otomatik diyene saygı duyarım, hatta yeri geliyor "ya lanet olsun ne vardı şimdi otomatik bir arabam olsaydı" diyorum (bkz: eskişehir yolu) ama benim sol ayağımın altında o debriyaj pedalı olacak illa ki. yoksa araba sürdüğümü anlamıyorum
Yaklaşık bir yıldır 3.neslini kullandığım otomobil. Malzeme kalitesi fazlasıyla düşük, 10 yaşında olması ve yaklaşık 350 bin km yol yapmış olmasından mütevellit, her tarafından ses geliyor. Tamamen sorunsuz çalışan tek şey farları. 1.5 litre hacminde ve 65 beygir gücünde olan ünite bence fabrikadan çıktığında da yeterli değildi. Yakıt tüketimi gaza basmazsan insani boyutlarda, fabrika verilerinin altına inmek bile mümkün, ancak biraz hızlanmak isterseniz araba Ferrari'ye bağlıyor (performans anlamında değil gayet tabi, yakıt tüketimi anlamında). Auto Show yazarı gibi değilde arabanın sahibi gibi devam edersem şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bütçeniz kısıtlıysa, gitsin, beni de üzmesin zırt pırt masraf çıkarmasın, bir de imkan varsa dışarıdan yakışıklı görünsün istiyorsanız, size gönül rahatlığıyla 3. nesil bir Renault Clio önerebilirim.
edit:sağ ön kısa far ampülü patladı
Bir Ankara minyatürüdür benim için, sevilecek hiç bir yanı yok ama seviyorum işte, canım okulum. Önceki entrylerden yola çıkarak söylemek istediğim şeyler var:
-Otopark - etiket meselesi traş, senenin başından beri arabayla gidip geliyorum, düzenli olarak kullandığım kırmızı clio (bkz: aşk) dan önce bir iki farklı araçla geldim, ki bu etiket işinin yeni icat olduğu zamana denk gelir, evet etiket sordular ama kendi arabama etiket almamla beraber kimseye etiket sorulmamaya başlandı. Yeni etiketler eskileriyle aynı renk olursa almamayı düşünüyorum.
-Öğrenci alımı ile ilgili yasak maalesef gerçek, şaka gibi. Birileri yolsuzluk yapıyor, okulu zarara uğratıyor, canım ülkemin canım YÖK'ü okulun en büyük gelir kaynağını kesiyor. Kütüphane var, kapasite biraz daha büyüse ve çalışma saatleri genişletilse hiç fena olmaz. Eğitim dili ingilizce, doğrudur ancak ingilizce bilmediği halde ingilizce ders anlatmaya çalışan "hocalar" var. Gelelim mi diye soran varsa şayet, pilotaj okuyacaksan gel (gerekli uçuş saatini tamamlayamadığı için mezun olamayan öğrenciler var tanıştırabilirim), ama diğer bölümler için konuşursak, yapmayın kendinize öyle bir kötülük. THKÜ pişmanlıktır.
edit: Kurban derisi şakası yapan arkadaşlar Ahşap Kafeterya'nın ordaki ağaçlığa bi' gelsenize size söyleyeceklerim var.
-Üniversiteye kapağı at gerisi kolay.
Üniversite hazırlık zamanıma geri dönmek için testislerimden birisini verebilirim.
-Kızlar teklif ediyor.
O kızlar hangi bölümde okuyor birisi beni aydınlatsın.
-Alemlerden alemlere akarsın.
Yarın okula gideceğim, Allahtan arabada mazot var yoksa otobüse binmeye bile param yok arkadaşım ne alemi?
-Önemli olan not değil kendini geliştirmek.
2.00 ortalaman yoksa mezun olamıyorsun uyandırayım.
-Eğlencelidir, sosyalleşirsin.
Batak, King, 101, oralet, bunlar her yerde var.
Ayrıca üniversiteye başlamadan üniversite okumak ile ilgili duyduklarınızın çoğu, ilkokul mezunu insanların uydurduklarından ibarettir.
Oğlum saçma sapan işler yapma, otur dersine çalış, para biriktir, sigaradan ve sigara içen "arkadaşlar" dan uzak dur. Spor yap, her bulduğun kıza yürüme, yalan söyleme. Her duyduğuna inanma, siyaset bomboş bir şey sakın bulaşma, mümkün mertebe Ankara'dan uzak dur. O kız seni yiyor, inanma. Telefonunu kıvırcık saçlı eleman çaldı. Ne çok hata yapmışım arkadaş.
Bir garip şehir, ne onunla olur ne de onsuz. Sevdik, nadiren sevildik - en azından öyle zannettik-. Ağladık, güldük, parasız kaldık. Ama mutluyduk. Sonra büyüdük, dertler de büyüdü. Gitmek istiyorum, gidemiyorum. Daha neler yazılırdı da, yürünecek çok sokağı var Ankara'mın.
