bu ülkede naaş pazarlığı yapılıyor, kan parası alınıyor ölen kişinin yakınları davadan vazgeçebiliyor. yeni cinsel istismar kanunu da böyle sonuç doğuracak.
15 yaşındaki kız çocuğumuz tecavüze uğruyor. bunu yapan yetişkin bir iş adamı. yani oldukça zengin. 15 yaşındaki birinin evlenmesi için vasinin iznine ihtiyacı var. e yeni kanun onaylanırsa, o iş adamı o kızla evlendiği zaman affedilecek. kızın veya ailesinin rızası lazım. malum az önce belirttiğimiz gibi bu ülkede her şeyin bir fiyatı var. ölülerin bile. tecavüz mağduru kızımız eğer yetişkinse, paranın cazibesine kapılıp o şerefsizle evlenmeyi kabul edebilir. onu suçlamamak lazım, çünkü bu ülkede böyle. fakat evlilikleri kesinlikle olumlu gitmeyecek ve çocukları bu olumsuzluk altında yetişip topluma pek de hayırlı olmayacak.
eğer tecavüze uğrayan kızımız reşit değilse ailesi o şerefsizin parasını kabul edecek ve kızlarını da bir şekilde ikna edeceklerdir bu evliliğe. sonuç, sonuç yine aynı. o küçük kız hayatının travmasını yaşatan namussuzun her gece aynı şeyi yapmasına katlanacak ve büyük ihtimalle bir gün katlanamayacak ve intihar edecek. intihar etmezse bile psikolojisi kesinlikle düzgün olmayacağı için çocuklarına anne gibi davranamayacak ve çocukları yine toplum için tehlikeli bireyler olacak.
yani bu kanun hem namusu parayla satın alınır bir hale getirecek, hemde evlendirilen çocuğumuzun çocukları ileride düzgün bireyler olmayıp kanunlara karşı gelmeye meyilli bireyler olacak. aksini söyleyemeyiz. tck 102-105 maddeleri arası cinsel istismar ve tecavüz suçlarını barındırıyor. girin bakın. en az cezası 18 yıl olan bir suça böylesine ahmakça bir istisna getirilemez.
edit: ulan senkronize bir şekilde siklemediler ya beni. yazık la sözlük ayıp la ettiğiniz.
Vodafone’dan evime internet bağlattığım günden beri yaşadığım sorunlardan dolayı Vodafone’u her gün arama gereği duydum. Çeşitli ufak tefek sorunlara göz yumdum ama Vodafone’un bazı konularda müşterinin kendilerine muhtaç olduğunu düşünen bir kurum olduğunu anlamam uzun sürmedi. Port onayı için yasal süreyi aşarak 17 gün bekletildim. Sürekli internet bağlantımda kopmalar oluştu. Telekom yetkilileri gelip
sorunu incelediklerinde alt yapısal veya türevi bir sorunun olmadığını rapor ettiler. Vodafone’dan bana mesaj bile geldi “Sorununuz tespit edilip giderilmiştir” diye. Fakat sorun devam etti. Şuan da hala devam ediyor. işimin internetle yapılabilir olduğunu daha öncesinde de belirtmiştim, işin ortasında her 5 dakika internet kopması bana çok zaman ve çok para kaybettirdi. Port işlemi için beklediğim ve beklettiğim müşterileri söylemiyorum bile. Bir internetin her 5 dakikada kopması günümüz koşullarında pek mantıklı bir durum değildir. Ben bu interneti bu şekilde kopsun diye tutmadım, her gün Vodafone’u arayayım diye de tutmadım.. Hala “yönlendirmelerinizi yapıyorum” diyerek zamanımı çalmaya çalışıyorlar ve cezai fatura ile gözümü korkutmaya çalışıyorlar. Vodafone kendi üzerine düşen sorumluluğu yapmadığı halde kullanıcılarına ‘ceza’dan falan bahsedemez. Hiçbir şekilde bir bedel ödemeyeceğim ve tüm yasal haklarımı kullanıp Vodafone’a dava açacağım. Bu vesileyle de Türkiye’nin en vasat operatörünü öğrenmiş oldum. Tek pişmanlığım ise Turkcell’in internetini kullanarak sanal ortamlarda Vodafone’u desteme salaklığında bulunmam oldu. Şimdi ise tam tersini yapmamam için hiçbir sebep yok. Vodafone kulllandığım için, böyle oyalanıp oyalanıp aptal yerine koyulduğum için vicdanen
rahatsızım. Söylediğim gibi her türlü yasal hakkımı kullanıp dava açacağım.
Vodafone almayın. Vodafone kullanmayın.
akıllara durgunluk veren sevinçtir. homo sapiens pezevek. yemin ediyorum film sahnesi gibi. ayakta alkışladım, yarıldım yırtıldım helal olsun adama. öyle sevinç mi olur lan, gülmekten yazamıyorum. http://tv.sozcu.com.tr/20...ar-kazandigini-ogrendi-ve
teknolojiden kastım, iletişim araçlarıdır. whatsapp, sms, msn türevi ürünlerden bahsediyorum. yani bir kaç farklı kişiyle konuştuğunuzu düşünsenize, biri bir taraftan derdini anlatırken, diğeri eğlencelerini; saygı duyduğumuz biriyle ciddi bir konuyu konuşurken, sıkı dostumuzla gevşekliğin dibine vurmuş geyik yapabiliyoruz. e haliyle cevap vereceğimiz kim ise onun ruh haline bürünüyor ve ona göre cevap veriyor, ona göre konuşuyoruz. hızlı bir şekilde ve tamamen birbirine zıt duygu değişimleri yaşıyoruz. bu da bipolar bozukluk, manik depresif atak, borderline kişil bozukluğu vb gibi psikolojik sorunlara sebep olabileceğini düşünüyorum. önceden insanlar; hep yüz yüze görüştüklerinden sağa dönüm üzgünle, sola dönüp mutluyla konuşma gibi bir imkanları yoktu. öyle düşünüyorum ki bu sebepten (binlerce sebepten sadece bir tanesi olarak) psikolojik sorunların eskiye göre günümüzde daha yaygın olduğunu söyleyebiliriz.
ayrıca; facebook, instagram, twitter gibi ürünlerin de aynı etkiyi ve özellikle bipolar bozukluka neden olabileceği kanısındayım. çünkü genellikle (istisnalar elbette vardır) bu tip ortamlarda gerçek karakterlerimiz yansıtmıyoruz. olduğumuz kişi değil de, olmak istediğimiz kişi oluyoruz. yani tarayıcıdan bu sitelere girdikten sonra tamamen başka birisi oluveriyoruz.
not: tamamen benim görüşümdür. doğru olup olmadığına dair hiçbir hükmü yoktur. subjektif bir önermedir.
istanbul'un fethini sahiplenen, kutlamalar yapan, millete "fatih'in torunuyuz" pozları verenlerin aylardır sur'u ve cizre'yi, fethetmeyi geçtim ehlileştirememesi ne komik bir durum. Üstüne üstlük bizim polisimiz askerimiz orada çakal çukalla uğraşırken aylarca sevdiklerini, yeni doğan bebeklerini göremezken, kimisi göremeden şehit olurken, sözde fatih'in torunları, pkk'lıyı ailesiyle görüştürüp insanları duygusallaştırma peşinde koşuyorlar. 19 mayısa gelince, 23 nisana gelince şehit var, ama fetih kutlamasına veya kızının düğününe gelince "şehit nasılsa her zaman var" öyle değil mi ? Olum bunların hesabını vereceğiniz günü çok merak ediyorum. Hale bakar mısınız yahu kıçı boklu bir muavinin sapıklığını bile 'paralel' diyerek, her fırsatı değerlendirme peşinde olan midesizler nasıl hesap verecek lan ?
hain köpekler yine bayrağımızı indirmiş ve polisin olağanüstü müdahalesiyle karşı karşıya kalmışlardır. polisimizi kimi zaman eleştirsem de bu soytarılara karşı tavizsiz ve sert tutumu takdire şayan. http://www.sozcu.com.tr/2...is-mudahale-etti-1242843/
önce yolsuzluk haberleri çıktı. gülen, güldü. gözümüzün içine baka baka yaptılar ve güldüler. alıştık. tecavüz / taciz haberleri geldi, yapanlar güldü. alıştık. bir dediler, iki oldu. allah'ın hakkı 3'tür dediler, daha niceleri oldu. alıştık. ergenekon, balyoz diyerek paşalar kanser edildi, intihara sürüklendi, cumhurbaşkanı gül'dü, başbakan dahil tüm bakanlar güldü. alıştık. şehit haberleri geldi, toprağa düşünler birer güldü. yaprakları toprağa döküldü. kimse gülmedi; kanla oylarını besleyenler güldü. yine alıştık. şimdi bombalar patlıyor, her yer kan gölüne dönüyor, her elini kolunu sallayan örgüt kuruyor, patlama sesleri meclisten bile duyuluyor ama biz yine alıştık. patlamaların meclisten duyulur hale gelmesi en son kurtuluş savaşı yıllarında olmuştu, ingiliz'i gülmüştü, fransız'ı gülmüştü, tarih bile gülmüştü ama son gülen bizdik. şimdi ise yine gülünen biziz derin bir farkla bu kez ağlanacak halimize gülen de biziz.
geçtiğimiz günlerde, türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan'dan duyabileceğimiz sözdür. tabi bu söz, evinde oturup sabah programı izleyen, kahvede gününü geçiren insanlar için ne ifade eder ki ? bu, şunu ifade eder: darbeyi. ben, benim aleyhime olan hiçbir şeyi tanımam, demektir. istediğim gibi at koştururum demektir. istediğimi asar, istediğimi keserim, demektir. gerektiğinde pkk'nın bizim topraklarımızdan geçişine izin veririm gerektiğinde savaşa girerim, demektir. gerektiğinde katillerle masaya otururum, gerektiğinde "oturan şerefsizdir" derim. gerektiğinde halkı en güzel övgülere layık görüp gerektiğinde de salak yerine koyabilirim, demektir. mevzuata uymayın diyen birinden de bu beklenirdi zaten.
işte o muhteşem mesaj...
"Şu noktaya tekrar bakın. Orası evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun üzerinde bulunuyor. Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, umut dolu çocuk, mucit, kâşif, ahlak hocası, yoz siyasetçi, her süperstar, her "yüce önder", her aziz ve günahkâr onun üzerinde - bir günışığı huzmesinin üzerinde asılı duran o toz zerresinde.
Evrenin sonsuzluğu karşısında dünya çok küçük bir sahne. Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün, kazandıkları zaferle bir toz tanesinin bir anlık efendisi oldular. O zerrenin bir köşesinde oturanların başka bir köşesinden gelen ve kendilerine benzeyen başkaları tarafından uğradığı bitmez tükenmez eziyetleri düşünün, ne çok yanılgıya düştüler, birbirlerini öldürmek için ne kadar hevesliydiler, birbirlerinden ne kadar çok nefret ediyorlardı.
Böbürlenmelerimiz, kendimize atfettiğimiz önem, evrende ayrıcalıklı bir konumumuz olduğu hakkındaki hezeyanımız, hepsi bu soluk ışık noktası tarafından yıkılıyor. Gezegenimiz, onu saran uzayın karanlığı içinde yalnız bir toz zerresi. Bu muazzam boşluk içindeki kaybolmuşluğumuzda, bizi bizden kurtarmak için yardım etmeye gelecek kimse yok.
Dünya, üzerinde hayat barındırdığını bildiğimiz tek gezegen. En azından yakın gelecekte, gidebileceğimiz başka yer yok. Ziyaret edebiliriz, ama henüz yerleşemeyiz. Beğenin veya beğenmeyin, şu anda Dünya sığınabileceğimiz tek yer.
Gökbilimin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. Belki de insanın kibrinin ne kadar aptalca olduğunu bundan daha iyi gösteren bir fotoğraf yoktur. Bence, birbirimize daha iyi davranma sorumluluğumuzu vurguluyor, ve bu mavi noktaya, biricik yuvamıza."
-Bu ülkenin yığınla güzelliğini, birçok gelenin "çok misafir perver ve yardımsever insanlar" diye bahsettiği şu güzel halka yapılmış ayıptır. Üç beş tane insan müsveddesinin yaptığı kötü şeyleri ülkenin tamamına mâl etmek çok büyük haksızlıktır.
- gerçi elin adamına ne diyelim ki ? Suç bizim kendimizde. Öyle bir ülke düşünün ki her gün birileri cinnet geçirsin. Bir ülke düşünün ki her gün şehit haberi gelsin, bir ülke düşünün ki her gün çocuk istismarı yahut tecavüz haberi gelsin. Bir ülke düşünün ki bu tecavüzcüleri haklı görenler olsun. Öyle bir ülke düşünün ki bu ülke müslüman olsun. Bizim yaptığımız bize yakışmıyor, elin yaptığı yakışsa nolur yakışmazsa nolur...
sözlük türü bir site fakat çok garip bir durum var; bir yazarın nick'inin anlamını öğrenmek için google'a yazdığımda karşıma bu sitenin uzantısıyla nick çıktı ve neolaki.net sitesinden alakasız bir kelimenin uludağ sözlükte açılan başlığını inceleyen profilimin bir nevi ekran fotosu alınmış halini gördüm. kendi nickimde de aynı şey oldu. kusura bakmayın anlatamadım ama googlenin mantıklı bir sonuç bulamayacağı saçma bir nicki aratın ve neolaki.net uzantılı sayfaya girin. google'daki arama sonuçlarından en kötü ihtimalle 2. sayfada bulmanızı ümit ediyorum.
sözlük yazarlarının açtığı başlıkların anlamsızlığına ve saçmalığına bakar mısınız yahu. böyle bir beyinsizlik olabilir mi ? keza her şeye bir trol olma çabası gösteren ergen pezevenklerden tut, en insani meselerle dalga geçen salaklara, mal mal başlık açıp yığınla eksi yemeğe çalışıp hakkında entry girilmesini hedefleyip sanki doğruları söylediği için sevilmeyen bir uludağ sözlük ünlüsü olmaya çalışan dünü bugünü belli olmayan soytarılara kadar sözlüğe doluşmuş durumda. kerameti kendinden menkul kibir timsallerinin kendini beğenmiş entrylerinden tutun, ahlakça başlık açan budala güruha kadar hepsi burada. insanımız artık beynini kullanmamak için elinden geleni yapıyor. survivor, big brother, evlenme programları, kısmetse ölürler falanlar filanlar. salak salak konular sanki çoook ciddiymiş gibi bir de tartışmaları kavga etmeleri yok mu aman aman. şiiit ? alo ? sizin yarak kürek olaylara sinirlenip yahut üzüldüğünüz bu dünyada çocuklar ölüyor çocuklar. yetim kalıyor el kadar yavrular farkında mısınız ? ama yok canlı yayına çıkıp "bana evi arabası olan eş lazım" diyen kahpenin olayı sizin için bunlardan daha önemliyse, sizde en az o kahpe kadar kahpesinizdir. big brother gibi programları izleyen beynine amcık kaçmış pezevenke george orwell'ı sorsan bilmez ama üç beş rezilin mallıklar sergilediği big brotheri bilir.
edit: görüyorum da üzerine alınan çok oldu. lösev için sabahtan beri bir yerlerimi yırtıyorum bu kadar ilgi almadı. teşekkürler gerçekten.
edit2: evet aymazlar. sizi rahatsız mı ettim yoksa ? yoksa sizin kıçı boklu aşk acınız bu çocuğun acısından daha mı büyük ?
https://galeri.uludagsozluk.com/r/961450/+
bu bakışlar varya, bu bakışlar çocuksuluk yok, o çocuk öldü. o ağlayan gözlerde ben çocukluk göremiyorum öfke görüyorum. sizin aptal programlarınızdaki öfkelerden daha gerçekçi öyle değil mi ?
böyle bir adam yoktur sevgili yazarlar. bu yüzden aylık 10 lira gider ile fakir olan da yoktur. 10 lira kimseye zarar vermez ama birçok kişinin 10 lirası birçok kişiye yarar verir.
löseve aylık 10 tl bağış yapacak durumu olan arkadaşları bu kampanyaya davet ediyorum. uludağ sözlük olarak, çocukların elinden tutalım.
(bkz: lösev)
-ben biraz güncel örnekler vermek istedim ama tarihten gelen gururlarımızı da ekleyebiliriz.
Aziz Sancar - nobel kimya ödülü
türk hava yolları - 5 kez avrupa'nın en iyi havayolu seçilmiş. dünyanın en iyi 4. hava yoludur ve en çok uçuş ağı bulunan hava yolları listesinde dünyada 4. sırada yer almaktadır.
bordo bereliler - 4 kez üst üste avrupa'nın en iyi özel birliği seçilmiştir.
prof. dr. oktay sinanoğlu - dünyanın en genç yaşta profesör olmuş kişisi ve Nobel adayı.
ülker - avrupa'da istisnasız tüm marketlerde ürünleri bulunmaktadır.
beko ve arçelik - almanya gibi sanayisi gelişmiş ülkelerde bile kalitesiyle öne çıkan iki firmamız.
belki bir yerde mantıklıdır ama insanın beynini yakarcasına alakasız başlıklar açılıyor. bence sadece belli başlı bir seviyedekiler (ulupuan olur, nesil olur, başka bir şey olur) başlık açabilsin. burada milleti eleştirmeyeceğim, ben de gayet saçma sapan başlıklar açtım yani. ama bunun bir son bulması lazım.
-tayyip' in kendi ağzından çıkanlarla değil diğer akplilerin ağzından çıkanlarla da, akp seçmenine ders verilecek kampanyadır.
"terörist başının imralı'daki yaşam şartları dünyada kimseye verilmemiştir." rte
"ben ne tek dil dedim ne de tek din dedim. hiçbir yerde benim böyle bir ifadem yoktur." rte
çoğu zaman akp'ye muhalif olduğu için kuru kuruya muhalefet olmakla suçlanan Yılmaz Özdil'in tarihi yazısı, bana göre, onun ne kadar tarafsız olduğunu gösteriyor. keza izlemek isteyenler için https://www.youtube.com/watch?v=9nNM2wbFHMw bu video da var.
ayrıca 26 ve 27 ocak 2016 tarihli yazısı mükemmel bir örnektir.
26.01.2016
"Atatürk'ün Resmini Atan Yeni Chp milletvekili kim ?
gazeteci Talat Atilla, internet haber sitesi Türktime’da duyurdu. Şehitler, ölümler derken, bir türlü yazmaya fırsat bulamadık.
*
Yeni chp milletvekillerinden biri TBMM’deki odasının duvarında bulunan Atatürk resmini indiriyor, çöp kutusunun yanına koyuyor, “artık yeni şeyler söylemek lazım” diyor. Atatürk eski yani… Bunlar yeni chp… Aylin Nazlıaka ve bazı chp milletvekilleri bu kepazeliğe şahit oluyor, meclis kulisinde sohbet ederken öbür milletvekillerine anlatıyor. Ancak… Atatürk resmini çöp kutusuna atan milletvekilinin ismini söylemiyor. Talat Atilla bu mevzuyu öğreniyor, yazıyor. Vay sen misin… Talat Atilla’ya Aylin Nazlıaka tarafından 100 bin liralık dava açılıyor, savcılık marifetiyle bilgisayarına ve cep telefonuna el konulması, Türktime sitesinin kapatılması talep ediliyor.
*
Atatürk’e her türlü iğrenç hakareti yağdıran şeriatçı gazeteye taziye mesajı göndereceksiniz… Atatürk’ün resmini kim indirdi diye soran gazeteciyi mahkemeye vereceksiniz, öyle mi?
*
Yok öyle!
*
Para cezasıyla tehdit etmek, bilgisayarına el koydurmak, siteyi kapattırmak filan… “Diktatör bozuntuluğu”na mı özendiniz?
*
Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Enis Berberoğlu, Utku Çakırözer, Atilla Sertel, Barış Yarkadaş, gazeteci chp milletvekilleri… Talat Atilla’nın merak ettiğini siz merak etmiyor musunuz kardeşim? Neden ölü balık taklidi yapıyorsunuz?
*
Aylin Nazlıaka’yı ısrarla arayıp soruyorum, Atatürk’ün resmini kimin indirdiğini söylemiyor. Aylin Nazlıaka bunun karşılığında mı parti meclisine sokuldu? Konuşmasın diye mi ödüllendirildi?
*
Hatta deniyor ki… Aylin Nazlıaka’yla beraber, Atatürk’ün resmini çöp kutusuna atan milletvekili de parti meclisine sokuldu. Doğru mu?
*
izmir milletvekili Aytun Çıray, sırf bu rezilliği protesto etmek için parti meclisine aday olmadığını açıkladı. Haluk Koç, Veli Ağbaba, Bülent Tezcan, sizler hangi yüzle o koltuklara kuruluyorsunuz?
*
Hatırlarsınız… Dün toprağa verdiğimiz rahmetli Kamer Genç, meclis kürsüsüne çıkıyor ve Atatürk’ü yok saymaya çalışanlara “Atatürk olmasaydı siz hangi devletin vatandaşı olurdunuz?” diye soruyordu. Atatürk olmasaydı, siz hangi devletin milletvekili olurdunuz?
*
Teğmen Mehmet Ali Çelebi, sallayıp duruyordun Mustafa Kemal’in askeriyim filan… Atatürk’ün resmini çöp kutusuna atanla aynı parti meclisinde oturuyorsun, nasıl olacak şimdi bu askerlik işi?
*
Aykut Erdoğdu, Özgür Özel, Dursun Çiçek, ilhan Cihaner, Akif Hamzaçebi, Aytuğ Atıcı… Bu kadar mı biat ettiniz arkadaş? Bu kadar mı ödünüz kopuyor konuşmaya? Atatürk’ün resmini çöp kutusuna atan Akp milletvekili olsa, ortalığı ayağa kaldırmaz mısınız?
*
Hdp kongresinde bile Atatürk posteri vardı. ibrettir. Atatürk’ün resmini çöp kutusuna atanı açıklamazsanız, insan içine nasıl çıkacaksınız?
*
Size oy verenleri şapşal mı zannediyorsunuz? Unutulur gider diye mi düşünüyorsunuz? Bu pespayeliği yurttaşlara duyurmayacağımızı, yanınıza bırakacağımızı mı sanıyorsunuz?
*
Siz bizi halk tv mi zannettiniz emmioğlu?
*
Atatürk’ün resmini çöp kutusuna atan milletvekilini, bizzat parlatan, pohpohlayan… Sonra da bu utanmazlık hiç konuşulmasın, öğrenilmesin, sorgulanmasın diye üstünü örtmeye çalışan… Goygoycu halk tv gibi davranacağımızı mı sanıyorsunuz?
*
Kılıçdaroğlu, kendisi hakkında bildiklerini açıklaması için Tayyip Erdoğan’a salı gününe kadar süre verdi. Ben de Kılıçdaroğlu’na kendi bildiklerini açıklaması için salı gününe kadar süre veriyorum.
*
Açıkla guguk kuşu…
Atatürk’ün resmini çöp kutusuna atan yeni chp milletvekili kim?"
Toplayıcı parti olma amacıdır. Şirinlikler falanlar filanlarla sanki tüm türkiye'ye hitap ettiklerini düşünüyorlar ama halk ölüyor diyerek askerin önünde durup pkk'ya canlı kalkan olmaya gidiyorlar. Pkk halkı çocukları öldürdüğü zaman, gayet umursamaz bir şekilde "bence özür dilemeliler. Özür dilemeseler de olur ama beeence özür dilesinler. Ama yine de kendileri bilir" gibi açıklamalar yapıyorlar. Birazcık şeref yahut gerçekten türkiye partisi olmak istediklerini göstermek isteseler, her zaman yaptıkları gibi kalkıp bölgeye gider ve olayı şiddetle eleştirirlerdi. insan bu kadar yapmacık olamaz be.
-pkk olup olmadığı belli değil ama diyarbakır ve el yapımı patlayıcı. bu iki şey yan yana gelince akla pkk'dan başka ne gelir ? insan hayreti ediyor yahu. o çocuklara zarar verdiniz ya tamam o zaman bu iş. davanızı kazandınız geri zekalılar.