sözlüğe bu depresif mod ile girdim ve gördüğüm başlık....
özgüven eksikliği yarattığı doğrudur, bir yandan da bir şeyleri başarmak için daha çok çalışmak gerektiği mesajını verir. ama yine olmazsa düşüncesi de hiç gitmez. ikisi de kaçınılmazdır, bu iki düşünce arasında sıkışıp kalırız.
bu ve buna benzer ikilemlerde her olayın her durumun her anın geçici olduğunu hatırlayın. şu anki depresif modunuzdan önce en son ne zaman bu kadar kötü olmuştunuz? geçmemiş miydi?
terapiyi yatırım yapmak gibi düşünebilirsiniz. uzun vadede anlamlı ve kaydadeğer sonuçlar elde edilebilir. bence terapi daha çok tabiri caizse ''sıyırmaya yakın'' bireyler için daha uygundur.
lütfen sıyırmaya yakın derken olumsuz bir durumdan bahsettiğimi zannetmeyin. bence uygun koşullar oluştuğu sürece hiçbir insan kafayı yemeye, intihara teşebbüs etmeye hiç de uzak değildir.
insan tabi ki kendi dertleriyle yüzleşmeyi ve onları kendi başına çözebilmeyi öğrenmelidir. ama bazen bir kişinin sözü, davranışı, iyi dileği bu durumu daha da hızlandırabilir. bu süreç içerisinde pişmanlıklar yaşanmadan kötü zaman atlatılabilir.
ne yazık ki günümüzde terapi moda oldu. o da ayrı bir konu başlığı. ders çalışamıyorum depresyondayım deyip terapiye giden şımarık yks öğrencisi topluluğu ciddi artışta inanın.
antidepresan ise tamamen kötü niyetli. kendisini seven kimse bunu kullanmasın. uyuşturmaktan başka işlevi olmuyor. bununla beraber yan etkileri de cabası. uzun zaman önce bırakmama rağmen etkileri ufak ufak sürüyor. gereksiz bir şey.
''baskılandığı'' ifadesi her iki şekilde de anlaşılmaya müsait.
sevgili yazarın bahsettiği anlama göre şöyle ki,
ahlaki evrelere göre alt seviyelerde kalmış bir toplum için doğru söylemek, amellere ve niyetlere göre pek de değişmez. aslında doğru zaten bir tanedir. kişiden kişiye göre değişebilecek bir olgu da değildir. burada irdelenmesi gereken doğrunun söylenmesi gerektiği, hangi gerekliliklere göre dayandırıldığıdır. yazarın verdiği örnekler üzerinden değerlendirecek olursak; aile düzenini bozmamak için yalan söylemek, üst seviye bir ahlaki eylem değildir. derinine inildiği zaman düzeni bozmamak kişinin kendisi için de bir iyiliktir. yani saf çıkarcılıktır.
doğruyu söylemenin baskılanması bence bizim gibi toplumlarda daha çok, iletişim kurmayı bilmemekten kaynaklanmaktadır. ne olur içten ve samimi olmak gibi pembe pencereye sokmayın durumu. doğru ve uygun bir iletişim yöntemiyle kişiye ve duruma uygun sözcükler ve ifadeler her zaman mevcuttur. kanımca açık sözlülük, açık sözlüyüm demek tamamen içinde bulunulan iletişim kurmayı bilmemezliğe giydirilen bir kılıftan ibaret. benim gözümde kişi ben açık sözlüyüm diyorsa, aynı zamanda özür dilerim ben etkili iletişim kurmayı bilmiyorum diyordur.
neyse çok dallanan budaklanan bir konu oldu. bence doğrunun baskılandığı bir topluluk, konuşma ve iletme becerisini etkili ve uygun şekilde kullanamayan insanları oluşturur. maalesef ki katılıyorum. evet çöküştür.
stresle beraber çok da uzak olmayan bir kombinasyon açıkçası. ilk sürdüğümde bunu yapıp boş arazide tek bir tane park etmiş olan otobüsün, neyse ki yanına toslamıştım.
yararı olacak mı yoksa negatif yönleri itibariyle en temelinden insanda tembellik etkisi yaratacak mı çelişkisi kaçınılmazdır. korkulacak bir şey değil kanımca. fazla duygusal bakanların da düşündüğü gibi eğitimde insanın yerini alacağı düşüncesi tamamen melankolik bence. kitaplara da karşı çıkılmış zamanında.
sigaradan daha fazla bağımlılık yaptığı kanaatindeyim. yemekten hemen sonra yemeye bir alışılınca durdurması zor oluyor.. an itibariyle bugünkü, üçüncü incirli muhallebiyi yemekteyim.
danışman hocamın odasına girdiğimde selamlaşırken garip bir şekilde el sıkışmakla beraber yanaktan öperek hoş geldin demesi eylemi. evet. daha önce böyle bir başlık açılmaması da dikkatimi çeken bir nokta. olağan bir durum mudur yoksa ne olursa olsun absürt bir olay mıdır emin değilim dostlar. tecrübelerini aktaracak yazarlarımızı başlığın altına davet ediyorum. tazecik yüksek lisans öğrencisiyim.
yaşlandırıyormuş.
karşımdakinin anlamayacağını düşündüğüm an sevimli bir şekilde özür dileyip içime atıyorum.
zaten beni benden daha iyi kim anlayacak?
kediyle aynı evde yaşayana kadar farkında olmadığım alerji. gidebildiği yere kadar gittim. en sonunda çok istekli, güvendiğim birine vermek zorunda kaldım. bugün yeni sahibiyle beraber uyuyacak. çok üzgünüm oğlum.
ne kadar kendine çeken bir dizi de olsa, sarıyor da olsa çoğu sahnede eleştirilecek yapıda bir dizidir. küfür ve kaba konuşmalardan ibaret, şiddetin marifet gösterildiği sahneler mevcut. başka da bir esprisi yok. ama izletiyor canım sıkıldıkça kendimi behzat ç açarken buluyorum.
dizinin tek olumlu tarafı; aşşşşşırı samimiyet içermesini, gerçek hayata yakın olmasını ekleyebilirim.
allahın cezaları ne istiyorsunuz hayvancıklardan, kuş yürümüyor uçuyor hayvan. sal gitsin lan. tasma takıp gezdiremeyeceğine göre besleyemezsin abi hayvanı kuş beslenmemeli yani.
bunu tartışmanın kimseye faydası yoktur. para sadece araçtır. bunu amaç haline getiren kimse mutlu değil. mutluluğu satın alınabilir bir şey haline getirmekten vazgeçin.
ilk görüşte aşkın heyecanını dibine kadar yaşamak derim bitecek de olsa. zamanla yerleşen duygunun sevgi olduğuna inanıyorum. sevdiğin zaman biliyorsun anlıyorsun. aşık olduğunda karmaşık duygular içinde kayboluyorsun. geçtiği zaman bittiği zaman ulan aşıktım diyebiliyorsun.