hoşuna gitmeyen kendince doğru olduğunu düşündüğü şeyin diğer insanlar içinde geçerli olması gerektiğini düşünen despot kafalı ruh hastası olma ihtimali bir hayli fazla ihtimaldir ki akabinde diğer hesabıyla bu durumu eleştirerek uyanık olduğu düşüncesiyle de egosunu tatmin etmektedir ruh hastalarıyla yaşıyor olduğumuzun canlı ibretlik örnekleridir kendileri.
artık yeter dedirten durumdur modanın esaretiyle sağa sola savrulup gitmekten kendini alıkoyamayan beyinlerine kulp geçirilmiş insanların bu acizliği gına getirdi yediği yemekten tutun da durduk yere yolun ortasında selfie çekilmek nedir yahu görmemişliğin bokunu çıkartmakta üstümüze millet tanımıyorum.
https://www.cihan.com.tr/...yikinti-asker-2087368.htm
olay iş makinelerinin çalışdığı esnada enkaz arasında kuran-i-kerim görüp iş makinesini durdurarak kuran-ı enkazdan çıkaran askerimizin hassasiyetidir allah yar ve yardımcıları olsun bu ocak peygamber ocağıdır öyle de kalacak.
william chester minor, yale üniversitesi’nde tıp okudu. mezun olur olmaz, amerikan iç savaşı’nda, cerrah yüzbaşı olarak görev aldı. kendi askerlerini ameliyat etmenin yanında bir başka görevi ise düşman askerlere işkence yapmaktı. bu ve savaş içinde yaşadığı diğer olaylar, onun akıl hastası olmasının ana nedeniydi. şizofreni belirtilerini çok sık göstermesi nedeniyle askeriye, onu tedavi için bir hastaneye gönderdi fakat durum değişmeyince minor’u askerlikten attı. cerrah doktor william minor, askerlikten atıldıktan sonra, 1871’de ingiltere’ye yerleşti.
londra’da şizofreni paranoyası yüzünden, evine hırsız olarak girdiğini sandığı birini öldürdü.
william minor, akıl hastası olduğundan hapishane yerine, bir akıl hastanesine kapatıldı. burada, bir ilan sayesinde profesör james murray isimli birinin, bir sözlük yazmak için gönüllü kişiler aradığını öğrendi ve bu projeye gönüllü olarak çalışmak icin başvurdu.
dr. minor ve prof. murray sözlük projesinde birlikte çalışmalarına rağmen, 7 yıl sonra yüz yüze tanıştılar. çalışma arkadaşlığı, yakın dostluğa dönüştü kısa zamanda ve bugün bizlerin çok iyi bildiği oxford ingilizce sözlük gibi bir başyapıt bu iki kişinin ortaklığı sonucu doğmuş oldu.
1902'de Minor'ın durumu kötüleşti ve kendi penisini kesti.Sağlığı kötüleştiği için ABD'ye St. Elizabeths Hastanesi'ne dönmesine izin verildi; daha sonra dementia praecox tanısı kondu. 1920'de New Haven, Connecticut'ta öldü.
nazi almanya'sının yenilgi ve çöküşünü büyük oranda hızlandıran şişme tanklar ve yapay sesler gibi müttefiklerin kullandıkları yanıltma taktikleri getirmiştir.
bildiğiniz üzere abd öncülüğünde normandiya çıkarması yapıldı ve amacı fransa içlerinden berlin'e ilerlemekti ancak naziler bu çıkarmadan önce tedbirlerini almışlar (müttefiklerin mühimmat sevkıyatı yapabilecekleri köprü ve viyadüklerin kör noktalarına tank, top sığınakları yapmışlardı.) çıkarmadan sonra ise dağdan, bayırdan dahi uçak kaldırıp kendi mevzilerini takviye etmişlerdi.
şunu da belirteyim ufak bir not olarak. çıkarmadan sonra alman hava saldırıları çok yoğunlaşıyor. zaten müttefiklerce asıl mühim olanı avrupa ana karasına çıkarma yapmaktan ziyade, çıkarmayı yaptıktan sonra mühimmat sevkıyatı yapabilmek ve bu yolla da nazi ordusunun savunma hattını bölmek. (müttefik rotası) bilhassa abd için ciddi mühimmat sıkıntısı da mevcuttu.
bu sert savunmayı kırmak için sahte bir ordu yaratıldı ve alman savunması bölündü. aynen şu şekilde:
eskiden vezir, paşa, sadrazam gibi büyük adamlarla zenginlerin konakları olurdu. bu konakların kadınlar tarafına haremlik, erkeklerin bulunduğu tarafa ise selamlık denirdi.
kadınlar tarafı ile erkekler tarafı arasındaki duvara bir eksen etrafında dönen, silindir şeklinde kapaksız bir dolap yerleştirilirdi. bu dolabın kapağı yoktu. yarısı açık, yarısı kapalı olan bu dolabın içinde sıra sıra geniş raflar bulunurdu. kadınlar kısmında pişirilen yemekler, bu dolap aracılığı ile selamlık kısmına servis edilirdi. kadınlar, dolabın raflarını yemeklerle doldurduktan sonra, döndürerek açık tarafını erkekler kısmına çevirirlerdi. raflar boşalıp yerlerine boş tabaklar konunca da, erkeklerce kadınlar tarafına çevirilirdi. böylece kadınlarla erkekler birbirlerinin yüzlerini görmeden servis yapılırdı.
işte bu dolapların zaman zaman gönül işlerinde kullanıldığı da olurmuş. mesela, delikanlının biri sevdalısına kimselere çaktırmadan mektup, gül falan verecek olsa dolabı kullanırmış. haremlik bölümünden bir mendil mi gönderilecek, yine dolap aracılığı ile iletilirmiş. "dolap çevirme" deyimi o devirlerden kalmaymış.
aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama ani bir şekilde geçtiğiniz zaman gözünüzün karanlık ortama alışması için belli bir süre gerektiğini, gözün karanlık ortama hemen adapte olamadığını hepiniz tecrübe etmişsinizdir.
işte korsan gemilerindeki kaptan korsanlar sürekli olarak güverte ile depo ya da kamara arasında gidip geldikleri için, gözün karanlığa alışma süresini yok etmek amacıyla bu göz bandını kullanıyorlar. güverteden içeri (aydınlıktan karanlığa) geçtiklerinde göz bandını çıkarıp gün boyu göz bandının altında karanlıkta kalan gözü kullanıyorlar. bu şekilde göz bandı tarafındaki göz, zaten gün boyu karanlıkta kaldığı için karanlığa hazır bir şekilde bekliyor, karanlığa alışma süresi yaşamıyor ve hemen net görmeye başlıyor. özellikle savaş gibi saniyelerin hayatınıza mal olabileceği kritik anlarda gözün karanlığa alışma süresini göz bandı sayesinde yok etmek çok büyük önem taşıyor. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1069808/+
Sovyetlerin 2. Dünya Savaşında uyguladığı alternatif çözümler meşhurdur.
Ve yine efsaneye göre Sovyetler Birliği Kızıl Ordusu, şehre yerleştirdiği dinletme cihazları ile bu kaydı dinletiyordu. General Vasili Çuykov "Volga'nın ötesinde bir vatan yok" diyordu ve Mareşal Jukov'un uyguladığı başarılı taktikler ve soğuk hava Alman 6. Ordusunu kuşatmıştı. Almanlar dışarıdan kuşatmayı yarıp 6. Orduyu kurtarmaya yeltendiyse de başarılı olamadı. Savaş Sovyetler Birliği inisiyatifine geçmişti.
Kuşatılan 6. Orduya, şehre yerleştirilen dinletme cihazlarıyla teslim ol çağrısı yapıldı. Ancak Mareşal Paulus'un 6. Ordusu teslim olmayı reddedip, kuşatmanın yarılmasını bekliyordu. Sovyetler uygulanan teslim çağrısının yetersiz olduğunu düşünüp, Almanlara psikolojik baskı yapmaya başladı. Dinletme cihazları her zamanki teslim çağrısı kaydının aksine başka kayıt çalıyordu.
"Her yedi saniyede bir Alman ölür, Stalingrad bir toplu mezar."
Durmadan tekrar eden bu kayıt askerler üzerinde çok etkili oluyor, onların savaşma azmini kırıyordu. Stalingrad Savaşında 1 milyona yakın kayıp veren Mihvet Kuvvetleri, her yedi saniyede bir Almanın öldüğünü doğruluyordu.
Hitler, 6. Ordu Generali Paulus'a teslim olmayı yasaklamıştı. Durum çaresiz görünüyordu. Paulus teslim olmaya karar vermişti. Hitler akıllı bir hamle yapıp, Paulus'a şöyle bir not yolladı; "Seni Mareşal yapıyorum ve unutma ki hiç bir Alman Mareşali esir alınmadı." Ancak bu bile 6. Ordunun yok edilmesine engel olamadı. Paulus teslim olmuş, Almanlar savaş boyunca bir daha belini doğrultamamıştı.
bir nesli aptallaştırma politikası veyahut bilinçaltını işgal etmeye yönelik abuk subuk diziler silsilesi olarak gözümüze çarpmakta, misal neden sıradan halkın da izlediği ve sayısal olarakta çoğunlukta olduğu bu diziler zengin insanların yaşamını konu alıyor teması öğrenciler olan bir dizi de bile zengin öğrencilerin hikayeleri başı çekmekte amaç nedir sıradan öğrencilerin hikayesi çoğunluğu göz önüne alacak olursak daha samimi daha göze hoş gelmez mi insanlarımıza daha yakın olması açısından ya da abuk yine zengin ailenin konu olduğu bir dizi de aptalca bir olaydan kavga çıkarmaya meyilli şımarık sevgililer ve bunları izleyen bilinçaltı bu saçmalıklara müsait hale gelen bir nesil günümüz gençliği, insan sıradan olan bir şeye özenmez değil mi kendinden daha iyi durumda olana özenir zengin, şımarıklığı konu edinen dizilerin maksadı da özendirilmeyi aşılamaktan öte değil peki amaç ne bu sadece bizim ülkemiz de olan bir şey de değil en basitinden şu abuk subuk dudak büzerek fotoğraf çekilenler gelsin aklınıza bir nesli uyutma beyinlerini onların ruhu duymadan ele geçirme politikası dünya da uygulanıyor, eski filmler gelsin aklınıza (bkz: aile şerefi) misal orda aile kavramının gerçekte nasıl olması gerektiğini birlik beraberlik kavramlarına değiniyor ya günümüzde en ufak bir olaydan tartışmaya meyilli saçma dizilere ne demeli amaçları nedir ?
"UFO DiYE TAHMiN EDiYORUZ"
TC-JHD kuyruk tescilli Boeing 737 tipi uçağın pilotları tanımlayamadıkları bir cismin üstlerinden geçtiğini belirterek kontrol merkezine, "Üstümüzden yeşil bir ışık geçti" diyerek rapor verdi. THY pilotlarının yaşadıkları bu olayla ilgili olarak DHMi yetkilileri radarlarda herhangi bir görüntü olmadığını söyledi. Pilotlar ile kontrolör arasında şu konuşma geçti: "Üzerimizden 2 bin veya 3 bin feetten (600-900 metre) tanımlanamayan bir cisim yeşil ışık saçarak önümüzden kat etti. Birden bire kayboldu. Muhtemel UFO diye tahmin ediyoruz. Her iki pilotta birden gördü şu anda göremiyoruz.
merak edilendir acaba şu anki türk ordusu ile o zamanın dünyanın belkide 20 30 yıl ötesinde teknolojik açıdan üstün olan nazi almanyası savaşsaydı acaba hangisi kazanırdı ?
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1039005/+
Bu şehire futbol şehiri deyip futboldan spordan başka yatırım yapmayan bu ülkenin bir suçudur bu foto aslında gençlere iş olanağı sağlamazsa böylesine abuk subuk işleri dava eder peşine gider tek işleri güçleri o olur, yarın bunlar daha beterini de yapar bu yüzden devlet artık trabzona sanayi şehiri adı altında yatırımlara başlaması lazım trabzon futbol şehiri değildir istemiyoruz.
Bundan 1 ay önce Turkcell hattımın 10 gün içerisinde TL yüklemesi yapmadığım takdirde kapanacağını söyledi ve 10 gün dolmadan hattı kapattı, daha sonra müşteri hizmetlerine durumu izah edip hatalarını belirterek hattımı tekrardan kullanıma açtılar ve benim en yakındaki Turkcell bayisinden gerekli evrak işlemlerini yapmam gerektiğini söylediler, Turkcell bayisine gittiğimde herhangi bir sorun olmadığını belirterek bir işleme gerek olmadığını söylediler, bende olayı tekrardan müşteri hizmetlerine izah edip teyid ettim ve sıkıntı olmadığını söylediler, ardından 2 hafta aradan sonra Turkcell'den mesaj geliyor ve 3 gün içerisinde en yakın bayiden gerekli evrak işlemlerini yapmam gerektiği söyleniyor neyse bayiye gidiyorum onlar başka Turkcell bayisine yönlendiriyor oların yönlendirdiği tekrar aynı bayiye yönlendiriyor resmen insanlarla oynuyorlar neyse durumu izah ettim evrekları 3 gün içerisinde yollayamacaklarını en yakın 5 gün sonra yollayabileceklerini söylediler benim olayı hattın kapanmaması için müşteri hizmetlerine yönlendiriyorlar müşteri hizmetlerini arıyorum yapacakları hiç bir şeyin olmadığını durumun turkcell bayisiyle alakalı olduğunu söylüyorlar resmen birbirlerinden haberleri yok kısacası insanlarla alay ediyorlar bu durumda hat kapanırsa suçlu kim oluyor müşteri hizmetleri mi, turkcell bayisi mi, yoksa artık şirketi iyice büyütüp insanları umursamamayı adet haline getirmiş ve her türlü rezilliğini kendi kafalarınca bir sisteme otutup rezilliklerini insanları kazıklayarak sürdürgelen bu iğrençlik silsilesi mi..
Zeki insan , olayları çabuk kavrayabilen insandır. Neden sonuç ilişkisini kolayca kurar ve olaylar arasındaki bağlantıları kolayca görür. zeki insan akıllı insan değildir.
Akıllı insan : mantığa uygun kararlar alır ve hayatının merkezine akılı yerleştirir.
bir insan hem zeki hemde akıllı ise tadından yenmez.
kurnaz olmak için zeki olmana gerek yoktur. Tıpkı akıllı insanda ki gibi kurnaz insanda aklını kullanır ancak sistemin ve kişilerin açıklarını kendi faydasına kullanır , kurnaz insanda akıl ya da zekadan çok ahlaki ve etik yoksunluk vardır.
insanların yaşadıkları coğrafi çevre onların davranışlarına birebir etkilidir. mesela: karadenizlilerin hızlı yürüyüp hızlı konuşması ve horon gibi hızlı oyunlarının olması adımlarını yüksek atmaları coğrafyanın engebesinden kaynaklanır tüm bunların nedeni varmak istedikleri menzile ulaşma zamanını kısaltma amacıyla yapılan davranışların nesiller aracılığıyla aktarılmasıdır. aynı şekilde arapların yaşadığı iklimler gibi yeknesak iklimlerde insanların atalete düşmeleri kaçınılmazdır. zira arapların devlet kurma ve yönetme tecrübelerine baktığımızda elle tutulur bir bilgiye ulaşamayız, çünkü onlar çoğu zaman yönetilmeyi istemişler ve sevmişlerdir yönettikleri dönemler elbette olmuştur bu dönemler islamiyetin yayılma sürecindeki gelişimleridir denilebilir ama ziyadesiyle başka ırklar tarafından yönetilmişlerdir, bunun en büyük nedenlerinden biri, insanda hal bırakmayan sıcak iklimdir. aynı şekilde soğuk iklim insanlarına baktığımızda beyaz tenli ve renkli gözlü olduklarını görürüz, sıcak iklim insanları ise esmerdir
iskandinav vatandaşları ile italyanları karşılaştırdığınızda mizaçlarının büyük bir zıtlık içerisinde olduğunu göreceksiniz. insanların sabretme sınırları ve neşelenme eşikleri ile iklimin yumuşaklığı arasında doğru orantı sözkonusudur. ortaasyanın bozkırlarında at koşturanların güçlü ve çevik olmaları onların yaşadığı iklim ve geçim kaynakları ile ilgilidir, tarıma açık, yerleşik hayata müsait coğrafyaların insanları daha esnek fikirli, gelişime açık, daha demokratik olma eğilimindedirler. zor şartların hakim olduğu coğrafyalarda ise insanlar doğrularından kolay kolay vazgeçmezler, geleneklerine bağlıdırlar, manevi duyguları daha güçlüdür. türk milleti olarak kısa sürede çabuk verim almayı çok sevdiğimizden kavak ağaçlarına sempatimiz vardır ve onların kısa sürede yetişmelerinden dolayı kavak dikmeyi çok severiz. ılıman iklimlerde insanlar zamanını kullanmayı pek beceremez ama iklim şartlarının zor olduğu bölgelerde insanlar zamanın kıymetini daha iyi bilmektedir. aynı şekilde ılıman ve sıcak iklim insanı eğlenceye daha düşkündür. daha aklımıza gelmeyen o kadar çok etkisi vardır ki sokağa çıktığımızda teneffüs ettiğimiz hava yürüdügümüz mesafeler binlerce yıldır bizi etkilemekte ve etkilemeye devam etmektedir.
Bediüzzaman Hazretleri de bu konu ile ilgili olarak;
“Avrupa gibi soğuk ülkelerde insanların tabiatı da iklim gibi soğuk ve donuktur. Fakat Asya ve onun gibi ülkeler sıcak iklimin hâkim olduğu ülkelerdir. Çevrenin insan ahlakına tesiri göz önüne alındığında soğuk memleketlerdeki açık-saçıklık gibi haller oradaki insanların heveslerini (onlardaki şehevi duyguları) uyarmaz, iştihayı açmaz. Fakat sıcak iklimli ülkelerde insanların nefsanî arzuları çok daha kolay etkilendiğinden açık-saçıklık bu memleketlerde kötü ahlakın yayılmasını kolaylaştırmıştır.”
terörün en doğru ve kesin çözümüdür. böylece hem halkların kardeşliği sözünün kürtler için sadece lafta olmadığını hem de bütün kürtlerin aslında pkklı olmadığını bize ispatlamış olurlar.
Osmanlı-Habsburg Çatışmalarından komik bir kesit, Şebeş Muharebesi!
Karánşebeş (Şebeş) muharebesi, 17 Eylül 1788 akşamı Osmanlı kuvvetlerini arayan Avusturya öncü birlikleri arasında gerçekleşir. Yaklaşık 100.000 kişilik Avusturya kuvvetleri Osmanlılarla savaşmak için Karánsebes kasabası (Günümüz Romanyasında Caransebeş) yakınlarında kamp kurar.
Hussar birliği (hafif süvari birliği) keşif için Timiş nehrinin karşı yakasına geçer, Osmanlılardan hiç bir iz bulamaz. Hussar birliğinin yolda karşılaştığı çingene konvoyu muzaffer Avusturya askerlerine kendilerinden schnapps (alkollü likör, bir tür cin) satın almalarını teklif eder. Tekliften memnun kalan Hussarlar içki fıçılarını satın alırlar. Sonradan nehri geçen bir başka Avusturya piyade kolu, Hussarların bu içki partisine katılmak ister. Lakin Hussarlar içki fıçılarını piyadelerle paylaşmak istemez. içki fıçılarının etrafını sarıp koruma altına alır, tartışma sürerken bir asker ateş eder. Böylece Hussarlar ve piyadeler arasında çatışma başlamış olur.
Çatışma sırasında bazı piyadeler, Hussarları korkutma amaçlı Turciii! Turciii! diye haykırır.(Romence: Türkleeer!). Bunu duyan Hussarlar Türkler geldi zannedip kaçar, Hussarların kaçtığını gören piyadeler de kaçışmaya başlar. Zira Avusturya Ordusu Lombardlı italyanlardan, Balkan Slavlarından, Avusturyalılardan ve çeşitli azınlıklardan oluşan karma bir ordudur. Bu sebeple askerler birbirlerini anlamakta zorlanmaktadır. Durumu düzeltmeye çalışan Avusturyalı subaylar Halt! (Almanca: Durun!) Halt! (Durun!) diye bağırır, fakat Almanca bilmeyen askerler bu kelimeleri Allah! Allah! diye anlayınca işler daha da kötüleşir.
Süvarilerin kampa doğru dörtnala geldiğini gören bir birlik kumandanı, Osmanlı akıncılarının saygıısına uğradıklarını zannedip, topçulara ateş emri verir. Bu sırada, çatışma sesini duyan askerler ne olduğunu anlayamadan kaçmaya başlar. Birlikler her gördüğü gölgeyi Türk zannedip vurmaya başlar, aslında ateş ettikleri kendi askerleridir. Bu kargaşa sonucu tüm ordu geri çekilir, imparator II. Joseph atını küçük bir çaya sürerken attan düşüp sakatlanır.
iki gün sonra olay yerine ulaşan Osmanlı ordusu 10.000 kadar ölü ve yaralıyla karşılaşır ve Karanşebeş şehrini rahatça ele geçirir.
SÖZÜM EMEKLiLiK YAŞI DOLDUĞU HALDE EMEKLiYE AYRILMAYIP GENÇLERiN ÖNÜNÜ TIKAYAN BU AÇ MORUKLARADIR, YAHU ARKADAŞ DOYMAYACAKMISINIZ NEDiR BU AÇLIK KUDURMUŞLUK YETER BE YETER ARTIK BiR YASAYLA BUNUN ÖNÜ KESiLMELi GENÇLER iŞSiZ GÜÇSÜZ DOLANIYOR BU ADAMLAR KÖK SALABiLSE SALACAKLAR 3, 5 KURUŞ FAZLA KAZANMAK iÇiN YAPTIKLARI BU TERBiYESiZLiĞiN AĞA BABASIDIR KiM NE DERSE DESiN EMEKLiLiK YAŞI DOLAN EMEKLiYE AYRILMALI ARTIK BiR YASA ÇIKMALI.
evet uzun zamandır düşündüğüm bir fikirdir yeter artık sabah akşam masa başı oturupta iki kağıda fotokobi çekmeye nacizlenen bu insanlar (hakkıyla çalışanları tenzih ediyorum) illallah dedirtti ve de doymak bitmek bilmeyen zam istekleri insan bir dışarı bakar haline şükreder be , ne kadar işsiz var, bu ne açlıktır arkadaş bunların hakkı budur ve diğer düşüncemde emeklilik hakkı dolupta emekli olmayan aç moruklardır illallah artık bir yasa çıkmalı emeklilik yaşı dolan bu yaşlı insanlar derhal emekliye ayrılmalı yeter bu kadar genç insanın önünü tıkadıkları genç bir kişinin 5 dakikada yaptığı bir işi minimum 20 dakikada yapıyorlar bilgisayar kullanmaktan haberleri yok öyle oturmuş kök salmayı bekliyorlar olmaz böyle arkadaşlar emeklilik yaşı dolan daha uzatmayacak böyle bir yasa gelmeli bu kadar genç insanın hakkını işgal ediyorlar ve diğer bir fikrimde milletvekili maaşlarıda düşürülmeli eğer adalet gerekiyorsa milletin vekilliğini üstleniyorlarsa milletle aynı ekmeği aynı çorbayı et yiyememeyi bilmeleri gerek. Ve bunlardan kesilen ve yahut tasarruf edilen parayı asgari ücrete ekletilmeli evet fikirlerim bu yöndedir eleştirisi olanlar belirtebilir.
