pozitif hak, kişinin, birisi için bir şey yapmasını ahlaki olarak desteklerken,
negatif hak, birisinin bir şey yapmasına müdahale etmeyi engeller.
Örneğin negatif yaşam hakkı başkalarının kişiyi öldürmesini engellerken, pozitif yaşam hakkı, yardım edilmezse ölecek olan kişiye yardım etmeyi gerektirir. Negatif haklar, konuşma özgürlüğü, mülkiyet, inanç özgürlüğü gibi politik hakları tanımlarken kullanılır. Pozitif haklar için ise eğitim ve sosyal güvenlik örnekleri verilebilir.
yedi bela hüsnü filminde, kız ismetle hüsnü arasında geçen diyalogdur efendim.
kız ismet hüsnüyü yatağa atmış, bıçağı çekmiştir.
hüsnü:bana bak, suratım çok settir, sert bakarım şimdi sana korkarsın, çok sert bakarım
kız ismet:o suratı ikiye bölerim yarı sert olur.
hadi ilk zamanlar biraz yaptık bu işi.
sonra sürekli bunları konuşmanın, kafa patlatıp tespitler yapıp espriler çıkarmanın bu tiplerden ne anlamı var ki?
komik desen komik değil, ulan dur gülmedim ama belki düşündürüyodur desen, o da yok.
aşalım efendim bunları.
bu markanın bu kadar pahalı kotları satabiliyor olmasının tek açıklamasıdır.
başlıksa, levis in önünden geçerken bir arkadaşımın yaptığı dehşetli tespitten ibarettir.
hani marmara denizine dönüp söylenen ünlü sözler gibidir.
"artık sen bana değil ben sana hükmediyorum ulusözlük" gibi bir devamı olabilir mesela.
yazar olunca gaza gelmiş kişinin bir anlıkta olsa içinde geçen cümledir.
(bkz: itiraf edin)
efendim bu berberler dükkana gelen müşterinin tipine şöyle bi bakarlar önce, top sakal varsa, anlar ki daha sol bir görüşe sahiptir müşterimiz. Berberimiz anında ateşli bir devrimci olur, sınıflar arası farktan girip, fırsat eşitsizliğinden çıkar,
gelen müşteri sarkık bıyıklıysa hafif, hemen ülkücü oluverir bu berberimiz, apodan açar konuyu, bahçeliden kapatır.
Hacı sakallı bir amcaysa gelen müşteri, hükümetin güzel icraatlarından bahsederken, beri yandan da mekke medine yi düşlediğinden gözleri dolar duygusal berberimizin.
işte bu halk adamı berbere, halk arasında her devrin adamı denir bazen *
söyleyeceklerini söyleyemeyen yazarın bu duruma düşmesine sebep olan korkudur kimi zaman.
çok kötü bişeydir insanın tespitlerinin içinde patlaması,
misal korkmasam yanlış anlaşılmasından, limonun sıkılırken aldığı zevk diye başlık açacaktım ben ama başlık açaken "ı" kullanmadağımız için olmuyo işte olmuyo,
sayın cevizkabuğu yardım edin bize.
göze batma isteği.
bu tipler, sinemada, tiyatroda, arkadaş ortamlarında, her yerde belli ederler kendileri.
Gerek iğrenç esprileri olsun, gerek ota boka atlayışları olsun. kimi zaman agresif tavırları olsun. mide bulandırıcı hallerdir bunlar.
aman diyim.
kendine borç verip, sonra bu borcu ödemeyip kendine haciz getirme çabasında olan insanın yapması olası olan iştir.
hastalık belirtisidir.
yalnızlık hastalığı.
Mahalle maçlarının babacan futbolcularının şerefli bir vazgeçişi simgeleyen sözüdür.
Karşı takım; iki taştan oluşan kaleye bir şut atmıştır ve hepimizin bildiği gibi forvetler hep çirkef olur. ileri sahanın havasından mı suyundan mı bilmem hep çirkeftir forvetler.Neyse efendim; atılan şut ya taş üstünden gitmiştir, ya da kısa boylu kalecinin boyunun yetişemeyeceği yükseklikten gitmiştir. Eğerce ikinci ihtimal söz konusuysa, gariban kaleci efkarlıdır, rakı-peynir moduna geçmiştir. Ama top taş üstünden gittiyse, işte o zaman olaylar büyür, o kısa boylu fakat 10 kaplan gücünde ki kaleci bir aslan kesilir ve çirkef forvete kafa tutar.
Ama çirkef forvet çirkefliğin hakkını vermektedir. Bir gol için g.tünü verecek kıvama gelmiştir. Bunun göre takım kaptanı (ya da bazen kalecinin kendisi bile)
-tamam nalet olsun, gol olsun der.
bunu anlamayan çirkef forvet kendini kaptırmıştır, devam eder çirkefliğe,
kaptan son sözü söyler
-ya tamam gol olsun diyorum.
Bu tip köpekler pek nadir bulunur. ağzında piposu boynunda atkısıyla bir köpek hayal edin şimdi. hani çizgi filmde vardır, çalçene( büyük beyaz horoz)'nin düşmanı olan köpektir. Bu köpek tam bir bohemdir. Yerine göre sabreder çalçene'nin psikopatlıklarına, yerine göre gözünü yumar, yerine göre intikam alır ama kural tanımaz.
O'nu birgün tasından yem yiyen alelade bir sokak köpeği olarak görebileceğiniz gibi başka bir gün, tuvalin önünde ekspresyonizmin etkisinde bir resim çizerken görebilirsiniz.
Onu bohem yapan içindeki asi ruhtur, sanatçılık budur aslında. Benim tezime göre, şimdi sokak serserisi diye tabir ettiğimiz tiplerin bir çoğu sanatçı potansiyeli taşıyan insanlardır. Misal, yere balgam atarken gördüğünüz yumurta topuk giymiş bir genç fırsatı olsa usta bir balet olacaktı belki de.
Ya da ne biliyim, köşebaşında bekleşen mahallenin çakalları, bir tiyatro topluluğu kurabilecek yeteneğe sahipler büyük ihtimalle. Tıpkı bohem köpeğimizin sahip olduğu ruh yapısı onlarda var çünkü.
Sokak serserilerine fırsat verilsin efendim.
yurdum hanımkızlarının en belirgin özelliklerindendir.
pizzayı çatalla yiyen bu dişiler, bi tane cips yedikten sonra 5-10 parmak yalama kabiliyetine sahiptirler. cipsin tipine ve ele bulaşma oranına göre değişir bu sayı, ortalama değer 6 olup, standart sapma 2 dir.
şöyle ki, hep aynı iki parmakla yenilen cips sebebiyle o iki parmak uyuşmaya başlar, böylece paket el değiştirir. iki parmak daha kirletilir. ettimi 4 parmak,
iki paketin sonlarına doğru iki parmakla cips çekmek oldukça zor bir hale gelir, yerine göre 3 ya da nadirende olsa 4 parmak kullanmak gerekebilir.
bu da 6-7 arası bir parmak sayısını işaret eder bizlere.
iğrenç görünür o ayrı.
yalamayın parmakları dişiler.