these
286 (zehir gibi)
on birinci nesil yazar 4 takipçi 132.49 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    maç için kavga eden tipler

    1.
  1. Anlayamadığım tiplerdir. Futbol müsabakası alttarafı bir oyun.
    0 ...
  2. virüsün ne zaman tamamen biteceği sorunsalı

    1.
  3. Bu konuda çeşitli söylentiler olsa da en az 1 yıl daha sürer gibi.
    0 ...
  4. en az 35 tl yüklemek

    1.
  5. Önce 20 tldi sonra 25 ardından 30 ve şimdide 35 lira yakında 50 liradan az tlde yükleyemeceğiz telefonlarımıza.
    2 ...
  6. yazın yaşanılacak yerler

    1.
  7. Sivas, Erzurum, Ağrı, Kars, Yozgat vs vs diye gider.
    0 ...
  8. sıcak havanın tüm türkiyeyi etkilemesi

    1.
  9. Temmuzdayız ve normal karşılanması gerekir.
    0 ...
  10. güzelliğin gelip geçici olması

    1.
  11. Çok doğru bir sözdür.Zamanında çok güzel insanlar belli zaman sonra beğenmediğiniz biri olabilir.
    0 ...
  12. yazın piyasaya çıkan böcekler

    1.
  13. Her yerde vardır.Bahçede evde yaz oldu mu yuvalarından çıkmaktadırlar.
    0 ...
  14. klima alternatifi ürünler

    1.
  15. Böyle bir ürün yoktur.Diğer ürünler klimanın yanına yaklaşamamaz.
    0 ...
  16. sosyal medya yasasının ayrıntıları

    1.
  17. Çeşitli söylentiler vardır ama bugün okuduğum bir yazarın yazdığına göre sosyal medya platformları Türkiye'de şube barındırmaları zorunlu olacakmış ve vergi vereceklermiş.
    1 ...
  18. yakın arkadaşının ölümünden sorumluluk duymak

    1.
  19. hayatın hiçbir evresinde bir kez daha kendinizi bulamamanıza yol açar. siz hiç dostunuz sizin yüzünüzden ölmüş hissi ile bir sabaha uyandınız mı..

    Tam bir yıl oldu bugün. benim dağ gibi dostumun , o alev alev gözlerinin sönmesinin ilk senesi. Bana hep "ulan sen de olmasan sevilmez insanlar" derdi.
    Herkesten bir kat fazla merhameti, bir damla daha fazla sadakat erdemi vardı benim nazarımda. hem en güvenilir mutlak kapıydı. Hele bir de üstüne gidince adam olmayacaksın lan sen derdi ki bana..

    Yakınlığın resmi oydu işte benim için. Üzüntülerim,kırılan heveslerim,sevinçlerim.. hepsinin ilk paylaşım kapısı.. 17 yıl.. birlikte geçen tam 17 koca sene. Yeşil polarını çok severdi. Lan oğlum yoklukta mısın derdim, güvende hissediyorum oğlum bunun içinde kendimi der gülerdi hep. Naif mizahlıydı, küfürü bile sertliğini gizlerdi güldürüsüyle.

    okulu bitmesi gerekirken yarım dönem uzamıştı. onun sebebi bile bendim belki, belki bunlar hiç yaşanmayacaktı benim ardım sıra gelmeseydi o sınav günü..

    her şey işte o son dönem kampüsten dönerken olmuştu.ben de işten dönüyordum o gün. yarım gündü o gün, erken çıkmıştım. Kafa rahat, tüm itlik üstümüzde.
    hem de onca işin gücün arasında ne zamandır görüşemediğim dostumla yıllar evvel birlikte gelip içine birbir sevinç,binbir hüzün serptiğimiz istanbul'a karşılıklı sövecektik. Sonra ver elini beleştepe. Nazarımızın Süleyman seba stadyumu'nun inşaatını seyredecektik tütünümüze iki bira ekleyip.

    Bizimki benden evvel benim eve geçip elinin olmayan hamuruyla yemek hazırlayacak; önce bir güzel yemeğimizi yiyip ardından salacaktık kendimizi şimdilerde acıdan ve karanlıktan başka anlam ifade etmeyen bu şehre.

    işte o gün eve döndüm, kapıyı açtım. ama ne yemek kokusu vardı evde, ne de bizim gereksizin sesi. ikisi de yoktu. trafiğe takılmıştır diye düşündüm. ama içim bir garip olmuştu. hem ne trafiğiydi bu saatte ?
    Bekledim. Tam iki sigaralık.

    aradım. açan olmadı telefonu. Şaşırdım. Birkaç kere daha denedim. Tanımadığıma emin olduğum bir erkek sesi yanıtladı. Ulan dedim kaptırdı mı telefonu bu. Kimsin birader dedim, tekin'i ver. Sakin ol dedi polisim ben. Şok oldum. Tekin nerede! nerdesiniz ! noluyor !
    Kardeşim dedi tıkandı. Arkadaşın dedi.. ve o an gözlerim karardı.

    güneş battı. Evin penceresinden giren vapur düdükleri sustu. kepenkler indi. ışıklar söndü..

    otobüsüne bir büyük vasıta çarpmış. o sırada yeni bindiği otobüsün en önündeymiş..

    kapıyı bile kapatmadan koşmaya başladım hastaneye doğru. ayakkabım bile yoktu ayağımda. gölgemden hızlıydım.
    hastane 15-20 dakikalık mesafedeydi evime. yakınımda kopmuştu kardeşimin kıyameti.

    ben daha o dakika vardım hastaneye. gözlerimin dolacak vakti bile yoktu. sonra onu gördüm. sedyede, başı örtülmüş halde. Gülay teyze geldi aklıma sadece. Ah teyzem ben nasıl tekin'i telaffuz edecektim senin gözlerine bakıp. iki kişi gönderdiniz bizi buralara, nasıl tek döndüm diyecektim.
    ah benim çocukluğum, gençliğim, acılarımın yarısını bir bardak sek rakıyla takas eden adam, sevinçlerimin ortağı.. ah kardeşim benim..

    Dostum ! dedim. Alnından öptüm. ama uyanmadı kardeşim.

    Bir yıl oldu.

    söylesenize, siz hiç hayata dair tüm insani bağlarınızı kaybettiniz mi ?

    Neden hala gelmedi yoksa saati mi şaşırdı bu hıyar ?

    Çok sürmez tekin çok sürmez.. buralar dar bana. Çok sürmez ben de gelirim yanına.

    https://m.youtube.com/watch?v=H_O7wj2nzyI
    29 ...
  20. sevgilinin seni yakın arkadaşınla aldatması

    1.
  21. hayatının bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını gösterir.

    sevgili sözlük dostlarım, bugün hayatımın en kötü en yaralayıcı saatlerini yaşadım. siz hiç kendi varoluşunuzdan tiksindiniz mi ? ben tiksindim.

    ben 25 yaşında varını yoğunu sevdiği ile birlikte bir gelecek hazırlamak adına ortaya koymuş biriyim. öyle ki, saygın bir üniversiteden öğrenciliğimi tamamladıktan sonra yurtdışı eğitim fırsatı yakaladım. fakat o uzun süreli ayrılığı yaşamamak adına elimin tersiyle itmekte bir saniye olsun tereddüt etmedim. ne için.. koca bir hiç..

    kendisi ile 3 yıl önce yakın bir arkadaşımın aracılığı ile tanıştık. birkaç kere bir araya geldikten sonra hayatımda bir daha hissedebileceğimi hayal dahi edemediğim hislere nail kıldı beni. zaten fazla da sürmeden ne var ne yoksa ortaya koydum ve başladık..

    bugün yaptığım iş sabit bir iş olmadığından, gittiğim firmada işim erken bitti. kendisi de mezun olup iş bulamadığından kötü günler geçiriyor diye gördüğüm ilk hediyelik eşya dükkanından ufak bir kaplumbağa biblosu alarak sevindirmek ve sürpriz yapmak istedim. su kaplumbağası var tam üç tane. o kadar seviyor ki kaplumbağaları. bilirim okyanuslarca sevinir. ah ulan be işte sevinsin istedim. istemez olaydım..

    oturduğu yere vardım. allah şahit ya hani, o asansör 4. katta duruyor ve gelmesini bekleyeceğim diye 5. kattaki evine koşar adım merdivenlerden çıktım. sanki kasten içime verilmiş gibi bir his. anlatamam. öyle çocuksu, öyle heyecanlıydım bir gram olsun gül yüzünde ufak bir tebessüm oluşturacağım da şu lanet olası işsizlik stresiyle yiyip bitirdiği kalbini bir an olsun mutlulukla attırabilmek için.

    ulaştım kapıya. ulaşmaz olaydım..
    tam çalacağım kapıyı, dur dedim oğlum önce ara sor bakalım patlama evde değilse. aradım. cevap yok. ikinci kez aradım cevap yok. tam dönüp gidecekken içeriden yüzde yüz emin olduğum bir ses. terliğin parkede yürürken çıkardığı o ses. haa, dedim tamam. evde benim sevgilim, telefonu duymamış. çaldım kapıyı. o terlik sesi daha bir seri gelmeye başladı. o kadar kısık çıkıyor ki, bir kere odaklanmışım; duyuyorum. iki kere daha bastım zile. açıldı kapı. karşımda duruyor ama yüz ifadesine anlam veremiyorum. ulan şaşırması lazım, gülmesi lazım, bir mimik lazım ! ulan boynuma sarılması lazım ! yok yok yok !

    ben de bıraktım gülümsemeyi. içeri gireceğim ama kapıyı ardına kadar açmış değil. yarı yarıya duruyor kapı. ulan dedim bir an acaba ailesinden biri mi geldi çat kapı. kısık sesle konuştum.

    - hayatım içeri girmemi istemiyorsun herhalde ? biri mi geldi evden ?
    - hayır gelmedi de Gülşah'la Büşra içeride. (isimler gerçek değildir)
    - ee yani ?
    - hayatım yanlış anlama da hani uygunsuzuz. (gülüyor bu arada) kadınsal şeyler işte. bilmiyordum geleceğini, çok utanırlar şimdi. hani bir çay içsen de gelsen. vallahi çok sürmez ben yarım saate kadar yazarım sana.

    tamam diyorum. tam öpüp geri inecekken gözüme vitrin çarpıyor. ulan ah benim salak kafam. o an dank etmez ya hani. etmiyor işte.

    çağırıyorum asansörü iniyorum. kapıdan çıkıp 10 dakika yürüyorum. karikatür gibi yanıyor başımın üstünde ampul. o Allah'ın belası vitrinde görüp de garipsediğim şey.. o an siktiğim kafama dank etmeyen şey..

    işte o şey benim ceketim. hem de geçen hafta arkadaşım o olmaz olası arkadaşım burak akşam demlenmeye bana geldiğinde dönerken üşümesin diye verdiğim koyu bej renk ceketim.

    o ceket nasıl o eve gider ? o evdeki iki kızın benim ceketimin benzerinden giymesi ne kadar mümkün ? çıldıracağım. aklımı kaçırmak üzereyim sözlük. eminim, o ceket benim ceketim.

    gitmedim o eve. telefonumu kapattım. ne kız arkadaşımı aradım ne Burak'ı. sahil boyunu baştan sona yürüdüm. Hala da öyleyim. Mecalim kalmadı çöktüm kaldım olduğum yere.

    Allah'ını seven biri bana bir çıkış yolu söylesin. fırlattım aldığım hediyeyi denize gitti.

    siz hiç kendinizden tiksindiniz mi bir başkasından tiksinmek yerine ? ölmek istiyorum..
    40 ...
  22. sevgilinin tek gecelik ilişki yaşaması

    1.
  23. çıldırma seviyesine çıkmanıza sebep olan durum.

    sözlük dostlarım, bugün gerçekten büyük bir sorunla mücadele etmek durumunda kaldım.

    canımdan çok sevdiğim, yüzüne bakmaya kıyamadığım sevgilim; sözde dünyam, herşeyim dediğim, tanımadığı biriyle tek gecelik ilişki yaşamış. bugün durumu itiraf etti.
    benim kızın kendini özgür ruhlu olarak tanımlayan kendini bilmez, kahpe ruhlu bir arkadaşı geçtiğimiz bir akşam kötü bir halde bunun evine gidip aklını çelmiş. moralini düzeltmesi adına dışarı çıkalım demiş.
    bu da vefalı arkadaşlık örneği götereceğinden, benim de çalışıyor olduğumu bilip merakta kalacağımdan bana yatacağım, uykum geldi diyerek telefonunu kapatıp, arkadaşına uymuş.

    mekanlardan birinde, bulundukları ortamın da etkisiyle yanına elemanın biri gelmiş. yanındaki arkadaşıyla diyaloga girmişler önce. bu kız oldukça samimi davranmış. benimki ise kendisini alenen kovamamış fakat başta uzak kalmayı yeğlemiş. akabinde yanındakinin baskısıyla fazlaca alkol almışlar.

    yazarken çıldırdığım hissediyorum, konu da uzamadan sadede geleyim; ne oldu nasıl olduysa bir şeyler yaşamışlar.

    pişman işte ve bunları gelip bana kızara bozara, hıçkırarak anlattı.
    suratımın ortasında yumruk üstüne yumruk yemiş gibi oldum ama sükunetimi dirayetle koruyup fevri tepki vermemeye çalıştım.
    konuşması bitti, ağlaması tükendi ve yavaşça kalkarak kapıya gidip açtım ve gitmeni istiyorum dedim. son derece kararlı ve üstüne bir şey söylenilmesi güç şekilde yaptım bunu ki ağzını açmaya yeltense de yapamadı.

    düşünüyorum canım çok yansa da diri diri toprağa girsem de, kız bunu bana söylemeyebilirdi diyorum. paramparçayım..

    şehrin bir bir ışıkları söndü sanki, koca bir top mermisi göğsümü delip de geçti..
    şimdi şu koca şehre yağmur yağıyor sanıyor dışarıdaki insanlar, benim damarlarımda dolaşan sağanağı bilmiyorlar.

    emeklerim, çabalarım, en güzel düş ve hislerim..

    valizimi topladım gitmek için buralardan. zaten ne diye ailemden uzak bir hayatı seçmiştim ki. sessiz sedasız, kanımı içime akıtarak gitmek istedim bu akşam. lakin yapamadım..

    milyonlarca kez aradı, yazdı. yanıt vermedim elbette. hayatımı paylaşmak istediğim ve bunun için adımlar attığım soylu sevdam..

    nasıl affedebilirsin ? nasıl kendi benliğini çiğnersin onun yerine ?
    onu çiğneyip geçsen kendini affedebilir misin ?

    birileri bana bir şeyler uzatsın şu çukurdan çıkabilmem için.. yoksa delireceğim..
    38 ...
  24. evlenmene 1 yıl kala nişanlının ölmesi

    1.
  25. hayatın hiçbir evresinde bir kez daha kendinizi bulamamanıza yol açar. sizin hiç nişanlınız öldü mü..

    iki yıl oldu. benim biricik sevgilimin, o ışıl ışıl gözlerinin sönmesinin ikinci senesi. bana hep "benim dev sevgilim" derdi. küçücük bir vücudu vardı benim nazarımda. hem küçüktü hem sevimliydi. eşeğim diye bir sarılırdı ki bana..
    mutluluğun resmi oydu işte benim için. çok seviyordum. ama çok. çoktan da çok. her şeyden çok. kırmızı şapkasını çok severdi. ya hadi taksana derdi hep. beceremeyeceğimi bildiği için yapardı bunu. sonra dalga geçip yerlere yatarak gülerdi. o kadar sevimliydi ki..

    okulu bitmesi gerekirken yarım dönem uzamıştı. onun sebebi bile bendim belki, belki bunlar hiç yaşanmayacaktı benim ardım sıra gelmeseydi o sınav günü..

    her şey işte o son dönem kampüsten dönerken olmuştu.ben de işten dönüyordum o gün. yarım gündü o gün, erken çıkmıştım. çok mutluydum. hem ofiste eğlenmiştik hem de onca işin gücün arasında haftaiçi yârimi alıp istanbul'u alabildiğine görebileceğimiz bir yere götürecektim. içimde ister istemez bir sevinç vardı. dahası, yârim benden evvel yaşadığım eve gidip bize yemek hazırlayacak; önce bir güzel yemeğimizi yiyip ardından salacaktık kendimizi şimdilerde acıdan ve karanlıktan başka anlam ifade etmeyen bu şehre.

    işte o gün eve döndüm, kapıyı açtım. ama ne yemek kokusu vardı evde, ne de meleğimin sesi. yoktu. ikisi de. trafiğe takılmıştır diye düşündüm. ama içim bir garip olmuştu. hem ne trafiğiydi bu saatte ?

    aradım. annesi açtı telefonu. konuşamıyordu. ne oldu diye bağırdım ! neden sen açtın telefonu ! zeynep nerede ! nerdesiniz ! noluyor !
    kekeleyerek konuşuyordu. oğlum dedi tıkandı. Zeynep dedi.. ve o an gözlerim karardı.

    güneş battı. çiçekler soldu. kepenkler indi. ışıklar söndü..

    otobüsüne bir büyük vasıta çarpmış. o sırada yeni bindiği otobüsün en önündeymiş..

    kapıyı bile kapatmadan koşmaya başladım hastaneye doğru. ayakkabım bile yoktu ayağımda. gölgemden hızlıydım.
    hastane 15-20 dakikalık mesafedeydi evime. yakınımda kopmuştu kıyametim.

    ben daha o dakika vardım hastaneye. gözlerimin dolacak vakti bile yoktu. sonra onu gördüm. sedyede, başı örtülmüş halde. ufaktı demiştim hatırlıyosanız.. çok büyük bir çarşafa gerek kalmamıştı örtmek için. sedyenin bile tamamını kullanamamıştı. ah benim sarı saçlı güneşim, zeynep'im..

    meleğim ! dedim. öptüm. ama uyanmadı meleğim.

    iki yıl oldu.

    söylesenize, siz hiç hayat gayenizi kaybettiniz mi ?

    https://www.youtube.com/watch?v=zKA-SZ3vaAI
    47 ...
  26. sevgilinin mailinde görülen mesajla yıkılmak

    1.
  27. tarifsiz acı, yaşamanın anlamsız olduğu inancı duygularına sebep..

    ben 24 yaşında istanbul'da hatrı sayılır bir üniversiteden yeni mezun olmuş, varını yoğunu istanbul'da yareninin yanında kalabilmek amacı ile ortaya koymuş bir adamım.

    kız arkadaşımla geçen 4.5 yılın ardından son zamanlarda bunun bana soğuk ve umursamaz davranışlarıyla karşılaşıyordum. o özel bir firmada işe başlamıştı ama ben henüz tutunamamıştım, kpss'ye hazırlanıyordum ailemi zorla ikna ederek bu şehirde. kıt kanaat geçinip, sabahlara kadar insanların pisliklerini,boşlarını temizleyerek hem de.

    ben bunca çaba içerisindeyken, kız arkadaşım devamlı sen ne zaman bir baltaya sap olacaksın, beni bu halle mi gelip ailemden eş olarak isteyeceksin diye iğnelemeler yapıyordu. oysa ki tüm çabam, ailemden uzakta kalmayı, maddi tüm imkanlarımdan vazgeçiş tercihim onun içindi.

    derken dün akşam ekstra bir site üyeliği için mail adresi gerekti ve kız arkadaşımınkini kullanayım dedim benim adresimden üyelik almış olduğum için önceden. hiç adetim değildir kesinlikle ona ait adresleri irdelemek. aktivasyonu yapmak adına girdim. girmez olaydım..

    bu çalıştığı firmada biriyle cinsellik dolu sohbetlere kadar girmiş. üstelik kim biliyor musunuz o şerefsiz ?
    bizim bir nevi tanışmamıza vesile olan, benim bu memleketteki en güvendiğim insan. kız arkadaşımı işe bile onun vesilesi ile soktuk.

    şöyle bir cümle okudum ve dünyam başıma yıkıldı:

    ''senin sözde erkeğin de şu sınavda bir halt yapamasa da artık daha fazla gece geçirebilsek.''

    ben şimdi ne yapayım ? kendimi mi öldüreyim, onları mı öldüreyim, ne yapayım ?
    78 ...
  28. © 2025 uludağ sözlük