ikna edici bir antitez gelmemesi, tezinizin doğruluğunu kanıtlamaz.
"dünyada pembe ineklerin yaşadığı bir yer!" desem, bu bir tezdir. ve eğer birileri benim tezimi çürütmek için ortaya ikna edici veya etmeyici bir antitez sunmazlarsa, benim tezim geçerli olmaz.
önce biraz mantık yürütmeyi öğren, sonra okuma, algılama ve analiz etme safhalarına geçersin elbet.
aynı zamanda bunu değiştirebileceğinin de farkına varman gerekir.
sen'de, iki sen var.
biri, deniz dalgaları gibi, rüzgar gibi, savrulan ufak kum taneleri gibi, dünyanın akışıyla gidenler, dünyanın döndüğü yerde dönenler, insanlığın gittiği yerde gidenler.
herkeste var bu. einstein'da, tesla'da, steve jobs'da.. vardı, ama onlar bunu içine atabildiler.
bir de, sen var ki, uçaklar gibi, rüzgara karşı da uçabilenler, hayallerini takip edebilenler..
ya sen bir gün ölmeyecek misin?
istediğin şeyleri yaparak geçirdiğin kısa bir ömür, istemediğin şeyleri yaparak geçirdiğin uzun bir ömürden daha iyidir dostum, bunu asla unutma.
bir gün öleceğini bilmek, sana kalbinin sesini dinleme cesaretini versin!
derdin para mı, olmasın!
sevdiğin işi yap sadece. sevdiğin işi yaparsan, o işte zaten çok çalışırsın. haliyle zamanla o işte uzmanlaşırsın ve uzmanlaşırsan, çok da para kazanırsın.
anahtar sevmek dostum, anahtar sevmek.
kalk ve dünyayı değiştir.
dünyayı değiştiremezsen, dünyanın seni değiştirmesine izin verme.
farklı düşün.
rüzgara karşı uç.
pes etme.
koş.
hayallerin nasıl olsa bir gün yorulacaklar.
cesur ol.
"ben istanbul boğazı'nı kast etmemiştim" der, sonra meseleyi dine, peygambere bağlar, üstüne bir de vergi zammı yaptı mı, herkes unutur gider bir şekilde.
43 dakikalık çöküntünün aranın ardından tekrar kendine gelmiştir.
k: sedaat, koş ben sözlüğü bozdum!
s: ulan kaç kere dedim sana şu bilgisayarın önünde dürüm yeme diye! ayran dökmüşsün.
k: ya napıyım, entry'lerini siliyorlar, 90 bin tane entry silmişler.
s: tamam tontişim, sen ağlama. al bi' dürüm daha ye.
ben de 649 entry'mi bu yolda kurban ettim. sen dur kanzuk.
28 şubat'ta başlayan sözlük direnişlerinin geldiği son nokta.
dün akşam saatlerinde bir yazarın yaptığı, "tüm entry'lerini silme script'i" sayesinde yazarlar, dünden bu güne, bilinen rakamlar olarak, 90 binin üzerinde entry sildi, 2-5 bin arası yazarın da, youreads.net'e geçiş yaptığı söyleniyor. günlerdir entry girmeme direnişleri sürüyordu.
şu an ise, entry girmek de dahil, silmek, fav'lamak gibi hiçbir fonksiyon çalışmıyor. sitenin aşırı yavaşlamasını da not düşmek gerek.
günlerdir yazarlarını muhafazakar ve yenilikleri kapalı olmakla suçlayan yönetime karşı sanırım direnişçi yazarlar, ilk darbeyi vurdular.
bunlar daha başlangıç.
düzeltme: bugün listesi de kafayı yemiş durumda. entry girilmeyen başlıkları gösteriyor.
hani gelip buraya ağlıyorsunuz ya, ezan okunmasın, malum yerimdeki sinekleri kovup beni uyandırıyor falan diye.. çok da ağlamayın, çünkü çözüm geliyor.
bak senin muhattabın burası değil. ne sözlük ne de bu insanlar.
burada ağlamak yerine, yaz ulan iki paragraflık dilekçe, sonra ver savcılığa. "ezan beni uyandırıyor sayın savcım. susturun lütfen yea" de mesela bir de..
kıbrıs'da öyle olmuş mesela. adamların fikirlerine karşıyım ama bak senin gibi ağlamak yerine icraat yapmış adam..
valla bakıyorum, zilyon tane neden sayılmış. mantıklı ama mantıksız..
şu sistemi içinde olmayan bilemez. ya öğretmen iyi bilir ya da üniversiteye hazırlanan grup iyi bilir bu sistemi en çok. çünkü 12 yıllık zorunlu eğitimde görmüş, geçirmiştir az çok. son yılda da sistemin kazığına oturmaktadır..
yukarıdakilere ithafen; sistemin hatalarını biri kemalizme, biri islam'a indirgemiş.. yanlış.. bu sistemi bu kadar basit şeyler üzerinde tartışmanın mantığı sıfır.. kişilik bozukluğu mu desem ne desem?
herkesin dilinde vardır ya; ezbercilik. o ne mesela?
dünyanın neresine gidersen git, o adamlar sana hücreyi, fotosentezi, atom modellerini bilmemneyi anlatacak zaten. bunları ezberlemek, yerleştirmek zorundasın bir şekilde..
olay bu değil ki.
adam ygs/lys'ye girecek mesela. adamım da yazılım istiyor diyelim.
şimdi sen çıkıp yazılımcı adama biyoloji, kimya neden sorarsın? işte ezberci sistem budur. gereksiz bilgilerin dayatılması..
öğrenci çıkıp diyebilir; "yea bu fotosentez ne işime yarayacak, yea bu padişah ne işime yarayacak" diye.. demesin.
okuduğun bölüme göre yarayacak sana.. mesela adam karmaşık sayılar nerede işime yarayacak der, ama üniversitede öyle bir ders alırsın, o zaman anlarsın nerede işine yarar. bölümle alakalı mı? evet..
bir diğer, dendiği gibi; müfredat.
tam bir oyuncak desem, yalan olmaz herhalde. her sene değişiyor olmasını, sistemsiz olmasını geçtim, bunlar çocukları nerede vuracak, onu da iyi düşünmek lazım.
2016'da üniversite sınavına giren kazanamadı diyelim. olsun ya, kazanır inşallah ama.. bir yıl sonra gireceği 2017 ygs/lys'nin sisteminin, konularının değişmesi olası. hem de%60 olası. konular değişir de, sistem önemli. sen bu sisteme göre mi hazırlandın? yok.
hayır, 2016'da sınava girecek adam sıradan sisteme göre hazırlanıyor da, 2017'de girecek adam da farklı hazırlanmıyor ki? davutoğlu 2017 ygs/lys'yi değiştirmek için brifing alırken kimse uyarılmıyor.. onlar da sıradan sisteme çalışıyor, 2017 geldiğinde mars'a ayak basacaklar adeta.. bilmedikleri bir yer, görmedikleri, duymadıkları bir şey..
aslında eklesek başka şeyler, uzar da uzar bu yazı. çok da zaman harcamanın anlamı yok.
ahmetcim, tayyipcim, bak değiştirin şunu, adam gibi bir şey yapın..
bir ara 4+4+4'tü, bak ondan sonra 4+1+3+4 mü ne oldu, iyice saçmaladı. hayır sistem saçma da, adı daha bir saçma. ne diyeyim ki?
sürekli üzerinden genellemelerin yapıldığı sözlük.
şu sözlüğün içinde olmayıp da nasıl genelleme yapanlar var, anlamak bu açıdan mümkün değil.
biri çıkıp, "kur'an'a küfreden yazarların olduğu sözlük" demiş, bir diğeri "chp'ye oy vermeyen yazarların olduğu sözlük" demiş, başka birisi "türkiye'den siktir olup gitmek isteyen" yazarların olduğu sözlük demiş..
ekşi sözlük'ü kötüleyip buranın kötü bir kopya olduğunu, burada moderasyonun ne kadar zayıf ve kalitesiz olduğunu es geçen, görmezden gelenler var. (aha bu da genelleme)
ekşi sözlük sadece bir yansıma..
a bak biri de kibirli demiş.
türkiye'nin en büyük bilgi kaynaklarından bir tanesi. en güzel yanı, bir konunun, kişinin yıllar içindeki gelişmelerini görebiliyor olmanız..
hemen hemen her konuyu farklı seslerden, renklerden okuyabiliyor, öğrenebiliyor oluşunuz da ayrı bir artı.. üstelik bu platformdan çok da düzenli ve seviyeli bir şekilde..
birilerinin iddia ettiği gibi, kibirli ve at gözlüklü yazarlar varsa, sayılarının 1/20'i geçtiğini hiç mi hiç sanmıyorum.. troll değilse muhtemelen, geçemez de.
çünkü ister istemez oradan kaptığın şeyler var. doğrular, yanlışlar, trollemeler.. hepsi bir arada.
işte bu yüzden farklı ve güzel bir site ekşi sözlük..
bu yüzyılda hala ilkel davranışların olduğunu görmek ne acı.. saygısızlık, tahammülsüzlük..
aynı dünyayı, aynı ülkeyi ve hepsinden önemlisi; aynı gökyüzünü paylaşıyoruz ya. neyin çekememezliği, neyin tahammülsüzlüğü bu? insanların inançları mıdır sizi rahatsız eden?
herkes inançlarını yaşayabilir.. bu konuda özgür. başka yerde çıkıp "omo boroso ozgor olko yo" demeyi bilenlerin gelip bu başlık altında ahkam kestiğini/keseceğini görmek, çok da zor değil..
o at gözlüklerinizi çıkarıp olaya diğer insanların gözünden baksanız iyi edersiniz.
bir ekşi sözlük yazarı olarak, desteklemediğim satıştır.
ekşi sözlük 1999'dan beri kalite olarak, zaman içerisinde düşmüş olsa da diğer sözlüklere göre fazlasıyla üstün bir sözlüktür. araya kaynayan bazı troll yazarlar ve "sözlük formatı" kavramını anlamayan yazarlar olmasa her şey çok daha güzel olacaktır.
bu satışı uludağ sözlük üzerinde yapacak olmak, yukarıdaki 2 tip yazardan daha vahimdir. amacım aşağılamak değil, yanlış anlaşılmasın. ancak büyük çoğunluğu ekşi sözlük çaylak onay listesi mağdurlarından oluşan bir sözlüğün üyelerine böyle bir satış yapmak, gerçekten ekşi sözlük'e verilen emeklere yazıktır.
gerçi troll bir yazar iseniz isminiz kısa süre içinde yayılıp, kaile alınmamaya başlanabilirsiniz.
format dışı yazıyorsanız da kısa sürede uçurulursunuz... bence hazır olmayan almasın, paraya yazık olur.
Bazi evliyalarin turbelerini havaya ucurma videolarini gordukten sonra; neden olmasin dedigim iddiadir. Suleyman Sah gibi onemli bir zatin turbesini 25-30 kisiyle korumak da zaten cok manasiz. Onlar orada sadece "askerimiz orayi koruyor" diyebilmek icin duruyor. Hele bir de su an isid'e karsi koalisyona girmemiz bardagi tasiran son damla olabilir.
Turkiye yeterince guclendigini dusundugu zaman, sureye bagli kalmaksizin anlasmayi artik tanimadigini pekala ilan edebilir. Tabi bundan sonra olacaklari da goze almasi gerekir. Bugun dahi cumhurbaskani cikip lozan'I tanimiuoruz diyebilir. Ama diyorum ya sonra ustumuze atlama ihtimalleri de var donemin itilaf devletlerinin...
1400 yıl önce dünya'nın bir çapının olduğunu, daha yeni fark edilen; güneşin de bir ekseninin olduğunu bizlere söyleyen bir insan olan hz.Muhammed'in haşa nasıl bir yalancı olduğunu kendilerine sormak isterim.
1400 yıl önce, Hz.Ahmed Mahmud Muhammed Mustafa (sas), aldı teleskopu, dikti evinin tepesine ve uzayı incelemeye başladı. sonra da yazdı Kur'an'a;
Rahman suresi 33. ayet; Ey cin ve insan topluluğu! Göklerin ve yerin kuturlarından geçmeye gücünüz yetiyorsa haydi çıkın. Çıkamazsınız, ancak bir imkan ile çıkabilirsiniz. (kutur kelimesi "çap" manasına gelmektedir.)
Enbiya suresi 33.ayet; "Güneş de, kendisi için (tespit edilmiş) olan bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir."
yazımın devamını sorularla islamiyet sitesindeki bir hocamızdan alıntı yaparak devam ettiriyorum;
1- Allah Odur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti ( Rad suresi, ayet 2) ayeti göklerin dağlar sayesinde ayakta duruyor hurafesini ortadan kaldırmıştır.
2- Kuran-ı Kerimde evrenin yaratılışı şöyle açıklanır. O gökleri ve yeri yoktan var edendir ( Enam suresi, 101) bu ayet şimdiki ilim dünyasının ulaştığı son nokta olan tüm evrenin zaman ve mekan boyutlarıyla bir sıfırdan, büyük bir patlamayla ortaya çıktığı- gerçeğini 1400 sene evvel haber vermiştir.
3- Kainatın daima genişlediği artık ilim ve bilim dünyasının kabul ettiği bir ilmi buluştur. Buna Kuran şu ayetiyle işaret etmektedir. Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik. Ve şüphesiz biz onu genişleticiyiz ( Zariyat suresi, 47)
4- 20. asrın bir buluşu da her yıldız ve gök cisimlerin bir yörüngede durduğu gerçeğidir. Bu duruma Kuran geceyi, gündüzü, güneşi ve Ayı yaratan Odur. Her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor. ( Enbiya suresi, 33)
5- Güneşin sabit olarak durduğu zannedilirdi. Oysa kuran güneşin sabit değil aksine daima hareket eden ve belirli bir hızla ilerleyen bir gök cismi olduğunu söylüyordu. Ve asırlar sonra da ilim onu tasdik edecekti. Şöyleki güneşte kendisi için tespit edilen bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan bilenin takdiridir. ( Yasin suresi, 38)
Bunları acaba peygamberimiz, o günün teknolojisi ile haşa nasıl uydurdu ? salladı tuttu diyeceksiniz tahmin ediyorum. hadi, solda başlıklar çok birikmiş, gidin de onlara yazın biraz, hadi, hadi, hadi...
bunu düşünen zihniyetin beyninin nerede yüzdüğünü merak ediyorum doğrusu.
sakal-ı şerif ve hırka-ı şerif'e saygı, sevgi gösteririz biz. efendimiz'den geriye kalan hatıralar, bizim başımız üstündedir.
eğer siz bunu hala tapmak olarak algılıyorsanız, lütfen beyninizi içinde bulunduğu sudan alın, ve başka bir suya koyun. zira o su pek bereketli gibi beyninizi çok sulandırmış, vıcık vıcık etmiş baksanıza.
eskiden, fabrikalar olmadan önce, evler yükselmeden önce, büyük mağazalar açılmadan önce, kalabalıklaşmadan önce çok güzel bir ilçeydi. ancak şu an o güzellikten geriye hiçbir şey kalmadı, orayı da kaybettik, orası da büyük şehir havasına büründü, havası egzoz kokar oldu, yazık.
güzel bir logo olmuştur. bir takım gazeteler bu logoyu obama'nın logosuna benzetmektedir, kabul edilebilir, az da olsa benziyor ancak abartmayın o kadar.
erdoğan'ın yanı sıra logo işine el atan başka bir zat daha var; selahattin demirtaş. şaşırtıcı bir biçimde kırmızı-yeşil-sarı kullanmamış, bir güvercin kullanmıştır.
ateistler hiçbir şeyi açıklayamıyor. sadece açıkladıkladıklarını zannediyor. Kur'an'dan bir iki ayet gösteriyor, sonra adam gibi tefsir yapınca yüzlerine karşı, put gibi kalıyorlar sonra. alıştık sizlere, artık sinirlenmiyorum.
mustafa kemal atatürk tarafından yazılmıştır. kendi el yazısı ile olan kaynakları da vardır.
sayfa 364'te şunlar söylenmektedir;
"... Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa, hayatlarını Allah kelimesinin, her yerde yükseltilmesine hasr etmeğe mecburdular. Bununla beraber, Allah'a kendi millî lisanında değil, Allah'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe, Allah'a ne dediğini bilemeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti birçok asırlar, ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin, adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuranı ezberlemekten beyni sulanmış, hafızlara döndüler..."
(Yukarıdaki yazının kaynağı bizzat atatürk'ün kendi el yazısıdır.)
Bu yazının öncesinde islamiyet'in yalnızca Arap kavmine gönderilmiş olduğu gibi bir düşünce anlatılmaktadır. Yukarıdaki paragraflarda; "arapça Kur'an" vurgulanmaktadır. kendilerine yusuf suresi, 2.ayet ile cevap vermek isterim;
"Biz Kuran-ı kerimi herhangi bir lisan ile değil, en geniş, en açık, en âhenktar olan Arap lügâtı üzere indirdik. Eğer akıllıca düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, hükümlerinin, tesirli sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini, müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz."
yine yukarıdaki paragrafta, çok ağır sözler sarf edilmiştir. ""... Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa, hayatlarını Allah kelimesinin, her yerde yükseltilmesine hasr etmeğe mecburdular..."
Biz kendimizi hak yoluna koyarak unuttuk ve evet paşam Allah kelimesini 7 denizde 3 kıtada yükselttik,aynen sizin dediğiniz gibi buna mecbur hissettik kendimizi, "Elhamdülillah."
"Allah'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe, Allah'a ne dediğini bilemeyecekti..." Allah-ü Teala, bu kitabı Arap kavmine değil, tüm insanlığa gönderdi. Öyle olmasa, neden Hz.Muhammed (sas) islamiyeti diğer insanlara da yayma çabasındaydı ? Arapça öğrenmedikçe, Allah'ın ne dediğini anlamamız için mealler, tefsirler çıkarılmış, arapça bilmeyen açsın okusun diye...
yazımda kesinlikle mustafa kemal paşa'yı, türk milletinin önderini kötülemek gibi bir amaç yoktur. Yalnızca bizzat kendi el yazısı ile yazılmış olan bu satırların ne kadar ağır olduğunu söylemek ve şahsıma göre yanlış olanları anlatmak adına yazılmıştır.
biraz kafa yürütseniz belki bulacaksınız ama nerede...
Kuranda yer alan ifade, insanlara verilen bir edep dersidir. insanların hayvanlar gibi, bağırarak konuşmamaları, avaz avaza gürültülü bir ortam oluşturmamaları için yapılan bir karşılaştırma söz konusudur. Yani, eşeğin sesinin çirkinliğinden ziyade, onun yüksek periyoduna, insanların kulaklarını tırmalayan yönüne işaret edilmiştir.
yukarıdaki paragraf, bu ayetin tefsiridir. kafasını çalıştıramayanlara, yardımcı olması açısından yazılmıştır.