yine daraldın, yine aklına geldi di mi? gelir be oğlum. gelmesin diye de kasma. gerçekten kolay bir şey değildi bu ayrılık. duyguların çok samimiydi çünkü. bir daha birine böyle samimi yaklaşır mısın kendin bile bilmiyorsun. neyse, gelelim şu okul kulübü meselesine. gerçekten istediğin nedir?
kulübü gerçekten bırakmak mı istiyorsun? hoş, zaten şuan bırakmış gibi bir durumdasın zaten. staja gidip geleceksin, boş vaktinde de kulüple ilgilenmeyeceksin mantıklı olarak. ancak şu malum mesele sebebiyle onun ve kuyruğunun olduğu yere gitmek istemiyorsun. şurada kalmış 4 ay, biraz daha mı sabretmeli.. yoksa eyvallah deyip kulüpten istifa edip bir daha toplantıda dahi olsa görmemeye çalışmak mı?
yani, aslında bence bir şeylere tepki vermek istiyorsun. özellikle o kuyruğuyla olan yakınlığı seni fazlasıyla rahatsız ediyor. sinir bozucu yani. buna 4 ay daha katlanabilir misin? buna istifa gibi beklenmeyen bir şeyle tepki vermek istiyorsun. hem, ne için katlanacaksın ki, başarıya ulaşıp ulaşmayacağı belli olmayan bir kulüp projesinde adın geçsin diye mi?
sen seversin terazi yapmayı, yap bakalım şimdi de bir terazi.
zaten şuan bir stajın var, projenin yürütülmesi bile soru işareti. ama senin bir şeye tepki hareketi verememen ve 4 ay daha bu tiyatroyu oynaman sana daha da saçma gelecek, yük bindirecek.
sanırım buraya yazınca, yazarak düşününce daha bir kafanda oturdu. çarşamba günü toplantı başlamadan istifanı arkadaşlarından affını isteyerek verirsin. tek çekincen yol arkadaşın başkanı yarı yolda bırakacak olman. ona da zaten söylemiştin. biraz bencil olmak senin de hakkında. hadi şimdi yat uyu yarın iş var. iyi geceler.
rock fm(94.5)in yıllardır sunucusunu uykusuz bırakan rabarba'nın ilk partisidir. Mesut Süre var Matmazel konseri var. Kadıköy'de, hafta içi.
Haftasonu olaydı iyiydi partisi.
tam olarak 1 ay kalmış maçtır. 1 ay sonra şu saatlerde ne olur halimiz bilinmiyor tabi ama, 26 ocak 2014 gaziantepspor galatasaray maçı moralimizi baya bozdu.
belki hüzünlü olacağız, belki mutlu.. ancak dillerde umarım sadece galatasaray olur. bu büyük maça son bir ay kala, umarım mancini takımı ateşleyebilir ve takımın el frenlerini fark ederek önlem olur. başka galatasaray yok.
Aziz Yıldırım'ı havalimanına karşılamaya giden Atatürk'ün askeri(!) anti-cemaatçi(!) fenerbahçeliler 17 aralık'daki operasyonunun da tezgah olduğunu düşündüklerini itiraf ederlerse ve ne oldu da darbe davalarında ağzından salyalar akıtan malum şahsın ekmeğine şuan yağ sürdüklerini ve onun izinden gittiklerini(havalimanları, duygu sömürüsü, toruntorba, acıtasyon vs.) bir açıklarlarsa en azından bir şeffaflık oluşacaktır. Şu halde etraf bokluktan geçilmiyor arkadaşlar. Bu iş taraftarlık körlüğünden saptı, iQ seviyelerinin dip yapmasına kadar gitti.
biranın gelirime göre ucuz sayılabileceği ve biranın güzel olduğu ve biranın belli bir saatten sonra alımının yasak olmadığı ve kaliteli pubları güzel kızları olan bir ülke.
bu tür videoları genelde soğuk kanlılıkla izleyen beni gözlerimi kısa kısa izlettirmiştir.
o köpek için tek duam umarım yandığını hissettiği anda artık bir ilahi güç varsa ona acı çektirmemiş olmasıdır. ama köpeğin bağırışlarından böyle olduğu pek görülmüyor tabi.
adam demişsiniz ama orada bir kaç kişi daha var. ahirette çekeceği ceza az gelir onlara. bu dünyada o köpeğe yaptıkları türden bir işkence görmeliler. ulan bit kadar köpek amına koyim. bağırıyor çağırıyor hiç mi acıma yok lan.
bak aklıma geldi. olayın kendisi acı olmasına rağmen bana eskisi gibi acı vermiyor çok şükür. artık üzerine espiri yapabiliyorum.
ulan hayatımın insanı dediğim, ben bu kızla ömür boyu yaşarım dediğim insanla 1 saat bile olsa beraber uyudum. bir nefes kadar uzağımdaydı. o uyurken onu seyrettim biraz. ve demiştim ki içimden "allah'ım bu kızı bana yaz, ben bu kızı hiç kaybetmeyeyim." gibi şeyler. yahu o günden sonra kız benden ani bir ivmeyle uzaklaştı ve 2 hafta sonra ayrıldık.
arkadaş maşallah dediğim 2 hafta yaşamadı ya. komik mi? çok acı. ama trajikomik. bu konu üzerine yaram hala taze olmasına rağmen "hay amına koyim ya" diyerek espiri yapmaya başlayabilmişsem çok şükür. çünkü ulan the answer yeter ulan acı çektiğin. bir de bu akşam çok içme. yarın ayılması sıkıntı olur 1 yaşındaki kuzeninin doğum gününe gidiceksin. hadi sağlıcakla kal. derslerine de bir ara çalış.
konuştuk. hatalarını anlamışsın, empati yapınca diğer hatanı da anlamışsın. gerçi hala çok umurunda olduğunu düşünmüyorum. keşke öyle olmasaymış ama önceki ilişkinden de sana iftira atılarak belanı bulmuşsun. hoş o iftiraları atanı sana o pislikleri yapanın kemiklerini kırmak gerek ama bunu sen istesen bile yapmam, ancak karşımda sana terbiyesizlik yapması lazım.
içimdekileri söyledim. bundan sonra seni asacak da değilim. kavga gürültü de ayrılmamıştık zaten. arkadaş olarak kalmamız en doğrusu. tabiki bundan sonra iyi arkadaşım olarak değil ancak normal bir arkadaşım olarak kalırsın.
hani cumhurbaşkanının fenomen olmuş bir tweeti var; "artık herkes evine dönmeli." diye. sen zaten kendin diyorsun "gamsızım" diye. sen evindesin en başından beri. ben öyle olamıyorum malesef. 2,5 aydır hayatımı zindan eden sensizlik, senin umursamaz tavrın, sana olan önceki kırgınlıklarım vs.. bunlar bitsin artık. artık ben de evime döneyim. olan olmuş, biten bitmiş. ben de artık önüme bakayım, bana daha çok değer veren beni daha çok umursayan insan var ise onu bulayım. yeni bir sene de başlıyor.
önce kendimi, sonra seni azad ediyorum. ve bundan sonrasında sana da dilerim ama öncelikle ben kendim için güzel günler diliyorum. geçmiş olsun.
Takimi dualarla Sampiyonlar Ligi arenasindan elemeye calisip sezon basinda kombine parasini veren ve karsiliginda UEFA'daki 2-3 dandik takimi yenip sozde zafer kazanacagini sanip maddiyata dayali masturbasyonunu yapmak isteyen herkes umarım yarın üzülecektir. Umarim yarin aksam ileride cocuklarimiza, yegenlerimize anlatacagimiz bu armayla Avrupa'da yasadigimiz bir zafer hikayemiz daha olur.
geldin perşembe günü, konuşalım dedin. ben de tamam dedim. gün oldu bugün hala konuşmadık. bunu neden yapıyorsun. zevk mi alıyorsun? ben seni kafamdan tam silmeye başlamışken, sen artık umurumda değilken neden aklıma kendini tekrar sokuyorsun. ben ne yaptım sana yahu seni sevmekten başka. tamam malesef fazla değer verdim. ama bu benim kendime karşı işlemiş olduğum bir hata. ne biliyim sana bir kötülük etmiş olmam lazım bana bunları yaşattığın için. konuşalım diyorsun konuşmuyorsun. ben mi diyeceğim bunda bile gel konuşalım diye. senin konuşmama sebebin bile her zaman ki gibi benim o çok kızdığım "o vardı şu vardı fırsatını bulup da konuşamadık" safsatası.
nasıl söküp atacağım ben seni içimden. bugün atkını koklarken buldum kendimi. kokladıkça daha da kokladım. bırakmak istemez ya insan. bırakamadım. o kadar özlemişim ki. ama benimle konuşsan bile eğer içimi, sinirimi hafifletecek bir şey söylemezsen ben seninle arkadaş bile kalmak istemem. şuan yaptığın bile sinirimi arttırıyor sana. neyi bekliyorsun. konuşalım diyorsun konuşmuyorsun. ben seni tam kafamdan silmeye başlarken tekrar aklımı kurcalıyorsun. ne söyleyecek ne diyecek diye düşünüyorum.
hayır seninle ilgili bir beklentim yok. olmamalı da zaten. sana kızgınım bir kere. bu kızgınlığımı unutursam yüreğim kurusun diyorum her defasında. ben sadece, aramızın böyle olmasına üzülmüyorum dersem yalan söylemiş olurum. o da sadece seni özlediğimden kaynaklanıyor.
bazen ortak arkadaşlarımızın olduğu yerde sanki aramızda hiç bir kırgınlık olmamış gibi abuk sabuk rol yapmaktan sıkıldım. ama şimdi bu konuşamamazlığımız, hani insan bir şey diyemez, demedikçe daha da diyemez. öyle arafta. ben ne güzel unutmaya başlamıştım seni. sensizliği, yani senle artık bir alakam kalmadığı, durumunu kabullenmiş gibiydim.
çok yıprandım. gerçekten artık ileride hayatıma biri girerse eğer onun duygularına hislerine söylediklerine ne kadar güvenebilirim bilmiyorum. o da senin gibi böyle abuk sabuk rollere girer mi, "o var bu var konuşamayız" triplerine bağlı kalır mı, ona kalbimi ellerimle sunabilir miyim bilmiyorum. ben sana gerçekten kalbimi ellerimle teslim etmiştim. benim kafamda seninle ilgili sıfır soru işareti varken senin en başından kafanda "istiyor muyum" sorusuna rağmen "seni kaybetmek istemiyorum" diyebilmen beni çok yaraladı. neyse bu konuyu bile düşünemez oldum seninle bu "konuşamamazlıklarımız" sebebiyle. fazlasıyla karışığım. yoruldum artık.
konuşalım mı diyorsun. "haksızlık ettin biraz." demiyor musun? bunu anlayamamışsın daha. sen ne yaptığını anlayamamışsın yaptığının ne kadar "ufak oyun" olduğunu bilememişsin. zeki de bir kızsın. bunu anlayamamışsan ben seninle ne konuşayım.
bunu dedin bir de huzurumu da bozdun. o saatten beri "unutursam yüreğim kurusun." diye yumuşatmamaya çalışıyorum kendimi. çünkü allah benim belamı şöyle veriyor ki gözlerine yakından bakınca yumuşuyorum. "ağzının içinde konuşuyorsun." dedin ya sana olan kızgınlığımı ve kırgınlığımı o bakışların hemen bitiriyor. yumuşamamak için yaptım onu.
konuşacağız bakalım eğer çok önemseyip milletten çekinmeyeceğin(!) bir zaman dilimi bulursan. 1 ay geçti neredeyse aradan. vizeleri falan bahane ediyorsun daha da komik oluyor. böyle ufak şeyler peşinde koştuğuna inanmak istemiyorum. ama bana da hiç yardımcı olmuyorsun. ben seninle arkadaşlığımı bile bu koşullarda sürdürmemeyi düşünüyorum ki şuan bir arkadaşlığımız zaten yok. neyse.. unutursam yüreğim kurusun.
not: içimde dilemiyor da değilim ne yapayım yürek bu. bu unutursam yüreğim kurusun lafını bana yedir.
allah'ım hala demez mi o vardı şu vardı. ben varım ulan ben. ben kimim ki espirisini de yapar bu entryi burada bitiririm.
soruların bulunduğu sayfaya bir türlü giremediğim menüdür. http://anket.uludagsozluk.com/ buradan girince sürekli anket yapma penceresi çıkıyor. nasıl çalışıyor bu sözlük?
seni kaybetmek istemiyorum ve benzeri şeyler söyleyip de 2 ay sonra "emin değilim, kafamda başından beri sorular vardı" minvalinde bir açıklama ile terk etme. **