gemilerde gezdiriyorum hayatımı, hissedebilmek için ve bir baloda şu an gözlerim, arıyorum seni.
kulaklarında ve kalbinde sessiz olmayı dudaklarından okumuştum, sessizliğimin ışığı kulaklarında erirken aynı melodiyle ezgilerde buz tutmuşum.
bir pianonun en hisli sesinde ve ya sıcak bir resmin en ücra köşesinde, sıcak gülüşlerin soğuk gölgelerinde düşleyemediğim hayaller kadar özlüyorum seni.
kaybedilmiş savaşım en başından ve oyunlar oynanmış bana ben farkına varmadan. Yüzüm buruşur, 'keşke' demese de bakışların; çalınmış tüm massallarım, yalanmış bakışların.
kıyıdan kaçan her dalgada bekliyordum seni. adı hiç duyulmamış notalarda istiyordum seni.
hafızamın en orta yerinde hüzünle birlikte seni, düşünürken sessiz, sensiz parlak güneşi. sessizleşir artık istanbul'un maviliği, kitaplarda okumuştum oysa ben hep sevgiyi.
gri gökyüzünü maviye boyarken yırtarsın çığlıkları ve her gün yeni hayaller peşinde koşar ayakların. imrenirsin ilk başta yalnız kalmaya ve sonra anlarsın ki toprak artık duyguların.
içimde hala saklı kaldı sıcak nefesin, kulaklarımda çınlayan bu ezgi senin sesin. Mutluluğumu sermiştim kokunla zamanında, yok oldum şimdi her şey sular altında.
peki, siz parmak uçlarında yıldızları öptünüz mü ? yoksa kaybedeceğini bildiğin bir düş her gün görülür mü?
sonsuzla karışık yine duygularım. bütün benliğimi avucunun içinde eritebilecek kadar sendeyim kelimelerle. ışıkları tutup gökyüzünden, karanlık sayfalara seni yazıyorum, seni seviyorum.
geceler için daha mürekkebi kurumamış şiirlerim vardı, mutluluk 'yok' demezdi ruhuma, hayalleri gerçek olsaydı.
dolunaydan süzülen güzellik kadar saflar rüyalarım, mutlulukta kendimi düşleyebiliyorum. sensizliğe alışmış sessizliğe son verirken kıyılardan kaçmaya çalışan dalgalarda bile seni bekliyorum, seni seviyorum.
kibarca öpülen yalanlar gecelere şiir yazılarak unutulsaydı, kaşanede saklı kalsaydı umutlarım yağmurlar gökyüzünde iz bırakmazdı.
bütün dileklerimde ikimizi konuk ediyorum parmak uçlarıma. hüzün omuzlarımdan dökülmeye başlıyor sensiz geçen uykularımda.
olmayan bir ihtimal üzerine düşler büyütülür mü? yoksa siz hiçbir yalanı dudaklarından öptünüz mü ?
eskilerini yitirmiş bir adamın hıçkırıkları giriyor rüyalarıma. artık üşümeye alışmış bir bekçinin sıcaklığı kadar heyecan veriyor hayatım oyunlarda. kadrajına davetsiz giren misafirin gülümsemesine gülen bir fotoğrafçı gibi yakalamaya çalışıyorum seni anılarımdan.
iki yıldır yazdığım öykünün sonundayım bugün. tekrarlamayı bırakıyorum artık seni içimde.
gemilerde geziyorum hayatımı hissedebilmek için.
şiirler yazıp şarkılar mırıldanıyorum.
bir piyanonun en hisli sesinde ve ya bir resmin en sıcak yerinde gölgeler oluşturuyorum.
ruhumu aktarıyorum soğuk bedenimden kalabalık caddelere.
bedenim yalnızlığa alışamazken düşleyemediğim hayaller kadar özlüyorum seni.
adı hiç duyulmamış notalarla yatmaya hazırlanıyorum her gece.
kıyılardan kaçan her dalgada bekliyorum seni ; geri geleceksin.
her an adını sayıklarken ve bazen kim olduğumu bile bilmezken bekliyorum seni ; geri geleceksin.
masmavi gecelerde betimlediğim bir oyun var kollarımda;
kendi semtinde yenik düşmüş bir kahraman ve gözlerim doluyor gördüğüm her rüyada.
başka rüyalarda tanıdım her şeyi , yani gezip gördüğün sokaklar benim her şeyim, yani her yanım senin.
bu türlü gitmene alışamam demiştim ; alışamadım. kendimi öldürdüm yastayım.
eskilerini yitirmiş bir adamın hıçkırıkları giriyor rüyalarıma. artık üşümeye alışmış bir bekçinin içinin sıcaklığı kadar heyecan veriyor hayatım oyunlarda. kadrajına davetsiz giren misafirin gülümsemesine gülen bir fotoğrafçı gibi yakalamaya çalışıyorum seni anılarımdan.
iki yıldır yazdığım öykünün sonundayım bugün. tekrarlamayı bırakıyorum artık seni içimde.
kalemimdeki kansızlık yüzümü dondurmaya başlıyor. kağıdın parlaklığı gözümü kamaştırırken hayatımın devam edebilmesi için karanlığa ihtiyaç duyuyorum.
sana gel diyemediğim için özür dilerim küçük kız.
ya da sen giderken arkandan sadece üzülmekle yitindiğim için.
bilmiyorsun ama uzun zamandır hastayım, kendimi öldürdüm yastayım.
Yargıla beni! gücün yeterse gel ayıkla saf günahlarım-ı
yakamda dertse dert -ben yani kendim-
Şimdi ben dünyaya karşı 'durmak'la meşhurum
ve şimdi elveda'dan önce
bir takım sözlerim var kendi gönlümce;
beyin kıvrımlarımı tartaklayan örümcek
ve küserek bırakıp gitmek herşeyi
'bir yanım 'gitme kal!' bir yanım 'git de gelme!'
bir tarafta ah o kült! bir tarafım o yazgı ve o zafer
ordusunun başına geçmeyecek artık o eski muzaffer
ardımda kalan sanal soyut teknoloji ve bir kaç parça dijital mataryel
ense köküme bağdaş kurmuş oturmuş..
ve layıksa biter her şey bir yazbaharkış günü
gayrı mülteciyim
yeni topraklarımdayım bitti her şey
ama ben yine buralardayım ..
tekrar birleşmemiz radikal olacak ben kan vericem
sizi seviyor olmam bu savaşı kesintiye ugratmaz..
siyah olduğu zaman beyazı kıskandıran, beyaz olduğu zaman karanlıklara ışık açtıran,
şiirlerimi yazarken kalemin durmamasını sağlayan,konuşurken boğazımda bir şeylerin düğümlenmesine neden olan,
her sabah gözlerimdeki umut, her gece duvara dönüp ismini sayıkladığım hayal kırıklığı...
çölde kaybolurken karanlıkta bulduğum su ve ya buzullarda donarken içimi ısıtan ışık...
içinden çıkamadığım derin bir kuyu ve bana yardım edip etmeyeceğini bilemediğim ateşten merdiven basamakları...
ben seni hep mutlulukla betimlemiştim ama sen kendin yarattın üzüntümü.
ben senle ikimizi sürekli çalan bir şarkıya benzettim, sense kulaklarını tıkayıp yine kendi başına dans etmeyi sürdürdün.
ben bütün dileklerimde ikimizi konuk ettim dudaklarımda, sen dudaklarını büzüp yarının bi' önemi olmadığını söyledin.
üzüldüğünde sarıldın , çünkü yanında hep duran bendim; ama sen senin gidişinden sonra günden güne tükendiğimi görmemiştin.
ben seni bulurum yine bir gün, çünkü göremesen de benden daha da yalnızsın.
ben sana ' bu türlü gitmene alışamam ' demiştim; alışamadım.
-içindeki sevgiyi herkese gösteren kızlardan hoşlanmıyorum.
-benim sevip de bana sevgi göstermeyen kızlardan hoşlanmıyorum.
-muhabbeti yüz ifadesiyle bitiren insanlara gıcık olurum ama zaman zaman aynı şeyi bende yaparım.
-otobüste bir yaşlı bindiğinde hep benden başka birisinin yer vermesini ummuşumdur.
-köpekleri hep sevmek istemişimdir ama korkmuyorum da değil.
-hep köpek gibi sevdim sevdiğim kızı.
-en sonunda hep köpek yerine kondum.
-her ne kadar hiç ağlamaz gibi gözüksem de bazen köpekler gibi ağladım da.
-eski filmleri yeni yeni izlemeye başlıyorum. o filmin muhabbeti dönüdüğünde izlemeyen birine nasıl izlemezsin muamelesi yapıyorum.
-annem her gün kuru fasülye pilav yapsın yerim.
-çok fazla kitap okurum. bunun bir şekilde ortaya çıkmasını , okuduğum kitapların muhabbetinin geçmesine bayılırım.
-herkesin şiir yazmasını istemem.
-herkesin şiir yazabilmesini istemem.
-zeki kızlardan hoşlanıyorum.
-utanmasını bilen kızlardan hoşlanıyorum.
-her türlü müziği dinliyorum.
-eskiden yabancı müzik dinleyenlere pek anlam veremezdim, bazen hala da anlam veremiyorum.
-bazı şeylerin olmayacağını bile bile bekleyip umut besleyebilmekte üstüme yoktur.
-herkes gibi bir zamanlar ben de kurtlar vadisi izledim.
-yaprak dökümü'ne hiç bakmadım dersem yalan olur.
1. selçuklu her savaşta 150 bin üstü zaiyat veriyo. gazneliler de 200 binden fazla zaiyat oluyo. ben 250 bin üstü ölü olur dedim.
bi de selçuklu'da sokullu mehmet cezalı.
2. bi de gazneliler de uzun hasanla minyon murat kondisyoner eşliğinde salonda çalışmış amk savaşa yetişmeleri zor
5. şampiyonluğu garantilediler a.q riske etmeyebilirler
11. @1 bu genis bultende bu maca oynama bence. 1. dunya savası almanlara bas banko oranıda iyi. 2 dunya savasında da hitler genis kuponlarda degerlendirilebilir.
anne ve baba dedikten sonra öğrendiğim ilk şey cimbombom olmuş. ilk defa cimbom derken heyecanlanmışım. ilk gülmeye başladığım zaman gol sevinci, ağlamaya başlama sebebim ise küskünlük değil kırgınlık olmuş.
çoğu zaman yüzümü güldürmüş galatasaray. her zaman alnımın ak olmasını sağlamış. omuzlarımı dik durduran kuvvet olmuş. hayata karşı galatasaray gibi bakmışım.
bu bakış açısı odamdaki duvara , sırtımdaki çantaya, formamdaki armaya yansımış. ne zaman ümitsizliğe kapılsam armama bakıp, yeniden cesaretlenmişim.
ilk öğrendiğim ingilizce cümle i love you hagi olmuş. bebekken acıktığım zaman anneme bile bağırmamışım ama galatasaray için deplasmanda ses tellerimi yırtıp, 3 gün hasta yattığım oldu.
ertesi gün ödevim vardı. yapmadım hocam, cimbomun maçı vardı çünkü.
genelde kız arkadaşımla pazar günleri buluşamadık öyle. cimbomun maçı vardı çünkü.
yazın paramı sağa sola harcayamadım. forma alınmalıydı çünkü. benim öyle her renkten t shirtüm de olmadı. sarı ve kırmızı benimle bütünleşmişti. sarı benim için umut, kırmızı ise asaletim olmuştu.
maç kaybettiğimizin ertesi günü yüzüm gülmezdi , gülmezdi ama hep haftaya derdim içimden.
kopenhag ın haritadaki yerini bu millete öğretmiş galatasaray. monaconun prensi olduğunu öğrettiği gibi.
milano da bir türkün nasıl sevinebileceğini ya da bizi küçümseyen ispanyolları ağlatarak eve gönderebileceğimizi öğrettiği gibi.
ingilizlere taraftarlığın holiganlık değil, aşk olduğunu öğretmiştir.
hayatın norveçte bir bataklığa saplandıktan sonra o bataklıktan gülerek çıkmasını öğretmiştir.
mondragonla hasan şaş ın ağlamasına dayanamayıp ağlamak , sabriye kızarken bir yandan da gülebilmektir galatasaraylı olmak.
hakan şükürü kral yapan , bülent korkmazın gözünü karartandır galatasaray.
fatih terimin de dediği gibi bir günde kral olmadık, bir günde tahttan inmeyiz.
son olarak her şeye inat ;
ölüm varmış, korku varmış
bu dünyanın sonu varmış
bizim için yoktur tasa
kalbimde sen yaşadıkça
başarılar gelir geçer
asaletin bize yeter
öyle şeyler yaşattın ki
uğrunda ölmeye değer
dünya kupaları hep dörtgözle beklenir. kupa öncesi hazırlık kamplarında takımların kadrolarının açıklanıp , ünlü bir kaç futbolcunun kadroya çağrılmaması her turnuvada olay yaratır. yüksek maliyetli ünlü oyuncuların performansları merakla beklenir.
bizde mahallede maç yaparken hep o ünlü futbolcuların isimlerini kendimizi seçerdik.
fırlamanın teki hemen atlayıp ;
-ben beckham olacam.
-nasıl olum sen sol ayaksın bir kere, ben beckham olucam.
-lan siktir git, ben sarışınım amk. ben olurum beckham. hem beckham sol ayağıyla gol attı geçen gün, sen ronaldo ol bak hem karısı var fıstık gibi amuahahah ;
gibi diyaloglar bol bol geçerdi. sıra bana geldi ve aklıma nerde geldi o an için bilmem ama ben michael owen ım dedim. kimsenin pek tanımadığı adam olduğundan kimse itiraz da etmedi ama neyine senin birader owenlık diyen de olmadı. fizik itibari ile yaşıtlarımdan uzunum. bir de genelde defans oynamam da cabası. peki nerden çıktı bu micheal owen ?
bir maç owen ım dedikten sonra güzel oynayınca da yapıştı üzerime owen ismi. birbirimizden ayrılamaz, beraber yatıp beraber kalkar olmuştuk.
yıl 2002. dünya kupası herkesin dilinden düşmüyor. milli takım dünya kupasında ya ayrı bir ilgi var yani. böyle futbolcuların nerede sıçtığına kadar konuşuluyor o zamanlar. birde bu futbolcuların saçları o seneye özgü ayrı moda olmuş. ronaldo saçının önünü bırakmış sadece, ümit davala tren yolunu bırakmış saçında. ronaldinhosu şöyle beckham ı böyle derken berber de saç modellerinin adı futbolcu adlarına dönüşmüştü.
-abi beni aynı nakata gibi yapsana diyen çocuklar bile vardı mahallede.
neyse dünya kupası başladı bizde o ara alanyada kuzenlere gittik. orada da aynı moda. bizim yaşlar böyle 10 11 o zamanlar. dedik kuzenle hadi bizde saçlarımızı kestirelim futbolcular gibi. gittik berbere , kuzen hemen atlayıp söyledi berbere benim saçımı beckham gibi yap diye. hassiktir dedim burada da beckhamlık elden gitti. beckham ın saçı da horoz ibibiği gibiydi böyle, bir boka benzemiyodu yani. neyse ben de düşündüm düşündüm ve ağzımdan o beni yakan kelimeler çıktı.
- abi sen benim saçı michael owen gibi yap dedim.
hay diline eşekler sıçsın. owen kim amk da onun saç modelini yapıyon. iki owen olup da iki gol attın diye niye onun saçı ? niye ben beckham olamıyorum ?
neyse berber bir güzel sıçtı ağzımıza bizim , kuzenin saçların ortasını kaldırdı bir güzel. imrendim ilk başta ama benim saçlar tam anlamıyla rezalet. saçların sadece ortası duruyo. yanlarını kazıdı puşt. bütün sülalenin maskarası oldum. evde bile şapkayla geziyordum. peki kuzen benden farklı mıydı ? tabiki de değildi. onun saçlar biraz inmeye başlamıştı ama daha çok bekleyecektim ben saçlarımın yeniden çıkmasını.
böyle geçerdi zamanlar eskiden , derdim tek saç olsa şimdi sadece.
mhp liderinin açmış olduğu twitter hesabıdır. merakla takipçiliğini yapmaktayız.
ilk mesajlardan;
--spoiler--
2023 Yükselen Ülke: TÜRKiYE Hedefine varmak için 24.,25. ve 26. yasama dönemlerini kapsayan 12 yıllık tek başına MHP iktidarına var mısınız?
--spoiler-- http://twitter.com/dbdevletbahceli
kendimi bu aralar milli olaylara ve futbola o kadar çok kaptırdım ki saate baktığımda eğer 19:05 ise 1,2,3 cimbombom diye bir anda bağırıp kendi başıma seviniyorum. 19:23 ise hazır ol vaziyetine geçip istiklal marşı'nı okuyorum sözlük.