sabah sabah hayatımı siken, zaten son derece azalmış olan nefes alıp verme isteğimi iyice bitiren, şu dünyada dünyaya geldiğim için beni utandıran, anasını siktiğimin dünyasından artık bıktıran haberdir.
peki şimdi bu orospu evladına ne olacak? 200 tl ceza alıp yine sokaklara mı dönecek?
sokakta yürürken kedi tekmeleyen ya da köpeğe sopayla vuran piçoz veletler görüldüğünde zevkle yapılan eylem. kulağını çatırdatana kadar çekmek, yere yatırıp tekmelemek ya da üstüne basmak, bayıltana kadar tokatlamak gibi yöntemler oldukça zevklidir ve denenmesi tavsiye edilir.
kankanın, yüzlerce milyon dolar bütçeyle hazırlanmış, yıllarca emek dökülmüş, en yetenekli oyuncuların yer aldığı muhteşem filmlere, ''olmamış, bence başarısız, daha iyi olabilirdi'' gibi salak salak eleştiriler yöneltmesidir. insanı katil eder. evet.
yelkenli tekne satın almaktır. hobi amaçlı da olabilir, bir hayat tarzı da. hobi olarak yapılanlar daha ziyade zengin tayfadır, ama hayat tarzı haline getirenler de vardır.
monoton bir hayat istemiyorsanız, o liman senin bu liman benim dünyayı dolaşmak gibi amaçlarınız varsa 12-13 metrelik fiberglas bir tekne işinizi görecektir. 2. el almak daha mantıklıdır, zengin değilseniz 0 ı pahalı kaçar.
hayatın dönüm noktalarından biridir. çeşitli şekillerde olabilir, pek çok şey sebebiyet verebilir.
bunlardan biri artık yavaş yavaş o gençlik ateşini yitirmekte olduğunuzun farkında olmanızdır. bunun yanında geriye dönüp baktığınızda, hayalini kurduğunuz gençliği pek de yaşayamamış olduğunuzu görmeniz acınızı katmerler. bu acı düşünceden kurtulabilmek için ''daha hayatın ortasında bile değilim, ileride çok zaman var'' diye düşünmek istersiniz, ama o da nesi? bu sefer de hayalini kurduğunuz gelecekten uzak olduğunuzu farkedersiniz. bir şeyler yanlış gitmiştir, istediğiniz gibi olmamıştır, sonuçta hayalini kurduğunuz geleceğe de muhtemelen ulaşamayacağınızın bilincine o an varırsınız.
ya da basit bir hastalık da olabilir bu. tedavisi olmayan, öldürmeyen ama süründüren bir hastalığınız var ise o zaman da umutsuzluk kaplar içinizi. ''neden şu sokaktaki binlerce normal insan gibi değilim'' diye düşünürsünüz çaresizce, sonra alışırsınız, sonra yine isyan edersiniz, nihayetinde kabullenir ve devam etmeye çalışırsınız, aklınızda daima bir gün eskisi gibi sağlıklı olabilmenin hayali ile.
aslında çoğumuzun, hatta hemen hemen hiçbirimizin hayatı muhtemelen hayal ettiğimiz gibi olmamıştır. ya da olmayacaktır. işte bunu anladığımız andır umudun umutsuzluğa büründüğü an, ve yine bu andır, artık ondan sonra bazı şeylerin eskisi gibi olmayacağı an.
mars'a robot gönderilen, ay a gidilip gelinen, neredeyse tedavisi bulunmayan hastalığın kalmamış olduğu bir yılda, basit bir kulak çınlamasının tedavisinin hala bulunamamış olmasıdır. onlarca milyon insanı hayatından bezdiren bu illetin tedavisi yoktur. ulan yıl olmuş 2012, nakli yapılmayan organ kalmamış, şu kulak çınlamasının tedavisini de bir buluverin sayın doktorlar. doktor doktor dolaştım, hepsinin dediği aynı; ''gece yatarken radyo ya da televizyon aç, spor yap, sesi kafaya takmamaya çalış.'' 4 aydır her saniye o çığlık sesini duymaktan bıktım artık.
not: hayatın bir anlamı kalmadı, ne yapsam bilemiyorum. başına gelen, aynı dertten muzdarip olan var mıdır? tavsiye verebilecek?
tüme varıma nazaran tümden gelim yöntemi uygulayan efektif bir programdır. gramer kelime falan demeden direk diyalog dinletip mantığını açıklayarak diyaloğu anlamanızı sağlar. zaman içinde konuşmalara aşina olur, gramer olayını da böylece kolaylaştırmış olursunuz. bir dil öğrenirken pimsleur+rosetta stone+bol bol kelime öğrenebileceğiniz dökümanlar kombinasyonunu kullanırsanız, hem eğlenerek hem de kısa zamanda aşama kaydedebilirsiniz. elbette nereye kadar götüreceğiniz sizin şahsi çabanıza bağlıdır, hiçbir döküman ya da program tek başına dil öğrenmek için yeterli değildir.
şahsen efendim, milyonlarca programın içinde en faydalı diyebileceklerim pimsleur ve rosetta stone dur.
bir siyasi parti lideri olarak olabilecek en kötü şeydir.
neden sayın bay kemal, neden hep sen? ''kağıttepeye de gittik'' diye hiç olmayan yerlerden bahsedersin, yürüyen merdivene tersten binersin, oy vermeyi unutursun, kurban bayramında hayvanlar 100 kişinin içinden gelir sana doğru koşar, cumhurbaşkanı selamlama yaparken sen de yanlışlıkla ayağa kalkarsın sonra uyarılıp geri oturtulursun. en kötüsü de karşında tayyip erdoğan gibi bir siyaset makinesi varken genel başkan olursun.
başarısızlığı için kemal bey i suçlamayınız, zira insan şanssızsa yapacak bir şey yoktur.
bariz şekilde görülen samimiyetsizliktir. türk kızları yüzsüz bir şekilde sürekli erkeklerin romantizm yoksunu kaba insanlar olduklarından yakınır, ama kendilerine dönüp de bir kez bile bakmazlar(çünkü perfect insanlardır). halbuki asıl sebep kendileridir, kendilerindeki materyalizm ve ruhsuzluktur. sevmezler, sevmeyi bilmezler, kafalarında daima planları vardır, maddiyatla ve gelecekle ilgili planlar, başka hiçbir şeye yer yoktur. büyük çoğunluğu sevdiği için değil evde kalmamak(ya da mümkünse zengin birine kapak atmak) için evlenir. sonra çıkıp ''kabasınız, romantizmden anlamıyorsunuz'' diye çemkirirler.
hayır türk kızları, erkekler romantizm yoksunu falan değil, romantizmin kralı var onlarda. sorun sizlersiniz, sizin bu samimiyetsizliğiniz. işin ironik yanı bir de bu halinizle kalkıp rus kızlarına ayar vermeye kalkıyorsunuz. ulan gelmeden bir hafta önce tanışıp bir hafta takıldığım kız bile vedalaşırken gözleri yaşardı amk, siz olsanız aklınızda yalnızca ''ne yapsam da şundan bi hafta faydalansam, parasını nasıl yesem'' gibi şeytani düşüncelerden başka hiçbir şey olmazdı,ahanda bu kadar tanıyorum sizi.
özetle, romantizm istiyorsanız, sevgi istiyorsanız önce sevmeyi öğreneceksiniz. sadece ihtiyaç karşılamak ve üremek için seviyormuş tribi yapmayacaksınız. dişi olarak yaratılmış olmanız, sizi bazı şeylerden muaf tutmaz.
bugün daha bir sıkça karşılaştığımız sorunsaldır. hayır yani bir insan böyle saçma bir şeyden nasıl zevk alır ki? saçma sapan başlıklar aç, altına gelsin ateist ergenlerle fethullahçılar sıçsın sen de eğlen. dinle imanla alakan olmadığını zaten biliyoruz da hasta mısın be kardeşim? milleti birbirine sövdürmek nasıl bir zevk alma çeşididir? öyle bir amacın yoksa da sanane ateistin zeka seviyesinden bilmem nesinden?
herşeyi geçtim millet de mal gibi ısrarla gelip yorum yapıyor ya ona şaşıyorum. mal mısınız amk?
rüyamda gördüğüm ve beni mahveden acı durum. nadiren net rüya görürüm 2-3 ayda bir falan genelde, ama bu geceki rüya sanırım en netiydi.
otobüs kaza yapıyor, herkes ölüyor, ben kızı kurtarıp camdan çıkarıyorum, o esnada böyle şafak yavaş yavaş söküyor, elini tutuyorum ama bildiğin gerçek ten, rüya falan değil sanki. sonra utangaç şekilde başını kaldırıp yüzüme bakıyor, ve o cümle,
yüzyıllardır yapılan ve sonuçlanamayan tartışmalardır. artık yapmanın anlamsız olduğunu göstermesi açısından önemlidir.
şimdi sevgili arkadaşlar,bu tartışmalar ne inançlı birini inançsız yapar, ne de tersini. sadece insanlar birbirlerine küfür ve hakaret ederek vakit öldürmüş olurlar, o kadar. bu konunun üzerine düşen kişi zaten kendi kararını vermiş, kendi araştırmasını yapmıştır.(yapmadıysa yapsın diyoruz elbette) oldum olası anlamam neden bir müslüman gidip de inanmayan birine kendi inançlarını dayatmaya çalışır, ya da bir ateist durup dururken inançlı birine ''yeeaa olum yıl olmuş 2012...vsvs''gibi bir tavırla yaklaşır.
ulan hala anlamadınız mı şunu, ''tanrı'nın varlığı ya da yokluğu objektif olarak kanıtlanamaz.'' yüzlerce yıldır bu tartışmaların bitmeyişinin sebebi budur işte. bir teist ya da deist, tanrı'nın varlığına inanırken kanıt olarak nitelendirdikleri kendine hastır. bir başkası bunu kanıt olarak kabul etmeyebilir. bu yüzden bunun adı ''inanç''tır, inanma kavramı bilmek değildir, adı üstünde inanmaktır. bilgimiz ve algımız dışında her zaman birşeyler olduğuna inanır ve bu inançtır, somut olarak kanıtlanamaz.
aynı şekilde bir ateistin de tanrı'nın yokluğunu kanıtlaması imkansızdır. bunu yapması için tüm evreni her santimetrekaresine kadar dolaşması, kontrol etmesi ve tanrı'nın yokluğunu görmesi gerekir(tanrı kavramı elbette bu şekilde değildir, ama ateistlerin somut olmayanı yok sayma mantalitesine göre konuşuyorum). burada da 2 farklı sorun karşımıza çıkar, o da evrenin sonlu ya da sonsuz olduğudur. eğer sonsuz ise zaten evrenin sonuna ulaşılamayacağından bu söylenen yapılamaz, eğer sonlu ise bu sefer de evrenin sınırlarının dışında başka bir şeyler olup olmadığı asla bilinemez. yani her durumda ulaşamadığın bir yer vardır, ''evreni bitirdim hocam, her şeyi çözdüm, tanrı'yı da izini de bulamadım'' gibi bir şeyi söyleme imkanın yok. richard dawkins'in bir sözü vardır tanrı yanılgısı belgeselinde, ''tanrı'nın yokluğu kanıtlanamaz, ama bu tanrı'nın olduğu anlamına da gelmez'' diye.
ha bizim tanrı inancımıza göre zaten tanrı bu boyuttaki duyu algıları ile algılanamaz, yani gözünle göremezsin, kulağınla duyamazsın. sadece kalbinle hissedersin.
yani diyeceğim o ki pek sevgili arkadaşlarım, bir inançlının inançsıza inancını ispat etmeye çalışması ne kadar boşa zaman kaybı ise, inançsızın inançlıya kendi görüşünü kanıtlamaya çalışması da o kadar boşa zaman kaybıdır. seviyeli olarak konuşalım falan isteriz hepimiz ama bu konu ne zaman açılsa her zaman da boka sarar biliriz. bu yüzden nacizhane tavsiyem şudur ki, kimse en azından bir diğerinin görüşünü saçma,salak vsvs gibi hakaret içeren sözcüklerle nitelemesin. şurada kalmış 40-50 sene ömrümüz, onun da bir kısmını burada harcıyoruz, sinirlerimizi bozacağımıza, sol frame'de ''ateistlerin zeka seviyesi, şakirtlerin mal olması vsvsvs'' gibi başlıklar göreceğimize bu vakti eğlenip gülmek için harcayalım. yanlış mıyım? benim şahsen müslüman olmayan, ateist olan yığınla arkadaşım var, aramızdan da su sızmaz. kişilerin inançları ve düşünceleri ne olursa olsun birbirlerinden nefret etmelerini, hatta sevmemelerini gerektirmez. işte gerçek çağdaşlık bu demektir.
not: siktiğimin 9.nesili gelmiş bik bik ötüyor diyebilirsiniz kabulümdür, ama en azından bir kez şu yazdıklarımı düşünmenizi rica ediyorum.
eski mesleğinden memnun olmayan, gerçekten istediği dalda eğitim almak isteyen kişinin yapacağı şeydir. lakin ''artık çok mu geç?'' diye de düşünür sürekli...