Benim bu. Her zaman değil tabi. Saçma sapan geliyor kulağa ama işte oluyor bazen. Bazen ağız kokusundan bazen fazla kilolardan falan insan soğuyor o esnada ve vazgeçiyor. Abartılacak bir durum yok yani.
Türk vatandaşlığına geçmesi ihtimali tekrar çıkan futbolcu. bu sefer yüksek bir ihtimal hem de. tamam cristian'ı her zaman çok takdir etmiyoruz. sevimli hayalet casper oluyor birçok maçta. ancak şu bir gerçek ki kurtardığı maçlar da var ve yedek kaldığında ağlamıyor. türk olursa seneye 5+3 kontenjanının uygulanması ihtimalinde büyük avantaj da sağlayacak. 2009'da transfer olduğuna ve vatandaşlık için 5 yıl şartı olduğuna göre akıllıca bir tercih olabilir. hem vatandaş yaparsak elimize yapışıp kalacak değil ya.
kahraman ve efsane kelimesinin zihnimdeki karşılığıdır. küçükken gece maçlarını yakalamaya çalışırdım ve onun kusursuz olduğuna inanırdım. gerçi gelmişim 28 yaşına hala buna inanıyorum(çocukluk kahramanlarının böyle bir özelliği vardır). bu büyük adamın basketbolu bırakmasıyla birlikte ben de basketboldan bir nebze soğumuştum.
karabük üniversitesi yeni tanıtım videosu. valla birşey diyemedim ama ah be mahmut biraz aksağan çalışsaymışsınız, gramer hatalarını falan düzeltseymişsiniz keşke.
edit: la olm videoyu ben çektim sanki ne eksiliyorsunuz.
herkesin hayat içinde birçok aptallığı olduğu için büyütülmemesi gerekir. bir yığın mantıksızlık içinde yaşıyoruz. devlet diye, din diye, milliyet diye algı var, insanlar köle gibi falan satılıyor. bu mu aptallık kriterin amk. millet cennete gideceğini düşünerek hayatını öbür dünyaya adıyor, bildiğin öbür dünyanın olduğuna inanıyor ve hatta bunun için başkalarını öldürüyor. aptallık mı? "onlor sıgoro içiyo yeeeaaa"
yatakta ölüler gibi yatan kadınlara aşık olmak isteyen insanların beyanatıdır. bir erkeği mutlu edebilmek için çaba harcayacak kadın 1-0 öndedir, net. erkek de çaba harcamalı tabi, karşılıklı bu işler.
üniversitede sigaraya başladığımdaki ilk göz ağrım. 9 yıldır da -zaman zaman onu camel ile aldatsam da- başka bir sigara aramadım. neden bilmiyorum ama son aylarda sanki tadı bozulmuş gibi gelmeye başladı bana. ya sigarayı bırakacağım ya da winston ile olan aşkımız sona yaklaşıyor böyle devam ederse.
nefret etmek de milliyetçi ve şoven bir davranış olduğu için içine girmeyeceğim tutumdur. Milliyetçilerin ve milliyetçiliğin miadını doldurduğunu ve bitişinin hızlanması için entellektüel gayret gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum o ayrı.
savaş esnasındaki bir asker veya roma döneminden bir kölenin beyanatı değildir beklendiği gibi. halkın vergileriyle ve oylarıyla o noktada olan bir milletvekili bu cümleyi sarf etmiştir. şaşırdım mı peki? birazcık.
"Genel başkanımız, büyük liderimiz başbakanımız bir irade beyanında bulunmuştur. Kusursuz itaatse biz büyük liderimize kusursuz itaat ediyoruz. Söz verdik bu can bu bende kaldığı sürece söz verdik, ideallerimiz için ölümüne mücadele edeceğiz." diyen milletvekili olması gerekirken, başbakanın kulu olan insancık.
Ya arkadaş ben mi kafayı yiyorum acaba? Bu adamlar nasıl böyle iğrenç, aşağılıkça, insan onuruna yakışmayacak ifadeler kullanıp sonra da sokakta yürüyebiliyorlar? bu kadar kolay mı? adam milletvekili lan milletvekili! "liderimize kusursuz itaat ediyoruz" demiş. vay emenike, buna ne denir ki daha.
ders niteliğinde bir konuşma gerçekleştirmiştir. sezon başında fenerbahçe'ye ne verip veremeyeceğinden şüpheliydim ama bu konuşmasını okuduktan sonra en azından şundan emin oldum ki bu adam bir bilim adamı hassasiyetinde yaklaşıyor bu işe. "ersun yanal'ın bilimsel ve objektif yanı en güçlü özelliği" derlerdi. bunu da böylece anlamış oldum.
zaten dikkat edilirse, şu an kendi kulüplerinde ve milli takımlarda genç yaşlarında bu adamın ellerinde yetişmiş birçok gencin yorumları ve gelişim hızlarından anlaşılabilir. alper, caner, arda, selçuk inan vs. hatta yine bugün rastladım arda turan ersun yanal'a çok büyük saygı duyduğunu söylüyordu. "Ersun Yanal hayatımda bana çok faydalı oldu. Bir arkadaş olarak, hoca olarak çok severim. Bir oyun stili vardır, çok severim onu. Benim için çok özel biri" demiş dün.
kısacası ersun hoca salih'i oynatmıyorsa kesinlikle bir bildiği vardır. bir spor muhabiri olarak da söylüyorum, evet var. kanalımın fenerbahçe muhabiri bana aynen şöyle söylemişti: "ersun hoca, salih'e yeteri kadar çalışmadığı için çok kızgın". kısacası salihseverler bilmeli ki(ben de öyleyim) bizim ufaklık abilerinden biraz geri. inancım da şudur, salih ekstra antrenmanlar, güç-dayanıklılık çalışmalarında söylenenleri daha çok yapmaya çalışırsa daha fazla şans bulacağına inanıyorum. tabii yarım sezonluğuna bursa gibi takımlara kiralamak da iyi bir seçenek, hazır daum'un da o'nu istediği konuşuluyorken. biraz süper lig maçı tecrübesi artabilir.
neyse ersun hoca dedik salih'ten çıktık. eyyorlamam bu kadar.
Sevdiği kız eğer başkasına aşık değilse yanlış yapan insandır. Hayat geçip gidiyor, reddedilmek, utanmak, gurur yapmak için kimsenin zamanı yok. Yakalamk lazım hayatı, kaybedersek de kaybettiğimizi biliriz napalım.
Yaptım bunu ben. 6 ay ingiltere'de kaldım bu dönemde 60 yabancıya küfür ettirdim heralde. En zevklisi de "in turkish hello means yok mu beni .iken" gibi ergence oyunlar oynamaktı. Malım tamam mı? Oldu mu?
özlenendir. posteri salonun baş köşesinde bakılır durulur. geleceği gün, havayolunda karşılanacağı zaman hasretle beklenir, gözlerim dolar.
soğuduğum futbolu tekrar sevdim ben senin yüzünden be kaptan. aileni, tek ayağının üzerinde sekerek sahaya çıkışını, felipe'nin top tepişini özledim.
O ince sesinle sakin sakin konuşur sonra da samet'in çevirmesini beklerdim. 5 gol attığın ankaragücü maçında bile aynı alçakgönüllülükle konuşmuştun mikrofona. Felipe de bir yandan mikrofonu yakalamaya çalışmıştı, o'na bakmıştın sen de; sanki mesaisini yeni bitirmiş ve sadece işini yapmış bir emekçi gibi. Sadece evine gitmek isteyen ve bir an önce bütün ailesini kucaklamak isteyen bir aile babası gibi...
"Asıl islamiyet/hıristyanlık böyle değil" derler ya bir durumla karşılaştıklarında; onlara hak veririm çünkü şunu biliyorum ki islamiyete inananların tamamı asıl islama inansalardı ve islama göre yaşasalardı sıçmıştık, sıçmıştım.
Allah'tan ki en azından Türkiye'de modernizmin şekillendirdiği bir islamı yaşıyorlar da dinden çıkanları öldürmek, küçük kız çocuklarıyla evlenmek, zina yapanları öldürmek, kadınları zorla kapatmak, istediğimiz gibi boşayabilmek, lafımızı dinlemeyince dövme hakkına sahip olmak gibi uygulamaları gerçek islamdan saymayan bir Müslüman grubunun içinde yaşayabiliyoruz(islamı bu anlamda yanlış bilen bir toplum tabii neyse böyle devam edin)
Yaşamın gayesi bana göre en çok da zamana ve mekana göre şekillenmiştir. Antik Yunan'daki stoacılar, ortaçağ kilisesi, sartre, kıl-yün vs... her biri dönem, savaş ve hatta mekana göre farklı yorumlarda bulunmuşlardır. Sartre demişken... insan varlığının özünü yaşadıkça keşfeder falan der, insana doğuştan bir gaye biçmez, hele dinin diktiği donlara hiç sokmaz insanı.
Ne uzattı arkadaş. Neyse dinler ve modernist felsefeler insanlara kendilerine göre kesin gayeler yükler. "Insan Tanrı'ya tapmak için, Tanrı'nın yeryüzündeki halifeliğini gerçekleştirmek için, yeryüzü sınavı için, uzaya çıkmak için, kendini aşmak için yaşar" der farklı paradigmalar.
Bana göre ise insana böyle yüce ve tek bir amaç yüklemek kendini beğenmişliğin ve ukalalığın zirvelerindendir. Insan amacını yaşadıkça keşfeder, amaç zamana göre değişir ve mutlak iyi-doğru olanın kendi amacı olduğunu dayatmak çok büyük bir ahmaklıktır.
