bir önermedir. türk milletinin maçlarda ve milli olaylarda kabaran kalplerine işaret eder. örneğin bir komunist türkiye yunanistan maçında, yunanlıların türklere küfür etmesi sonucu çıkan olaylarda kendini ülkücü olarak hissedip yunanlılara küfür edip saldırabilir.
abdullah gül'ün cumhurbaşkanı olduktan sonra ankara'ya yakın diye kayseride bir çalışma konutu açması ve nerdeyse kayseriyi yarı başkent yapması durumudur.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, son dönemde cumhurbaşkanlığı konusuna kilitlenen Türkiye'nin, görülmemiş bir ilkesizliğin ve ciddiyetsizliğin hüküm sürdüğü bir seçim sürecine şahit olduğunu ileri sürdü.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu süreci ''orta oyununa dönüştürdüğünü'' öne süren Bahçeli, şunları kaydetti:
''Her işi ayağa düşüren ve çirkinleştiren bu çarpık ve çapsız siyaset anlayışından, en sonunda yüce cumhurbaşkanlığı makamı da nasibini almıştır. Bu süreçte yaşanacak zorlamaların Türkiye'ye büyük zararlar vereceğine inanan MHP, bu sorunun Türkiye'yi hırpalamadan suhuletle aşılabilmesi için aylar öncesinden başlayarak somut önerilerde ve samimi ikazlarda bulunmuştur.
TÜRKiYE BUNA LAYIK DEĞiLDiR
Önümüzdeki dönemde Türkiye'yi bekleyen de gölge ve güdümlü cumhurbaşkanlığı tecrübesi olacaktır. Devletin birliğini temsil eden 11.Cumhurbaşkanı'nın bu şekilde seçilecek olması, 87. kuruluş yıl dönümünü idrak eden Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türk demokrasisi için bir utanç vesilesi teşkil edecektir. Türkiye buna layık değildir.''
Başbakan Erdoğan'ın bu süreçte sergilediği tavrın ''tek kelimeyle ilkesizlik ve sorumsuzluk örneği'' olduğunu savunan Bahçeli, şöyle devam etti:
''Asgari devlet ve siyaset sorumluluğunu taşımayan Başbakan, adam gibi ortaya çıkıp adayım veya değilim demek cesaretini gösterememiş ve son ana kadar bekleyerek, bu önemli konuda bir işporta sürecini yönetmiştir.Ucuz bir kapkaç siyaseti zihniyetinin temsilcisi olan Başbakan, cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde de bu kapkaç anlayışını rehber edinmiştir. Başbakan'ın tek seçici olarak ve parti içi hizipler arasında yürütülen pazarlık sonucunda belirlediği Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün ismi son anda açıklanarak, AKP Meclis grubundan da kaçırılmıştır.
abdullah gul'ün yüz ifadesinin daima gülüyormuş gibi olması ve fettullah gulen'in yüz ifadesinin daima ağlıyormuş gibi olmasından dolayı bu kişilerin gülüp,ağlama da birer trend olması durumudur.
bugün bir sürü davadan yargılanan birinin cumhurbaşkanı olduğu takdirde dokunulmazlığı kalkacağı için, milletvekili kalayım şu davalardan da beraat edeyim diyerek korkudan cumhurbaşkanlığına kendisi yerine başkalarını aday göstermesidir. Sonra da çıkıp bizim için makam mevki önemli değildir demesidir. Makam mevki önemli değilse neden başbakan değilken başbakan olan birini istifa ettirip yerine oturdun diye sorarlar insana...
4 kasım 2007 de türk milletinin kendi iradesini kötüye kullananlardan hesap soracak olmasıdır.
öyleki seçtiği bir hükümet,seçilmemiş birini iktidarının gücüyle bir ilde seçtirtiyor sonra o seçtirdiği kişi başbakan yapılıyor sonra o başbakan tesbitlerim sonucu beni başbakan yapıp başbakanlık makamından ayrılan kişiyi cumhurbaşkanı adayı ilan ediyorum diyor. sonra demokrasiden bahsediyor. nerede demokrasi? 550 milletvekili kendi başına aday olamıyor mu? ya da açıkladığınız aday kendi başına adaylığını ilan edemiyor mu? buna yeteneği olmayan bir cumhurbaşkanı adayı halkın güveninin kalmadığı bir meclis tarafından zoraki olarak,dikta rejimlerindeki gibi kaldır indir ellerle cumhuriyet gibi bir rejimin başına başkan seçilirse hangi yetenekle bu millete ve cumhur'una başkanlık yapacak?
4 kasımda bu küçümsediğiniz halk sandıkta hesap soracak!
1983 doğumludur. liseyi galatasaray lisesinde,üniversiteyi santana university'de marketing manager olarak okudu. ardından master'ini harward'da siyaset üzerine yaptı. 2006'da Türkiye'ye dönen tholga şu anda bir holdingde yönetim kurulu başkanlığı yapmakta.
2 günde 10 şehit verilmesine rağmen akp'nin hala ses çıkarmaması durumudur.
Fidan gibi yiğitler vatan bölünmesin diye gözünü kırpmadan canlarını siper ediyor. Yöneticilerimiz Çankayadaki koltukla meşgul...
Ateş düştüğü yeri yakıyor
Uzman Çavuş Hakan Hanın cenaze töreninine iştirak eden binlerce Erzurumlu terör örgütüne lanet yağdırdı.
Acı üstüne acı
Bitlisin Çeltikli mevkiinde, PKKnın mayın tuzağında şehit olan Asteğmen Sertaç Uzun ve Uzman Çavuş Hakan Han ile Uzman Çavuş Kaşif Arslanın acı haberinin üzerinden 24 saat geçmeden Şırnaktan da 3 vatan evladının şehadet haberi geldi.
Çatışma çıktı
Şırnakta teröristlerle girdikleri çatışma sırasında Uzman Çavuş Muhterem Yağbasan, Er Şeref Bulut ile korucu Metin Kaya şehit düştü. Bingöl Yayladere kırsalındaki bir başka çatışmada ise 3 Mehmetçik daha can verdi. Bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı.
48 saatte 9 şehit
Bitliste, 2 askerimizin şehit düştüğü yerde 1, Şırnak ve Bingölde ise 3er vatan evladı daha teröre kurban gitti
Bitlisin Çeltikli mevkiinde, önceki gün PKKnın kurduğu tuzakta şehit olan Asteğmen Sertaç Uzun ile Uzman Çavuş Hakan Hanın acı haberi evlerine ulaştığı saatlerde aynı bölgede Uzman Çavuş Kaşif Arslan da şehit düştü. 3 şehidimiz için cenaze törenleri düzenlendiği dün, 3 vatan evladı Şırnakta, 3 askerimiz de Bingölde teröre kurban gitti. Şırnakta teröristlerle güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda 1 jandarma uzman çavuş, 1 er ve 1 korucu şehit oldu. Şırnak Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, Bestler Dereler bölgesinde güvenlik güçlerince gerçekleştirilen operasyonlar sırasında bir grup terör örgütü mensubu ile karşılaşıldığı, ateş açılması sonucu Jandarma Uzman Çavuş Muhterem Yağbasanın şehit olduğu kaydedildi. Ayrıca, dün Küpeli Dağı bölgesinde de güvenlik güçlerince düzenlenen operasyonlar sırasında bir grup terör örgütü mensubu ile karşılaşıldığı, çatışma sonucu Piyade Komando Er Şeref Bulut ile geçici köy korucusu Metin Kayanın şehit olduğu bildirildi. Öte yandan Bingölün Yayladere kırsalında sürdürülen operasyonda bir grup teröristle sıcak temas sağlandı. Çıkan çatışmada, 3 askerin şehit olduğu bildirildi. Bölgede operasyonların sürdüğü kaydedildi. Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yapılan açıklamada ise Şırnak ve Bitlisteki çatışma ve operasyonlarda, 8 güvenlik görevlisi ve 1 geçici köy korucusunun yaralandıkları, 1 teröristin de cesedinin bulunduğu bildirildi.
Şehit Uzman Çavuş Hakan Han ise, Erzurumda Lalapaşa Camisinde kılınan cenaze namazının ardından Tepeköyde toprağa verildi. Cenaze töreninde Şehitler ölmez, vatan bölünmez, Bayrağa uzanan eller kırılsın ve Kahrolsun PKK sloganları atıldı.
Şehit Uzman Çavuş Kaşif Arslan için Tatvan Askeri Hastanesi bahçesinde tören düzenlendi. Şehit Kaşif Arslanın cenazesi karayolu ile memleketi olan Samsunun Havza ilçesi Demiryurt köyüne gönderildi.
Görev yerinde 14. günüydü
Şehit Asteğmen Sertaç Uzun için düzenlenen cenaze törenine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt da katıldı
Bitlisin Tatvan ilçesindeki birliğine 14 gün önce teslim olan ve arazi taraması sırasında terör örgütünün döşediği mayına basarak şehit olan Asteğmen Sertaç Uzun Ankara Elmadağında düzenlenen askeri törenle toprağa verildi. Şehit Asteğmen Uzunun cenaze törenine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Karakuvvetleri Komutanı Orgeneral ilker Başbuğ, Jandarma Genel Komutanı Işık Koşaner, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener Karahanoğlu, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Ankara Valisi Kemal Önal ile çok sayıda askeri ve sivil erkan katıldı. Kırıkkale Üniversitesi Kimya Bölümü mezunu, 24 yaşında şehit olan Asteğmen Uzunun annesi Selma Uzun sık sık oğlunun tabutunu okşarken, babası Faruk Uzunun güçlükle ayakta durduğu gözlendi. Şehit Asteğmenin cenazesi Elmadağ Kargalı Şehitliğine defnedildi.
Dimdik yürüyelim
Tören sırasında, şehit asteğmen Sertaç Uzunun annesi Selda Uzun, baba Faruk Uzunu teskin ederken, Şehidin yanında dimdik yürüyelim.
Yapanlar utansın. Aziz şehidin babası oldun,
ben de annesi oldum. Üzülme dedi.
Uzman Çavuş geride 1.5 yaşında evlat bıraktı
Şırnakta güvenlik güçleri ile terör örgütü PKK mensupları arasında çıkan çatışmada şehit düşen Jandarma Uzman Çavuş Muhterem Yağbasan, bugün Adananın Saimbeyli ilçesinde toprağa verilecek. Şırnakın Bestler Dereler bölgesinde, güvenlik güçlerince düzenlenen operasyon sırasında, terör örgütü mensuplarınca açılan ateş sonucu şehit olan Jandarma Uzman Çavuş
Muhterem Yağbasanın Saimbeylide yaşayan annesi Fatma Yağbasan haberi alınca gözyaşlarına boğuldu. Taziye ziyaretinde bulunanlarca sakinleştirilmeye çalışılan acılı anne, Vatan sağ olsun. Ben de bir kınalı kuzu şehit verdim dedi. Evli ve 1.5 yaşında bir kız çocuk babası olan Yağbasanın cenazesi, bugün öğleyin düzenlenecek törenin ardından toprağa verileceği bildirildi.
intikamı alındı
Şırnakta, jandarma uzman çavuşun şehit edilmesi olayına karıştığı belirlenen 1 teröristin etkisiz hale getirildiği bildirildi. Valilikten yapılan açıklamada, 08 Nisan 2007 tarihinde Şırnak ili Bestler Dereler bölgesinde, güvenlik güçlerince icra edilen operasyonlar esnasında, 07 Nisan 2007 tarihinde Jandarma Uzman Çavuş Muhterem Yağbasanın şehit edilmesi olayına karışan gruba mensup bir terör örgütü mensubu, 1 adet roketatar ve 5 adet mühimmat ile birlikte etkisiz hale getirilmiştir denildi.
Muhterem Yağbasanın babasının iki evlilik yaptığı ve 12 kardeşin en küçüğü olduğu belirtildi. Şırnakta 5 yıldır görev yapan şehit uzmanın, evli ve 1.5 yaşında bir kız çocuğu olduğu öğrenildi.
Şırnak şehitlerini böyle uğurladı
Şırnakın Küpeli Dağı bölgesinde güvenlik güçlerince düzenlenen operasyon sırasında çıkan çatışmada şehit olan Şeref Bulut için ise memleketi Uludere ilçesi Şenoba beldesinde tören düzenlendi. Cenaze törenine, şehit er Bulutun yakınlarının yanısıra Şırnak Valisi Selahattin Aparı, 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral Ahmet Yavuz ile çok sayıda vatandaş katıldı. Bulutun cenazesi, belde mezarlığında toprağa verildi. Cenaze töreninde vatandaşlar 50 metrelik Türk bayrağı taşıdı.
En yüksek mertebeye ulaştı
Şırnakın Güçlükonak ilçesinde teröristlerce şehit edilen geçici köy korucusu Metin Kayanın cenazesi, düzenlenen törenle toprağa verildi. Güçlükonak ilçe Jandarma Komutanlığında düzenlenen cenaze töreninde konuşan Akçay Tugay Komutanı Tuğgeneral Salih Ulusoy, dünyada kazanılabilecek en yüksek mertebenin şehitlik olduğunu söyledi.
Yine yamukluk peşinde
iftira Nobelcisi Pamuk Orhan, Ermenilerin sözde soykırım günü olarak andıkları 24 Nisan'da Fransa'da konferans verecek
Orhan Pamuk, hinlikten vazgeçmiyor. Türkler bir milyon Ermeni, 30 bin Kürt öldürdü. Kimse söylemiyor. Bari ben söyleyeyim diyerek, Nobel Ödülü alan Pamuk, Ermeni Diasporası nın yuvası haline gelen Fransa'nın başkenti Paris te iki konferans verecek.
Üstelik, Pamuk Orhan ın konferans tarihinin Ermeni lerin sözde soykırım günü olarak kabul ettikleri ve andıkları 24 Nisan gününe ayarlanması �Yamuk yazar yine hinlik peşinde dedirtti.
Özellikle, Fransa daki Ermeni yayın organlarının, Pamuk un konferansları ile ilgili olarak şimdiden basın açıklamalarıyla duyurulara başlaması dikkati çekiyor.
Ermeni yayın organları, Orhan Pamuk, 24 Nisan ın ne anlama geldiğini iyi biliyor, bu nedenle, konferansların Pamuk un Ermeni meselesi hakkındaki açık görüşlerini tekrarlaması bakımından doğru zaman yaygarasını yapmaları, Pamuk un, yamukluğu nu açıkca gösteriyor. Pamuk Orhan ise, 24 Nisan da Paris te Ermeni diasporası nın gölgesi altında düzenleyeceği konferansla ilgili konuşmaktan kaçınıyor. Gazetecilerin sorularını cevaplamayan Pamuk, sadece ABD ye gidişinin abartıldığını söylemekle yetindi. Ermeni yayın organlarının açıklamalarından hareket eden gözlemciler ise, Pamuk un Fransa da da Türk milletine iftira atmaya devam edeceğini, şimdiki amacının satmayan kitaplarını pazarlamak olduğunu belirtiyorlar.
Ermeni Diasporası Pamuk Orhan ı Paris te ağırlayacak
Sayın Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt,
Muhterem Orgeneralim,
Basında ve televizyonlarda çıkan haberlerden Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı birliklerin Irak-Türkiye sınırına PKKnın ilkbaharda başlaması kuvvetle muhtemel geçişlerini durdurmak amacı ile sevk edildiğini, bu birliklerin sınırdan içeri kademeli olarak yerleştirildiklerini izliyoruz.
Yine basından izlediğimiz kadarı ile AKP hükümetinin terörist örgüte desteklediği 23 Şubat 2007 tarihinde yapılan MGKda sizin tarafınızdan ortaya konulan kanıtlar ile bir daha sabit olan KDP ve KYB ile görüşme yapma isteği ortadan kaldırılamamış ve AKP hükümeti her iki terör destekçisi partinin yetkilileri ile görüşmelere başlamışlardır.
Bu çerçevede Başbakan Erdoğan KYB Başkanı Talabaniye geçmiş olsun dileklerini iletirken Dışişleri Bakanı Gül de Barzaninin en yakın adamı Hoşyar Zebari ile Kahirede görüşmüştür. Şimdi Nisan sonunda istanbulda yapılması planlanan uluslararası toplantıya AKP hükümeti tarafından Irak adına Başbakan El Maliki yerine Talabaninin davet edilmesinin planlandığı haberleri basında yer almaktadır.
Muhterem Orgeneralim,
Sizce de malum olan bu hususları tekrarımın nedeni, PKK, KDP ve KYBden aldığı destek ile sınır boyuna vatan savunması için giden gençlerimizi katletmek üzere hazırlanırken, AKP hükümeti bu terör destekçileri ile yoğun bir görüşmeyi planlaması ve bu sözde diplomatik sürecin Türkiye için doğuracağı olumsuz sonuçlardır.
Birkaç yıldan bu yana olduğu gibi bu yıl da K. Iraktan Barzaninin silahlandırdığı PKKlı teröristler Türkiyeye girecek. Alçakça saldırılarını gerçekleştirecekler. On binlerce insan şehit cenazelerinde yürüyecek. Siyasetçiler yine Türk milletine söylenen en büyük yalanı terör ile bir yere varılamaz yalanını söyleyecekler.
Bütün bunlar olurken Barzaninin TIRları Mersin serbest bölgesinden içinde PKKya gidecek silahlar dahil mallarını yüklemeye devam edecek. Habur sınır kapısı sonuna kadar açık, işleri yapmaya Barzaniyi beslemeye devam edecek. Yazın sonunda askeri birlikler şehitlerini toprağa vermiş, sakatlarını rehabilitasyon merkezlerine yollamış, gazilerini hastanelerde iyileşmeleri için bırakıp, kışlalarına geri dönecekler.
Muhterem Orgeneralim,
Bu noktada size önemli gördüğüm bir hadiseyi aktarmak istiyorum. Balıkesir milletvekili Turan Çömez ve Akşam gazetesi yazarı Güler Kömürcüyü K. Irak ziyareti sırasında Barzaninin danışmanı ve K. Irakta 160 milyon dolar tutarında iş almış bir işadamı sıfatı ile karşılayan ilnur Çevik, Barzaniyi ve K. Irakı iyi tanıyan bir insan olarak 13 Ocak 2007de The New Anatolian gazetesinde dikkatinize sunmak istediğim çok önemli bir makale yazdı.
Çevik şöyle diyor: Kürtler, iran ile olan ilişkilerinde hep aşırı derecede ihtiyatlı oldular çünkü iranın Irakın diğer bölgelerini olduğu gibi onların bölgelerini de istikrarsızlaştırma yeteneğine sahip olduklarını biliyorlar. Çevik bir de örnek veriyor. 11 Ocak 2007de Tahrandan Erbil havaalanına gelen uçaktan inen yolcuları Amerikan askerleri sarıyor, üç saat ayakta tutuyor, arıyor, bazı yolcuları tutukluyor ve pilotlara kötü davranıyorlar. 12 Ocak 2007de Tahran, K. Irak sınır kapısını kapatıyor. Bundan dolayı Barzani, Tahrandan korkuyor.
Barzani ve Talabaninin irandan bu kadar çok korkmasının nedeni Tahranın Irak siyasetinin Türkiyeden çok daha tutarlı olmasıdır. Sanılmasın ki, Tahran Irak ile hiç ticaret yapmamakta, bundan dolayı sınırlarını kapatınca büyük bir şey kaybetmemektedir. 2006 yılında Türkiye, iran ve Suriyenin Irak ticaretindeki payları bilinen rakamlara göre yüzde 21 ile 20 arasındadır.
AKPnin izlediği sınırlarımızdaki sorunlar, K. Irakta ve bu bölgede Kürtlerin yaşadığı sorunlarda dahil, sınır aşan ekonomik karşılıklı bağımlılık yaratılarak aşılabilir şeklinde ifade edilebilecek politika, Barzani ve Talabani denkleminde kısa ve orta vade de iflas etmiştir. Türkiye, K. Iraka büyük bir ekonomik destek politikası uygulamış olmasına rağmen bunun karşılığını asla alamamıştır. Barzani ve Talabani, bir yandan Iraktan ayrılarak bağımsız bir Kürt devleti kurmanın altyapısını hazırlarken, öte yandan Türkiye içinde siyasal rekabete girdiği PKKya yoğun bir terör desteği vermeye devam etmektedir.
Muhterem Orgeneralim,
Kısa bir süre önce yaptığınız cesur bir özeleştiride K. Irakta ortaya çıkan durumda Türkiyenin de büyük hatası olduğunun, izlenen politikaların bugünkü sonucu doğurduğunun altını çizdiniz. Doğrusu, Türkiyenin K. Irak politikası 1994 sonrasında tamamen Genelkurmay Başkanlığının denetimine girdiğine göre, K. Irak politikasında ortaya çıkan stratejik mağlubiyette en büyük hata Genelkurmay Başkanlığına aittir. 1990lı yıllarda, komuta heyeti hayati tehdit olan bağımsız Kürt devleti ile milli tehdit olan PKKyı doğru değerlendirememiştir. Bunun neticesinde PKKnın yenilmesi pahasına Barzaninin önü çok boyutlu olarak açılmıştır.
Aynı süreçte, 1958-1974 sürecinde Kıbrısta mükemmel bir özel harp faaliyet ile Türk Mukavemet Teşkilatını örgütleyen Genelkurmay Başkanlığı, K. Irakta Türkmenlerin örgütlenmesinde Türk silahlı kuvvetler tarihinin en başarısız girişimlerinden birisini ortaya koymuşlardır. Konunun detaylarına girmenin çok faydalı olmadığına inanıyorum. Ancak sizin cesur ve dürüst özeleştirinizden sonra Genelkurmay Başkanlığının ve Türkiyenin K. Irak politikasında köklü bir değişikliğin zamanının geldiği daha da açık görünmektedir.
Her şeyden önce görünmesi gereken gerçek K. Irak politikasının başarılı bir şekilde şekillenmesi için Türk Silahlı Kuvvetlerinin temsil ettiği milli güç unsurunun değil, Türkiyenin diğer güç unsurlarının da devreye sokulması gerekmektedir. Bunlar sırası ile ekonomik güç, politik güç, kültürel güç, istihbarati güç, anti-terörist güç, diplomatik güç şeklinde sayılabilir.
Barzani ve Talabani üzerinde kısa vadede sonuç almak için Türkiyenin ekonomik gücünü yaptırım gücü olarak kullanmasının zamanı çoktan geçmiştir. Artık hiç vakit geçirmeden K. Irak bölgesine yönelik olarak ekonomik ambargo politikasının uygulanmasının zamanı gelmiştir. Ekonomik ambargo konulurken, ambargonun kalkması için a)Kerkük referandumunun ertelenmesi, b) PKK terör çetesine desteğin kesilmesi, c) Ovaköy sınır kapısının açılması talep edilmelidir.
Habur sınır kapısı kapatılırken, artık son aşamasına ulaşmış olan Akçakale sınır kapısı derhal açılmalı ve Irak ile ticaret Suriye yolu ile yapılmalıdır. Habur sınır kapısının kapanması gözü para hırsı ile kararmış ve Türk askerinin kanı, Türk devletinin bütünlüğü, Türk milletinin yüksek menfaatleri pahasına üç dolar kazanma hedefi içinde olan çevrelerden muhalefet gelecektir.
Muhterem Orgeneralim,
Milli menfaatlerimizin gerçekleşmesi doğrultusunda bu muhalefeti aşmak sizin omuzlarınızdaki görevdir. 2006 yazında bu ülke iki hafta içinde sizin yüksek kumandanız altındaki 10dan fazla gencini şehit verdi. Genç bir subayımız evinde karısı ve çocuğunun önünde katledildi. Bu sırada Habur sınır kapısı KDP, KYB ve PKKyı çok boyutlu olarak finanse etmeye devam etti ve bugün de ediyor. 2007 Nisannın daha başlangıcında 6 şehit verdik. Artık Tahran kadar olup, Habur kapısını kapatmalı ve Barzaniye gereken dersi verilmelidir.
Eğer Atatürkçülük, istiklali, milli egemenliği, milli menfaati kayıtsız ve şartsız her şeyin üzerinde tutup savunmak ise, bir kısım vatandaşımızın Tahrandaki duruş, Ankaradaki duruştan daha Atatürkçü diye düşünmeye başlamasını şaşırtıcı bulmamak gerekir. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana karşılaştığı en büyük tehdit ile karşı karşıya olduğu tespitini yapan zat-ı aliniz sanırım, devletinin kuruluşunda gösterilen iradeyi, şimdi devletin korunması konusunda göstermek için tereddüt etmeyeceksiniz.
Allah yardımcınız olsun
içten ve samimi saygılarımla
barzaniden nefret eden bir türkün hayal edebileceği andır. olay şöyle gelişir barzani yakalanır içi köpeklere yedirilir dışıda ibret olsun diye korunarak içine saman doldurulur.
Bingöl'ün Yayladere ilçesi kırsalında devam eden operasyonda 1 uzman çavuş şehit oldu. Edinilen bilgiye göre, Bingöl-Tunceli sınırındaki Yayladere kırsalında dün başlatılan operasyonlara devam ediliyor.
Gece teröristlerle sağlanan sıcak temasın ardından çıkan çatışmada, Bingöl il Jandarma Komutanlığı Özel Harekat Taburu'nda görevli Uzman Çavuş Hasan Yollu'nun şehit olduğu öğrenildi.
Şehit Uzman Çavuş Yollu'nun Çorum'un Sungurlu ilçesi nüfusuna kayıtlı olduğu bildirildi. Bu arada, söz konusu operasyon bölgesinde dün teröristlerle sağlanan sıcak temasta 3 asker şehit olmuştu.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gülün, Irakın kuzeyindeki bölgesel yönetimin başkanı ve Irak Kürdistan Demokratik Partisi lideri Mesud Barzaninin son açıklamalarına ilişkin olarak ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ile telefon görüşmesi yaptığı öğrenildi.Edinilen bilgiye göre Gül, Barzaninin "Türkiyenin Kerküke müdahale etmesi durumunda, kendilerinin de Diyarbakır ve diğer kentlerle ilgili işlere karışacakları" yönündeki sözlerinin ardından, cumartesi günü Riceı telefonla arayarak, konuya ilişkin duyulan rahatsızlığı iletti.
Görüşmede ayrıca, genişletilmiş Irak toplantısıyla ilgili sürecin değerlendirildiği belirtildi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Kürt kökenli Türk vatandaşlarının siyasi koruyuculuğuna heveslenen peşmerge bozuntusu Barzani'nin emrinde olan bir partinin de bugün Türkiye'de yasal siyasi parti hüviyetiyle açıkça melanet icra edebildiğini'' belirterek, Türkiye'ye kin ve düşmanlığını her vesileyle kusan Barzani'nin tahriklerinin, savaş ilanı boyutlarına taşınarak tırmandırıldığını kaydetti.
Barzani'nin açıklamaları karşısında hükümetin sessiz kaldığını da savunan Bahçeli, ''AK Parti hükümetinin öngördüğü yegane tedbirin ise Barzani'yi Amerika'ya şikayet etmek'' olduğunu ileri sürdü.
Bahçeli, açıklamasında şunları kaydetti:
''imralı canisinin, PKK'nın, Türkiye'deki etnik bölücülerin ve Barzani'nin etrafında kenetlendiği bu Büyük Yıkım Projesi'nin karşısında, Başbakan Erdoğan ve hükümetinin sessizliğinin ne anlam taşıdığını Türk milleti elbette değerlendirecek ve vicdanında en doğru hükme varacaktır. AKP döneminde Türkiye'nin iç ve dış güvenliği çok vahim tehdit ve tahriklerle karşı karşıya bırakılmış, terörle mücadele zaafa uğratılmış ve etnik bölücülüğün cüret ve cesaret kazanacağı bir ortam bilerek hazırlanmıştır.
Başbakan Erdoğan; Türk milli kimliğine karşı duyduğu alerji ve kompleksiyle, tedavi kabul etmez kronik Türk milliyetçiliği düşmanlığıyla, terörün azmasının şartlarını hazırlamak ve etnik bölücülüğün önünü açmakla, Türkiye'nin bölünme reçetelerini siyasi gündeme sokmakla, PKK meşru muhatap alınarak bölücülerin istediği zeminde siyasi çözüm süreci başlatacağı ümitlerini yeşertmekle ve Barzani karşısında Türkiye'yi küçük düşürmekle, imralı canisinin, PKK'nın, etnik bölücülerin ve Barzani'nin ümit ve cesaret kaynağı haline gelmiştir.
Bahçeli ''tarihi hesaplaşma günü geldiğinde, Türkiye'nin varlığına kastedenlerin çok ağır bir bedel ödeyeceğini ve Türkiye'ye ihanet ve husumetin cezasız kalmayacağını'' ifade etti.
Devlet Bahçeli, ''Türkiye'ye küstahça dil uzatarak sonlarını hazırlayan peşmerge bozuntularına hadlerini bildirmek artık kaçınılmazdır. Bu sadece bir zaman ve vade meselesidir'' görüşünü bildirdi.
ülkemizde son dönemlerde haber kanallarının çoğalmasıyla artan aydın ihtiyacı hasebiyle olsa gerek daha önce kimsenin ....ne takmadığı yazar veya kişilerin top sakal uzatıp kemik gözlük takarak kendilerine aydın imajı vermeleri sonucu oluşan tiptir.Bu tür insanlar sözlerine "biz aydınlar" olarak başlarlar. elle tutulur hiçbir eserleri yoktur. yazdıkları romanlar bilmemnenin şeyi,şey roman,baba ve piç türü kitaplar olup içeriklerinde orgazm olmanın yöntemleri, bir adam nasıl boynuzlanır türü konulara sahip olup genelde ezikliğin hakim oluğu kitaplardır. öyleki türk olmaktan utanan kişilerdir bu tipler. patronları veya sahipleri değiştikçe onların parmaklarının gösterdikleri tarafa saldırıp deyim yerindeyse havlarlar.
türkiye de yaşayan sünepe ve korkak aydınlardır.bu aydınlar 9 asker şehit olup barzani "türkiye k.ırak'a karışırsa bizde diyarbakır'a karışırız" dediğinde, bence türkiye başka ülkelerin iç işlerine karışmamalı diyen,amerika ile bir tartışma olduğunda "türkiye öfkeyle kalkmamalı zararla oturur" diyen,milli olan bir olayı çoğunluk kadar coşkuyla kutlamayan, tsk bir açıklama yaptığında bir hafta susup sonra tekrar konuşan avrupa birliği taraftarı,top sakal uzatıp kemik gözlük takan sonra biz aydınlar olarak söze başlayan sinek misali küçük ama mide bulandıran tiplerdir.
Ntv'de Cuma 20:00'de yayınlanan "iSA'NIN YAZ KAMPI" adlı belgeselde islam dini aşağılandı hristiyanlık ayinleri gösterildi ve hristiyanlık ile evangelizm övüldü. Cennete gideceğine inanan müslümanlarla dalga geçilen belgeselde tek önemli dinin hristiyanlık olduğu belirtildi. Bush'un övüldüğü belgesel Türkiye'de halkının çoğunluğu müslüman olan ülkede islam'a ve müslümanlara hakaret etti ve bunu bir türk televizyonu yayınladı!
belgeselle ilgili çıkan bir haber;
isa'nın yaz kampında mini mini savaşçılar!
Küçük çocukların birer Hıristiyan savaşçısı olarak yetiştirildiği bir yaz kampı, ABD'yi ayağa kaldırdı. Kids on Fire adlı kampta çocuklar oyun oynamak ve yüzmek yerine, isa adına savaşmayı öğreniyor
30.09.2006
Amerika da yayınlanan Jesus Camp(isa nın Kampı) adlı bir belgesel olay yarattı. Kuzey Dakota daki bir yaz kampını tanıtan belgeselde, yaşları 7 ile 13 arasında değişen 30 çocuğun Hıristiyan savaşçısı olarak yetiştirilmesi anlatılıyor. Evangelist aileleri tarafından kampa gönderilen çocuklar güne sabah duasıyla başlıyor. Daha sonra incil eğitimi alıyorlar. Kendilerini Hz. isa nın birer askeri olarak gören çocuklar, ayin sırasında ağlıyor ve affedilmek için Tanrı ya yalvarıyor. Daha sonra da askeri eğitim alıyor.
FiLiSTiNLiLER GiBi OLUN
Bu sırada kampın lideri Papaz Becky Fischer çocuklara, Bu bir savaş. Hükümetteki düşmanlarımızı yerle bir edeceğiz. Hazır mısınız diye bağırıyor. Çocuklar hep bir ağızdan, Evet diye yanıtlıyor. Fischer, sonra da islam a olan bağlılıkları için hayatlarını feda edenler gibi olun. incil ve isa için hayatınızı vermeye hazırlanın. Onlar nasıl israil de Filistin de, Pakistan da radikal bir şekilde hayatları pahasına savaşıyorsa siz de bunun için kendinizi hazırlayın diye bağırıyor.
KiTAPLAR ŞEYTANI
Kampa gelen çocuklardan biri içinde şeytani şeyler olduğu için kitap okumadığını söylerken, bir diğeri Burada birer savaşçı gibi eğitiliyoruz, ama bu eğlenceli yoldan yapılıyor diye konuşuyor. Amaçlarının Amerika da yeniden Hıristiyanların hakim olmasını sağlamak olduğunu söyleyen Papaz Fischer, Burada ABD Hükümetini, Parlamentosu nu, yargısını yeniden şekillendirecek nesiller yetiştiriyoruz diyor. Kamp ABD yi ikiye böldü. Ilımlı Hıristiyanlar bu çocukların ileride birer politik militan olarak kullanılmasından endişe duyuyor. Muhafazakar Hıristiyanlar ise kampla ilgili belgeselin yayınlanması sayesinde mesajlarının daha geniş kitlelere ulaşacağı umudunda.
genellikle akrabaların yaptığı kalabalık kutlama ve merasimlerde misafir gelen ailenin çocuğunun yaramazlık yapması sonucu ev sahibi çocukların yaramazlık yapan çocuğu dövmeye kalkışmaları sonucu misafir çocuğunun "annem burda" diyerek ev sahibi çocuklardan korunma yolu araması durumudur.
+lan ibne burda bizim borumuz öter.
-nah,annem burda!
+hadi ya,gel oynayak o zaman.
sosyal gerçeklerin tartışıldığı bir ortamda hacı amcaların gayler üzerine yaptığı bir sohbette genelde issiz ve bunalıma girmiş gençlerin gay olduğu yonundeki kanıdır.
+hacı emmi bu ibnelerin sayısındaki artış nedir?
-yavrum millet işsizlikten gay oluyor, bak bizim Burhan ın oğlu KPSS ye girdi gazanamadı şimdi taksimde top luk yapıyor.
Ermeniye şirin görünmek için Akdamarda şov yapan iktidar, Piyalepaşa Camiinin bahçesine dozerle girdi
AB miğferimiz, kepçeler süngümüz...
Başbakan Tayyip Erdoğana ateş püsküren mahalle halkı, Hapis yatmasına neden olan şiiri unutmuşa benziyor. Artık AB miğferi, kepçeler de süngüsü olmuş... dediler.
Kilisenin tepesine haç dikecekler
istanbulda Kuran kursu yıkan AKP iktidarı, Vanda onardığı kiliseyi önce müze olarak hizmete açtı. Ardından haç dikip, Ermenilerin ayin yapmalarına izin verecek...
Savaşa gelir gibi...
istanbul Kasımpaşadaki Piyalepaşa Camii bahçesinde bulunan Büyük Piyale Kuran Kursu ve Okul Talebelerine Yardım Derneğine sabah saatlerinde dozer ve kepçelerle gelen Beyoğlu Belediyesi ekipleri, 3 katlı binayı yıkmaya başladı.
Mahalleli isyan etti
Buna isyan eden mahalle sakinleri ve dernek görevlileri, yıkım ekiplerine karşı direnişe geçerek polisle çatıştı. Dernek Avukatı Suat Kaya, mahkemeden aldığı yürütmeyi durdurma kararını gösterererek yıkım çalışmalarını engellemeyi başardı.
Devletin temeli sarsılıyor
Diyarbakırda AB fonlarıyla kurulan ve eyaletleşmenin ilk adımı olarak görülen
Bölge istinaf Mahkemesi hukukçuları ayağa kaldırdı
Avrupa Birliği tarafından dayatılan ve ilkinin temeli Diyarbakırda yine AB fonlarıyla atılan Bölge istinaf Mahkemeleri hukukçular tarafından tepkiyle karşılanırken, Ankara ve Erzurm başta olmak üzere 9 ilde daha istinaf Mahkemesi kurulacağı öğrenildi. Konuyu değerlendiren Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, gelişmeyi kaygı verici bulduğunu dile getirdi. Yaklaşık 6-7 aydır katıldığı konfe-ranslarda tehlikeye dikkat çekmeye çalıştığını söyleyen Kanadoğlu, Bölge istinaf Mahkemelerinin görüntü itibariyle üniter yapıyı tehdit ettiğine ve eyaletler rejimine gönderme yaptığına dikkat çekti. Kanadoğlu, şöyle konuştu: Böyle bir mahkeme kuruyorsunuz, Yargıtayın işlevini devrediyorsunuz. Ayrıca denetim altında bir denetim organı yaratılıyor. Yani o mahkeme-lerde görev yapan hakim ve savcıları Adalet Bakanının denetleyebileceği bir mekanizma getiriliyor. Bu mahkemelerden çıkan kararlar çok tartışılacak.
Kanadoğlu, istinaf Mahkemelerinden çıkan kararların, yerel etkilere daha açık olacağı uyarısı da yaptı.
Yargı birliği tehlikede
istinaf Mahkemelerine yönelik, Türkiye Barolar Birliği (TBB) de eleştiri getiriyor. TBB Başkanı Özdemir Özok, bu mahkemelerin, yargıda içtihat birliği olarak adlandırılan bütünlüğe zarar verme ihtimalinin yüksek olduğunun altını çiziyor. Özok, Bölge istinaf Mahkemelerinde, bil olayla ilgili bir mahkemede farklı, bir başka mahkemede farklı karar verilme olasılığı yüksek. Bu da yargıda içtihat birliği dediğimiz bütünlüğe zarar verir dedi. Özok, ayrıca bu sistemin, yargıyı rahatlatmayacağı, tam tersine yargıyı tıkayacağı uyarısında bulundu.
Risk teşkil ediyor
Ankara Barosu eski Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz de, istinaf Mahkemeleri sisteminin 1950ye kadar uygulandığını ancak yeterli olmadığının görüldüğü için bu uygulamadan vazgeçildiğini kaydederek şu bilgileri verdi: Adalet Bakanlığı, Yargıtayın yükünü hafifletme gerekçesini öne sürüyor. Bu noktada delillerin incelenmesini istinaf Mahkemeleri yapacak, alınan kararın hukuka uygunluk denetimini ise Yargıtay yapacak. Ancak delillerin incelenmesi konusu, ceza davaları için son derece önemli bir konu. Bu noktada istinaf Mahkemelerinin yerel etkiye açık olması, hukuken son derece önemli bir risk teşkil edecektir.
Düzeni değiştirecekler!
Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Mustafa Erkal ise kurulmak istenen istinaf Mahkemelerinin Dünyaya yeniden şekil verme gayretleri var sözleriyle değerlendirirken Anayasanın öngördüğü sisteminin devre dışı bırakılmak istendiğini söyledi. Erkal, Yapay dini hareketler ve birtakım cemaatlerle inanç dünyamız üzerinde oynandığı gibi, üniter yapımız üzerinde de oyunlar oynanıyor dedi.
31 Mart 2007 tarihli sayımızda, Diyarbakırda Avrupa Birliği fonlarıyla Bölge istinaf Mahkemesi binasının temelinin atıldığını duyurmuş ve bunun eyaletleşmeye giden ilk adım olduğunu belirtmiştik.