az önce okuduğum bir kitapta yeniden dikkatimi çekmiş ve bence üzerine düşünüldüğünde şaşırtıcı bulunması gereken gerçeklerden biridir bu. çünkü ivmeli hareket hayatımızın görünen kısmının bir parçası ancak ışık bizim bildiğimiz parçacıklar gibi bir parçacık değil. ona yarı-kuantum parçacığı ve yarı-dalga diyebiliriz. bir fotonu anlayabilmek için onu kısmen bir bilye olarak hayal edebiliriz ancak gerçeklikte bir bütün olarak bilye ile aynı parçacık kategorisi içine koyamayız çünkü foton tam anlamıyla makro dünyaya ait bir parçacık değildir ve kendine has bir takım özellikleri vardır. eğer onu gözle gördüğümüz dünyaya ait normal bir parçacık olarak kabul etseydik foton parçacığına ışık hızına ivmesiz bir hareketle doğrudan ulaşması için yaratıldığı anda sonsuz bir kuvvet uygulamamız gerekecekti. e=mc^2 formülü bize bunu söylüyor. işte bu sebepten ötürü foton vakum ortamında kaynaktan çıktığı anda yani yaratıldığı anda elektromanyetik dalga halini alıp bildiğimiz maddeler gibi belli bir ivme hareketi ile ilerlemekten öte direkt ışık hızında yol almaya başlıyor. sıvı veya katı gibi bazı ortamlara girdiğinde ise hızı yavaşlıyor ve bu ortamlardan çıkıp tekrar vakum ortamına girdiğinde ışık hızında yol almaya devam ediyor. eğer yeterince yoğun bir ortam içerisine hapsedilirse ışığın hızı sıfıra düşürülebilir yani durdurulabilir ve ışık o an parçacık yerine enerji haline geçer. bu arada yukarıda bahsettiğim dalga yalnızca ışık dalgası olarak değil su veya sismik gibi bir dalga türü olduğunda da doğduğu an sıfırdan ivmeli bir hareketle hızını arttırmaz.
arzularının kölesi olup ruhumun yok sayılmasına zemin hazırlaması ile makineleşmeme sebep olan kadındır. misyoner pozisyonunda iken sürekli popoma şaplak yiyorum ve bu da kendimi susup sadece işini yapması gereken bir köle gibi hissetmeme sebep oluyor.
peki ya hislerim? henüz popoma atılan şaplakların ötesinde hislerime dokunan bir kadın göremedim.
üzüntüsünden gözyaşını tatlı yanağına düşüren bir kadının arkasında ansızın belirip elimi omzuna koymak suretiyle yaptığım hareket. insanları üzgün olduklarında hayata yeniden döndürmeyi seviyorum. onları teselli ettikten sonra gözlerimi kısıp nevi şahsıma münhasır tebessümüm ile kendilerine bakarak "artık iyisin" diyor ve gökyüzünde yükselen ay'a doğru yürümek suretiyle ufukta gözden kayboluyorum.
şahsen bildiğim ve ciddi bir ortamda ansızın yapmayı sevdiğim bazı illüzyonlardan örnek vermem gerekirse:
karşıdakinin kulak arkasından para ve yüzük çıkarma
52'lik desteyle olan bazı numaralar ve hareketler
içimden çiçek, duman, alev veya çeşitli hayvanlar çıkarma.
daha da var ama onları da sonra yazarım artık uzun sürer zira.
bazı kadınların öyle olduğumu söylemeleri üzerine hakkında biraz araştırma yaptığım erkek türü. temiz kalpli, iyiliksever ve samimi erkekler için böyle bir tanım kullanılıyormuş sanırım. resmen sadece kanatları eksikmiş*. neyse. ne diyeyim, teşekkür ediyorum buradan kendilerine.
yeni tanıştığım ve o gecenin sonunda bana evinin anahtarını kaybettiğini söyleyen kadına nevi şahsıma münhasır ses tonum ile birlikte bunu destekleyici jest ve mimiklerimle söylediğim söz. bir kadını asla dışarıda bırakmam, hele mevsimlerden kış ise. asla.
hoşlandığım kadına onunla daha fazla sohbet etmek istediğimi belirtme amacıyla söylediğim sıcak ve samimi söz. lokasyon farketmiyor. nerede söylersem söyleyeyim orada bir evim oluyor zaten. olmasa da "evim şurada" dediğim o an ev kendiliğinden oluşuyor.
bir kaç kez istemsizce yaptığım hareket. gerçekten her şey istemeden gelişiyor ve olan biteni ben de anlamıyorum desem doğrudur. arkadaş grubunda herkes aynı kızdan hoşlanır falan. bense hiç o kızla ilgilenmem başka şeylerle uğraşırım. sonra ne olur, nasıl olur ben de anlamam ama o kızla bir bakmışım sevgili olmuşumdur. arkadaşlarım haliyle bir süre şahsımla konuşmayıp bana uyuz olurlar ancak zamanla güzel gönüllerini alırım ve her şey normale döner.
şubat ayında kitapçıların raflarındaki yerini alacak olan yepyeni kitabım. sevgili ezik ve sempatik beta erkekleri sadece 75 tl değerindeki kitabımı satın alıp okurlarsa bir kadını kendine sadece 5, evet yanlış duymadınız, sadece 5, 6,7,8,9 değil yalnızca ve yalnızca 5 adımda bağlamanın inceliklerini öğrenmiş olacaklar.
artık erkek bağlanmasına son! sözcüklerinizi seçin, ve onları kadınları bağlamak üzere bir ip gibi kullanmaya hazır olun!
merhaba. evet o pek sevmediğiniz adam benim. size geçenlerde yaşadığım bir olayı anlatayım.
cafede en arka masada oturuyorum ve o sırada yalnız başına oturan güzel bir kız görüyorum. biraz bekliyorum, çünkü hemen yan tarafındaki erkeğin bu kıza kaçamak bakışlar attığını görüyor ve kızın ona karşı olan tepkilerini ölçüyorum falan filan. nasıl desem, hani çocuk kalkıp gitse kız "okey" diyecek o derece bir durum var yani. bu çocuk ise saatlerce öyle uzun uzun bakıp gitmiyor. sonrasında ben de "al işte, ezik, dur şunu bir de ben ezeyim" diyerek yerimden kalkıp kızın masasına emin adımlarla yürüyorum. hiçbir şey demeden karşısındaki sandalyeyi çekip cool bir tavırla oturuyorum ve gerisi bende saklı özel sözcüklerimi ve hareketlerimi devreye sokuyorum.
sonuç? kız benimle birlikte masadan kalkıyor. ezik erkek ise şahsıma nefret dolu bakışlar atmaktan öteye gidemiyor. zira biliyor ki o an doğanın kanunu işliyor ve hepimiz bunun farkındayız.
bu da böyle bir anımdı işte sözlük. bak yine bıyık altından bir tebessüm yapasım geldi istemsizce.
ezik beta erkeklerinin yüzüne bakarak söylediğim söz. sen, sen, sen ve sen ve o ve siz, hepiniz... bir alfa erkeği olarak size anlattıklarımı dinlemiyorsunuz. hala gidip güzel kızların peşinden koşuyorsunuz. bırakın, size söylediklerimi yapın ve onlar sizin peşinizden koşsun. gerçi koşacaklarını sanmıyorum çünkü zaten durum burada paradoksa giriyor. neyse, bu konuya çözüm bulursam yazarım bir ara. yapacak bir şey yok. siz yine şimdilik ezik gibi bildiğinizi okumaya devam edin.
yazık... başlığı daha tarafımdan yeni açılıyor. tabii sözlüğün ezik ve abazan beta erkekleri " 'seni istiyorum' diye mesaj atan kız "ın hayaliyle yanıp tutuştukları için başlıktaki gibi bir durumun sonucunda olumlu bir yanıt alabilecekleri ihtimalini düşünemiyorlar bile. nasıl düşünsünler ki... onlar da biliyor cevabın ne olduğunu.
tanım: birlikte olmak için seçtiğim bir kadına ansızın atabileceğim mesaj. cevap mı? elbette "bekliyorum".
hoşlandığım bir kadının yanına gidip onu parmakla göstermek suretiyle söylediğim söz. bunu yaptığımda bile başarı oranım yüzde yüz. nasıl biriyim sen düşün artık.