efendim bizzat yaşadığım durumdur. ve değiştiğini söyledikçe inkar etmesi yaşadığım durumda beni en çıldırtan kısım.
ilişkinin başında çok özledimler, şiirler,şarkılar, güzel sözler, sık sık arayıp yazmalar vs yerini -napıyosun aşkım -iyiyim aşkım gibi zoraki cümlelere bıraktı. olaya sen benim sevgime, özlemime inanmıyor musun diye yaklaşan bir insanla zaten şunu oturup konuşamıyorsun çünkü ANLAMIYOR.
sözlükteki beyler siz siz olun yalvarıyorum sonradan değişmeyin. tavlarken ne yapıyorsanız tavladıktan sonra da ölene kadar onu yapın.
sadece avmler değil her yeri araplar sarmış durumda.
bize dezavantajı her şeye değerinden çok daha fazla etiket fiyatı koyuluyor. arapları ütelim türklerden de ne koparsak kardır diyen mağazalar el yakıyor. bu ne bea.
filmlerde de hep öyle olmaz mı. kız vazgeçer adamı sevmekten tam başka birine gönlü kayacakken o adam kızdan hoşlanmaya başlar falan.
ne yapsak bizde tüm sevdiklerimizden, hayallerimizden, umutlarımızdan vazgeçip vazgeçilmez olmayı mı beklesek?
günah mıdır bilmiyorum. ama çok çok çok istiyorum. sevdiğim herkese zarar veren kalbinde ufacık bir merhamet ve sevgi olmayan bu insan kabir azabında ne kadar erken yanmaya başlarsa buradaki bir çok kişi ölmeden cennete kavuşmuş olur.
doktorlar içerisinde birinin ak dediğine öteki kara der. bir ağrıdan ötürü gidersin doktora ameliyat der. başka bir doktora gidersin yok sakın ameliyat olma der.yanlış teşhis koyarlar. yanlış ilaçları kullandırırlar. ve her zaman hastanın bir yerini yaparken diğer tarafını yıkarlar.
rüyanda uçmayı görmek gibidir. eğer uçtuğunu görmüşsen sabah uyandığında tuhaf bir mutluluk ve sevinç kaplar. gerçek olacağına inanırsın. sevdiğin kişiyi görmek de öyle. sanki hep birlikteymişsiniz, sanki o seni hep sevmiş gibi havalara girersin. fakat sadece bir rüya olduğunu anlaman çok uzun sürmez.
güzel bulmadığın birine benzetilmek çok sinir bozucudur. hele birde karşındaki ısrarla ''ay aynı sen yaaaaa, tıpa tıp. kardeş olsan bu kadar benzersin'' gibi cümlelere girişirse hafifçe sırıtarak sessiz kalmayı tercih edersin.
arkadaş, dost, kardeş dediğin kişinin sana aşık olmasıdır. sana aşık olduğunu bilip halen onunla arkadaşlık etme çabasını anlayamıyorum. o insanı arkadaş olarak çok sevsen de onunla en fazla ne paylaşabilirsin ki? sürekli seni sevdiğini hatırlarsın. ısrarla arkadaşlığını devam ettirenler farklı bir ego tatmini yapıyor.
kanlı bıçaklı olduğun, bir kaşık suda boğmak istediğin kişiyle yakın arkadaş olmaktır. bir çoğumuzun başına gelmiştir. bir şekilde o insanın iyi bir özelliğini görerek onu kendine yakın görmektir.
genellikle öğrenci evlerinde ya da yaz günleri bir çok ailenin evinde pişen, domates, biber ve yumurtanın muhteşem uyumudur. üzerine karabiber döktükten sonra ihtiyacınız olan tek şey taze ekmektir.
Adamı deli eden durumdur. Evde dolanırsın dolanırsın. mutfağa girersin ''ay ben ne yapacaktım? niye buraya geldim? ne alacaktım?' dersin. Hatırlamayınca diğer odaya girersin. Tam yerine kurulursun ve aklına gelir..
her şey yapar. ondan korkulur. bir keresinde sevgilisinden ayrılmış bir arkadaşım eski sevgilisi hemen birini buldu diye bütün sırlarını ortaya dökmüştü. kıskançlık onda böyle kötü bir etki yaratmıştı.
Patatesin fırından çıktıktan sonra içine kaşar ve tereyağı karıştırılarak ve çeşitli soslar dökülerek yenen lezzet. Malzemesi aşırı olmamak kaydıyla yemeye doyamam. Hatta içi bittikten sonra dışındaki kabuğunu bile yerim.
babalar annelerin çeyreğidir. annen yemek yapar, çamaşır yıkar, asar, ütüler, katlar, evin işini görür. baba parayı getirir surat beş karış, sinir küpü. peki anne ne iş yaptı bütün gün? onun yaptığı iş değil mi? o senin donunu yıkadı senin kadar sinirli değil. babaya birşey sorsan hemen bağırır. evladını çorabını soy, suyunu getir, kazağını getir, yemeğini önüne koy diye kullanır. bir anne öyle midir? senin arkanı kollar. uyku saatini, yemeni içmeni, kirlilerini temizlerini takip eder. ama o yinede bir baba kadar sinirli değildir. sonuç olarak babaların siniri kendi kibirinedir.