hemen hemen 2 aydır yaşanan durum.
en sonunda para sayma makineleri - atm'lerinin yazılımını yenileyemeyen döviz büroları ve bankalar dolar alımını durdurdu.
50 dolarla başlayan kriz 100 dolarla devam ediyor.
sahte parayı gerçek paradan ayıran dijital tanılama-okuma yapabilen para sayma makineleri ve atm'ler sahte doları gerçek olarak algılıyor.
sahte paraların piyasaya sürülmesi, döviz ve bankaların alımı durdurması-alarm durumuna geçmesi hemen 1 haftada veya 1 ayda olacak iş değil.
son bir aya yakın zamandır artık rezalet haber olmaya başladı. ülkeye ortadoğudan muazzam bir sahte para girişi oluyor. ülkede uyuşturucu silah insan kaçakçılığı mafya derken sahte para kaçınılmaz olarak piyasada yaşanıyor.
sokakta ne idiği belirsiz milyonlar elini kolunu sallayıp gezerken sahte paraya şaşırmamak lazım.
ne iç işleri bakanı ne maliye bakanı konu hakkında henüz açıklama yapmış değil, para sayma ve atm'lerde (banka döviz bürolarında makine Güvenlik yazılımlarının yenilenmesi) ve takip soruşturma araştırma önlemler gibi vb varsa ben duymadım-görmedim.
yaşanan ve yaşanacak mağduriyetler için de bilgi yok.
ne bileyim, elimde para var 300-500 dolar alayım köşeye koyayım dediğinizde 1 ay önce aldığınız dolar ileride sahte çıkarsa ne yapacaksınız?
daha önce defalarca yazmıştım. her yüzyıl bir ilerleme-gelişme ile anıldı. 21 yy ise şimdiye kadar yaşanan tüm pozitif gelişmelerin duraksamaya girip gerilemesiyle bu yüzyıl cehaletin yüzyılı olarak yaşanacak.
bu cehaletin sürmesi, savunulması, kutsallaşıp yaşanmasında da en büyük etken demokrasi, özgürlük, insan hakları ve din olacak.
artan nüfus ile çevreye doğaya verdiğimiz zararla azalan ve kısıtlanan dünya nimetlerinden artık toplumlar istediği kadar yararlanamıyor ve bu imkanlara erişemiyor.
1900'lü yıllarda üretim çılgınlığıyla yaşanan teknoloji ve sanayi gelişimi kapitalizm sayesinde insanlara cenneti yaşattı.
insan hayatını-yaşamını idame ettirecek imkanlara erişebilirlik, kalite, fiyat imkanı sunanların önünde (şirket, devlet, ekonomik sistem, rejim) hiçbir güç duramadı.
örn: işçi hakları diye ortalığı savaşa verenler bir otomobil fabrikası kapısından içeri giremedi. üretimi durduracak, işçiyi iş bıraktıracak bir greve sokamadı. sistem veya rejim vb ideolojik tartışmaya işçileri sokamadı, çünkü; o fabrikanın tıka basa dolu otoparkında olan araçlar o fabrikada çalışan işçilerindi.
o işçiler geçim sıkıntısı, barınma ile eğitim, sağlık ile iş-maaş endişesi duymuyordu.
bu dönemde kapitalizm insanlara kaliteyi ve refahı getirdi, cenneti yaşattı.
artık dünya nüfusu öyle bir hale geldi ki...
2000'li yılların başında yeryüzünde her insan abd'de gibi bir yaşam kalitesine erişmesi için bir dünya daha olmalı. şu an dünyamız bu imkanı sağlamaya yetecek kaynaklara sahip değil.
avrupa da buna katılırsa abd ve avrupa (doğu avrupa hariç) dünya kaynaklarını kullanması, sahip olduğu ekonomik güç açısından tüm dünya devletleri-insanları aynı refahı, satınalma gücünü elde etmeye kalksa 2 dünya daha gerekli.
artık ne denizlerde balık, ne arazide ormanlar, ne doğada vahşi yaşamla ortada olan temiz su, temiz gıda artık avrupa abd için de lüks oldu.
şimdi cenneti yaşatan kapitalizm varolmak için her rejim-sistemin yaptığını yapıyor ve insanlara cehennemi yaşatıyor.
bolluk içinde üretim istihdam açısından dün kalite ve erişebilirlik için insanlara cenneti sunan kapitalizm, buna uymayanı dışlayan kapitalist anlayış şimdi vahşileşti. artık kapitalizm veya herhangi bir sistemi besleyecek yaşatacak kaynak yok.
türkiye'de sorunumuz ekonomik değil.
hayat pahalılığı, enflasyon, dışa bağımlılık, üretememe yanında eğitim-öğretim sorunumuz da yok ki, sallasak okula, üniversiteye, diplomalı insana değiyor.
din hiç değil.
milliyetçilik, kürtçülük vs kıl tüy derdimiz de yok.
rejim, sistem meselesi hiç değil.
yasa kanun yargı falan demeyin.
ideoloji, partiler de sorun değil.
yasadışı göç, insan ticareti, uyuşturucu, mafya, terör hamisi-merkezi olmamız da önemli değil.
bizim tek bir sorunumuz var.
bu sorun da ahlak sorunu.
Napolyon'un dediği gibi "yasaları uygulayan ve yasalara tabi olan vatandaşlarda ahlak yoksa en mükemmel yasalar yapsanız bile hiçbir işe yaramaz" sözü akla gelirse...
antalya'da bir bardak nar suyunu 1.000 liraya satılmasını hiçbir yasa kanun engelleyemez.
o nar suyunu 1.000 liraya satan insanın ahlak ve etik değeri yoksa allah bile buna engel olamaz.
allah bu insanlara engel olamadığı için cehennemi yaratmıştır.
kişilerden bağımsız olarak... bu ülke insanının parası din diye ortaya çıkan tarikatçı cemaatçi yapılara, laik cumhuriyet diye ortaya çıkan yapılar-kişilere aktarılmasının nedeni toplumda olan yozlaşmadır, çöküştür.
bu insanlarla ne dinim ne aidiyet duygum aynı olamaz.
bu insanlarla aynı bayrak altında yaşamaya, aynı değerler-inanç içinde olmaya ilk önce utanmamız gerek.
biz utandığımızda bu asalaklar olmayacak.
2.5 sene ara verdikten sonra Tarım ve Orman Bakanlığı, kapsamlı bir rapor hazırladı ve Türkiye'nin 81 ilinde taklit ve tağşiş ürünler yapan firmaları 2 ekim de tek tek açıkladı. Fakat açıklananlardan ziyade açıklanmayan bir firma vardı.
firma domuz eti kullandığını, mahkeme kararıyla isminin bakanlığın taklit ve tağşiş listesinde yayınlanmasını engellemiş.
ismi açıklanmayan bu firma nedeniyle çoğu köftecinin zan altında kalması siyasetçileri de harekete geçirdi. Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül en kısa sürede bu firmanın açıklanmasını istedi. Aksi durumda kendisinin açıklayacağını söyledi.
bu açıklanmayan firma meşhur köftecilerden olan ve ülke geneline yayılmış şubeleri olan bu firmanın iki şubesinden alınan et örneklerinde domuz eti çıktı.
ürünlerinde domuz eti çıkması ilk vakaları değildi.
daha önce de ürünlerinde domuz eti çıkmıştı.
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın daha önceki yıllarda yayınladığı taklit ve tağşiş ürünlerde köfteci "...." markasıyla faaliyet gösteren şirketin domuz eti kullanıldığına rastlanmıştı. Ancak ünlü restoran konuyla ilgili, yağların tedarik edildiği firmanın domuz eti kullandığını, basit olarak örneklemek gerekirse "biz değil, tedarikçiler kullanıyor. biz de onlardan ürün alıyoruz" diye durumu açıklamıştı.
adı ne olursa olsun, eğer meşhur markalar masum ise...
bu tedarikçiler kim, kullandıkları domuz etleri nerelere kimlere veriliyor?
neden bu anlı şanlı firmalar çıkıp tedarikçileri hakkında şikayetçi olacağına, dava açacağına, basın açıklaması yapıp "bu tedarikçi domuz eti kullanıp markamıza maddi manevi zarar verdi" diyeceğine gidip siyaset, idareyi arkasına alıp sağlıksız ve katkılı ürünleri için haber yapılmasını, isminin geçmesini, bakanlığın listesinden çıkacak kadar siyasi desteği nasıl kullanır?
gerçekten zekamızla dalga geçiyorlar.
hele ki birileri "bana ne domuz eti varsa, benim için sorun yok" yaklaşımında tüm ahlak ve etik değerleri ret eder vaziyette.
bu vb sonuçlarda (hukukundan tutun ekonomisine, siyasi ve idari yapıdan rejim sisteme, kurumlar ve kuruluşlara bir bütün olarak bu ülkede yaşananlara) ne bileyim, örn; bu dilan polat davasında en son kızılıp eleştiri yapılacak yargı organı.
bırakın yargının adil ve doğru karar verip vermediğini...
hakimler savcılar elinde olan - önüne konan deliller, bilgi ve belgelere göre var olan yasalara, kanunlara göre karar verir.
yaşanan durumu komik olarak görsem de bu davanın hakimleri ben olsam (kendimi 3'e bölsem) dilan ve engin polat için çoktan beratına ve malların paraların iadesine karar vermiştim.
daha da basit olarak anlatalım.
birisi canlı yayında bir cinayet işliyor. katil benim önüme geliyor. savcı canlı yayında cinayeti görüntülerle delillendiriyor (doğrudan doğruya deliller) ve cezasını istiyor. sanık avukatı müvekkilim yapmadı diyerek dolaylı - belirti delilleri sunuyor.
adli tabiplik, bilirkişi heyeti, dış işlerinden gelen belgeler bu kişinin orada olmadığı, cinayet saatinde ülkede bile olmadığı, parmak izi vb biyolojik deliller ile uyuşmadığı yönünde raporları sunuyor.
siz davanın hakimi olarak ne yapacaksınız?
mecburen zanlı hakkında beraat kararı vereceksiniz.
dilan polat davasının can alıcı noktası işte bu masak raporudur. söz konusu 3-5 yıl içinde kazanılan paranın elde ele geçen paranın helal-yasal para-kazanç olduğudur.
tabi ki insanın aklına "ya kardeşim, pandemide avm'ler işletmeler sinek avlarken, berberler, kuaförler, güzellik merkezleri, spor salonları vb tek tek kapanırken, insanlar işsiz kalıp iş yeri giderlerini karşılayamazken...
ülke dünya kriz ile boğuşurken, iki kişi yan yana gelemezken, hastaneler bile acil ameliyatları yapıp hastayı ayağa kalkar kalkmaz evine yollayıp hastanede bile tutmazken, kahvehaneler, lokantalar, düğün salonları kapıya kilit vururken, turizm bile çökmüşken bu dönemde milyon dolarlar milyarlarca lira nasıl elden ele geçiyor, bu cirolar nasıl yapılıyor diye masak'a sormak lazım.
kafayı yemedik, sadece utanma duygumuzu kaybettik.
toplumda ekonomik olarak çöküş olabilir...
savaşlar, afetler vs ölümler olabilir.
ülke işgal edilebilir, tüm haklar özgürlükler insanların elinden alınabilir.
hukuk, adalet birinin keyfine göre de dizayn edilebilir. haksızlıklar hukuksuzluklar sıradanlaşabilir.
kanun karşısında keşke suçlu olsaydım bu kadar mağduriyet haksızlık yaşamazdım diyebileceğiniz bir ülkede de yaşayabilirsiniz.
tüm bunlar toplum-insan, idare-devlet açısından önemsizdir.
kaybedilenler, yaşanan çöküşün negatif etkileri eksiklikler yerine koyulabilir ve bu sorunlar giderilebilir.
biz utanma duyumuzu kaybettik.
insan utanma duygusunu kaybettiğinde ilk önce empati duygusu yok olur. hiçbir din-yaratıcı (allah, tanrı, rab vb neye inanıyor-inanmıyorsanız da doğa evren yaşam diyorsanız) hiçbir yasa-kanun, hiçbir ahlak değeri-öğretisi, hiçbir rejim-idare, hiçbir aile-çevre kaybedilen utanma duygusunun yansıması olan davranışları (bakınız: konu başlığı ve toplumda yaşananlar) insanlığa sığmayan yaşananları engelleyemez, utanma duygusunu ve empati yapmayı insana geri kazandıramaz.
toplumda yaşanan cehalet ve cehaletin kutsallaşması, savunulan bir hak olması ve çoğunluk haline gelip toplum iradesi haline dönmesinin sebebi de yok olan utanma duygusudur.
eskiden cehalet utanılacak bir şeydi.
ülke temsili için yapılan tercihlere en son miss turkey kararı tüy dikti.
daha önce de yazmıştım. bu kızın güzelliğine diyecek bir lafımız yok. zevkler renkler tartışılmaz, kız güzel ama türkiye güzeli olacak kadar da değil.
neyse, naçizane bir tavsiye...
malum, sn. bakanlardan biri üretmek yerine ithalatı savunup "paramız var ki alıyoruz" demiş ve ucuzluk getirecek diye sayıklamıştı.
aslında bakan haklı.
örn: https://www.youtube.com/shorts/k060zL8nzmU
bu arkadaşa söyleyelim de bize slav asya tarafın biraz hatun ayarlasın da ithal edelim.
üstelik bunlar ülker çikolatayı çok seviyor. onları ikna ederiz ve hiç olmazsa güzellik yarışmasında bunlara taç takarsak kimse güzel değil diyemez.
bu sırada street photo paylaşımları çok güzel. o soğuk ülkenin iç ısıtan insanlarına bakıyoruz ara sıra...
inanın bu kimine göre güzel kimine göre sıradan insanlar hizmet sektöründe çalışıyor. bazen iki işte çalışmak zorunda kalan veya hem eğitimi hem iş hayatını birlikte yürüten, gündüz okula gidip akşam 7'de şirkete gelip çöpleri toplayan, masaları silen, yerleri merdivenleri paspas yapıp wc temizliğini yapan gece 11'e kadar çalışan bunun gibi kızlara şahidim.
beni şaşırtan bu güzel kızların çalışmasına, hele ki böyle işlerde çalışmasına; bu güzellikte kızlar olmasına "yok olmaz yaa! bunlar fake - kurgu" diyenler. bu insanlar kendilerine saygı duymayan, bu kız yerinde kendileri olsa vücudunu satacak ahlak ve etik değeri olmayan, karakterleri oluşmamış insanlar.
meclise kadar çıkılıp bu dava peşinde koşulduğu halde, milletvekilleri başta olmak üzere bu cinayetin üzerine gidildiği halde komik bir karar çıktı.
mühendis tek suçlu ilan edilip 20 yıl ceza verildi. 3 yıl meslekten men edildi. aldığı ceza iyi halden 16 yıla indi. kişi başı yok olan canın bedeli 3 yıl falan tutuyor.
başka bir hukuk devletinde inşa ettiği hayvan barınağı çökse bir kaç kedi köpek ölse alacağı ceza buydu ve bu ceza verildi.
zaten en fazla yatarı 5 yıl. 5 sene sonra dışarıda...
ya bu binada kolon kesenler?
berat kararı çıktı.
ya bu binayı denetleme yapmayanlar, bu binada yapı bütünlüğünü bozacak değişikliklere onay verenler, af verenler, denetlemeyenler...
onlara bir şey yok.
şimdilik tek suçlu binayı yapan mühendis suçlu.
ya diğer davalar?
ne olacak dersiniz?
diyanet audi a8 aracı iade etmiş.
üzüldüm.
açıklamaya baktım da... diyanet tasarruf tedbirleri gerekçesiyle milyonluk lüks araçlarından birini(!) iade etmiş.
ya da iddia edildiği gibi halkın-kamuoyunun sosyal medyada diyanet tarafından yapılan lüks harcamalar için yaptığı eleştirileri baskılar tepkiler yüzünden olsun...
üzülmemek elde değil.
ne olursa olsun, din kurumu temsil ettiği değerlere ve sorumluluklarına bakınca yapılan açıklama benim için tam bir facia.
üzülmemek elde değil.
"17 Mayıs 2024 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Tasarruf Tedbirleri Genelgesi kapsamında başkanlığımız tarafından... diye başlayan ve " Başkanlığımız hizmetinde kullanılan bir adet Audi A8 araç iade edilmiştir." diye devam eden açıklama benim gibi geri zekalı için ibret vesikası.
keşke diyanet hükümet istedi diye veya kamuoyunun baskısı diye değil de allah'ın emri olduğu için ve allah'ın emrine uyarak bu tasarrufu yapsaydı da...
Araf 31, isra 26-27, furkan 67'de allah "Ey Ademoğulları, her mescid yanında ziynetlerinizi takının. Yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.
Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. israf ederek saçıp-savurma.
Çünkü saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür.
Onlar (inananlar) harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne kısarlar; harcamaları, ikisi arasında orta bir yoldur." deseydi ve allah'ın bu emrini hatırlatsaydı.
diyanet yurt dışında kurban kesiyor. malum, yurt içinde insanlarımızın et ihtiyacı yok. bizde et alamayan yok da... insanlar spor olsun diye ucuz kıyma kuyruğunda sabah erken saatlerde kar kış yağmur çamur altında kuyrukta bekliyor.
yurt dışında diyanet kurban kesiyor 4.750 lira.
yurt içinde diyanet kurban kesiyor 11.750 lira.
nasıl bir yokluk yoksulluk fakirlik açlık içinde olduğumuzu anlamayan insanlara ne anlatabiliriz?
az önce sosyal medyada yapılan paylaşımlar ile haberimiz olunan etkinlik.
yorumları okuyunca yarılmamak elde değil.
bu sırada, 2005 yılından itibaren trans kadınların toplumda kabul görmesini teşvik etmek amacıyla başlatılan yarışmaymış. yeni öğrendik uluslararası olduğunu ve cahilliğimizi fark ettik.
edibüdü: pardon, başlık "antalya" olacaktı. önceleri izmir'de trans bireyler kendilerine kadın sığınma evi benzeri bir projelerini paylaşmış olduğundan başlık açarken aklımızda izmir kalmış.
gerçekten de hangi devlet ırk kültür olursa olsun toplumun kanayan yarası bu eşcinsellik. toplum bu eşcinselleri sosyal hayat ve iş hayatından dışlayarak onları fuhuşa itiyor.
aileler ve çevresi bu insanlara çok büyük eziyetler çektiriyor.
eray özer'in t24'de yazısı.
dünya açısından "Sıcaklıktaki yükseliş öyle bir hal almış durumda ki, bilim son bir yılda yaşanan değişimi açıklamakta zorlanıyor. Konunun uzmanları “meçhul bir alana” girmiş olabileceğimizi söylüyor" diye uyarı yapıyor.
ülke olarak son 20 yıldır işimizi allah'a bıraktığımız için deprem, ekonomi başta olmak üzere örn: onların doları varsa bizim allah'ımız var, sel, terör, madenlerde inşaatlarda iş cinayetleri (bu işin fıtratında var) yanında tren gemi karayolu teleferik vs rezilliklerinden nasıl olsa şerbetliyiz bu işlere...
türkiye israil ile ticaret yapmıyor. israil'e demir çelik jet-uçak yakıtı vs satmıyor. türkiye filistin ile ticaret yapıyor, filistin'e satıyor malları.
türkiye israil ile ticareti keser veya kısıtlamaya giderse bundan filistin zarar görür.
türkiye'nin israil ile ticaret yapması koca bir yalan.
anladığımız kadarıyla bu yalanı da uyduranlar teröristler, cehapeliler, yandaş maaşlı akp düşmanlarıymış.
herhalde koskoca türkiye'nin resmi haber ajansı olan anadolu ajansı yalan söyleyecek değil.
hele ki akit gazetesini de düşünürsek...
türkiye de tek doğru haber yapan bu iki ajansın dediğine inanmak lazım.
en sonunda insanlığımızı da kaybettik. kim ne olursa olsun yoğun bakıma alınan, yaşam mücadelesi veren bir anneye kişiye olan eleştirinizde küfür edilemez.
bir de özür yayınlıyor ki özürü kabahatinden büyük. bu kadar nasıl insanlıktan çıkabiliyor bu memeli canlılar? hangi değerleriniz düşünceleriniz sizi insan olma erdeminden uzaklaştırıyor?
kahraman hamas mücahitleri tarafından düşman mevzileri ele geçirildi. aşılmaz sanan pis yahudi siperleri aşıldı. korkak yahudi askerleri tek tek esir alındı. özellikle videonun 1. dakikasında korkunç düşman pis yahudi esirlere bakın.
kahramanca çarpışıp esir alınan pis yahudi düşmanlar hamas'ın ne kadar insancıl ve haklı aynı zamanda da savaş ve insanlık hukukuna uygun mücadelesinin ispatı için kurşuna dizilmesi gereken bu zalim esir alınan korkunç düşmanlar serbest bırakıldı. özellikle videonun 30. saniyesine bakın. esir alınan pis yahudi düşmanın nasıl bir robot yapay zeka teknolojisi ile donatılmış olduğunu görün. bu düşmanları teslim alan kahraman hamas mücahitlerinin zaferini kutlayan halk.
elon musk bu açıklamayı yapınca ülkemizde ve dünya'da embesiller elon musk için israil'i destekliyor-desteklemiyor, filistin'i destekliyor-desteklemiyor diye yorumlar yapıyor.
aptallar da elon musk israil soykırım yapsın, tüm filistinlileri bir defada atom bombasıyla yok etsin diye anlıyor.
burada haklı haksız, doğru yanlış, filistin israil desteği veya eleştirisi yapmıyor. bir eylemde nihai sonuç için sadece ne yapacağınızı söylüyor.
eğer bir ayıya ateş ederseniz onu öldürün. yaraladığınızda daha çok vahşileşecek ve sizi öldürmek pahasına gerekirse kendini öldürecek kadar saldırganlaşacaktır. birine vurduğunuzda onu yere düşürecek şiddette vurun, eğer yere düşmezse size karşılık verecektir.
bizim pkk ike mücadelemiz gibi, eline silah alıp size ateş edeni demokrasi insan hakları barış ile yenemezsiniz. ya onu ya da o sizi-kendinizi yok etmeden çatışmayı-savaşı bitiremezsiniz.
politikacılar siyasetin bir argümanı olarak savaşı çıkarır. soruna neden olan şeyle sorunu çözemezsiniz ggerçeğinde savaşı politikacılar değil askerler bitirir. politikacılar savaşın bitmesini istemez, çünkü; savaşlar beceriksiz yetersiz ve çapsız politikacıların hatalarını örtme aracıdır.
hatırlayın...
netenyahu denen kişi yolsuzluk, anayasayı askıya alma, hukuksuzluk ve hukuku kendi çıkarına kullanma baskı yapma, göreb yetkisini aşma vb suçlamalara maruz kalmış yargılanma aşamasına gelirken, halk sokaklarda protesto ederken birden hamas denen terör örgütü israile baskın yapıp binlerce kadın çocuk yaşlı genç sivili öldürdü.
birden netenyahu ülkesini koruyan baş komutan kahraman uluslar arası dış güçlere direnen kahraman oldu.
istisnasız olarak ortadoğuda tüm dinci yapılanma örgütler hepsi israil abd ve avrupa kontrolündedir.
bizim izlediğimiz şu an bir savaş pornosudur.
elon musk bunu anlatıyor. eğer israil'in derdi hamas Filistin olsaydı topraklarında bir tane hamas filistin arap müslüman vs kişi, gazze diye bir bölge bırakmazdı.
eğer filistinin derdi devlet kurmak olsaydı filistinliler tam da kurulma aşaması imzaya kalmış filistin devleti sürecinde yaser arafat fkö safında olur hamasa destek vermezdi.
Kısa süre önce kimi operasyonlarda bazı isimlerin rüşvet karşılığı tahliye edildiği haberleri gündeme gelmiş…
TBMM’de Anayasa Komisyonu Başkanlığı gibi üst düzey görevde bulunmuş bir hukukçunun, uyuşturucu kaçakçısının dosyası ile yakından ilgilendiği kısa zaman önce ortaya çıkartılmış…
hatırlayın akp içinde ve akp medyasında bile dillendirilen fetö borsası iddialarını...
"FETÖ soruşturmaları kapsamında içeri atılan örgütün bazı kilit veya paralı elemanlarının serbest kalması için bir tür tahliye oyunu oynanıyor. iddialara göre, her ilde bir FETÖ'cü kurtarma borsası oluşmuş. Mahkumun önem derecesine ve parasına göre serbest kalma maliyeti belirleniyor. Misal, kiminden 100 bin, kiminden 1 milyon, kiminden 10 milyon TL isteniyor." https://www.sabah.com.tr/...4/fetocu-kurtarma-borsasi
istanbul Küçükçekmece’de 6 Nisan 2018’de düzenlenen operasyonda gözaltına alınan iranlı uyuşturucu baronu Naci Zindaşti beş adamıyla, “adam öldürmek”, “cinayete azmettirmek” ve “FETÖ üyeliği” suçlarından tutuklandı. 6 ay tutuklu kalan Zindaşti ve üç adamı 19 Ekim 2018 günü 5. Sulh Ceza Hâkimi Cevdet Özcan’ın gece yarısı kararıyla tahliye edildi.
vs.vs.vs.
Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilmiş organize suç örgütü liderleri rahatça sokakta gezerken, en fazla üç yıla kadar hapis gerektiren bir suçtan soruşturulan Şardan, Sincan Cezaevi’nde…
kasım ayını bekleyin. 2023 enflasyonun etkilerinin belirtisini okşama şeklinde hissedeceğiniz aydır. 2024 mart ayı ise 2023 enflasyonunun gerçekte ne olduğunu iliklerinize kadar işleyeceği aydır.
2021-2022-2023 yıllarının getirdiği enflasyon etkisini ekonomik tedbirler/programlarla değil de zabıta, polis, kararname, yasak, ceza, zorlama, talimat ile çözmeye çalışan iktidarla "neyse, düzelir canım" diyerek elinde ki stokları-hammadeyi kullanıp "aman ağzımızın tadı bozulmasın ali rıza bey" yaklaşımında enflasyon altında fiyatla ürettiği-aldığı malı satan çiftçi esnaf sanayici envanterinde stoklar boşalmış olacak.
çiftçi açısından gübre fiyatlarına bakalım.
2021 yılı 1. yarıyıl da %21 Amonyum Sülfat (ton/TL) 1.800 lira. 2022 yılı 1. yarıyıl fiyatı 13.780 lira.
2021 yılı 1. yarıyıl %26 CAN (ton/TL) 1.480 lira. 2022 yılı 1. yarıyıl fiyatı 11.300 lira.
2021 yılı 1. yarıyıl Üre %45 Azot (ton/TL) 3800 lira. 2022 yılı 1. yarıyıl fiyatı 20.980 lira.
2021 yılı 1. yarıyıl fiyatı DAP (ton/TL) 3700 lira. 2022 yılı 1. yarıl fiyatı 21.10 lira.
2021 yılı 1. yarıyıl 20.20.0 (ton/TL) 3.600 lira. 2022 1. yarıyıl fiyatı 12.160 lira.
şu an baktım 2023 de ilk yarıyıl da Ülkemizde en yaygın kullanılan taban gübresi olan 20-20-0 gübre, özellikle; hububat, pamuk, ayçiçek ve mısır yetiştiriciliği yaparken tercih edilen 20.20 gübre de ton fiyatı 20.380 lira.
bir de buna kredi finansman maliyetlerini ekleyin. tabi ki devlet desteği var ama devlet desteği emekliye verilen maaşın içinde ki çocuk parası gibi devede kulak misali...
az çok bu fiyat oranlarını okumayı bilen insan bu durumun sanayiciye de esnafa da aynı oranda yansıdığını bilir.
daha önce de yazmıştım. tüm bu olumsuz tablolar ekonomik bir sonuçtur, bu sonuca yol açan sorunlar ekonomik değildir. ekonomik sorunlar yüzünden bu ekonomik sonuçlar ortaya çıkmıyor.
ekonomik olmayan bir sorunu ekonomik model sistem tedbirlerle çözemezsiniz. 2002 2010 yılları arasında olduğu gibi dünya'da bollaşan dolar hacmi ile uygun finansman maliyetiyle, elimizde ki tüm karlı yatırım iştirakleri özel devlet şirketleri satarak başımıza dolar yağdırsak bile 3-5 sene sonra bu günden daha beter duruma düşeriz.
az önce youtube kanalında denk gelinen video.
ali yeşildağ denen birisi. eti neden 400 liraya yediğimizi tarım ülkesinde neden ucuz ekmek derdinde fasülye nohut bakliyat patates soğan derdinde olduğumuzu anlatıyor ve ispat edemeyeceğim hiçbir şey yok diyerek tarım bakanlığını 3.5 milyar dolar dolandırdıklarını iddia ediyor.
"Başvuranın şeref ve haysiyetine açık bir saldırı niteliği taşıyor"
9 ay önce Süheyb Öğüt'ten boşanan Sabah gazetesi yazarı ve TRT Yönetim Kurulu üyesi Hilal Kaplan'ın Milat gazetesi yazarı Tevfik Emre Sarı ile evlenmesine yönelik haberlere yayın yasağı getirildi.
Tevfik Emre Sarı'nın eski eşi Asuman Karaca'nın sosyal medya hesabından yaptığı "Sabahtan akşama kadar Twitter’da Whatsapp’ta konuşurken uyarıyordum. O benim ablam diyordu, Hilal Abla. Abladan karı mı oldu şimdi?" sözleriyle açıklamalarda bulunduğu haberlere istanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği tarafından erişim engeli getirildi.
Tevfik Emre Sarı ve Hilal Kaplan Sarı'nın talep ettiği kararda, "Talep dilekçesinde ekinde sunulu linklerden 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12,14,18,20,22,23,34,35,36,37,38 numaları linkler incelendiğinde;internet sitesinde yayınlanan haberlerin okunmasıyla bir bütün halinde değerlendirilmesi sonucunda, uyuşmazlığa konu haberlerin; kişilik haklarını hedef alan, toplumu bilgilendirmekten uzak, muhatabını küçük düşürücü, aşağılayıcı ifadelerden oluştuğu, başlık ve içeriği itibariyle yorum, eleştiri ve değer yargılarından ziyade,başvuranın şeref ve haysiyetine açıkça bir saldırı niteliği taşıdığı, başta AiHM, Anayasa ve 5187 sayılı Basın Kanunu ile güvence altına alınan mevzuat ve emsal yargı kararlarında anlatılmaya çalışılan temel kriterler çerçevesinde ifade özgürlüğü ve basın hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi için gereken şartları taşımadığından, basın ve düşünce - ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilemeyeceği, bu nedenle 5651 sayılı internet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla işlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 9'uncu maddesi ile korunan kişilik haklarının ihlal edildiği anlaşıldığından; erişimin engellemesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır." denildi.
Az önce Twitter'da paylaşılan haber.
Çarpan aracın ve togg'un durumuna bakarsak insanın aklına "acaba togg'un Euro NCAP testleri yapıldı mı?" Diye soru geliyor.
NCAP testlerinin 4 yıldız ve üzeri alan araçlarına arkadan çarpmak...
Örn: https://youtu.be/tigGHsq-vQ0
Edibüdü: Euro NCAP,, European New Car Assessment Programme avrupa pazarındaki otomobillerin otomotiv güvenliği ve performanslarının değerlendirilmesi programıdır.
Henüz piyasaya sürülmemiş araçlar, Euro NCAP testi için merkeze geldiğinde 4 kategori üzerinden test ediliyorlar. Yetişkin yolcu, çocuk yolcu, yaya güvenliği ve güvenlik asistanları testleri üzerinden yapılan değerlendirmede, araçlara 1- 5 yıldız arasında bir puan veriliyor.
Yıldız derecelendirmesi yasal zorunlulukların dışındadır ve tüm yeni araçların Euro NCAP testlerine girmesi zorunlu değildir.
Araç üreticileri marka ve modellerine araba pazarı ve pazar payında prestij reklam itibar güven amacıyla bu testlere aracını sokar.
türk telekom abonesi başına gelen (bendeniz) durum.
türk telekom müşterisine (bugün 02-03-2023 saat: 17.21 de) 0850 480 30 96 numaradan yapılan aramada evde kullanmış olduğu internet paketinin bu ay bittiği söylenmiştir.
internet paketiniz bittiği için yenilemeniz lazım denilerek 2 yıllık paket aylık 159 lira ilk sene + dijiturk hediye, ikinci sene aylık 69 lira ama dijiturk iptal olarak ücretlendirileceği bildirilmiştir.
kısacası, müşteri hizmetleri ile konuşma şu şekilde olmuştur.
s- sahtekar.
b- ben.
s- iyi günler, evde internet paketiniz bittiği için yeni kampanyalarımız hakkında bilgilendirmek için aradık.
b- bir dakika kontrol ediyorum (türk telekom uygulamasına girilir) olur mu, paketim 2024 de bitiyor.
s- hayır beyefendi, paketiniz bu ay bitiyor.
b- yani uygulama üzerinden bakıyorum, türk telekom uygulamasında ki abonelik paket bilgilerim yanlış mı?
s- evet efendim.
b- türk telekom'sunuz değil mi?
s- evet efendim, altyapımız türk telekom.
kampanya ücret bilgileri vs konuşmaları ve bir an aptallık mı boşluk mu desem evet diye kabul edilen abonelik.
sonra türk telekom müşteri hizmetleri aranır ve onlara abonelik sorulur. 14-04-2024 de abonelik biteceği öğrenilir.
az önce konuşmalar türk telekom müşteri hizmetlerine söylendiğinde arayanın türk telekom değil de digiturk olduğu öğrenilir. türk telekom olarak dijiturk aboneliği kampanyalarının olmadığı öğrenilir.
arayan 0850 480 30 96 numara 17.41 de geri aranır ve yaptıklarının sahtekarlık dolandırıcılık olduğu aboneliğin iptal edilmesi söylenir. telefonda müşteri temsilcisi sadece "tamam" der kapatır. konuşma 50 saniye sürer.
daha sonra 0212 945 05 53 numara digiturk aranır ve kurulumun iptali, yaptıklarının sahtekarlık olduğu söylenir. onlar da sadece "tamam" der. bu konuşmada 58 saniye sürer.
bu yapılanın ahlak ve etik değerler, hukuk da karşılığı sahtekarlıktır.
böyle satış-pazarlama anlayışı-davranışı olamaz.
bir daha üzerine basa basa söylüyorum "bu durumun tarifi sahtekarlıktır" ve hukuktan önce insanda utanma duygusunun olmaması bu duruma yol açar.
konuşmalar müşteri hizmetlerinde kayıtlıdır.
kayıtlı olsa ne olacak değil mi?
bu ülkede yalan sahtekarlık dolandırıcılık hırsızlık vb suç utanç olmaktan çıkmış, ceza açısından zaten...
bir ülke de fiyat istikrarı üretim ile olur. türkiye'nin üretim sorunu yoktur. tek sorun plansız programsız yatırım harcamalar.
türkiye cumhuriyeti 100 liralık mal üretmek için (iç piyasaya veya ihracata) 120 liralık dışarıdan ham madde, ara mal, nihai ürün almak (ithalat yapmak) zorunda.
daha basit örneklemek gerekirse; ev aile geçimi olarak (ev ekonomisi) düşünün.
evde yemek pişiyor, çamaşır yıkanıyor. mutfak için alışveriş yapıyorsunuz, deterjan temizlik ürünü alıyorsunuz.
ev için bu yemek temizlik çamaşır bulaşık için harcadığınız para 130 lira. oysa kuru temizlemeye elbiseleri verseniz, yemeği dışarda yeseniz sipariş etseniz, ev temizliğine dışardan hizmet alsanız 100 lira.
ev ekonomisi açısından hangisini tercih edersiniz?
şarkıcı gülşen imam hatiplere hakaret etti diye tutuklandı.