bu yakınoğlu ailesinde sadistlik aile sporu sanırım.9 yaşında ki çocuğu hunharca dövmüş üstelik bu zalimce şiddet elif ile sınırlı kalmamış.altı üstü bir şiir için sınıfta terör estirmiş,akabinde komikçe savunmalar vs.kaymakam olacak herifin savunmalarını saymıyorum bile.siyasi iktidarı arkanıza aldınız ya estirin bakalım terörünüzü.hepsinin hesabını vereceksiniz.
Elinizdeki kitap, başlığı her ne kadar Alevileri anlamaya dönük bir vurgu taşısa da Alevileri anlamaktan çok, devletin ve ondan daha geniş olarak bir iktidar şebekesinin Alevi ayinselliğine yönelik ağır saldırıla-rını -Alevilik açılımından Tuzluçayır'a, Dersim'in seyitlerinden devlet kirliliğiyle malûl dedeliğe- devlet, ayin ve siyasallık çerçevesinde tartışmaya yöneliktir. Ayhan Yalçınkaya tam bu ânda bir kez daha soru-yor: Bedreddin'i mi seçeceğiz, devleti mi? Bedreddin bugün Gezi ve Gezi'nin dolanıp durduğu bütün toplumsal yüzeydir; Tuzluçayır'dır, Okmeydanı'dır, Antakya'dır< "Bu yüzey bizi özgürlüğe ve eşitliğe çağırıyor; devlet ise baskıya, şiddete, ölümsüz bir eşitsizliğe ve ölüme" diyecektir çoğu; "öyleyse bu soru ne saçma, ne haince bir sorudur!" Üstelik giderek solgunlaşan bir hayalete dönüştürülen Gezi'nin tüm yüzeylerinde giderek belirginleşen bir hayalet olarak Alevilik, Alevi çocuklarda ölüp dururken! Oysa Yalçınkaya'nın yanıtı biraz farklı: Bir kez daha devleti seçmek belki tarihte hiç olmadığı kadar, ilk kez bize devlet ve siyasetin kökleriyle son bir yüzleşme, sert bir hesaplaşma zemini sunuyor; siyasetin hakikat iddiasının siyasalın gerçekliğiyle yerle yeksan edilme fırsatını da. Türkiye'deki Alevi toplulukla-rın hepimiz için yaşamsal önem taşıyan varlıklarının anlamı tam buradadır: Tarihçilerin ve sosyologla-rın, geçmişin ve şimdinin gayri-siyasal salıncağında salladıkları o bünyeyi bütün siyasal yüküyle gör-memizi mümkün kılan ve tam da bu yüzden devletin siyaseti nasıl gayri-siyasallaştırdığını da aşikâr eden son örneklerden biridir Aleviliğin siyasal bünyesi; can çekişen varlığıyla da olsa.
(Tanıtım Bülteninden)
heyula eleştiri,radikal blog ve son olarak birikimde yazdığı güzel yazılarla bizi jouissance dan dört köşe yapan anarşist bir ablamızdır.özellikle foucault'ya çok hakimdir.kel abimize hayrandır,hastadır.
insanın kendi bastiani kalesi ni görmesini sağlayan silkeleyici,etkileyici dino buzzati eseri. birşey yapmadan geçirilen yıllar,bürokratik ve hiyerarşik saçmalıklar,konformizmin uyuşturuculuğu ve rutine bağlanmanın insanın ontolojik vaziyetine nasıl tecavüz ettiğini yüzümüze sağlı sollu kroşelerle anlatan kafkaesk eser. kitaptan sonra moğollardan bir şey yapmalı dinlenebilir.*
urfalı müthiş gazelhan. en son geçen hafta sırrı süreyya önder ve selahattin yusuf un sunduğu kafa dengi programında arz-ı endam etmiştir. insanı başka alemlere, elemlere gark eden hikmetli bir sesi vardır. dinlenip feyz alınasıdır.
bu paradoks aylar aylar evvel ankara semalarında yaşanmış olup duyanlara,görenlere şaşkınlık vermeye devam etmektedir. 4 5 arkadaş caddeleri arşınlayarak ,sağda solda sürterek vakit öldürme işlerine sıkılmadan,utanmadan devam etmektedirler. gel zaman git zaman bir araba bu arkadaş grubunun-halk arasında maganda denilen grup- yanından hızla geçer. elemanlardan birini ezmesi an meselesiyken o elaman büyük bir şansla kurtulur. tabi bu o şoförün yanına kar olarak kalmamalıdır. grubun reisi en eblehini görevlendirir ve der ki git şu arabanın plakasını al,kimmiş neymiş bir soruşturalım. neyse grup dağılır kahveye gider. bu görevlendirilen eleman 5 10 dk sonra elinde plakayla damlar mekana. herkesin yüzünde bir şaşkınlık ifadesi zuhur bulur. ulan derler plakayı yazsaydın ya kağıda niye söktün kocaman zamazingoyu. bizim ki ne bileyim al deyince sökülecek sandım der. sonra hararetli bir şekilde sorarlar anlatsana nasıl söktün plakayı. eleman anlatmaya başlar böyle kanırttım şöyle gevşettim vs diye. o plaka aylarca bunlarda rehin kalmıştır. arayan soranda olmayınca büyük ihtimalle hurdacıya çekirdek parasına okutulmuştur. rezervuar köpeğimisiniz be mübarek ya.
müzikleri,konusu,oyunculukları ve senaryosuyla şahane bir film.kapitalist üretim ilişkilerinin insan ruhu üzerindeki deformasyonu denilebilir kısaca anlatılmak istenirse ama üç beş kelimeye sığabilecek bir film değil.ayrıca mihram ın kırmızı fon önünde elinde rakı bardağıyla dağıtmasıda bizlere çingeneler zamanında perhan ın malum sahnesini hatırlatmıştır. blöfler,şeytanlar,melekler ve paranın başrolde olduğu bu filmi izleyin.
tasavvufun dilini sinemaya entegre eden büyük türk yönetmen. meleğin düşüşü, yumurta ve süt filmleriyle beynimizde onarılması zor delikler açmıştır. ne nuri bilge kadar soğuk ne de demirkubuz kadar gerçekçidir. ama sinema dili ve altyapı olarak onlardan fersah fersah ilerdedir *.ayrı bir atmosferi var kaplanoğlu filmlerinin mistik,dini ve sürreal açılımlar geliştirmişir minimalist disiplininin üstüne. eğer haneke iran da doğsaydı kaplanoğlu gibi filmler çekerdi galiba *.
melih gökçek in kişilerin hotmail adreslerine attığı msj ın içeriği.bu kadar yüzsüzlük bu kadar kepazelik görülmedi ey sözlük ahalisi.adam kaybedeceğim korkusuyla sapıttı da sapıttı.sözde ülkücülerle konuştu oyların akp ye akacağı söylendi.işte sözlük ahalisi göt korkusu insanı ne vahim hallere sokuyor.sağda birlikmiş peh peh.o kadar ülkücüydün de niye gittin o zaman mhp den.senin işin rant gökçek,senin işin vurgun,senin işin yalan dolan,otoparkçılık,esnafdan haraç toplama.birde ankaragücü atkısıyla mitinglerde boy gösteriyor.ankaragüçlüler senin ne olduğunu biliyor gökçek.
bazı kelimeleri olur olmaz her yerde kullanma hastalığı.hatta bazılarına tutkuyla bağlılık.cemil meriç de bir benzeri bulunur mesela tecessüs,mütecessis gibi
makhmalbaf sülalesinin en yeni sinemacılarından. Buddha Collapsed Out of Shame adlı filmiyle çeşitli festivallerde ödül üstüne ödül almıştır. ki o filmi 88 doğumlu birinin yapması bende özgüven tahribatına yol açıp hayata küsmemi sağlamıştır. bazı kıskanç arkadaşar o film mohsen in yardımlarıyla olsu desede çekememezlikleriyle doğru orantılı bir yorumdur. ayrıca kendisi samira makhmalbaf kadar olmasada taştır. (bkz: ciddiyetsizlik)
1937 doğumlu büyük müzisyen. genellikle film müzikleriyle arz ı endam etmiştir. stalker,solaris,zerkalo ve sibirya berberi gibi başyapıtlara yaptığı müziklerle filmlerin kalitesine kalite katmıştır. zeki demirkubuz un kader filmindeki bekir in bunalımlı bir şekilde iki bayrak direğinin gölgesine gittiği sahnede de artemyev in müziği duyulur.
1960 iran doğumlu baba yönetmen. bir vakitler abbas kiarostami nin asistanlığını da yapmıştır. Akharin Emtehan, Badkonake Sefid, Ayneh, Dayereh, Offside filmlerinden bazılarıdır.
20 ve 21 yy insanının inzivaya çekilebileceği tek yerin wc ler olmasıyla sebebiyle, kendiyle başbaşa kalan insanın hayatı, evreni ,ahlakı, dini ,siyaseti sorgulayabileceği tek alan olarak tuvaletlerin kalması durumudur.belkide biz türklere özgü bir durumdur bu mıçarken akla gelme.amma velakin öyle absürd öyle yaratıcı fikirler zuhur eder ki beyne insan afallar.marleylerin katlanıp katlanıp küp şeklini alması ve bedenin etrafını çevrelemesi ve kendi .okunun içinde can verme vs örneklerden biridir.uzun lafın manası yok.eğer hayatı düzeni kozmos u sorgulamak istiyosanız gidin mıçın. (bkz: mıçmayı teşvik yasası) (bkz: başlık sıçmak)
sol frame de din dersiyle ilgili çeşitli yorumlar olunca serbest çağrışım yaptı. bu dört kafir mevzu bizim sınav sorumuzdu. en yüksek puanıda buna verirlerdi. meşhur dört kafir şunlardı.
1-karl marx 2-charles darwin 3-sigmund freud 4-auguste comte
o din hocası sayasinde okulun yarısı ateist olmuştu ya.allahdan sonradan topladı millet kendini.ayrıca aristonun insan düşünen bir hayvandır sözüne aristonun kendisi hayvandır diyerek ayarı verip tarihi ayarlar listesinde yerini almıştı bu hocamız.ayrıca her din hocası gibi ileri dövüş teknikleri ve yüksek futbol kabiliyetine sahipti.*
1973 de sivas da doğan zazaca eserleri hakkını verir bir şekilde yorumlayan sanatçı.2008 yılında bireysel albümü leylan ve çeşitli sanatçılardan oluşma anadolu ninnileri albümlerinde arz ı endam etmiştir.sesi çok yamandır sakat bırakır.
el topo ve the holy mountain filmleri ile dünyada saygınlık kazanmıştır.filmleri katman katman çözüm gerektirir.yer yer freud a yer yer lacan a selamını çakan bu yönetmen hiç bir akımla tam olarak anlaşılamaz.özeldir ,tekdir biricikdir...