hesap vermesini gerektirecek şeyler yapmayan, kendisinden emin, karakteri oturmuş olan kızdır. sevgilisini kıskandırmak için oyunlar oynayan ezik kızlara benzeyemeyen kızdır. karşısına yirmi erkek çıksa da pas vermeyecek olan kız'dır.
bir insanın hesap vermesi için ciddi bir potansiyel (aldatma potansiyeli) olması lazımdır , çünkü. düşünün ki anneniz babanıza gün içerisinde kaç kez hesap veriyor? nedense bu hesap verme kısmı son on yıldır vuku buldu. niye? çünkü potansiyel insan sayısı arttı.
sevgilinin patavatsız, düşüncesiz olması, kaba olması, içten pazarlıklı olması ve ergen gerisi bir beyine sahip olması nedeniyle gün içerisinde dahi bir kaç kez yaşanılabilir olan olay.
yukarıda anlatılmış olan karakteristik özellikleri taşıyan insanlardan uzaklaşmak, içi dışı bir , temiz bir insan bulmak gerekmektedir.
ölümle ikinci tanışmamdı. gerçe ölümle tanışmayız bizler, tanışırsak ölmüşüzdür zaten. peki bir ölüyü mü tanımış oluyoruz?
-kaç ölü tanıyorsun nuri?
+ vallahi 5-6, yalnız biri uzun zamandır aramıyur.
biz sadece yitiriyoruz, kaybediyoruz. ölüm dediğimiz şey de en büyük kayıp değil mi zaten? alışkanlıkların acıyı kat be kat arttırdığını söylerler. yaşanmışlıklarmış sözde bir ilişkiyi ilişki yapan. peki hiç, çok istediğiniz bir şeyi elde edemediğinizde yaşadığınız üzüntüyü, sahip olduğunuz bir eşya kırıldığında da hissettiniz mi? hangisi daha ağırdı sahi? ölüm konusunda genellemeleri sevmiyorum, evet. çünkü, ömrümde bu kadar acı çekmedim, geceyle gündüzün ne zaman olup bittiğini, haftalarca hiç yıkanmamış olduğumu, hangi süre zarfında hala bilmediğim 9-10 kilo kaybetmiş olduğumu, hangi arada okula gidip geldiğimi, ne zaman sınavlara girdiğimi, nasıl bir yaz tatili geçirdiğimi, şehir şehir gezerken nasıl da farkında olmadığımı, bulabildiğim her fırsatta boşalmak için ağlamak zorunda olduğumu, saatlerce süren kalp ağrılarını, içimde yanan o kızı , o büyük boşluğu, o hala "inanamıyorum, büyük, çok büyük, çok kötü bir kabus olmalı bu, uyandırın artık ne olur çığlıklarımı", ardından o okula nasıl geri dönebildiğimi hala anlayabilmiş değilim.
insanız evet, travmaydı, hatırlamamam doğal. tabi sizlerde haklısınız. hepimiz yaşıyoruz, yaşayacağız da. allah, güç veriyor mu sahiden? veriyor.
izleri geçmiyor fakat, silmeye çalıştıkça tahriş oluyor daha çok orası, koyulaşıyor, kararıyor kalp. günlerce, aylarca onun hayaliyle uyu, her gün onu görebilme umudu seni tekrar tekrar doğursun, arada telefonda konuş, sesini duy , dünyanın en mutlu insanı ol, ona en yakın insan olmak tek hedefin olsun, her şeyini öğrenmeye çalış, mossad ajanı gibi aylarca iz sür, uğraş, evlenme planları kur, çocuğunuzun göz renginin "mavi " olacağını bile kararlaştır. saçma sapan mesajlaşmalar için bahaneler bul, laf sok , saf soksun, mutlu ol. talih bu ya, 17 yaşında ol bir de... buluğ çağının bağrında, utangaç, oturduğu yerden testesteron salgılayan yüzlerce gençten birisi ol işte, hormonların kalp atışlarına kadar müdahale etsin, onu görünce elin ayağın dolaşsın,hep tedirginlik, kararsızlık, karamsarlık olsun, bir türlü tam olarak derdini anlatama, daha küçücük olduğunu düşün ve geriye çekil. sırlarını hiçbir zaman öğreneme, kendi dünyasında ne kadar yenilmiş olduğunu... hep gördüğün gülen mavi gözleri kadar huzurlu san sen onu. saçma sapan kıskançlıklar yap, neymiş efendim başka kızlarla konuşuyur, neymiş havalara girdi hee, iyi ki anladı hoşlandığımı. gururumu alaşağı edemem onun yüzünden, neymiş işte, teklif etmiş; "hayıııaaar, çok kızgınım onaağğ, hayııaar, çıkamam onunla, hayır dediğimi söyle, ondan hoşlanmıyorum ki ben artık, ergenim ya? ayran gönüllüyüm ya, ayağıma gelince de ben istemem ya? aslında kendi dünyamda ben de çok küçücüğüm ya, hazır değilim. böyle söyleyemezsin işte, çok heyecanlı olduğunu, sevindiğini, kızardığını belli edemezsin ki. eve gidip bunu saatlerce düşünmen gerekir bir de, sanki hayatının en ciddi kararını vereceksindir, dönüm noktasıdır o. hala mı karar veremedin, hala mı çekiniyorsun? artık okulda bir arkaşının arkasında yürümelisin hatta, o kadar utanmışsındır, ne varsa utanılcak. "saklayın beni, o geliyor " , kantine girse keto gibi yamulmalar falan.
böyle mi geçecekti peki her şey?
bakışarak? artık biliyorduk ki ikimizde karşılıklı platoniklerdik. böylesi de var platonizmin evet. en heyecanlısı bu'dur. tam ruh hastası işi. hiç düşünmedim oysa, isteklerimi nasıl gerçekleştireceğimi, korktum. en yakını ben olcaktım hani? sarılcaktım belki ona? bana babasından yakıncaktı belki? "ebeveynler dicektim, işe yaramıyorlarsa gereksizdirler" ergen beynimle.
yarım kaldı. hiç başlamadı diye avutsalarda beni, biliyorum ki yarım kaldı. yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmiştim. elini bile tutabilecektim az kalmıştı, kalbim durmayacak olsa... hiç tutamadan o durdurdu kalbini oysa, zamanı durdurdu, hayallerimi durdurdu, geleceğimi sildi attı, kendisini attığı gibi umarsızca. evet, ev telefonunu açan babasıydı, hani şu gereksiz olan, gazetedeki haberi doğrulayan adam. "kaybettik onu duymadın mı? " dedi, biraz kızgın ama sessizce. "başınız saolsun" diyebildim. sahiden yamuldum, yamulmak nasıl oluyormuş gördüm yani, kaldırıma oturttular beni, ağlayamadım, kaldım,konuşturamadılar, kıpırdayamadım, bayılamadım bile, nefes alamadım, belki yarım saat öylece kaldım, yarım kaldım.
gerçek anlamda sevilmeyi isteyen kızdır. sevgilisinin sadece sevişip daha sonra arkasını dönüp uyumasını istemiyordur. birlikte güzel bir kaç film izleyerek, sarılıp uyumayı tercih ediyordur. saçlarını okşamasını istiyordur sevgilisinin, duygusal, gerçek aşka inanan kızdır.
interneti en pahalı kullanan ülkelerden biri türkiye. ayrıca ülkemizde eğlence vergisi içerisinde yer alan sinema vergisi , yabancı filmler üzerinden %50, yerli filmlerden ise %20 civarında alınmaktadır. fiyatların günden güne uçması şaşırılacak şey değildir bu şartlarda.
böyle bir ülkede yaşıyoruz ; hem yabancı yatırımcılar hem de devlet iki taraflı sömürüyor bizi. çünkü neden? lükse giriyor. bu ülke de 650 tl maaşla ev geçindiren birisi, sinemaya gidemez. 4 kişilik bir aile ne yapar peki? 4 kişi sinemaya gitmek yerine , o 60 tl ile aylık internet üyeliklerini kullanırlar. insanları asosyalleştiren bu sistemde, sınırsız internet tarifelerinin 50 tl üstündeki faturalarına minnet eden bir milletiz biz artık. ne desek boş.