I want a little something more
Don't want the middle or the one before
I don't desire a complicated past
I want a love that will last
say that you love me
Say I'm the one
Don't kiss and hug me and then try to run
I don't do drama
My tears don't fall fast
I want a love that will last
I don't want a just a memory
give me forever
Don't even think about saying good-bye
'Cause I want just one love to be enough
And remain in my heart till I die
So call me romantic
Oh I guess that's so
There's something more that you oughta know
I'll never leave you so don't even ask
I want a love that will last forever
I want a love that will last
I don't want a just a memory
give me forever
Don't even think about saying good-bye
'Cause I want just one love to be enough
And remain in my heart till I die
So there's just a little more that I need
I wanna share all the air that you breathe
I'm not the kinda girl to complicate the past
I want a love that will last forever
I want a love the love that last always
I just want a love that will last
Want a love that will last
acaba önümdekilerden hangisini seçersem gelecekte çok mutlu olurum ve pişman olmam diye düşünmekten gına gelmiştir bu insana. kararsızlık her elini attığı yerde karşısına çıkar ve durumu çözüme ulaştırmak için kullanılabilecek en etkili yolun bu olduğunu keşfetmiştir. zaten bilinçaltında tüm seçenekler için duyduğu istek eşit değilse ve biri daha ağır basıyorsa, çocukluktan kalma klasik mızık yöntemlerinden olan -dik dik dik gibi uzatmalara başvurup denk getirmeye çalışacağından zararsızdır da.
izmit zenginlerinden tüysüzler'e ait olan, 6 senemi bünyesinde o zamanların ilkokul binası müdürü sedat gemici'nin odasında koşturup şeker yiyerek geçirdiğim eğitim kurumu. kocaeli'nin en iyi öğretmenlerini transfer ücretlerini de çekinmeden boca ederek yüksek maaşlarla çalıştırdığından eğitim kalitesi en yüksek okullardan biridir. öğrenci-öğretmen ilişkisi son derece rahattır, çoğu öğretmen arkadaştan farksızdır. ve bu ilginç bir şekilde otorite problemine yol açmaz, bir şekilde denge sağlanır hep. dağın ta başındadır yalnız. havası izmit'in o pis havasından çok daha solunasıdır ama otobüs durağı, en yakın bakkal dahi çook uzaklardadır. mezunları diğer okullardaki arkadaşlarının suratlarına boş boş bakıp ''kaçmak mı? nasıl ya?'' derler, o derece. ingilizce eğitimi güvenilirdir. her dönem mutlaka en az bir mülakat yapılır. telaffuz dersleri alıyorduk biz bir ara. gerçi çinli bi' kadın giriyordu... her neyse, çok güzeldir. çok da özlenir...
bu kadar tatlı olunur mu dedirten sevimlilik abidesi minik. böyle hiperaktif hareketleri vardır bunun, ortalıkta koşturup ''hoççakalıın'' diye el sallar, hep acelesi vardır.
topu topu 6 yıl yaşamış olması ''hayatımda hiç bukadar lezzetlisini yimimiştim'' demesine engel değildir. *
odanın kapısını kapat. otur yatağına.
düşün şimdi bakalım.
nasıl bir gündü bugün?
ve yarına neler götüreceksin bugünden?
tuhaf şeyler olur hayatta... hayal ettiklerinin kaçı gerçekleşti ki şimdiye kadar? ve çoğu pis bir kalp sızısından daha da başka bir şey getirmedi sana. bazılarının acısıysa bir ömür geçmeyecek, biliyorsun.
neden o zaman yeniden hayal kurmak? biri yere düşüp dağıldığında, yerine bir yenisini koyma telaşı? neden ki?
'hayaller olmadan yaşanmaz', biliyorum. içimde her bir hayal can bulduğunda daha da canlanıyorsam, bir tanesi öldüğünde, bir gelecek hayali, ben de onunla biraz daha mı ölüyorum o zaman? o yüzen mi bu düş telaşı?
aldığın nefesler mi, kurduğun hayaller midir seni yaşatan gerçekte?
gerçek ne ki zaten? bir arkadaşın sevgilisiyle mutlu oluğu mudur gerçek olan; onun mutluluğunun sana hissettirmesi gereken mutluluk mudur? yoksa onun o sevgiliyle mutluluğunun sana hissettirdiği acı mıdır? onun mutluluğuna sevinmen gereken yerde oturup üzüldüğün müdür senin gerçeğin?
yatağına oturup tüm olan biteni düşündüğünde, günün sonunda senin elinde kalan ne? acıdan başka?
koy bakalım, şimdi. dağılan hayalinin yerine bir yenisini daha koy. bu seferki kesiklerin hasarı da az buz değil. ama sen boşver, koy yerine yenisini.
taa ki elinde kırıklardan başka bir şey kalmayana kadar.
kağıtla kalemin yok belki ama, bir sözlüğün var bu sefer elinin altında. düş kırıklıkları da bi' dolu... yaz. yaz ki ondan başka herkes okuyabilsin. yazar olduğunu öğrenince öğrenmek istediği ama senin bi telaş konuyu değiştirip söylemediğin nickin de bu yazdıklarının altına imza olsun. öyle bir yazı olsun ki bu, ne anlatmış olursan ol içinde, altını çizdiğin 2 kelime olsun: bir sen bir de o.
'her nefeste ölüyoruz' der yazar.
bakalım seni aldığın nefesler mi, kurduğun hayaller mi öldürecek...
missoni'nin kurucuları olan Ottavio ve Rosita'nın moda ikonası torunları, missoni fragrance ın da yüzü. Çok şık ve zarif olmakla birlikte, beğenilen bir tarzı vardır.
Rufus Wainwright ın cigarettes and chocolate milk adlı parçasından esinlenerek 'bir de ben bakayım nasılmış lan' diyerek denediğim, fakat beni pek açmayan birleşke.
...
beğenmeme sebebimin sigara içmemem olduğundan şüpheleniyorum...*
dönemin piskoposunun; bölgenin ticari açıdan rant sağlayabileceği, görkemli ve kutsal bir bina yapmak istemesiyle daire, üçgen ve kare şekillerine sadık kalınarak tasarlanan tarihi dev yapı. yapımı için bugünün parasıyla bir miryar dolar ve de koca bir ordu büyüklüğünde işçi gerektiği için piskopos muhteşem tiyatral yeteneği ve zekasıyla köylüleri; meryem ana nın evi olmak üzere inşaa ediliğine inandırdığı kutsal yapı için tüm mal varlıklarını satmaya ikna etmiş ve (bir süre için) itiraz etmeden coşkuyla çalışmalarını sağlamıştır. daha sonraki bir kaç isyan ve köylülerin binayı yakma girişimlerine rağmen 66 yılda tamamlanmıştır.
*mimar binayı yüksek ve çok sayıda büyük pencere içerecek biçimde tasarladığından, yükü doğru dağıtmak için klasik yuvarlak kemer yerine sivri kemer kullanmıştır.
*kubbeyi oluşturan taşların dışarıya doğru basınç yapacağını öngören mimar, gerçekleşmesi halinde binanın tümden çökmesine sebep olacak bu sorunu çözmek için tırmanan kemer yani payanda kemer kullanmıştır.
*piskopos pencere camları için daha önce hiç kullanılmamış bir renk, bakire meryem e yakışacak bir renk kullanılmasını ister böylece chartres mavisi denilen bir renk ortaya çıkar.
bu camlarda ayrıca yukarıdan aşağıya ve sağdan sola doğru, bir fotoroman gibi incil hikayeleriyle, isa'nın yaşamından sahneler, Yesse ağacı ve NotreDame la Belle Verriere tasviriyle süslenmiştir.
küçük kuzenimin anlattığı bir hikayede, çirkin olduğunu düşünen bir ergen tarafından ''bana bu sene bi şeyler oldu'' şeklinde devam ettirilen söz.*
ergenliğe yeni adım atan bazı bünyelerin aynada değişen fiziklerine, yağlı yüzlerine, fışkıran sivilcelerine, aylar sonra geçip gidecek olan dönemsel çirkinliklerine bakarak söyledikleridir. geçecek onlar merak etmeyin.
sol frame den yola çıkılarak birbirinin dinlediği müzik türünü beğenmeyen yazarların yaptığı saçma tespittir. yok rap dinleyenin zeka seviyesi, yok metal dinleyenin iq su bu ne lan? metal dinleyen insan, metal dinleyen insandır. senin zevkine uymadı diye zekasına gönderme yapmak da nedir yahu. sözlüğün okunabilirliğine zarar veren hareketler bunlar azizim. aman diyim.
22 kasım da izmir de yaşanan dtp ye yönelik protesto hakkında konuşan ahmet türk ün ''kışkırtıcı bir yaklaşım'' gibi cümlelerle açıkça savurduğu tehditlerdir.
ayrıca ''yarın öbür gün bunu yapanlar ülkenin başka yerlerine nasıl gezi yapacaklar'' gibi bir şey bile söylemiştir.
--spoiler--
Önemli bir süreçten geçiyoruz. Herkes şunu bilsin bugün Kürt halkı efendi-köle muamelesini kabul etmeyecektir. Kimse bizim samimiyetimizi ölçmeye kalkmasın. Bir tek insanımızın burnunun kanamasını istemiyoruz. ister gerilla, ister asker, isterse polis olsun. Ama dürüst yaklaşın diyoruz. 12 yıldan beri Sayın Öcalan imralı'da bir hücrede. 5 kişilik bir grup imralıya gönderildi. Yeri değiştirildi. Eskiden 12 metre karelik bir oda yerine, 6 metre karelik bir odaya nakledildi. Bu kışkırtıcı bir yaklaşım değil midir? Eğer gerçekten sorunun çözümü gibi bir mantıkla bu olaya yaklaşılsaydı. Kürtlerin bütün hassasiyetini göz önünde tutacak, yaklaşım içinde olmaları gerekiyordu
--spoiler--
kışkırtıcı olan da öcalan ın odasının küçültülmesiymiş. vay ki vay.
genelde yurtdışına annesi ve babasıyla şuursuz bir biçimde gitmiş küçük çocuklara yöneltilen sorulara yanıt olarak alınan pek de açıklayıcı olmayan cevaplardır.
+ ee yerler yerler. çok temizdi yerler. çöp möp hiç yoktu
amsterdam'da türlü sex shop ve vitrin barındıran, striptizcilerin cam önünde danslar ettiği ünlü sokaktır. bir o kadar açık bir o kadar da rahat gezilebilen sokaktır aynı zamanda. kimse kimseyi rahatsız etmez, herkes etrafa kısa bakışlar atarak gülümser ve geçer gider.
hollanda daki örneğinin açık seçik olmaktan çok insanı gülümseten atraksiyonlar içerdiği avrupa da yaygın müzelerdir.
uzun bir palto giymiş olan plastik insan figürümüz sağına soluna şüpheyle bakındıktan sonra 'pısst' diye size seslenir, ardından da şak diye paltoyu aralar mesela.
üst katlarda zararsız pornolar da gösterilir tabi ama genelde müzelerin gördüğü işlevi görür, bilgilendirici öğeler içerir daha çok seks tarihi gibi falan. öhöm.
her alanda diğer ırklarla girdikleri sidik yarışıdır.
örnek olarak; tüm dünyanın bir yarış içinde olduğu 'ilk insan buralarda yaşamıştır' çılgınlığında yok artık dedirtip kendi mağaralarındaki ilkel insan çizimlerinin diğer ülkelerdeki çizimlerden çok daha detaylı olduğunu göstermeye çalışarak 'bizim ilkelimiz bile sizin ilkelinizi döver' şeklinde doğrudan özetlenebilecek girişimleri gösterilebilir.
dünyanın her yerinde çok güzel fakat modern çizimle kıyaslanmayacak binyıllar öncesinin sanatsal kalıntıları mevcutken, ne kadar ilginçtir ki fransız ilkellerinin perspektif ve fotoğrafla ilgili bilgileri vardır. mekanın zifiri karanlık olması nedeniyle ateşin ışığı yardımıyla uzun süreli bir çalışma gerektiren bu mağaralarda hiç is izine rastlanılmaması ve kaç yaşındaymış acaba bunlar diye merak eden arkeologlara karbon14 testi için izin verilmemesi ve protestolarla olayın kaynatılması da cabasıdır.
cesurluğu, cömertliği, güzelliği ve iyi kalpliliğiyle bilinen; brezilyalı efsane kadın. jorge amado nun da romanı aynı zamanda.
vaktinde rastgeldiğim bir brezilyalıya sormuş idim tereza batista'yı duydun mu diye ''aa eveet'' demişti ama daha fazla konuşmaya fırsat olmamıştı. herkesin bu kadın hakkında farklı hikayeler bildiği söylenir, jorge amado kendisininkini kaleme almıştır. çok hoş bir romandır, tavsiye edilir.