kınıyorum. yarışma programı sözde, ama insanların acıklı hikayelerini yayınlayıp milletin duygularını istismar ediyorlar... duygu istismarı yapıyorlar. ayıp yahu, ayıp! sırf insanlar izlesin diye, hem oradaki insanlara hem de izleyenlere bu yapılır mı?
yarışmaya katılma koşullarından biri "bir hikayesi olmak" imiş... yani çıkıp orada izleyenleri ağlatabilecek birini arıyorlar. yazıklar olsun!
google'da kimdir, nedir niye arayıp ancak kitap resimleriyle karşılaşanlara söylüyorum: bir de şuna bakın: müstear ad
iyi kitap yazıp vasat ders anlatan bir iktisatçının da çok yakını aynı zamanda...(evet, sadece kitap yazıp dersleri bırakmasının vakti geldi de geçiyor.:memnun olduk)
böyle birşey yoktur, olamaz da. hatta sizi gerçekten seviyor olarak bildiklerinizin bile altında ufak şeyler yatar. yani bırakın başkalarıyla yetinmeyi kendinizi sevin en iyisidir.
Konu ile ilgili geçen iddialar arasında şöyle bir bilgiye rastlıyoruz;
"Darbe planı yaptığı gerekçesiyle Ergenekon sanığı olan Şener Eruygur’un Jandarma Genel Komutanı olduğu günler.
Ve bu günlerde Jandarma Genel Komutanlığında geçen bir konuşma…
Albay Atilla Uğur (Jandarma Genel Komutanlığı istihbarat Başkanlığı Teknik Takip Dairesi Başkanı):
-Bu arada komutanım da buradayken belirtmek istiyorum. Turkcell ile ilişkilerimiz çok güzel devam ediyor. Bunun için de teşekkür etmek istiyorum. Aşağıdaki arkadaşlarla da gayet iyi ilişki içerisindeyiz.
Mehmet Emin Karamehmet (Turkcell’in sahibi):
-Teşekkür ediyoruz Komutanım.
istihbaratcı jandarmalarla Turkcell’in sahibi arasında geçen konuşmayı duydunuz. Turkcell abonesi 37 Milyon kişi merak ediyor:
Şener Eruygur benim hakkımda neler biliyor???"
Bu iddialar gerçekse, ki daha önce bu iddialar hakkında açıklama yapan turkcell genel müdürü s. ciliv, konuya açıklık getirme bağlamında "çalışanlarımıza güveniyoruz"* melli bir açıklama yapmıştı, bu da iddiaların ciddiyetini gösterir; bu tam anlamıyla bir facia demektir.
30 küsür milyon aboneden bahsediliyor, varın gersini siz düşünün....
Millimotor bilgisayar mühendislerince tasarlanmış, google'a rakip yeni bir arama motoru "değil", kıymetli arkadaşlar. genç sivillerin sanal alemde bazı bazı sitelere uygulanan sansürleri ve bilhassa sansürün müsebbibi olduğunu düşündükleri add'yi ve ulaştırma bakanlığını protesto etmek için hazırladıkları web sayfasından ibaret bu arama motoru.
Hala daha çıkıp, onu aradım add çıktı, bunu aradım add çıktı. bilmem anasınınkini aradım babasının taşşağı çıktı falan yazmayın. adamı güldürmeyin...
O değil de, sitede arama yapınca karşınıza çıkan sitelerin yanında yer alan "delil klasörüne ekle" linki müthiş bir gönderme olmuş. Tam bir zeka ürünü... Çok güldüm, katıla katıla hemde...
Unutanlar için hatırlatalım; malum akp'yi kapatmak için yargıtay başsavcısının hazırladığı iddianamenin delil klasörlerindeki delillerin birçoğunun gazete-dergi küpurleri ve google'dan alındığı ortaya çıkmıştı. işbu sebeple dava kimi çevrelerce google davası olarak adlandırılmakta.
Bilmem, belki hatırlatmak faydalı olur. Yaşadığımız coğrafyada metal fırtınalar "best seller" olarak aylarca kitapçılarda yerini almıştı. Bu bakımdan pek de şaşırtıcı değil.
Ha, ülkemiz skandallar, komplolar ülkesidir de ayrıca... neye vardır yahut yoktur diyebilirsiniz kestirmek zor.
hilmi özkök paşanın ifadesiyle; ne teyit ederim, ne de tekzip ederim.....*
Ne denli zengin bir kültüre sahip olduğumuzu bir kez daha farkedip bize batı özentisi bir takım ucube reformları modernleşme, çağdaşlaşma adına sunanlara lanetler okumama vesile olan, aslında Türkiye toplumunda son derece manidar bir yeri bulunan bir eşya.
"Amaaan, altı üstü mendil işte!" demeyiniz, benim gibi mahçup olursunuz. Nasıl mı oldu bu iş? Şu sıralar trt radyoda mendil üzerine sohbet eşliğinde içerisinde mendil geçen türküler çalınmakta.* Neler neler varmış mendille ilgili yahu! bi yandan şaşkınlık yaşarken öte yandan kültürümle gurur duymama vesile oldu gece gece...
Kısaca bir iki satır paylaşayım...
Mesela, ilk okulda öğretmene göstermek zorunda olduğumuz; anadoluda, kız istenme niyetinde olunan eve gönderilen, geri göndreilirse memnun kalıdığı ve istemeye beklendiği anlamına gelen, şayet geri gönderilmezse kız verilmek istenmediği anlamına gelen mendil...ve daha neler neler....
aslında listeye bir takım özellikleri eklenmemiş; mesela nerede bir ezilen halk kitlesi olsa orada olduğu, sosyalist enternasyonalin bu yönüyle kendisini takdir ettiği vesair...
Ne şiş yansın ne kebap misali tam ortada durmaya çalışan, her iki tarafa da (kaç yan varsa işte) kayabilme potansiyeli haiz, yarın birgün başımız yanmasın diye etliye sütlüye karışmamaya özen gösteren tarafsız görünümlü, görünmeye çalışan, sahibinin ciner grubu başkanı turgay ciner olduğu gazetedir.
Anlamak mümkün değil. Ya bu adamların belli bir hayat görüşleri yok; ya da her yöne meyilli dansöz misali gerektiği yerde kıvırabilme özelliğine sahipler ve bu yüzden ortada görünmeye çalışıyorlar.
Evrensel değerler birdir ve bellidir. Ya bunun yanında yer alırsın ya da karşısında. Bunun ortası ne şehit ne de gazi , niyazi olma durumudur. Doğrunun yanında gözükmekten imtina etmek, hem de menfaat uğruna değer mi?
Cumhuriyet ve Vakit gazetelerinin inandıkları düşünceleri savunmaları, sapına kadar arkasında durmaları takdir edilesidir. Habertürk'ü de takdir edilesi görmeyi arzuluyoruz.
Gazete Habertürk'ün bügün hâkim kadir kayan'ın askerlerce izlendiği ile ilgili ilk sayfadan verdiği haberin başlığı 'Genelkurmay Dalgasını geçti' şeklindeydi. içeriğinde ise, Genelkurmay'ın vuku bulan hadisenin 'Türkiye'nin geldiği hali' gösterdiği mesajıyla aslında bir bakıma komik duruma düşüldüğü ve bununla da iyiden iyiye toplumsal paranoyaya sürüklenildiği ima edilmiş.
Şimdi... Genelkurmay'ın açıklamasında geçen toplumun ne hale geldiği açıklaması, aslında doğru bir tespit. Fakat, hangi yönüyle doğru? Ya 'jamaika'da bir suç işlense genelkurmaydan bilinecektir, artık bu aşamaya gelindi'dir; ya da devletin hâkiminin bile askerce izleneceği bir güven bunalımına girmiş olan Türkiye'nin geldiği hâli pürmelaldir.
Türkiye'nin geldiği yer ortada... Daha doğrusu yıllardır yerinde sayması hasebiyle sabit durduğu yer ortada. Lâkin, ülkenin bulunduğu yer itibarıyla ne hale olduğu hukuk ve özgürlüklerin ne aşamada olduğuyla doğrudan alakalıdır. Türkiye'de özgürlükler hangi kertede ise Türkiye'nin geldiği hâli de odur.