gelecek hafta çarşamba günü yapılacak, 21.30'da başlayacak ve ücretsiz olan konserdir.
30 yıllık müzik kariyerine dipten ve derinden devam eden, anadolu yakasının esnaf grubu kesmeşeker'i taksim'de dinlemek isteyenler varsa, bu konseri kaçırmasın.
sadece içtiğiniz biranın parasını ödeyip güzel bir konsere katılmış olacaksınız. ha ben onu da ödemem diyorsanız, gelin lan gelin ben öderim tamam.
abd ile ypg'nin şehvet dolu ilişkisi ortaya çıktıktan sonra recep tayyip erdoğan'ın söylediği sözdür.
bir haftadır cumhurbaşkanından genelkurmay başkanına kadar herkes, abd'nin orta doğu ile ilgili attığı adımlar sonrasında "ama bize böyle dememişlerdi, bize verilen sözler farklı yöndeydi" diye geveliyor. nasıl bir bel bağlama şekli, anlayamıyorum.
küresel güç olmaya çalışırken bütün komşularıyla sorunlu hale gelen, sonrasında da "ulan biz en iyisi bölgesel güç olalım" diyen, en sonunda da "vay efendim bizi kandırdılar" diye ağlayan bir devlet olduk. vallahi üzülüyorum.
anadolu'da el sikiyle gerdeğe girmek diye bir söz var. anadolu'dan yüzde 70-80 arasında oy alan adamlar hala bu sözü anlayamamış olacak ki başkasından aldığı sözlerle dış politikasını yönlendiriyor.
eğer hükümet son olaylardan sonra gurur yapıp da istifa ederse, yeni kurulacak hükümetin işi hiç de kolay olmayacaktır zira büyük bir bataklığın içine çekildik ve çıkmamız çok zor.
butch samuray kılıcı ile tecavüzcülerden birini kestikten sonra diğerini köşeye sıkıştırır. o sırada tecavüze uğrayan marsellus'a 'are you ok?' diye sorar ve karşılığında ise 'no man, i am pretty far from ok' cevabını alır. sonrası zaten tecavüzcüye döşenecek olan zenci borularıyla ilgilidir.
sgk tarafından yapılan açıklamayla, akciğer kanseri olan vatandaşların tedavisinin karşılanma şartıdır.
olaylar çok garip bir boyuta geçiş yapıyor gerçekten. insanları dinine, diline, mezhebine ve kültürüne göre ayrıştırdıkları yetmemiş gibi, şimdi de yedikleri içtikleriyle ayrıştırıyorlar. sadece sade vatandaşlardan bahsedecek olursak, bu ülkede en çok vergiyi alkol ve sigara tüketen insanlar veriyor. şimdi sen çıkıp "kardeş biz bu vergileri aldık ama yarın bir gün elden ayaktan düşersen, hiç umurumuzda olmayacak, bilgine" diyorsun.
valla ben bundan daha sosyal bir devlet hayal edemezdim, gerçeğini gördüm. tebrikler.
yunan göç politikaları bakan yardımcısı yannis muzalas, amsterdam'da gerçekleştirilen ab zirvesinde bir araya geldiği belçikalı bakanın, "sadece mültecileri denize geri itin. yasanın dışına çıkmanız umrumda bile değil. bu yasadışıysa da bunu umursamıyorum. sadece onları geri itin" dediğini iddia etti.
ruanda'da iç savaş çıkmasına vesile olan belçika'nın böyle bir öneride bulunması çok da şaşırtıcı değil. tamam göçmenler tu kaka olabilir ama ne olursa olsun sürekli insan haklarından, özgürlükten ve demokrasiden bahseden bir ülkenin yöneticisi böyle bir açıklama yapmamalı.
avrupa'lı devletlerin elimizi taşın altına koymayalım mantığıyla bir yere gelinemez. bu sorun artık bölgesel bir sorun olmaktan çıktı ve küresel bir sorun haline geldi. bu yüzden silahlı gruplara mühimmat desteği yapılacağına, insan değerlerine uygun yardımlar yapılmalıdır ki bu sorun bir an önce sonlansın.
aksi durumda ülkelerinizin ismi ruanda'nın kara tarihinde geçtiği gibi, suriye'nin kara tarihinde de ilk sıralarda yer alacaktır.
az önce metroda konuşmalarına şahit olduğum 2 gencin yaptığı kıyaslama.
-bir insan nasıl hırsızlık yapabilir ağbi ya. ben kimseye konduramıyorum hırsızlığı.
+aynen ağbi.
-adam öldürmeyi bile anlarım ama hırsızlık çok kötü ağbi.
+doğru söylüyorsun.
-hani sıkarsın birinin kafasına öldürürsün tamam anlarım ama hırsızlık nedir ya.
muhabbet bu seyirde bir 5-6 dakika devam etti. diğer genç, muhabbetin ne kadar saçma olduğunu anlamış olacak ki sürekli geçiştirmeye çalışıyordu.
khaled hosseini'nin uçurtma avcısı kitabında bununla ilgili güzel bir paragraf vardır. hatırladığım kadarıyla şöyle ki;
hırsızlık, en büyük günahtır. bir insanı öldürürsün onun yaşama hakkını çalarsın. bir insana yalan söylersin, onun doğruyu bilme hakkını çalarsın.
hırsızlık gerçekten çok büyük günah, onda hemfikiriz ama insan öldürmekten daha ciddi bir suç ve günah yoktur diye düşünüyorum.
koca akvaryumda tek başına bakılması gereken, çok yiyen, hızlı büyüyen ve zamanla sahibini tanıyıp ele gelen, bu yüzden de akvaryum köpeği olarak nitelendirilen efsane bir balık türü.
2008 yılında polonya'nın varşova kentinde kurulmuş bir post rock grubudur.
polonya'dayken bir arkadaşım sayesinde dinlemeye başladığım ve devamlı dinleyicisi olduğum güzel bir gruptur.
2011 yılında çıkardıkları earthshine albümlerinin tanıtım konserine gidip epey hayran kalmıştım.
seri ruh hali geçişlerine sokan albümün tamamını aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz.
derin bir neil young şarkısıdır. insanı üniversite yıllarına, tek başına boş sokaklarda dolaştığı zamanlara ve yalnızlığın en koyu olduğu o gecelere götürür.
When you were young and on your own
How did it feel to be alone?
I was always thinking of games that I was playing
Trying to make the best of my time
But only love can break your heart
Try to be sure right from the start
Yes only love can break your heart
What if your world should fall apart?
I have a friend I've never seen
He hides his head inside a dream
Someone should call him and see if he can come out
Try to lose the count that he's found
But only love can break your heart
Try to be sure right from the start
Yes only love can break your heart
What if your world should fall apart?
I have a friend I've never seen
He hides his head inside a dream
Yes, only love can break your heart
Yes, only love can break your heart
Yes, only love can break your heart
As the winter winds litter London with lonely hearts
Oh the warmth in your eyes swept me into your arms
Was it love or fear of the cold that led us through the night?
For every kiss your beauty trumped my doubt
And my head told my heart
"Let love grow"
But my heart told my head
"This time no
This time no"
We'll be washed and buried one day my girl
And the time we were given will be left for the world
The flesh that lived and loved will be eaten by plague
So let the memories be good for those who stay
And my head told my heart
"Let love grow"
But my heart told my head
"This time no"
Yes, my heart told my head
"This time no
This time no"
Oh the shame that sent me off from the God that I once loved
Was the same that sent me into your arms
Oh and pestilence is won when you are lost and I am gone
And no hope, no hope will overcome
But if your strife strikes at your sleep
Remember spring swaps snow for leaves
You'll be happy and wholesome again
When the city clears and sun ascends
And my head told my heart
"Let love grow"
But my heart told my head
"This time no"
And my head told my heart
"Let love grow"
But my heart told my head
"This time no
This time no"
"saygı" kelimesinin en çok kullanıldığı dönem olan ramazan ayındaki sorundur.
kimin kime ne için saygı duyması gereklidir bilinmez. bilinen tek şey, çevrende oruç tutan birileri varsa ne bir şey yiyebilirsin ne de içebilirsin. çünkü saygı duymak bunu gerektirir. peki oruç tutmayana da saygı duymak gerekmez mi?
evet ülkenin çoğunluğunu müslümanlar oluşturuyor ve müslüman bir ülkede islamın gereği olan oruç tutuluyor. ya tutmayanlar?
dövülmek, dışlanmak, hakarete uğramak zorunda mı?
çeşitli sebeplerden dolayı oruç tutamayan, üç beş kuruşa özel şirketlerde çalışan ve doymak bilmeyen ama orucunu tutan patronunun kaprisleriyle uğraşmak zorunda olan insanlar için neden "saygı" kelimesi kullanılmıyor. tamam oruç tutanlara saygılı olmalıyız, bu konuda hemfikiriz. ama azınlık olarak görülen ve özellikle ramazan ayında oruç aracılığıyla din baskısına maruz kalan insanların yaşamlarına da biraz özen göstermek gerekiyor.
mesela, patronu olduğun şirketin %80'i oruç tutuyor diye diğer %20'sine yemek vermemek, oruç tutanlar yemiyor, onlar da yemesin demek pek adil değil gibi.
kısacası; açın halinden anlayalım diye oruç tutarken, insanları aç bırakmayalım. biraz özenli olalım. saygı bekliyorsak, saygı duyalım.
önceleri ulaşım ücreti 1 liradır. isteyen kent kart sahibi olup 90 kuruşa da yolculuk yapabilmektedir. ama belediyemizin aklına güzel bi fikir gelir. "neden herkese kent kart alma zorunluluğu getirmiyoruz" gibi bi fikirdir bu. sonra ulaşım ücretine yüzde 100 zam yapılır. artık kent kart sahibi olmayan öğrenci, ulaşımdan yararlanmak için 2 lira ödemek ya da kent kart almak zorundadır. bu kartları da 7.5 liraya sattıklarını düşünürsek, siz düşünün öğrenci ne derecede soyulmuştur.
sloganı "amacı öğrenci dayanışması" olan, türkiye genelinde üniversite öğrencileri tarafından çıkarılan dergidir. öğrencilerin ulaşım, yerleşim gibi sorunlarına değinir ve bunlara kendilerince çözüm önerirler. dergiyi de 50 kuruş gibi bi fiyata satarlar.
öğrenci sorunlarına dikkat çeken bu dergiye yakın durun, destek olun. öğrenci sorunu heryerde aynı.
geleneksel taksim yeniyıl taciz kutlamalarında, bir kadını taciz eden 24 yaşındaki evli bir adamın yaptığı savunmadır.
" sigaramı atarken elim kalçasına değdi, kadın çığlık atmaya başladı, neye uğradığımı şaşırdım! "
celal bayar üniversitesi rektörünün "eğer bülent arınç'ı protesto ederseniz sizi üniversiteden atarım" tehdidi üzerine, türkiye gençlik birliği (tgb) üyesi olan öğrencilerin verdiği karşılıktır.