Sigarasını filtre ucunu burnuna dayadı. Sağ gözkapağını indirip sigarayı sol gözüyle izledi. Umutsuz bir hayvanınkine benzeyen nefesler verdi. Sol gözkapağını indirip sağ gözüyle sigarayı izledi. Sadece yedi santim. Gözbebeklerinin arası yedi santimetreydi. Oysa gördüğü iki farklı sigaraydı. Aynı yüzün taşıdığı iki göz bile dünyayı tamamen farklı avlıyordu. \"Peki, hangi göz benim?\" dedi, kulaklarının duyacağı yükseklikte. Sorusunu kendi yanıtladı: \"Hiçbiri.\" Bu kez kimse duymadı. Kendi gözlerinden kuşku duyduğu anda, yabancı yüzlerin neler görebileceğini düşünmek bile istemedi. Çünkü diğer insanlara uzaklığı sonsuzluk kadardı.
onu anlatmak için, güzel, boylu poslu, sarışın, esmer, şahane gibi sözcükler kullamak haksızlık olurdu. onun için, bu dünya dışından gelmiş kadar değişik, bir kuyruklu yıldız kadar etkileyici, iyi pişmiş kahve kokusu kadar tiryakilik yaratıcı, gezegene yalnız yollandığı için eşsiz, bir ipekböceği kadar dikbaşlı denildiğinde bir şeyler söylenmiş sayılırdı ancak. dingin ve içe sinmiş bir güzellikti onunkisi. asıl önemlisi beni bir manyetik alana çeker gibi güçlü etkisi ve çok kumral oluşuydu.
çok etkilendiğim kitabın filmidir.
yapılası bir filmdir. bu güne kadar neden böyle bir kitabın filmi yapılmaz diye düşünürüm, anlayamam doğrusu hertürlü kitabın dizisi, filmi oluyor bu kadar kör mü olduk yoksa, kesinlikle yapılmalı bu kitabın filmi.
eğer yaşadığınız hayatta bir andan sonra boşluk gibi bir şey oluşuyorsa, gün içinde yaptıklarınız size aynıymış hissi uyandırıyorsa bu yaşanılan hayata sims gibi hayat denir. aslında böyle durumlarda geriye dönüp bakmalı insan kendisi için yaşanılabilir öyle oyunlardaki gibi değilde bambaşka bir hayata çevirmeli yaşadıklarını, yaşayacaklarını. *
çok beğeniyle izlediğim, muhteşem dizinin altıncı sezonudur. altıncı sezonun ilk bölümü 3 ekimde türkçe altyazısıyla geliyor. bilenler bilmeyenlere anlatsın