akp seçmeninin "vay be ne dindar" adam diye, erdoğan'ı şakşaklamasına sebep olan, ancak türk devletinin ne kadar ciddiyetsiz, ne kadar sorumsuzca yönetildiğinin kanıtı olan olay.
dindarlık tespit makamlığı taslayacak öküzlere, peşinen müslüman olduğumu belirtmek isterim.
birbirine gittikçe yaklaşmakta olan iki "eserdir". akp nin, "ustalık" dönemi ile yarattığı ve gurur duyduğu eseri "türkiye", gittikçe orwell'ın "1984" eserine benziyor.
demokrasiye inanan birisi değilim. çok özgürlükçü de değilim açıkççası. ancak "özgürlükçülük" sevdalısı olmamam kantarın topuzunun kaçtığı gerçeğini değiştirmiyor. insanların bu kadar sindirilmesine de, korku imparatorluğunun bu denli güçlenmesine "bir insan" olarak kimsenin gönlü razı olmayacaktır.
"abartma" diyenler olacaktır. zaten tamamen benzer demiyorum. akp nin yaratacağı türkiye'nin de, akp'nin gücünün zirvesinde olduğu an bile, ingsos'un ülkesine tıpatıp benzeyeceğini iddia etmiyorum.
en nihayetinde, erdoğan ne kadar güçlü olursa olsun bir "büyük birader" değil.
ama benzerlikler de az değil. evet, tele-ekranlar yok ama telefonlarda o kadar rahat değil insanlar. değiliz...
kariyerini ya okulda ya da devlette sürdürecek bir insan olarak, kız arkadaşıma, aileme, arkadaşlarıma attığım mesajların bile bana karşı ileride kullanılabileceğini düşünüyorum. bir tek ben mi? hayır, herkes.
peki ya hak aramak? kendilerine katılmasam da, ücretsiz eğitim istediği için 4 yıl ile yargılanan öğrencilerin, bakana metal işareti yaptığı için mahkemeye verilen öğrencilerin, haklarını aradığı için üzerine biber gazı sıkılan tekel işçilerinin olduğu bir ülkede çok da anlamı kalmıyor bu kelimelerin.
üstelik tam da büyük birader'in ülkesindeki usulle sindiriliyor hak arayanlar.
tekel işçileri "pkk lı" olarak tanımlanıyor, hayati yazıcı adlı şahıs tarafından bir anda. hem de o terör örgütüne en büyük tavizleri veren siyasal iktidar olma utancını umursamama yüzsüzlüğü ile...
pkk'nın yerine okyanusya'yı koyabilirsiniz aslında. okyanusya'nın ajanları oluyor bu durumda "işçiler".
tıpkı ingsos'un muhalifleri kendi tarafına çekip, etkisizleştirme politikası gibi çalışıyor sistem. dünün "cumhurbaşkanı eşinin, başörtülü olmasını sindiremiyorum" diyen sevilay yükselir gibileri, artık kaç numaralı odaya giriyorlarsa, çıktıklarında azılı birer akp destekçisi oluyorlar.
baksanıza, cumhuriyet gazetesinin en keskin yazarlarından hikmet çetinkaya bile, gülen cemaatine zeytin dalı uzatır oldu.
ertuğrul özkök şut çekmekle meşgul, '89 öncesinin sosyalistleri ise bugün koyu akp li.
ama her şey kötü değil.neyse ki hala günlük tutabiliyoruz.
pkk terör örgütü ile akp'nin müzakereleri,
öcalan'a ev hapsine "olumsuz bakmayan" akp'li vekillerin açıklamaları,
akp'den vekil olana eski hadep'liler ve diğer birçok konuda "gık" çıkaramayan akp şakşakçısı sessizliğidir.
ne zamandır yazmayı düşündüğüm, bugüne nasip olmuş tespit.
hah! ne diyorduk? zall çok iyi şov yapıyor.
bir bakıyoruz önemli günlerde (23 nisan, 19 mayıs gibi) sol çerçevenin üstünde bir atatürk fotoğrafı.
hoş, güzel bir hareket.
ancak sonra da bir bakıyoruz ki atatürk'e hakaret sözlükte gırla.
bu hakaretleri temizleyecek sözlük yöneticileri elbette yok o sırada. ara da bulasın.
bir bakıyoruz 13 şehidimizin ardından siyah bir kurdele.
yine hoş, güzel bir hareket.
ancak sonra yine bir bakıyoruz ki pkk hainlerini şehit olarak tanımlayan başlıklar alıp başını gidiyor. hadi görmediler diyelim.
peki pkk hainlerini "gerilla" olarak niteleyenleri sözlükte yetkili yapmak neyin nesi?
bahsettiğim yazar lock.
atatürkçü ya da vatansever görünmek gibi bir amacın varsa öncelikle pkk lıları, atatürk düşmanlarını sözlükten temizle.
emin ol daha inandırıcı olur.
ha ama mesele ulu önder'in fotosunu koyup birilerinin duygularını okşayıp prim yapmaksa söyle de bilelim.
bayımız bir laf söylemiş 13 askerin şehit edilişinin ardından:
herkes aklını başına alsın.
laf söylediğini zannediyor bu zat. bu lafı ile birilerini korkuttuğunu zannediyor söz konusu zat.
yalnızca o makamı haketmediğini tasdik ediyor aslında.
kaçırılan askerler, işçiler, kamu görevlileri...
sokak ortasında şehit edilen 2 asker...
diyarbakır'da şehit edilen 13 asker...
aklını başına alması gereken birisi var sayın şahin.
en başta siz.
gördüğüm en adice sözlerden birisidir. bir akp liye en yakışan sözdür aynı zamanda.
can bu. insan bu. bir anası, bir babası. belki bir yari, belki bir karısı belki de çocukları olan bir can.
bu canın yitip gitmesinde payı olanlara tepki göstermeyeceksem neye göstereceğim?
ardında bıraktığı öksüzlerin gözyaşlarından sorumlu olanlara tepki göstermeyeceksem kime tepki göstereceğim?
siyaset yapıyorum, siyaset yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. kimse şehitlerimizin kanlarında payı varken, kimsenin sessiz kalmasını beklemesin.
cahil cühelanın "ülkücülerin elinde 30.000 şehit kanı" var şeklinde bir argümanla karşı çıktığı söylem.
ancak bu cahil cühela ne yazık ki 30.000 rakamının ne rakamı olduğundan habersiz. terörle mücadelede sivil kayıplar 5.000 , güvenlik görevlilerinin kaybı ise 9.000 civarındadır.
öldürülen teröristlerin sayısı ise 30.000 civarındadır.
30.000 şehidimiz var söylemi terörle ilgili rakamlardan zerre haberdar olmayan kişilerin kötü niyetli olmasa da bilinçsizce ürettiği bir söylemdir.
onların papağanı kara cahiller de hem terörle mücadeledeki kayıplardan haberdar olmazlar hem de gelir pkk konusunda ahkam keserler.
ha bu arada;
ülkücülerin 30.000 şehidin kanı var diyenler pkk'ya en ağır darbeleri vuran ve 28 şubat süreci ile dağlardan çekilen polis özel harekatçıların ülkücü olduğundan da habersizdirler.
ama dedim ya, cahiller. ne yapacaksın?
lafım diğer kimselere...
terör 8 yılda bitmezmiş.
terör bitmez, minimize edilir. zira elinde bıçak olan bir şahıs bile bir toplumu terörize etmeye yeterlidir. bu yüzden terörle mücadelenin başarı kıstasları arasında terör eylemlerinin ne kadar azaltıldığı vardır.
ve akp iktidara gelmeden önce terör "minimize" edilmiştir. bunu inkar eden yalancıdır. yalancının da haysiyeti yoktur.
iktidara geldiğinde asgari seviyeye çekilmiş bir terör devralmıştır akp. o vakitten sonra akp'nin görevi terörü bu seviyede tutmak ya da tamamen kazımaktır. aksi bir durum diğer hükümetlere göre başarısızlığını göz önüne serer.
peki akp ne yapmıştır?
bugünkü çatışma, dağlıca ve diğerleri.
son bir söz de "bu saldırıyı bekliyorlar akp'ye saydırmak için" diyenlere.
hayır,bu saldırıyı beklemiyordum. sözlükte yazar olduğumdan beri akp'ye saydırıyorum. buraya girilerimi tarih tarih koyarım utanan rezil olan sen olursun.
ama bu ülkenin evlatları değersiz de değil. 8 senedir ülkeyi yöneten bir hükümetin asgari seviyede devraldığı terörü yükseltmesi; üstüne türlü rezilliklere imkan vermesi kabul edilemez bir şeydir.
ama ne anlarsınız ki?
erdoğan'ın papağanısınız sadece. fazlası değil.
devlet kurma hayallerini her seferinde bir başka bahara bırakmak zorunda kalan kürtçülerin çaresizliğidir.
tarih bir kez daha tekerrür edecektir.
ermeniler için sükut u hayal ile sonuçlanmış bir macera ne yazık ki kürtçüler, ayrılıkçılar için de farklı bir sonuç yaratmayacak.
mevcut siyasi atmosferin ya da bir başka deyişle zamanın ruhunun bir süreliğine onların yanında olması onları tıpkı bir zamanların ermeni çetecileri gibi kudurtmuş durumda.
iç politikada, ülkenin yönetimini ele almış olan partinin kürtçülere gösterdiği müsamaha bir yandan, dışarıda avrupa'nın kürtçülere artan sevgisi bir yandan onları sarhoş etmeye devam ediyor.
onlar da sarhoş keçi dövüşmeye kurt ararmış sözünü doğruluyorlar.
ne sarhoşluk!
selçuklular, beylikler, osmanlılar zincirinden beri türk yurdu olan, türk-islam medeniyeti ile yoğurulmuş bu topraklarda uyuşturucu kaçakçılarının lider olduğu bir devlet halisünasyonu görecek kadar büyük bir sarhoşluk.
hesap vakti geldiğinde sebahat tuncel'in teröristler için düzdüğü methiyelerin unutulacağını düşündüren bir sarhoşluk.
binlercesi sivil, binlercesi güvenlik görevlisi şehitlerin acısının unutulacağını sandıran bir sarhoşluk.
ordularıyla yeri sarsan, devletleri ile nizam getiren, sultanları ile çağ açan bir millete kafa tutturan bir sarhoşluk.
devlet kurmak, gücü düşman ülkenin iktidarının hataları sonucu yenilenen bir örgütten fazlasını gerektirir.
savaşmak otobüslerde genç kızları yakmak; cesaret hapı alıp bebek kurşunlamak değildir.
kendiliğinizden ayılmanız dileği ile. yoksa öyle bir tokat yiyeceksiniz ki etkisini sizden olmayanlar bile ne yazık ki hissedecek.
türk'ün vatanında türk'e kafa tutmanın sonucudur.
anlaşılan dersim'in hainleri türk'e arkadan hançerini saplamaya çalşırken bu topraklardan sürülüp def edilen ermeni halkından hiç ders almamış.
her türk milliyetçisinin, bu dönemde önemi daha da artmış olan görevleri arasındadır.
türk milliyetçisi gazeteler dendiğinde ilk akla gelenler yeniçağ, ortadoğu ve türkiye gazeteleri. ancak türkiye gazetesine ayrıca değinmek istiyorum. her ne kadar yılmaz özfatura gibi çok değerli şahsiyetleri bünyesinde bulundursa da türkiye gazetesi ne yazık ki akp'yi, anayasadaki türk adına bile düşman akp'yi alkışlamak vazifesini sürdürmektedir. bu nedenle de kendisini türk milliyetçisi olarak tanımlamak ya da en azından türk milliyetçiliğinin gazetelerinden biri olarak değerlendirmek doğru olmayacaktır.
geriye iki gazete kalıyor. yeniçağ ve ortadoğu.
işte bu iki gazetenin de yayın hayatına devam edebilmesi, hatta yayın hayatına güçlenerek devam edebilmesi için türk milliyetçileri ellerinden geldiği kadar destek olmalıdır.
öncelikle yapılması gereken nedir?
gazeteleri satın almaktır. evet, internette ne yazık ki gazete yazılarına ulaşmak oldukça kolay. ve evet belki "bedava sirke baldan tatlı" ama "nasıl olsa internetten" okurum zihniyeti ile gazeteleri satın almazsak günü geldiğinde sirkeyi bulamayacağız.
gazete satın almaktan devam edelim. eğer maddi imkanınız varsa bu gazetelerden bir tane değil, birkaç tane alın. arkadaşlarınıza verin, kapı önlerine bırakın, okulda sıranıza bırakın. kısacası dilediğimiz insanlara ulaştırmalıyız bu gazeteleri. bu gazetelere destek olacak iktidar döneminde palazlanmış çakma müslüman firmaları yok reklam verecek. iş bize düşüyor. elimizden geldiğince destek vermek boynumuzun borcu.
recep tayyip erdoğan'ı kayıtsız şartsız destekleyen; ona sonuna kadar inanan ve her yaptığını sonuna kadar destekleyen güruhtur.
böyle bir suçlama ile karşı karşıya kaldıklarında ise "aman efendim biz erdoğan'ı da eleştiriyoruz. haşaa allah mı o?" derler. ve biz de sorarız onlara, ne zaman eleştirdiniz diye?
peygamberimiz hz.muhammed'in karikatürü ile ilgili tek bir adım atmayan,bunu özgürlük olarak niteleyen rasmussen'in nato genel sekreteri olmasına göz yumduklarında eleştirdiniz mi erdoğan'ı? hatırlamıyorum.
türk bayrakları ülkenin göklerinden indirilirken bundan hesap soramayan başbakanı eleştirdiniz mi? hatırlamıyorum.
birkaç gün önce 2 askerimiz sokak ortasında şehit edildiler. sanki tikrit sokaklarında saldırıya uğrayan amerikan askerleri gibi. bu konu ile ilgili eleştirdiniz mi erdoğan'ı? hesap sordunuz mu ondan? sormadınız.
soramazsınız...
kulusunuz onun. allah'tan başka kimsenin önünde çökmemesi gereken bedenlerinizi onun önünde iki büklüm hale getirirsiniz.
kendinize yakışanı yapın, yapmaya devam edin ki aklımızda sizinle ilgili en ufak bir şüphe kalmasın.
sabahtan beri, sol çerçevede kaçırılan türk askeri ve sağlık personeli ile ilgili tek bir kelime görmemiş şahsın isyan cümlesidir.
bu durum yozlaşmışlığın, umursamazlığın fotoğrafıdır aslında.
pornoma dokunma pankartı açanları alkışlayan eller bir zahmet edip de kaçırılan askerler ve sağlık personeli için 2 satır karalayamıyor şu sözlüğe.
sözde islamcısı 3 müslüman çocuğun kafir bir örgüt tarafından kaçırılmasına sessiz.
sözde atatürkçüsü ülkenin düzeninin bozulmasına; atatürk'ün kumandanı olduğu ordunun askerlerinin kaçırılmasına sessiz.
ateş düştüğü yeri yakar, doğrudur. bizim canımız o askerlerin ve sağlık personelinin canı kadar yanamaz. ama kalbimiz taştan değil; bu insanlar bize düşman değil. bu insanların acısını hatırlamak, sorumlularından hesap sorulmasını istemek de keyfimize kalmış bir iş değil, bir zorunluluk.
tabi 2 askerimiz sokak ortasında şehit edildiğinde sesi çıkmayanlardan fazla bir şey beklememek gerekir doğru. ama bu insanlar hilal cebeci'nin göğüslerinden de değersiz değil.
fazladan ikisinden ilkini "gol haberi mi var" ve "timsah dansı" ile hatırladığımız; ikincisini şike skandalı ile öğrendiğimiz olmayan şampiyonlukların kutlanması olayıdır.