1900'lü yılların başında ABD'de doğmuş kavram. O yıllarda sürekli rekabet halinde olan iki medya patronu vardır: New York Journal?ın sahibi, William Randolph Hearst; diğeri, The New York World?ün sahibi olan rakibi Joseph Pulitzer. Baudrillard amca demiş buralar hep simülasyon diye ya, işte bu iki medya kodamanı el birliği ile bir simülasyon oluşturup bir düşman oluştururlar. ispanya'nın sömürgesi durumundaki Küba'yı sürekli acıklı hallerde gösterirler. Öyle ki Hearst'ın New York Journal'ı bir hayat kadınını kiralar. Bu bayan Küba'da mesleğini icra ederken ispanyol yönetimi bunu tutuklar ve tahmin edersiniz ki ertesi gün gazetede "ispanyol askerler Amerikalı rahibeye tecavüz etti!" mealinde bir atılır. Halk galeyana gelir, Başkan Teddy Roosevelt hem ABD'nin askeri gücünü denemek için hem de halkın tepkisinden çekindiğinden düğmeye basar. Amerikan tarihindeki en saçma savaş olarak bilinen 1898 Amerikan-ispanyol savaşı böyle çıkar. Hiçbir ideoloji, toprak parçası ne de bir sömürge için değildir bu savaş. Peki olayımızın kahramanlarına ne oldu şeklinde devam edeyim. Kodamanlar kodamanlıklarına devam ettiler. Roosevelt 1906 yılında Nobel Barış Ödülü'nü aldı (kahkahalar). Bayan hayat kadını ise ispanyol yönetimi onu salınca New York'a döndü ve 5. Cadde'de görkemli bir törenle karşılandı. Bu arada Hearst'ın gazetenin tirajı da seksen binden üç yüz bine fırladı tabii.
Ülkemize bakacak olursak, Sarı Gazeteciliğin ders kitabı örneklerini görebiliriz. Bakınız, Sarı Gazeteciliğin bir diğer özelliği de menşei belirsiz haber kaynaklarına iltifat etmesi ve utanmazlığa varan ölçülerde kendini övme temayülleridir. Türkiye'nin en iyi gazetesi, en yaman yazar gibi. Missouri Üniversitesi Basın Yayın Fakültesi dekanı, tarihçi Dr. Frank Luther Mott?un 1941?de yayınlanan kitabında Sarı Basının beş kriterini şöyle sıralar:
Çoğunlukla sıradan olayların büyük puntolarla ve korkutucu kelimelerle verilmesi (istanbul, depreme teslim; Çocuklar yangında kebap oldu)
Bol bol resim veya illustrasyon kullanımı
Uydurma röportajlar, çift anlamlı kelimeler, sözde-bilimsellik, sözde uzmanların fetvaları
Sarı Basının haberleri etik dışıdır, kendi ideolojik dürtülerine uygundur, halkı manipüle etmeye dayalıdır. Okuru korkutur yahut uçurur kaçırır. Obskürantizm kör dövüşüne revaç verir, düşünce ve ifade hürriyeti buhar olurken, Sarı Basın, katliamlara, darbelere münbit zemin hazırlar, bazen de Amerikan örneğinde olduğu gibi savaşlara neden olur. Mamafih, Kardak krizini hatırlayanlar, Türk-Yunan savaşının kıyısından döndüğümüzü bileceklerdir. Güneydoğuya ilişkin haberleri irdelemeye dilim varmıyor. Sarı basın, hükümetler devirir. Seçim kazandırır, seçim kaybettirir, kurumları gözden düşürür ya da yüceltir. Ve tabii bayağılaşma olgusuna çanak tutar.
Filistinli tüm analar ölsün ki bir daha terörist yetiştiremesinler.
israilli kadın milletvekili Ayelet Shaked'in insan olmadığını kanıtlamak istercesine söylediği aşağılık sözdür. Buradan kucak dolusu lanet gönderelim kendisine. Bir işe yaramasa bile susmaktan iyidir.
Korkunç bir gerçektir. An itibari ile siyonist teröristler ile Filistinli direnişçiler savaşırken sözlüktekilerin Brezilya Almanya maçını bir bok varmış gibi gündem yapması acı vericidir.
Mütevazi bir yazarın (bkz: ömer faruk dönmez) in Hamza kitabında geçen çok hoş bir sözdür. Ateizlere gelsin buradan. Hatta o kısım tam olarak şöyledir:
"Vay be. Coştun yine deli gönül. Sular gibi çağlar mısın. Çağlarım tabi. Hah. Necip Fazıl, Rapor'da diyor ki, 'Bu imam Hatipleri, saçmasapan bir öğretim verip dini tahrif etmek için kurmuş olmasınlar, diye şüphelendik. Olur ya! Tipik Yahudi oyunu. Fakat olmadı. Kuru akılcı, ezberci, standart tipler hariç, bu ocaklardan nur fışkırdı.'Bakın ben fışkırdım bir kere. Enginlere sığmam taşarım. Bendimi çiğner aşarım ulan. Hangi çılgın beni modernize edecekmiş şaşarım. Gericiyim işte. Ortamları gererim. Yurdumu milletimi de özümden çok severim! Varlığım da Türk varlığına armağan olsun üstelik! iyi dersler arkadaşlar! Saaağ ol! Hah ha. Onlar'aynı şartlar altında, aynı sebepler, aynı sonuçları doğurur' zannettiler. Yanıldılar! insanın olduğu yerde determinizm nanay arkadaşlar. Hesabınız tutmadı. Benim gibi gericiler sardı dört bir yanı."
yolsuzluk. Mükemmel insan diye bir şey olmadığı gerçeğinden yola çıkılarak mükemmel partinin de olamayacağı gerçeğine varılması ve gündemin ona göre değerlendirilmesi gerekir.
son günlerde hem sözlükte hem de diğer yerlerde bolca gördüğüm hadisedir. Erdoğana karşı bir garezim olmamasına karşın yapılanlar yüzünden soğumaktayım kendisinden. Erdoğandan büyük Allah var gençler.
Edit: Buraya bakıp benimle ilgili bir yargıya varılmamasını rica ediyorum. Son günlerde erdoğana giden övgünün haddi hesabının olmaması gerekçesiyle yazdım bunu. Adam sanki tek başına yapıyor yaptıklarını.