Yaşadığımız yüzyıl gerçekten enteresan. Yukarıdaki cümleyi az evvel kanal d de şuan izlemekte olduğum "soygun" isimli yabancı filmde duydum. Hemde kara para aklayan işadamı görünümlü modern bir soyguncunun kızından. Babasının servet teklifini elinin tersiyle itip "beni paranla satın alamazsın baba" diyen bir rol bu sadece. Peki ya gerçekler? Evet maalesef gerçekler artık hiç öyle değil. En azından türkiyede. Acı olan tarafı da bu.
Yokluğunu ispat et desen edemez. Madem öyle Nereden biliyorsun olmadığını? Bunu sana kim söyledi? Yada seni kim kandırdı? Kainatta herşey bir başlangıçla başlamışken, sonra da faniye giderken, insanın kendi ahirini ve akıbetini görüp dururken başlangıcını ve evvelini inkar etmesi ne kadar da ahmakça oysa. Madem ki herşeyin bir başı sonu var, o halde bunu yoktan vareden de olmalı. Öyle ya, kendi kendine olmadı herhalde bütün bunlar. Kudretin sahibini göremiyorsan kâinata bak ve kudretinin eserini idrak et ve düşün. Neden var bu alem ve kâinat? Biz niçin varız? Sor bir kendine. Ölmek için mi doğduk yani sadece?
Onca matematiksel ve astrofiziksel ve kimyasal işlemler niye var o halde? Bu kadar basit mi herşey? Elbette değil. Yok saymakla yok edilemez hakikatler.
Şanslı olan sevdiği için evlenir. Olmayan aile ve yuva kurmak çoluk çocuğa karışmak, ee hadi evlen artık oğlum yaşın geçiyor diyen yakınlarının başının etini yemesinden bıktığından usandığından.
Nikaltını açmak bize nasipmiş. Nicname i bile çok orjinal ulen. Süper..hoşgelmiş olsun.
Yazdıkları Özgün, zehir gibi, pek çoğu hınzırca (trol) belki ama müthiş. Sanki dehşet bir fikir fabrikası. Maşallah. Yanlız daha çok okumalı. Tebrike şayan. Sözlüğe hayırlı uğurlu olsun.
Hiç öyle şey olur mu? Rabbimizden yüz çevirirsek, asıl yevmil mahşerde huzuruna varınca yüzüne bakacak yüzümüz olmaz. Allah emretmiş bana dua edin duanızı kabul edeyim. Benden (bana kulluk etmekten) yüz çevirmeyin demiş. Kul hatasız olmaz. Hatan kusurun günahın varsa temizlen tevbe et günahı terket. Kulluğunu yerine getir emir ve yasaklara riayet et dua et. Dua et. Dua et dua. Dua yı terkedersen allah ile bağını kopartırsın. Allah ile bağın koparsa neye malik olursan ol hepsini kaybedersin. ne bu dünyada ne öbür dünyada ne huzurun olur ne selametin ne kurtuluşun.
Sultan abdulhamite suç bulanlar dibimize kadar sokulmuş suriyeyi resmen işgal etmiş abd tek kelime etmezler. O zamanın abd si de ingilizlerdi. Tıpkı abd ile şimdi bizim uğraştığımız gibi. Hiç fark yok. Bu mevzuyla alakalı 2016 yılında yazdıklarımızı aktaralım, zira konuyu bilen biliyor varsın bazı ergen kafalılar bilip bilmeden konuşsunlar, okumayı sevenler baksın, cahiller bakmasa da olur. Şu iki yazı olayı kısmen özetliyor daha detaylısı aşağıdaki enrty lerimde mevcuttut;
Ayrıca yukarıda iddia edildiği gibi bir görüşünün olduğunu söylemek imamı azamı ve fikirlerini bilmemektir. imam ebu hanifeyi tanıyanlar kendisinin "Hz. Muhammed dışında eleştirilemez kişi ve Kuranı Kerim dışında eleştirilemez kitap kabul etmemiş" bir din alimi olduğunu da bilir. Bu da ancak tevrat ve incili (zebur/mezmurlar günümüze ulaşmamıştır) muharref (tahrif edilmiş) kabul etmekle mümkündür.
Sabahtan beri sözlüğe yazacak bir konu başlığı bulabilmiş biri olarak söylüyorum. Ne olmuş bu sözlüğe yav? Baktım ki o ona hakaret, bu buna hakaret. Fikir yok yorum yok bilgi yok saygı zaten yok. Ha bire ergen taifesinin karşılıklı vuruşmaları var ortada.
mealindeki ayetten iki şey anlıyoruz: Birincisi; dine girmelerini sağlama adına, insanlara hiçbir surette baskı yapılamaz. ikincisi; dine girmemelerini engelleme adına hiçbir surette baskı yapılamaz. Bu prensibi bize öğreten Allah, kendisi de aynı prensibe uygun hareket ediyor.
Buna göre Allah, peygamberlere iman edenleri engellemediği gibi, iman etmeyenleri, hatta onları öldürenleri de engellemiyor. Kitaplara iman edip sahip çıkanları engellemediği gibi, onları tahrif edenleri de engellemiyor.
Eğer Allah, bütün katillerin, canilerin, hırsızların, dinsizlerin, tahrifçilerin ellerinden tutup onları yaptıklarından alıkoysa, bu takdirde dünyada kötülük namına bir şey kalmaz ve tabii ki, bu durumda imtihandan da söz edilemez.
2. Daha önceki peygamberler, belli kavimlere ve belli bir süre için gönderilmişlerdir. Onların kitapları da sadece o kavimler ve belli bir süre için geçerlidir. Onun için Allah onları koruma altına almamıştır. Çünkü o peygamberin gönderildiği süre dolunca veya kitabı tahrife maruz kalınca Allah peşinden başka bir peygamber ve başka bir kitap göndermiştir. Ama bizim Peygamberimiz (asm), bütün zamanlar ve mekanlar için gönderilmiş son peygamberdir. Ondan sonra peygamber gelmeyeceğine göre, eğer Allah O’na (asm) verdiği Kur’an’ı korumasaydı, daha sonraki asırlarda gelen/gelecek insanların doğru yolu bulmaları mümkün olmazdı.
3. Allah’ın yeryüzünde yarattığı şeylerin hepsi bir değildir. Kimini sebeplere bağlar, kimini sebepsiz vasıtasız yaratır. Mesela insanların hepsi anne ve babadan gelirken Hz. Ademi (as) hem anne hem babasız, Hz. isa (as)'ı babasız, Hz. Hava'yı da annesiz yaratmıştır. Demek ki umumi kanunların dışında bazen hususi olarak muamele etmektedir.
Ayrıca ateş yakar, ay ikiye yarılmaz, ağaç yürümez, asa yılan olamaz. Sebepler açısından böyledir. Ancak, Hz. ibrahim (as) yanmamış, Ay ikiye ayrılmış, ağaç Peygamberimizin (asm) emriyle yürümüş, Hz. Musa (as)'ın asası da yılan olmuştur. Allah’ın izniyle ve muradıyla bunlarda değişiklik olmuştur.
Yine bazı peygamberler gelmiş, gönderildiği ümmetleri tarafından öldürülmüştür. Ama Hz. Musa (as), Hz. ibrahim (as), Hz. Muhammed (asm) gibi bazı peygamberlerini de muhafaza ederek korumuştur.
işte aynı durum kitaplar için de geçerli olabilir. Diğer kitapların değiştirilmesine müsaade eden Allah, hususi olarak lütfuyle Kur’an-ı Kerim’in değiştirilmesini engellemiştir. Bu sebepten dolayı Kur’an’ın özel koruması altında olduğunu belirtmiştir. Hz ibrahim (as)’i ateşten yakmayıp koruyan Allah, Kur’an-ı Kerimi de değişiklikten muhafaza etmiştir.
Şimdi nefis ve şeytanımız, neden diğer peygamberlerini öldürülmekten korumadı da Hz. ibrahim (as)’i korudu, diyemeyeceği gibi, bu konuda da fikir beyan edemeyecektir inşallah.
4. Kur'an'dan önce gelen ve bugün elde mevcut bulunan ilâhî Kitapların hiçbiri, Allah'ın peygamberlerine indirdiği semavî kitapların orijinali değildir. Bunların zamanla asıl nüshaları kaybolmuş, insanlar tarafından yeniden yazılmışlardır. Bu yüzden de içlerine hurafeler ve bâtıl inançlar karışmıştır.
Meselâ Tevrat'ın, Hz. Musa (as)'dan sonra uzun asırlar esir ve sürgün hayatı yaşayan, hattâ bir ara inançlarını bile kaybedip putperestliğe düşen Yahudiler tarafından muhafaza edilemediği; bugün elde olan nüshanın Hz. Musa (as)'dan çok sonra bâzı din adamları tarafından yazıldığı, fakat Tevrat'ın aslı imiş gibi yeniden din kitabı olarak kabul edildiği bilinen tarihî gerçeklerdendir. Böyle uzun ve karışık bir devreden sonra ortaya çıkarılan bir kitabın Hz. Musa (as)'a indirilen Tevrat'ın aynısı olamayacağı açıktır. Bu yüzdendir ki, içinde peygamberlere yakışmayacak isnad ve iftiralar yer almakta; tevhid dîninin ruhuna aykırı düşen hükümler bulunmaktadır.
Davud (as)'a gelen Zebur da Tevrat'ın mâruz kaldığı akıbetten kurtulamamıştır.
incil'e gelince, Hz. isa (as) kendisine gelen vahiyleri yazdırmamıştı. Çünkü otuz yaşında peygamber olmuş, otuz üç yaşında da peygamberlik vazifesi son bulmuştu. Üç sene gibi kısa bir süre içinde de köyden köye, şehirden şehire dolaşıp, halkı irşâd için uğraşmıştı. Son zamanlarında ise, zaten Yahudilerin kışkırtmasıyla Romalı idareciler tarafından sürekli takip altında idi. Bu durumda incil'i yazdırmak için ne zaman, ne de imkân bulabilmişti. Nitekim bugün elde mevcut olan inciller, müelliflerinin adıyla anılmakta ve içinde Hz. isa (as)'ın havarilerine verdiği vaazlarını, ders ve irşadlarını ihtiva eden bir siyer kitabı görüntüsünü taşımaktadırlar. Üstelik de bunları yazanlar Hz. isa (as)'ın havarileri olan ilk mü'minler değil, onları görüp Hz. isa (as)'a gelen ilâhî sözleri onlardan dinleyenlerdir.
Eldeki mevcut incillerde bir takım muhteva ve anlatış farkları görülmektedir. Aslında bu inciller, M.S. 325 tarihinde iznik'te toplanan bin kişilik bir ruhanî konsülün kararı ile kabul edilmiştir. Bu hey'et, yüzlerce incil'i incelemişler, 318 üyenin ittifakı ile aralarından Hz. isa (as)'ın ulûhiyet tarafı olduğunu ileri süren bugünkü dört incil'i kabul edip diğerlerini yakıp imha etmişlerdir.
Görüldüğü gibi, Hz. isa (as)'ın -hâşâ- Allah'ın oğlu olduğu prensibi, Hz. isa (as)'dan yıllar sonra bir meclis kararı ile kabul edilmiştir. Hattâ bu karara bâzı Hristiyan kiliseleri uymamışlardır. Bu bakımdan bugünkü dört incil'in, Hz. isa (as)'a indirilen incil'in aslına uygun olduğunu söylemek mümkün değildir.
Elizabet, gözü yaşlı sever. Şaka bi yana Boşverin rahat bırakın milleti. en azından tecavüz yok bari. Kanı bozuk Oc ları gibi sabi sübyana sarkmazlar hiç olmazsa.
Buradan bazı kardeşlere seslenme vakti gelmiştir. Hani, daha birkaç gün önce bir imam hutbede "genç kayınvalide" gerekçesiyle bir vaaz vermişti de yerin dibine sokulmuştu, mutlaka hatırlamışsınızdır. Çok yerilmiş, çok da yadırganmıştı. O hoca işte bu tip sapıklar için konuşuyordu. imamı boşuna kınamayın. Toplumun içinde bu zihniyete sahip yeni bir nesil yetişiyor. Siz uyuyorsunuz farkında değilsiniz. Gençleri takip etmiyorsunuz. Yeni jenerasyon uçuk. Fakat burada hemen şunu belirtelim ki; Bir müslüman aile içi namusa göz dikerse onun imansız ölme tehlikesi vardır. Kanı bozuktur onun.
Anala alıştırmak. Pisliğe bulaştırmak. Cinselliğe, şeytaniyet iğrençlik çirkinlik azgınlık sapkınlık katmak. fıtratı bozmak. Bunu bilerek yapıyorlar zaten. Porno sektörü tüm pis işlerde olduğu gibi siyonistlerin elinin altındadır. Yeryüzünde insan fıtratını bozmak, yahudilerin işidir. Aşırı ve sınırsız şehvet allahın lanetidir. Müslümanları ve paralelinde tüm dünyayı lanete bulaştırmaya gayret ediyorlar. Saf temiz duygu dolu ve ahlaki boyutlarıyla cinselliği bu tip yayınlarla bilerek baltalıyorlar. Pornografi sektörü bu işin vasıtası.
kiliseyle işim olmaz. şarap bize ters zaten. lakin eleştiriye açık biri en azından arada türbanlı damarı depreşsede sözlüğün gediklisi. Yaşını başını almış olduğundan olgun lafı sözü kaale alınır bir yazardır. Muhalif görüşte olması katlanılamayacak biri olduğu anlamına gelmez. Dikkate değer ilginç görüşleri vardır.