ırak'ın kapılarını islam ordularına açıldığı savaştır. savaş adını sasani ordusunun piyadelerini kaçmasınlar diye zincire vurmasından dolayı bu isimle anılır.
başkumandan halid bin velid komutasında ki islam ordusu şu şekilde konuşlanmıştı: okçuların yerleştirildiği merkez birliklerine Müsenna Bin Harise komuta etmektedir. Sağ cenahta bulunan süvari alayına Ka'ka Bin Amr, sol cenaha yerleştirilmiş olan süvari alayına ise Mazhur Bin Adi komuta etmektedir.Halid ise düşman ordusunu arkadan çevirip kıskaca alabilmek için, en seçkin 2.000 atlı süvariyle merkez birliklerinin gerisinde konuşlanmıştır.
islam ordusu 18.000 hafif süvari, 2000 piyaden oluşmakta,
sasaniler ise 20000 piyade olmak üzere toplam 40000 yakın askerden oluşmaktaydı.
halid ile hürmüz'ün teke tek dövüşü ile savaş başlamaştır, bu dillere destan kapışma sonucu halid, hürmüz'ü yere devirmiştir. ve islam ordusu savaşın başında moral kazanmıştır.
halid savştan önce hürmüz'e hitaben:"Sizin kadını ve içkiyi sevdiğiniz kadar; ölümü ve şehitliği seven bir orduyla geldim karşınıza. islam'a gir ve güvende ol ya da cizye ödemeyi kabul et ve bizim komutamız altına gir. Aksi taktirde kötü sonuçların suçlusu sadece kendiniz olacaksınız. " bu sözleriyle islam ordusunun hakk inancını vurgulamıştır.
Halid, Yemame üzerinden gelip, Hufeir'e vardığı sırada, Hürmüz Uballa yönünden geldiği Kazimiye'de bulunuyordu. Halid de, Hürmüz'e bir mektup yollayarak kendisini Hufeir'de beklediğini haber vermiştir. Ordusunu hiç dinlendirmeden 50 km. uzaklıkdaki Hufeir üzerine hareket ettiren Hürmüz, oraya vardığı sırada Halid'in hızla Kazimiye'ye geçtiğini öğrenmiştir. Hürmüz, 2. defa hataya düşerek ağır silahlı ordusuna harekat emrini vermiştir. Sasani ordusu, çöl sıcağı altında yapmış olduğu bu yürüyüşü, Kazimiye'ye yorgun ve yıpranmış olarak varmakla tamamlamıştır.
islamın muzaffer kumandanı ve dünya tarihinin görüp görebeleceği sayılı harp dehası, namı diğer seyfullah.
anaların kendisini doğurmaktan aciz olduğu, on insanla ordulara karşı savaştığı zamanda yenilmeyen bin insanla ordulara karşı savaştığı zaman da yenilmeyen, yenilmez kumandan.
size halid'in hayatını anlatamam zira layıkıyla anlatamamaktan korkarım. sadece hakkında bazı ilginç bilgiler verebilirim.
mute savaşında elinde 7 kılıç kırıldığını tüm tarih doğrulamıştır.
girdigi tüm savaşlarda karşı tarafın kumandanı imha etmiştir.
katıldığı hiç bir savaşı kaybetmemiştir.
çocuklukta geçirdiği hastalık nedeniyle yüzünde izler vardır.
tüm zaferler halidin zafer görülmeye başlarken hz.ömer tarafından azledilmiştir.
kısa bir süre şam'a vali olmuştur ama beni alın ben askerim benim işim değil bu diyerek çekilmiştir.
ve en acısıda vücudunda bir mızrak yarası almadık yer olmadığı halde yatağında vefat etmiştir.
bir atı bir kılıcını miras bırakmıştır.
allah ondan razı olsun selam olsun koca kumandan.
bir sokak röportajında dahi hz.muhammed denilince aklınıza ne geliyor diye soruluduğunda, her kesimden insanın teveccüh göstererek sevgisini bir şekilde ifade etmesi ya da ifade etmeye çalışması karşısında duygulanmamak elde değil.
bu halk gerçekten peygamberini seviyor ve o'na saygı duyuyor, sünnetine uymasa da hicap ediyor ve o'ndan yüz çevirmiyor. 2 asırdan beri süre gelen dini ambargolara rağmen onlar reullah'ı seviyor ve tanıyor ne mutlu, allah onları muzaffer kılsın. allah'ın rahmeti onlar üzerine olsun.
tam adı: el-Ka'ka' bin Amr bin Mâlik et-Temîmî olan, islamın muzaffer kumandanlarındandır. kadisiye savaşında aslı ününü kazanmıştır yermük savaşında büyük kumandan halid bin velid'in emrinde süvari birliğin komutanı olarak görev yapmıştır. allah onlardan razı olsun.
lükse ve ihtişama karşı ilk çığlığı koparan olmaz böyle islamiyet diye bağıran ve haykıran o koca insan şu an yöneticilerimizin bulunduğu hatta bizim içinde bulunduğumuz duruma ne derdi?
zamanında bazı valileri iran kisralarına benzettirken acaba zamanın ötesinde miydi bu koca sahabi. selam olsun o'na.
"eğer bu sarayı kendi paranla yaptırdıysan müsrifin, yok halkın parasıyla yaptırdıysan hırsızsın"
günümüz idarecilerinin içinde bulunduğu yanlışlardan sadece biridir.
namaza başlarken, cuma hutbelerinde, haşa seyyidina ömer lanetlenirken. bizim bu bu gafil güruhundan, islami medet beklememiz daha büyük gafillik olsa gerek.
video'un son kısımlarına doğru namaz görüntüleri var.
müthiş bir maraton gücüne sahip olan, bu savaşa ordularıyla birlik ırak'da seferdeyken gelen halid bin velid bizans ordusunun tam bir hücum hazırlığı şeklini aldığını görünce dört koldan islam ordusunun idare edildiğini görünce, buna müdahale etmiş ve bu müdahaleye kimse itiraz etmemiştir çünkü halid tam bir harp dehasıdır.
ordu dizilişini şu şekle sokmuştur.
islam ordusu: 46 bin
bizans ordusu: 240 bin
46 bin kişilik birliği, yaklaşık biner biner gruplara ayırmıştır
merkezde 18 bin sağ da ve sol da 10 bin kişilik birlikleri toplamıştır.
ve sabah ilk ışıklarında heraklius'un ordularına adeta bir ışıktan bir kılıç gibi bir yandan vurup bir yandan çıkmıştı.
allah'ın inayediyle islam orduları kesin bir zafer kazanmıştır.
hayatı boyunca iştirak ettiği hiç bir savaşı kaybetmeyen içinde hz. muhammed (sas) bulunduğu orduyu bile sarmış büyük kumandan halid bin velid r.a kılıcında yazan cesaretleri sarsan cümle.
ebu cehil'in gerçek ismi Amr b. Hişâm'dır. amr ile ömer aynı kökten gelir ve eş anlamlıdır. efendimizin kastettiği diğer ömer, hattab'ın oğlu ömerdi. ve bu güzel duaya nail olan ömer bin hattab olmuştur hey koca ömer.
peygamber efendimizin bu dausındaki bi nüans "biri ile" demesidir.
kendimizi ve imanımızı sorgulamamızı sağlayacak olan söz.
suriyeli kardeşlerimizin inanış bakımından bizden hiç bir farkları ben ne isem onlar da o sen ne isen onlar da on fazlası ya da azı değil. biz onları , soğuk havalarda otogar köşlerinde mülteciliğe terk etmişiz yakışır mı bize bu?
bu kurban onlar dahil tüm yoksulları gözetmekte büyük fayda var.
ebu zer görse bu halimiz ne der, ya hazreti ömer...
'açgözlülük' demek yerine karşınızda küçülmeyi arzu ederdim ama başka söz bulamadım affan.
mutlak verdiğimiz paranın karşılığını almak istiyoruz bu insanın en doğal hakkıdır kimseye bi şey deme hakkım yok ama benim gibi yılın her günü et yeme imkanı olanların ,buzdolaplarını hatta yetmeyip derin dondurucularını tıka bassa etle doldurması acizliktir.
kurban da insanlarının bütçesinden bi şey azalacak biraz o aylık dahi olsa bütçeyi sarsacak yoksa ne anlamı var kurbana girip paramızla et bölüşmenin, marketler de et bol.
suriyeli müslüman kardeşlerimiz bazılarının yanıbaşında sokaklarda kalıyorlardı düne kadar onların ruh halini düşünün
,fakir komşularınızı, somali'yi, yemen'i düşünün, kurban etlik kesmek için değil.
son cümle: suriyeli kardeşlerimiz muhacir ise biz ne kadar ensarız.
öncelikle allah hepsine ebu zer firaseti, seyyidina osman cömertliği versin.
eğerki mallarını islam yolunda infak ediyorlarsa ne mutlu onlara ama altına gümüşe tapıyorlarsa, kadınlarının kollarındaki bileziklere tapıyorlarsa, paranın getirdiği makama koltuğa tapıyorlarsa, mallarıyla kendilerine ve başkalarına zulüm ediyorlar demektir.
Her sabah bir melek, "Ya Rabbi, infak edene bol karşılık ver" der, bir melek de, "Cimrilik edenin malını helak et" diye dua eder. (Buhari)
seyyidina ali'yi çok severim. bu mübarek zatı bir mitoloji kahramanı gibi anlatanlara da biraz kırgınım.
misal:
hazreti ali hendek savaşında atıyla hendekten atlar ve kafirle çarpışır, çarpışırken alnına kılıç darbesi-inandırıcılık katsın diye- gelir bu durum karşında ali kılıcını kaldırır kafiri atıyla birlikte ikiye böler yer dahi iki şak halini alır cibril gelir aliye durmasını söyler... böyle gider.
sahabeyi mitleştirmenin gerçekten bize yararı yok. çünkü onlar zaten büyük allah katında.
bir gün cihanının öbür başına cihat götürelim dendiğinde, altına gümüşe tapanlar karısının kolundaki bileziğe tapanlar ölüme gidemeyecekler ve işi içinde yozlaştıracaklardı ebu zer bu yüzden endişe ediyordu.
vahyi ve nübüvvet kokan bu insan, kalbi kırık olarak huzura çıkıyor ve sopasını yere vuruyor: "bunlara sen meydan veriyorsun diyor." ebu zer'i cemaatin cemiyetin bünyesi kaldıramayacağını anlayınca ramada'da yaşıyor yalnız.
işte ebu zer'in bu endişesi adeta günümüz toplumuna bir isyandır, ebu zer'in endise hayatımızın 24 saatte bir ikisini islama veriyorsak büyük mücahitler edasında kendimiz görmemizeydi, altına gümüşe tapmamızdı, çoluk çocuk deyip koltuklarında oturanlar için ebuzer endişe ediyor adeta bu işi kim yapacak diyordu.
bir gün zafer doruğa ulaştığında seyyidina ömer, halid'i azleder ve halid sarığı boyunda seyyidina ömer'in huzuruna çıktığında halid'e, seyyidine ömer şöyle der:
"ya halid allah şahit seni çok severim ama halk elde edilen zaferleri senin şahsında buluyordu ama ben biliyorum ki bize bu zaferleri ihsan eden allah'Tır senin halkın şirkine sebep olmandan korktum onun için azlettim der."
halid hiç lem cim etmez emrinde bulunduğu bi askerin emri altında bir nefer olarak çarpışır.
işin civanmertliğine gelirsek, koca halid, yenilmez halid bu azil kararını aldığında yermük savaşındaydı ve ordu başında halid'i göremeyince hareket edemiyordu adeta, koca kumandan kılıcını kınından sıyırıp ömer'e kıyam -isyan- edebilirdi ama etmedi, makam sevdasına düşmedi yenilmez kumandan günümüz için ne güzel örnektir, koltuğa makama tapanlar için ne güzel örnektir.
-sözlükte birinin kalbini kırmayacağım,
-bilgim olmayan konular üzerinde yazılar yazmayacağım,
-ucuz siyaset yapmayacağım ve kişilere hakarete varan laf etmeyeceğim,
-kendime saygısızlık yaptığımı anladığım anda bu sözlükte yazmayacağım.
bu yukarıdaki maddeleri ihlal ettiğimde, beni uyaranlara teşekkürü borç bileceğim.