yakında açıklanması beklenen über transfer. ligi bilen, golcülüğüyle tanıdığımız gekas galatasaray'da oynamak için can atıyor. taraftarın uzun süredir doldurulmasını beklediği "yıldız forvet" kontenjanını dolduracak ve galatasaray'ı şampiyonlar liginde başarıdan başarıya koşturacaktır gekas.
insanı çileden çıkarma konusunda üstüne olmayan çağrı merkezi hattı. zaten d-smart internet bağlatan o arkadaşımın adını kirlettiler bari çağrı merkezi bir kaliteli olsun diyor insan. kafalarına göre internet hızınızı falan düşürüyorlar uzak durun bu arkadaşlardan aha bak yine dolu, iki gündür dolu çağrı merkezi. işte hizmet budur.
edit: vay anasını sayın seyirciler. çağrı merkezine ulaşmayı denedim bu sefer "dolu" diye belirtme gereği bile duyulmamış. direkt kimse yok. müşteri hizmetleri tamamen tatile mi çıkıyor arkadaş? nasıl bir sorumsuzluk bu anlamadım.
apaçık ortada olan benzerliktir. ben de syrio reyizi nasıl hemen benimsediğimi düşünür dururdum meğerse kendisi bizden biri olan mansur ark'ı temsilen orada bulunuyormuş.
genel olarak "inanmayanı yakarım" tehdidini barındıran dinler için geçerli olan ikiyüzlülük ama bu yazıyı okuyacak olan kitleye hitaben allah olarak tanımlamayı seçtim. şimdi bir dine inanmamak için dinin kendi içinde tutarsızlığını vs. ortaya atabilirsiniz ama ben sadece din ve inanç kavramlarını düşündüğüm zaman tanrı hakkında bazı fikirlere sahip olabiliyorum. şu an içinde yaşadığımız dünyada herhangi bir dini inanca inanmamak için o kadar çok sebep var ki. bir insanın bir dini inanca inanmama olasılığı inanma olasılığından bir hayli yüksek ve bu durumda herhangi birinden bir dini inancı takip etmesini beklemek ve takip etmediği halde onu cezalandırmakla tehdit etmek ikiyüzlülük değil midir? kısacası bu "inanç yoksa ceza" mekaniğine sahip olan dinlerin yaratıcılarının sahip oldukları karakteri barındıran bir insan, sokakta gördüğünüzde yolunuzu değiştireceğiniz tarzda biri, böyle düşündüğümde ben başka bir argümana ihtiyaç duymadan bu dinlere inanmamayı seçiyorum. tabi kendimce başka sebeplerim var ama olaya bir de bu yönden bakmak doğru, adaletli, yüce tanrı kavramını kafamdan iyice atmamı sağlıyor. o arada gelen "belki doğrudur ehe" hissini "doğruysa bile böyle bir yaratıcıyı takip etmediğim için mutluyum" düşüncesi takip ediyor. bu dinlere inanan insanların da inandıkları yaratıcının ne kadar adaletli olduğunu ve inançlarının şu devirde sadece kendi "cennet, ödül" gibi istekleri sayesinde ayakta olduğunu kabul etmeliler.
şu saniyelerde başıma gelen şey. sürekli meme başlıkları açılıyor lan, yeter. meme uzmanı oldum. kadınların memelerini karşılaştırıp, yorumluyorum. ben böyle bir insan değildim. siktirmeyin memenizi, yeter artık.
ortaya çıkan fotoğrafların ışığında sözlük ahalisinin büyük bir yardımlaşma örneği göstermesi olayıdır. işin içine meme girince akan sular durdu, siyasi görüşler rafa kalktı, herkes kardeş oldu ve memelere doğru olan yolculuğuna başladı. yaşasın memeler.
steam üzerinden ulaşılabilen garip ama bir o kadar eğlenceli olabilen oyun. açıklamasında "harika bir rol yapma deneyimi" falan der ama sakın kanmayın, saf trollük oyunu. sözlüğü kirleteceğinize gidin burada takılın. ingilizceniz fena değilse, kafa adamlara denk gelince oldukça eğlenceli oluyor.
sanırım bir tanesinin bana dadanmış olduğu ulu birlik. yazdığınız bir şeyi beğenmediği için manyaklaşır, içindeki pislik ortaya çıkar ve o azimle tüm yazdıklarınızı eksilemeye başlarlar. adam kaç ay önceye kadar gitti maşallah. garip.
edit: o 30 saniyeleri beklerken hiç sıkılmıyor mu merak etmekteyim. bilgi verirsen sevinirim troll kardeş.
(bkz: 19 ağustos 2014 beşiktaş arsenal maçı)'nın tartışmasız yıldızıdır. zıplar, hoplar ve daha onlarca akrobatik hareket yapabilir. ulan giymeyin şu aşırı sıkı formaları. biri bile çıkıp "giymem lan ben bunu. vücuda yapışıyor rahatsız ediyor adamı. siktirmeyin formanızı" demedi mi? biri bile çıkıp "ben memelerimi sergilemeye gelmedim. oynayıp gidiyorum." diyerek tepkisini göstermedi mi?
sürekli tanım yapmaya çalışan bünyenin tanım yapmaya alışması ve her boku tanımlamaya, her cümleyi tanımla bitirmeye çalışması şeklinde ortaya çıkan sorun.
edit: lan kelimesinin halk arasındaki kullanımına göre sorduk. uzmanlar yine çıkmış. biz gerizekalıyız zaten lan kelimesinin nereden geldiğini araştırmaktan aciziz. halk arasında oğlan olarak kullanılmıyor lan kelimesi.
edit2: ulan kocaman "yerel alan ağı olan değil" diye yazdık adam taşak geçer gibi onu yazmış.
kağıt üstünde luka modric ve toni kroos ikilisidir. bir de uyumlu bir ikili haline gelebilirlerse barcelona'nın avrupa futbolunu domine ettiği yakın dönemlerdeki xavi, iniesta ikilisi kadar etkili olabilirler. izlerken bize zevk verecekleri kesin.
yakında aziz yıldırım'dan ersun yanal hakkında duyma ihtimalimiz olan beyan. zaten adam antrenörlük bilmiyormuş. antrenmanı orospulara göre ayarlıyormuş. aziz'in harcadığı 16 teknik direktör aynı zamanda berbat. acaba asıl gitmesi gereken sözde sahanın ortsında sevişen, orospulara göre antrenman ayarlayan adamlar mı yoksa inatla bu adamları seçen kişi mi?
kutu kola geyiğini yanlışlıkla başlatmış gibi olan bendeniz yazarı rahatsız eden olay. ilk olarak bu başlık (bkz: kutu koladan kesik parmak çıkması) ve sonrasında benim bu başlık ile taşak geçme amacıyla açtığım (bkz: kutu koladan ölü vaşak çıkması) başlığının ardından ardı ardına kutu kola başlıkları açılmış. yeter lan. olayın tadı kalmadı. ardı ardına aynı esrpi on beş defa yapılmaz. biraz ara verin sonra yaparsınız.
az önce amına koyim deyip bağırmama sebep olan durumdur.
ayrıca ne kadar küfür biliyorsanız söyleyebileceğiz, sokağın ortasında çığlık atıp altınıza edebileceğiniz bir durumdur.
her şeye müsait yani.
arkadaş ben hayatımda bu kadar korkmadım.
kutunu sikeyim coca cola.
içtiğim her şeye fenerle bakacağım artık.
obama ile teyyip'in yaptığı telefon görüşmesiyle ilgili olan haberde geçen tanımlama. paylaşanları görüyorum ama başlığı yoktu. sözlük alemine hayırlı uğurlu olsun diyerek başlığını açıyorum. (bkz: hail to prime minister erdo)
karakter sınırına takılmasaydı başlık türkiye ye gelen yabancı teknik direktörlerin 1 yılda 20 yaş yaşlanması olacaktı. konumuza gelelim. özellikle üç büyüklerin başına gelen teknik direktörlerde daha rahat görülebilen olay. yakın zamandan örnekler verelim. bak bilic'e bir yıl geçirdi adam saç sakal karıştı yemin ediyorum bıktı herif. prandelli daha geleli iki ay olmamıştır. son röportajlarında o da hafiften sakal yapmış. yaşlanmış adam. artık gülümsemiyor.
futbol maçlarında sürekli olarak denk geldiğim, beni irite eden şey. örnek vermek gerekirse şutu dağlara taşlara gönderen oyuncunun yanındaki takım arkadaşını gözüne kestiren spiker hemen seslendirme konusundaki ustalığını belli ederek "evet sayın seyirciler ahmet takım arkadaşına niye şut çektin seni lanet olasıca pislik? bana atsaydın goldü diyor" gibi bir seslendirme yaparak oyuncunun duygularına tercüman olurken beni üst seviyelerde sinirlendiriyor.
bileğinizin hakkıyla mağlup ettiğiniz rakibinize fatality çekmeden önce gelen hüzün. ağlayarak "siktir et fatality falan ya. bir yumruk atayım bitsin işte" derken izleyicilerin ısrarıyla kurbanı kan revan içinde bırakıverirsiniz.
çek cumhuriyetinde oldukça tanınan metalciler topluluğu. bazı şarkıları fena değil. farklı dillere olan aşkım yüzünden bu kadar ilginç bulmuş olabilirim ama ciddi fena değil adamlar.
kesinlikle "boşluk" kelimesine tam oturan bir histir. am, göt, meme başlıkları, genel seviyesizlik, troll ve ergen popülasyonunun fazlalığı gibi nedenler ile ekşi sözlük'e geçme hevesinde olan beni tam kalbimden vurmuştur. uludağ sözlük çocukluğum gibi masum, saçma ama eğlenceli. orada yazdıklarımı defalarca kontrol ediyorum nedense çaylak halimle ama burada daha bir özgür hissediyorum kendimi. ha asıl sebebi ne dersen. çaylak listesi çok uzunmuş be arkadaş. burada iki saatte yazar olmuştum lan ben.