enerjik, çalışkan bir insan olarak hayal etmiştim.
Şimdi o enerjiden yoksun, sessizlikle bir köşeye sinmiş, sonbaharda sararan bir yaprak tanesi kadar usul, kırılgan ve bir o kadarda yorgunum.
Bu sözlükte niçin yazıyorum, bu köprüde niçin oturuyorum, kendimle niçin konusuyorum inan bana ölümün yanında bunların hiç bir anlamı kalmıyor.
Eğer ölüm tek gerçekse, gerçeğin kendisine gitmek varken niçin tüm bu saçmalıklarla uğraşıyorum?
Elbet bir gün olacak. Öleceğim.
Her sabah evimin köşesinde tüm kötülüklere inat ayakta durmaya çalışan o çiçeğe selam veremeden göçüp gideceğim.
Velhasıl bugün, beni icra takip dosyasından bir avukat aradı.
2 bin lira gerekiyormuş.
Evet bende 2 bin lira var. Ama daha maaşım yatmadı.
Avukat bey siz günlük uğraşılan sıradan işlerin bir insan için ne kadar eziyet verici olduğunu biliyor musunuz?
Her gün bankaya verilecek Bi 2000 lira için uzak bir atm ye yürüyerek gidip gelmek.
Ve tüm bu eziyet verici duruma rağmen banka yetkililerinin maaşımı hala yatırmaması.
Avukat bey peki ya siz, hasta bir şekilde işe gitmeyi nasıl yorumluyorsunuz?
Bulunduğum civardaki tüm çiçekleri kokluyorum.
Yemyeşil ağaçların arasında yürürken saçtıkları oksijeni kuvvetle içime çekiyorum.
Fakat yine de bir sonuca varamıyorum.
Tüm bunlar için nefes alıyor Oluşumuz çok saçma.
Güzel bir denizin kenarında ömrümün sonuna kadar pineklemek varken, niçin annemin babamın hasta oluşunu, bankaların hakkımda açtığı icra takiplerini izliyorum?
Ben baştan aşağı yaşamak için yanlış bir insanım.
23 senedir buralardayım. Her insanın devrini tamamlamak üzere dünyada giriştiği bir meşgali vardır.
Bu meşgal ne zaman son bulur, beden ne zaman beyaz bayrağı çekerse o insanın devri sona ermiş demektir.
Şöyle bir dönüp kendime Bakıyorumda..
Sanırım bende devrimi tamamlamak üzereyim.
Kapkara tenim, saça sakala karışmış başım, ve çelimsiz kollarımla dünya üzerinde göz zevkini bozduğum ne kadar insan varsa hepsinden özür diliyorum.
Konuşup vaktini çaldığım insanlar?
Sizlerden de özür diliyorum.
Bu çocuk bu zamana kadar insanların vaktini çalmaktan başka hiçbişey yapamadı..