Ölüm akla gelir de Bu iki kelimeyi aynı cümle içinde kullanmak gelmez akla. Cübbeli ahmet hoca'nın iddiasıdır. Satranç oynayana kelime-i şahadet nasip olmazmış ve izleyenin de bütün sevapları silinirmiş. Domuz eti yemek gibiymiş.
Atatürk'ü, atatürk severlerden daha çok düşünür. Her gün, her an aklındadır. Günde en az iki doz atatürk'le ilgili entry girer ya da başlık canlandırır. incelenmelidir.
Yaprakbitiyle beslenen hayvan. Tarlalarda sık görüldüğünde, mahsulün üzerindeki bitleri yemesi sebebi ile ürünler daha güzel yetiştiği için çifçiler bu adı vermiştir.
Osmanlı padişah ve vezirlerinin önemli kararlar almadan önce yıldızlara bakıp fikir danıştıkları kişilerdir. Günümüz ismiyle "astrolog" anlamına gelen "müneccim" sarayda oldukça önemli bir yere sahipti.
Kelime oluşturacak harfleri sıraya dizmek, anlamlı olacak şekilde uygun kelimeleri bulmak ve yazılacak durumla ilgili bağlantı kurmak, basılacak harfler için gözden sinyal almak, parmak uçlarına sinyal göndermek oldukça komplike olaylardır. Sıradan sandığımız ve farkında olmadan beyni ciddi şekilde çalıştırdığımız bir egzersizdir aslında.
Benzeri okurken de oluşur. Her öğrendiğin yeni sinaptik bağlar oluşturur ve zeka seviyeni artırmaya yardımcı olur.
Farah yurdözü'nün yutup kanalında korkunçlu hikayeler anlattığı programın adı. Başlarından paranormal olaylar geçen kişiler kendisine mail atıyor ve o da programda okuyor. Korku filmi severlere alternatiftir.
25'e kadar devam eder genelde. Sonra dışta eskimeye başlayan bir elbise olan beden, içte yaşlanmayan ve sonsuz bir ruh. Birbirine en uyumsuz çifte dönüşür, elbiseyi çıkarma vakti gelinceye kadar...
Eskiler "her şeye nazar değermiş de zekaya,akla nazar değmezmiş" derler.
Çünkü büyük bir çoğunluk, çok zeki ve akıllıdır kendine göre. Bunu kendine kendi söylemiştir, birilerinden duymamıştır ama! Bu yüzden kimsenin zekasını kıskanmaz ve göz değdiremez dolayısıyla.
Her insanın ilgi alanı farklıdır ve dolayısıyla kitap tercihleri de ona göre şekillenir. Kimisi polisiye, kimi macera, kimi aşk, kimi fantastik, kimi korku, kimi mistik....sever.
Yazar adayının her türlü konuyla ilgili bir düşüncesi olması ve bir türlü türe karar verememesi sonucu yardım talebinde bulunması kaçınılmaz olmuştur. Çoğunluk neyi tercih etmektedir acaba?
Malum yılbaşı yaklaşıyor. Her yer ışıl ışıl ağaçlar filan. Ne bileyim bir görsellik var bir ışıltı var. Yılbaşını gavur adeti deyip kutlayanlara çemkirenler, ağaç süslemek bizim örfümüzde yok diyenler, Noelle yılbaşının farklı şeyler olduğunu açıklamaya çalışanlar vs. Durum ne olursa olsun adamlar olaya bir neşe bir görsellik katmış abi. Bayramlarda insanların tırım tırım tatile kaçması sıkıcı bayramlarımızın bir kanıtı aslında. Bizdeki bayramlar neşe değil külfet ve kasvet saçıyor. Tatil durumu hariç bizim bayramları sevenine rastlamadım. Küçükken şeker muhabbeti vardı da iki şeker verdiklerinde mutlu oluyorduk. Büyüdük artık o mutluluk da gitti. Başka zaman evini temizlemiyormuş gibi harıl harıl bayram temizliği yapanlar. Baklava açmaya üşenip sipariş için pastane dolduranlar, üfff akrabalara gitmesek bu bayram diye kıvrım kıvrım kıvrananlar. Duruma bir el atmak lazım, bir neşe katmak lazım. Sırf o görsellikten ve eğlenceden dolayı Noel ağaçlarını yılbaşı ağacı diye savunmaktan yorulmadık mı?
Sigara içmek için çıkılan balkondan aşağıya bakarken eşekle göz göze gelmektir. Hayır bir kirpi, bir kaplumbağa, bir kedi değil bahçeye giren. Bildiğin koskoca eşek, hani şu güzel gözlü hayvan ve o eşeğin gelmesi için hiç bir sebep olmaması. Hayır hayır sözlük kötü şeyler düşünmek istemiyorum.
Oldukça ironiktir. Şeriatle yönetilen, hayran oldukları o güzelim kutsal topraklar varken, gavur icadı eğitim yuvalarında eğitim görmek isterler. Profesörlerinin çoğunun ateist olduğu bilinen bu okullara girmek için oldukça ciddi meblağlarda paralar harcarlar. Dünyaca ün kazanmış! Şeriat ülkelerinin üniversitelerini seçmemelerini esefle kınıyorum efendim!
1960larda nasa icin çalışan james lovelock tarafindan, lynn margulis'in de yardımıyla geliştirilen hipotez.
Düşününce mantıklı gibi geliyor aslında. Beyin bizim organlarımıza nasıl hükmediyorsa, tüm evreni kontrol eden bir beyin var olabilir ve biz buna yaratıcı diyor olabiliriz.
türk insanının erkek deliliğinin fotoğrafa yansımış versiyonu. Anlamını çözen varsa beri gelsin. bir sonraki versiyonu da dini bir vecibe olan sünneti davullu zurnalı düğünle yapmak. bizim oğlanın pipisi var diye halay çeken başka bir millet yoktur. net!
doğar doğmaz insanı koyun moduna sokan 2 renk. pembe ve mavi. Hangi bebek mağazasına gitseniz kız mı erkek mi diye sorarlar kız dersen pembeleri, erkek dersen mavileri sokarlar gözüne başka renk yokmuş gibi. Kızsa pembe nüfus cüzdanı, erkekse maviyi verir nüfus müdürlüğü. Kız doğurduysan pembe, erkek doğurduysan mavi bilekliği takarlar hastanede. Erkek bebeklerin odaları mavidir, kız bebeklerinki pembe.
Kim koydu bu kuralı?
insanın biri!
sanki doğa kanunuymuş gibi kabul etmiş insanlar. renk işte arkadaşım. erkek de giyer kadın da. Ki yakın bir zamanda pembe modaydı erkekler arasında. pembe gömlekler, kazaklar vs. bence oldukça da yakışıyordu. bazısı giymiyodu tabi, ağır abi ya! pembe kız rengi çünkü.
samet güzel'in kardeşi. twitter'da yazdığı şeyler ortalığı daha da karıştıracak gibi görünüyor.
"O ikinizden de namusludur, şereflidir! Namusu, şerefi seçip konuştuğunda, konuşacak mikrofon bulamazsınız" http://spor.haberturk.com...40-bu-sozler-olay-cikarir
aslında şike muhabbetinden sonra fenerbahçe taraftarının ne kadar dolduğunu/dolduğumuzu gösteriyor bu durum. tepkinin yarısı alex'e ise yarısı da fenerbahçe'ye sürülen bu leke için. içimizde bi yerlerde kızgın bir canavar vardı, her an hortlayacak diye düşünüyordum. yalnız nerden hortlayacağını kestirememiştim. alex'in gidişi tam bir dışa vurum oldu. eğri oturup doğru konuşmak lazım. birçoğumuz şike muhabbetini içten içe kabul etmek istemesek de bir yanımız acabalarla dolmuştu. fenerbahçenin yenilenme sürecine girmesi ve diğer takımlardan kazandığımız bu nefreti yumuşatabilmek için yeni bir başkan gelmesi şart olmuştu. meğer vesile herkesce çok sevilen alex'miş. keşke başka bir vesile olsaydı.
aynı dine mensup kişilerin birbirlerine olan inanç düşmanlığını ortadan kaldıracak en güzel cümledir. dini parçalara bölmenin bir anlamı yoktur. inandığı dine herkes farklı ve kavrayabildiği açılardan bakar, fakat bu kuran'da ya da diğer kitaplarda yazılanın değişeceği anlamına gelmez. doğru tektir. bu yüzden birbirinizi yok alevi yok sunni yok protestan yok katolik diye yemeyin. inandığınız şekilde ibadet edin ama herkesin sizin gibi ibadet etmesini beklemeyin. sonuçta her kişi kendinden sorumludur ve bir kişi diğer tarafta diğer kişinin cezasını çekmez.
bugüne kadar evrimin, yaratıcıyı yok sayan bilim adamlarının tesadüfi yaradılışımıza kılıf uydurmak için savunduğu teoriden başka birşey olmadığını düşünürdüm.ta ki bu konuda biraz araştırma yapana dek. araştırmama başlama sebebim de ademle havvanın yasak meyveden yedikleri an çırılçıplak dünyaya gönderilmelerinin ALLAH'IN BANA verdiği mantıkla ters düşmesiydi. çünkü allah'ın dünyadaki ve evrendeki herşeyi bizim mantığımızla kavrayabileceğimiz şekilde yarattığının ve bilimsel açıklamalarının olacağının farkındaydım.
bilimsel açıklaması olmayan tek şey allah ve melekleri. bu kadar muazzam bir eser(kainat) kendi kendine asla oluşamaz.
neyse konuya döneyim.örneğin araştırma yaparken bize öğretilen yasak meyvenin aslında elma olmadığını öğrenmek oldukça şaşırtıcı geldi bana. kuran'da hiç bir şekilde "elma" adı geçmiyor. evet bir yasak meyve var ama bu kesinlikle "elma" değil. "elma" hristiyan inancına göre yasak meyve! müslüman din adamlarının bazısına göre bu bir buğday, bazısına göre üzüm, bazısına göre incir. ama bu meyvenin ne olduğunu bilen yok.
"Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş. ikiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz." (7/19)
Bunun üzerine dedik ki: Ey Adem bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın sonra mutsuz olursun. (20/117)
Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi? (20/120)
"Böylece ikisi ondan yediler hemen ardından ayıp yerleri kendilerine açılıverdi, üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar. Adem, Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp-kaldı." (20/121)
görüldüğü üzere cennet yapraklarından örtmüşler yani hemen o an cennetten çıkmamışlar.
insan suresinin 1. âyetine göre "insanın (varoluş tarihinde) adının sanının bulunmadığı bir zaman parçası şüphesiz gelip geçmiştir" yazıyor. yani insan oluşuncaya kadar bir takım süreçler geçmiştir.
Nuh Suresi;
14 Oysa o sizi aşama aşama yaratmıştır.
17 Allah sizi yerden bir bitki bitirir gibi bitirdi.
Secde Suresi;
7- insanı yaratmaya çamurdan başladık.
gördüğünüz gibi çamura hemen şekil verdik insan oldu demiyor. aşama aşama insan yaratıldı ve sonradan ona ademin ruhu verilmiş olabilir. çok enteresandır ki ismine çok aşina olduğumuz din adamları da evrimi savunur nitelikte şeyler yazmışlardır.
ibnü Türketel-îsfahânî
Yeryüzünde ilk; madenler, sonra bitkiler, sonra hayvanlar meydana gelmiştir. Ve Allah Teâlâ
mevcut şeylerin cinslerinden her sınıfının sonunu, takip edenin başlangıcı kıldı da madenlerin sonunu ve bitkilerin evvelini mantar, bitkilerin sonunu ve hayvanların evvelini hurma, hayvanların sonunu ve insanın evvelini maymun kıldı ki, birbirine ulanma birliği bozulmadan, değişmeden, aralanmadan, kesilmeden korunsun ve birbirine bağlansın.
Elmalılı Hamdi Yazır (Hak dini Kuran dili, Eser Kitabevi,Cilt 5, s.3434)
Ve Hak teala bu mevalid ecnasından her sınıfının ahirini onu velyedenin evveli kıldı da meadinin ahiri ve nebatın evvelini mantar, nebatın ahiri ve hayvanın evvelini hurma, hayvanın ahiri ve insanın evvelini maymun kıldı ki, vahdeti ittisaliyye halel ve inhiraftan fasıla ve inkıtadan mahfuz ve mazbut olsun için.
Erzurumlu ibrahim Hakki Hazretleri (Marifetname, Hicri 1330 yılı, istanbul- Ahmet Kamil matbaası, 29. Sayfa)
Önce madenler var olmuş ki, onların başlangıcı yapışkan çamurdur. Sonra taşa terakki etmiş, ondan; cevher, demir, bakır,gümüş, altın gibi madenler; lal, yakut, zümrüt gibi cevherlerin mertebesine yükselmeler olmuş.Ta mercana varup andan bitkisel filizlenmeler başlamış. Sonra tohumsuz biten bitkiler, sonra tohumlu bitkiler, sonra ağaçlar, sonra hayvanlar oluşmuş. Bunların bir mertebeden diğerine geçmeleri nice yıllar sürmüş. Taki hayvanlarda da tekamül olmuş ve insana benzeyen nesnas ve maymun mertebesine ulaşmış hayvan. O mertebeden de yükselinip sureti insana gelinmiştir. O insan ki, kemal mertebelerinin suret ve siretinde terakki edip, kamil insan mertebesine ulaşmış ve ilahi ahlakla dolmuş.
Ömer Nasuhi Bilmen ( Muvazzah Ilm-i Kelam, Engin Kitabevi yayınları, no : 1. Yeni Matbaa, istanbul 1959, 3. Baskı, s. 145-146)
Nebatat ve hayvanatın ve hatta insanların, tekamül tarikiyle vücuda gelmiş olmaları, aklen caizdir. Fahr-i Alem Hazretleri dilediği mahlukunu bir nevi müstakil olarak yaratabileceği gibi, bitariki tedric de vücuda getirebilir; bunda istibad olunacak bir cihet yoktur.
Mevlana
ilk olarak o (ilk akıl) cansız dünyasında göründü,
Oradan bitkiler dünyasına geçti,
Ve birçok sene bitki hayatı yaşadı,
Sonra hayvani varlık için yol aldı
Ve aynı şekilde güzel çiçekler mevsiminde,
Bebeklerin nefes isteyip, niçin istediklerini bilemedikleri gibi,
Kendisinin, Ona yönelme arzusunu hissedince, kurtuldu.
Tekrar, hikmet sahibi yaratıcı, ki sen Onu bilirsin,
Onu hayvanlıktan insan mertebesine yükseltti,
Ve böylece varlıktan varlığa geçerek o akıllı oldu
buna benzer daha çok örnek var da sıkılır da okumazsınız diye eklemedim. darwin'in evrim teorisini müslümanlardan çalmış olması konusuna da girmiyorum. ama bir düşünün herşeyi yapma kudretine sahip olan allah insanı evrimle oluşturma kudretine sahip değil mi?
şu aralar Moviemax Family'de yayınlanan 2008 yapımı polisiye dizi. 19.yüzyılın sonlarında yaşayan William Murdoch adlı polis şefinin kıvrak zekası ve bilimden faydalanarak çözdüğü cinayetleri konu alıyor. sharlock holmes severlere şiddetle tavsiye ederim.
ali koç tarafından gerçekleştirilmiş ayardır. bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oldunuz deyip işleri en çok karıştıran siz oldunuz demek istemiştir.
tabi basının her söylediğine inanan, fenerle ilgili kötü haber alınca sahalarda gösteremedikleri galibiyetleri, söz yoluyla başarmaya çalışan taraftarların da işine gelmiştir.