yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiği metruk (the abandoned) adlı kısa deneysel belgesel film ile, californiada düzenlenen film yarışması the indiede, kısa belgesel dalında merit award ödülü alan sinema insanı. Ayrıca radikal 2 de yazıları çıkar.ı
Cumhuriyetimizin kuruluşu ile birlikte kadınlarımızın, eğitimine başlangıç olarak açılan ismet Paşa Kız Enstitüsü bünyesinde 1928-1929 eğitim-öğretim yılında bağımsız Akşam Kız Sanat Okulu olarak açılmıştır.
Okul ATATÜRK KIZ ENSTiTÜSÜ ismini aldıktan sonra 08-10-1942 yılında ilk Müdür olarak CUDiYE KORÇAY atanmıştır. Bağımsız olarak 1949 yılına kadar ismet Paşa Kız Enstitüsü binasını kullanmıştır.
Okul, 12-09-1949 gün ve 124 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Müdürler Komisyonun kararı ile 1949 -1950 eğitim öğretim yılında ismet Paşa Kız Enstitüsünün 2.3.4.5.sınıflarından ve Özel 5.sınıfından bir kısım öğrencinin nakli ve Esas 1.sınıf ile Özel 4. Sınıfa yeniden öğrenci kaydı yapılarak 1942 yılında Maliye Bakanlığınca Maliye Okulu olarak yaptırılan ve 1949 yılında Milli Eğitim Bakanlığına devredilen bugün ki binamızda eğitim ve öğretime başlamıştır.
Bu eğitim anlayışında Esas Sınıflarda ; Türkçe, Yurt Bilgisi Yabancı Dil, Jimnastik, Müzik gibi kültür dersleri ile birlikte Çocuk Bakımı ve Eğitimi, Biçki-Dikiş,Moda Çiçek,Nakış,Çamaşır,Ev idaresi-Yemek Pişirme ve Genel Mesleki Teknik Resim dersleri verilmiş olup, Özel Sınıflarda ise genel bilgi dersleri dışındaki meslek dersleri verilmiştir.
Kız enstitüleri, genç kızlarımızın ihtiyacı olan alanlarda planlı eğitim almasını sağlamıştır. Genç nesiller iyi bir eş,iyi bir anne olarak yetiştirilirken asıl amaç Türkiye Cumhuriyetini emanet edeceğimiz gelecek nesillerin bilgili, kültürlü ve sağlıklı kişiler tarafından yetiştirilmesidir. Bu başlangıç kadının 21. Yüzyılda çalışan,üreten, teknoloji ile iç içe yaşayan kadın profilinin çizilmesinde temel olmuştur.
1959-1964 yılları arasında iki yıllık Kız Enstitüsü deneme programı (Türkiye'deki 5 okuldan biri olarak) okulumuzda uygulanmıştır.
1963-1964 yılından itibaren 3 yıllık Kız Enstitü programı uygulamasına geçilmiştir. Görüldüğü gibi kadın eğitiminde öncelikle görünür ihtiyaçlarını karşılamak bu şekilde okullu olmanın önemini hissettirerek başlayan eğitim seferberliği, Türkçe,Tarih, Coğrafya,Yurt Bilgisi,Matematik,Fizik Kimya,Tabiat Bilgisi, Yabancı Dil, Beden Eğitimi ve Resim-Müzik gibi derslerin verilmeye başlanması ve eğitim süresinin giderek artırılmasıyla kadının planlı bir şekilde daha iyi, daha uzun süreli eğitim alması ve ülke ekonomisine aktif olarak katılması sağlanmıştır.
Kız Enstitüsünün mesleki eğitimdeki başarısı arttıkça Kız Enstitülerinin kapsamı genişletilmiş ve 1974-1975 öğretim yılından itibaren KIZ MESLEK LiSESi olarak eğitim- öğretime devam etmektedir.
1974-1975 eğitim-öğretim yılından itibaren 3 yıllık ve üretime yönelik Hazır giyim,Besin teknolojisi(Kurum Beslenmesi, Gıda kontrol ve analizleri) Uygulamalı Resim bölümleri açılmış ve bu 3 dalda Edebiyat ,Matematik,Tabii Bilimler derslerine ağırlık verilerek Lise programı uygulaması başlatılmış Teknik Lise oluşturulmuştur.
Bu bölümlerin yanında geleneksel meslek dallarından Nakış ,El Sanatları Çiçek,Çocuk Gelişimi Eğitimi Bölümü ile Uygulamalı Anaokulu yer almaktadır.
Ayrıca Erkek Teknik Öğretimde uygulanan Elektronik programı ile Elektronik bölümünün eğitim öğretimine başlanmıştır.
Eğitim-öğretim devam ederken aldığı meslek eğitimine uygun işyerlerini tanıma, kendini tanıtma ve gelişen teknolojiyi yakından takip etme imkanını okulumuz öğrencileri 1986-1987 eğitim öğretim yılında 3308 sayılı yasa gereği işletmelerde meslek eğitimi uygulaması ile elde etmiştir. Aynı yasa gereği meslek kursları açılmıştır.
1987-1993 yılları arasında okulumuz bünyesinde açılan Kız Sanat Orta Okulu daha erken yaşlarda meslek eğitimine başlayarak Kız Meslek Liselerine öğrenci yetiştirmiştir.
1990-1991 eğitim öğretim yılından itibaren Bilgisayar,Grafik hazır Giyim bölümleri Anadolu Kız Meslek Lisesi olarak açılmıştır.
1991-1995 eğitim öğretim yıllarında mevcut bölümlerde ders geçme ve kredili sistemin uygulaması yapılmıştır.
1994-1995 eğitim öğretim yılında Terzilik Okulu bünyesinde erkek ve kadın terziliği bölümleri açılmıştır.
1994-1995 öğretim yılında okulumuz Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğümüzün başlattığı Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme Projesi (METGE) kapsamına dahil edilmiştir. Proje doğrultusunda yapılan eğitim ihtiyaçlarını belirleme çalışmaları sonucunda güzellik ve cilt bakımı eleman ihtiyacı tespit edilmiştir. Bu ihtiyacı karşılamak amacıyla 1995-1996 eğitim öğretim yılında güzellik ve cilt bakımı ünitesi açılmıştır.
1996-1997 eğitim öğretim yılında METGE projesi kapsamında hazırlanan çerçeve öğretim programlarının pilot uygulamasına Çocuk Gelişimi ve Eğitimi, El Sanatları Teknolojisi bölümlerinde uygulanmaya başlanmıştır.
Teknolojik, ekonomik ve sosyal gelişmeler sonucunda iş hayatının ve bireylerin eğitim ihtiyaçları hızla değişmektedir. Okulumuzda proje kapsamında çevrenin ihtiyaçlarını araştırılarak Süs Bitkileri, Kuru Temizleme, Matbaa üniteleri faaliyete geçirilmiştir.
1996-1997 eğitim öğretim yılında erkek öğrenci kaydı yapılan okulumuzun adı ATATÜRK KIZ MESLEK LiSESi yerine
ATATÜRK MESLEK LiSESi adını almıştır.
1998-1999 eğitim öğretim yılında okulumuzda Seyahat Acenteciliği bölümü açılmıştır.
2000-2001 eğitim öğretim yılında tüm bölümlerimizde çerçeve öğretim programı uygulamalarına geçilmiştir. 2000-2001 eğitim öğretim yılında ilk Meclis ilköğretim Okulu ile Ulus Eğitim Uygulama Okulu ve iş Eğitim Merkezine ait mekanların okulumuza devredilmesi sonucu okul fiziki kapasitesi arttırılmıştır.
2001-2002 eğitim öğretim yılında matbaa,
2002-2003 eğitim öğretim yılında ise Ayakkabı Teknolojisi bölümü açılmıştır.
2004-2005 eğitim öğretim yılında okulumuz, Avrupa Birliği eğitim proğramı kapsamında olan MEGEP proje okullarından biridir.
Toplam kalite yönetimi anlayışı ile eğitim-öğretim ve üretimde kalite artırma çalışmaları devam etmektedir.
as good as it gets adlı filmde jack nicholson'ın iltifat sahnesinde söylediği cümle. amerikan film tarihi eleştirmenleri tarafından bir kadına söylenmiş en güzel söz seçilmiştir.
başbakan recep tayyip erdoğan'ın basın toplantısında sorduğu soru
sorunun tamamı:
"başörtüsü takana sen siyasi simge olarak takıyorsun deniliyor. o da "hayır ben siyasi simge olarak takmıyorum" diyor. velev ki bir siyasi simge olarak takıldığını düşünün, siyasi simge olarak başörtüsü takmak suç mu? simgelere, sembollere yasak getirebilir misiniz? dünyanın neresinde böyle bir suç var? özgürlükler noktasında dünyanın neresinde böyle bir yasak var? buradaki dert başka. bunu takdirde zorlanıyoruz.
avrupa'da, abd'de rahatlıkla başı örtülü kızlar üniversiteye gidebiliyor. halkının yüzde 99'u müslüman olan ülkede yasaklanıyor. ama bu sıkıntıyı da aşacağımıza inanıyorum. biz sorumluluğumuzun farkındayız. özgürlükler noktasından çözümüne inayorum. en yakında çözeceğiz. medya bir çorap örüyor ama bizim arzumuz sorunu çözmek"
kişisel görüş: sanırım türban konusunda akp taktik değiştiriyor. anayasa'ya eklemek için kamuoyuna konu tartıştırılıp kamuoyunun gazı alınmaya çalışılıyor. yine bildiğimiz mehteran takımı taktiği. iki ileri bir geri.
başbakan'ın sorusuna naçizane cevabım: eğer türbanla sembolize edilen siyasi düşünce varolan sistemi tehdit ediyorsa tabi ki bu simgeyi kullanmak suçtur.
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı emekli Orgeneral Şener Eruygur, ABD Ankara Büyükelçiliğinde görev yapan diplomatların ziyareti sırasında yönelttikleri "Cumhuriyet mitinglerini hangi parayla finanse ettiniz" sorusuna ne yanıt verdiğini açıkladı.
Eruygur, ADD'nin miting düzenlemelerinde hangi maddi kaynakları kullandığı konusunun bazı çevrelerce merak edildiği hatırlatarak, "Atatürkçü Düşünce Derneği mensupları yaptıkları işlerin karşılığı olarak herhangi bir ücret almamakta, çoğu kez kendileri parasal katkı sağlamaktadırlar" dedi.
Eruygur, yaptığı yazılı açıklamada ADD üyelerinin tüm çalışmalarını 'Atatürkçü Düşünce yapısının doğal bir sonucu olarak, Yüce Atatürk'ten öğrendikleri özveri duygusu içinde, yüreklerini ortaya koyarak' yürüttüklerini vurguladı.
Eruygur şunları belirtti: "Cumhuriyet mitinglerinde de aynı şeyi yapmışlar yurt ve ulus sevgilerinin sorumluluk duygularının Atatürk Cumhuriyetine olan bağlılıklarının gereği olarak, büyük bir çoğunluğu ile parasal olanakları çok kısıtlı kişiler olmalarına rağmen, yerine göre yiyeceğinden, giyeceğinden kısarak, borç bularak, yüzüklerini satarak, yurtsever arkadaşlarının gönüllü desteklerini alarak, kendi istekleriyle mitinglere koşmuşlar, hiçbir karşılık beklemeksizin Atatürk'e, Atatürk Cumhuriyetine, demokrasiye olan bağlılıklarını tüm dünyaya haykırarak göstermişler ve demokrasinin önünü açmışlardır. Miting hazırlıklarında öyle anlar olmuştur ki, emekli bir üyemiz bankadan borç alarak katkı sağlamayı önermiş, "ilerde ödersiniz" demiştir. Mitinglerde ve miting hazırlıklarında ortaya konan, Türk Ulusunun onuruna, öz gücüne ve yaratıcılığına olan güvenini gösteren bu ulusalcı tutku ve yürektir."
Eruygur, yurtseverler yurtiçinden ve yurtdışından derneklerini arayıp ne yapabileceklerini sorduklarını da hatırlatarak, "ADD bu soylu ruh ile beslenmektedir" dedi.
bu akşam ntv'de görünce irkildiğim rakam. istanbul'da ise aynı gün su seviyesi yüzde 41 idi. bir ara çok tantanası yapılan konuyu hiç bir medya kuruluşunun irdelememesi ise ayrı bir konu.
sanırım seçim olacak korkusuyla i. melih gölçek sularımızı kesmiyor. 22 temmuz'dan sonra ankara'yı susuz günler bekliyor.
Anlıyorum ki, Türkiye'nin temel çelişkisini "demokrat ve cumhuriyetçi" ekseninde gösterip kendilerine "demokrat" adını vererek, cumhuriyetçileri "baskıcı, diktatör, antidemokrat, özgürlüklere düşman ve militarist" gösteren arkadaşlar, bir süre sonra yaptıkları bu sanal değerlendirmeye kendileri de inanıyorlar...
Beyin böyle bir şey; kendi içinde yarattığı şeye önce kendi inanıyor ve hayatı kendi beyninde yarattığı gibi sanıyor...
Ben Türkiye'nin temel çelişkisini "demokrat ve gerici" güçlerin çatışması olarak görüyorum ve olayları bu eksen üzerinden değerlendiriyorum...
Çünkü hayatın kendisi esasen "demokrasiden yana olanlarla demokrasiden yana olmayan, demokrasi düşmanı gerici sistemlerin mücadelesi" biçiminde gerçekleşiyor...
Arkadaşlara "globelleşen demokratlar" adını vermemde aşağılayacı bir ifade yok, kendileri kendilerini öyle adlandırıyorlar çünkü...
Globalleşen demokratlar, demokrasinin özünde "bireyin yattığını, demokrasiyi bireyin tercihlerinin belirlediğini, bireyin özgürlüklerinin esas olduğunu" hatırlamayan şizofrenik bir dünyanın içinde yapıyorlar...
O şizofrenik dünyalarında, askerin siyasete müdahale etmemesi ilkesi var, ama tarikatların siyasete müdahalesi ilkesiyle ilgili tek bir satır yok...
AKP'nin oylarının ne kadar demokratik olduğunu söyleyenlerin, oyların tarikatlarla bağlantısını hiç göremeyecek kadar gerçek hayattan kopmuş olmaları, özel bir çıkar için değilse ancak John Nash türü ağır bir şizofreniyle açıklanabilir...
Bence hemen burun kıvırmasınlar ve Akıl Oyunları filminin bir DVD'sini satın alıp, filmi yeni baştan izlesinler sonra da John Nash'in hayatını okuyarak ağır şizofreniden nasıl bir parça kendini kurtardığını anlasınlar...
***
Elbette bir bireyin AKP'yi tercih etmesinin demokrasi açısından hiçbir zararı yok, tersine gayet demokratik bir durum; ama bu ancak tek tek bireylerin kişisel tercihleri böyle olduğunda demokratiktir...
Bir cemaatin, bir tarikatın ya da bir aşiretin müritleriyle bir siyasi partiyi desteklemesinin demokratik hiçbir yanı yok ve bunun adı hiçbir şekilde demokrasi değil...
Ortadoğu coğrafyasında demokrasilerin yeşermemesinin nedeni, seçimlerin yapılmaması değil, seçimler iyi kötü her yerde yapılıyor; ama seçimler tek tek bireylerin tercihlerini değil, feodalate artığı aşiretlerin, radikal etki altındaki tarikatların, cemaatlerin, demokrasi dışı örgütlenmelerin etkisi altında yapılıyor...
Sandık çoğu zaman bireysel tercihleri yansıtmıyor, ortadoğu coğrafyasının cemaat tarikat örgütlenmesinin tercihleri ağır basıyor...
"Globelleşen demokratlar" kendi yazdıkları gazelerde kendi hazırladıkları yazı dizilerine bile bakarken göremiyorlar ki, "bilmem ne cemaati oyunu kime verecek" başlığıyla yayınladıkları yazılar bile seçimlerin sosyolojik olarak bütünüyle demokratik olmadığının kanıtı...
Ne demektir bir cemaatin oylarının nereye gideceği?..
Cemaat önderinin ya da tarikat liderinin belirlediği bir kişinin yüzbinlerce mürit tarafından tercih edilmesinin, demokratik bir yönü olabilir mi?..
Globelleşmiş demokratlar, Hollanda'da veya Belçika'da veya iskandinavya'da böyle bir demokrasinin olduğuna inanırlar mı?..
Aşiret oylarının, cemaat ve tarikat tercihlerinin sandıkta etkili olduğu bir düzende kendilerine demokrat diyen insanlar askeri muhtıralara karşı çıkarken ve ondan çok daha önce, bunlara karşı çıkmayı kendilerine görev bilmezler mi?..
***
Bu ne mene bir globalleşmiş demokrasidir ki, demokrasiyi demokrasi yapan birey tercihinden çok önce, başka arka bahçeler devreye girmektedir?..
Türkiye'de demokrat olmanın ilk ve öncelikli koşulu, ülkenin sosyolojik sisteminin demokrasiye uygun hale gelmesidir...
insanın bireyselleşmesidir...
insanın bireyselleşmediği toplumlarda demokrasi olmaz...
Asker muhtıra verse de olmaz, asker muhtıra vermese de olmaz...
Globalleşmiş demokrat arkadaşlara bir iyi bir kötü haberim var...
Önce kötü haberi vereyim, iyisini sona saklayayım...
Şizofreni çok ağır bir hastalıktır, tamamen geçmez, iyileşmez...
Bu kötü haber; iyi haber ise şu:
Çok uğraşılırsa kontrol altına alınabilir, daha doğrusu hasta onunla yaşamayı öğrenebilir, John Nash'in olduğu gibi çok da başarılı olabilir, Nobel bile alabilir...
Filminden de Oscar alınabilir...
Ama Allah biliyor ya, çok fazla gayret göstermeleri gerekiyor...
Üstelik hiçbir kurnazlığa sapmadan tamamen iyi niyetle...
tanım:
ilköğretim ve ortaöğretimde öğrencileri değişik ilgi alanlarına yöneltip sosyalleşmeleri amacıyla oluşturulmuş kulüplerdir.
eleştiri:
bu kulüplerde amaçlanan hedefler yerine baştan savma işler yapılır. aslolan öğrencilerin çalışmasıdır, ama yaratıcılığı, inisiyatif kullanmayı öğretmediğimiz öğrencilerimiz kendi başlarına bir şeyler yapmak istemezler; o yüzden yapılan bütün etkinlikleri rehber öğretmen ayarlar, gezileri rehber öğretmen organize eder, pano çalışmasını yine rehber öğretmen düzenler. vs. vs. öğrencilerimizde ayda bir yapılan toplantılara mecbur olduklarından katılırlar. bütün etkinlikler dostlar alışverişte görsün mantığıyla yapılırlar.
bir de öğretmen için maddi getirisi olmadığı için öğretmenler rehber öğretmenlik görevini yapmak istemezler. müdür veya müdire bazen nazının geçtiklerine bazen de gıcık olduklarına bu görevi verirler. bu yüzden isteksiz öğretmen ve güdülenmemiş öğrenciler metazori toplanıp toplanıp zaman öldürürler.
*
mezarlıklara dadanan, meftaların altın dişlerini söküp satarak geçimlerini sürdüren bir tür bayağı hırsız.
bunu alan bunu da aldı
(bkz: ölü seviciler)
ferrari firmasının 60. yıl şerefine ürettiği araba.
Ferrari 612 Scaglietti üzerine geliştirilen 612 Sessanta, hem tasarım hem de donanım olarak Scaglietti'ye göre farklılıklara sahip. Sessanta'nın dışında 19 inçlik alüminyum alaşım jantlar, siyah krom kaplı egzoz çıkışları ve Sessanta'ya özel siyah ve burgonya karoser renk seçenekleri bulunurken Formula 1 tipindeki şanzıman da yine Sessanta'ya özel. Ayrıca karbon fren diskleri ve siyah renkli kaliperler de araçta bulunuyor.
Sessanta'nın iç mekanında da yine 60. yıl anısına özel malzemeler ve donanımlar kullanılmış. Özel bir deri kaplı koltuklar ve döşemeler, direksiyon simidi üzerindeki start-stop tuşu, Bose marka ses sistemi, televizyon ve arka park kamerası bu donanımlardan bazıları.
Hülya Tarcan, istanbul'da doğdu. 5 yaşında istanbul Belediye Konservatuvarı'na girerek Ferdi Statzer'den piano, Raşit Abed'den armoni dersleri aldı ve 1967'de konservatuvarın yüksek devresini pekiyi dereceyle bitirdi. Avusturya Hükümeti'nin bursuyla Salzburg'da eğitimini Prof. Wührer ile sürdürdü. Daha sonra 1416 sayılı kanunla verilen devlet bursu sınavını kazanarak Paris'e gitti ve Ecole Normale Superieure'ün virtüozluk bölümünden diploma aldı. 1976'da yurda dönen sanatçı istanbul Devlet Konservatuvarı'na piano öğretmeni olarak atandı. istanbul, Ankara, izmir Devlet Senfoni orkestraları eşliğinde konserler veren, radyo ve televizyon için bandlar dolduran Hülya Tarcan ayrıca Avusturya, Fransa, Federal Almanya ve Sovyetler Birliği'nde konserler vermiştir. Sanatçı uluslararası 10. istanbul Festivali'nde Bülent Tarcan'ın kendisine ithaf ettiği Piano Konçertosu'nun ilk seslendirilişini yapmış, Uluslararası istanbul, Moskova ve Ankara Festivalleri'ne solist olarak katılmıştır.
Hülya Tarcan, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda lisans, yüksek lisans, sanatta yeterlik devrelerinde piyano, piyano edebiyatı ve oda müziği dersleri vermektedir.
ibrahim Tennuri , 15. yüzyıl tasavvufçularından, Aşık takma adıyla şiirler yazmıştır, Amasya 'da doğmuş, 1481`de Kayseri'de ölmüştür.
Fatih'in hocası olmakla da anılmakta Akşemseddin Hazretlerinden Bayramiye Halifeliği icazeti almıştır. istanbul'un fethine katıldığı rivayeti vardır. Divanını Fatih Sultan Mehmet'e takdim etmiştir. Kayseride irşad görevini sürdürmüş ve bir cami yaptırmıştır. bu camiinin haziresinde medfundur. Allah sırlarını takdis etsin...
ibrahim Temo ( 1865)- (1939)
Siyaset adamı ve hekim. Asıl adı ibrahim Ethem'dir. 1865 yılı Mart ayında Struga-Yugoslavya'da doğdu. ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin çekirdeğini oluşturan ittihat-ı Osmani Cemiyetinin kurucusudur. ilk öğrenimini Struga'da, ortaöğrenimini istanbul'da tamamladı. 1887'de Mektebi Tıppıye-i Şahaneye (Askeri Tıppiye) girdi. ibrahim Temo ve arkadaşları Haziran 1889'da ittihatı Osmani adıyla gizli bir örgüt oluşturdular. 15 Aralık 1897'de Bükreşte Sada-yı Millet adlı 15 günlük bir gazete yayımlanmaya başlandı. Osmanlı Hükümetinin Romanya'ya baskı yapması sonucunda, gazete 1 Mayıs 1898'deki 9. sayısından sonra yayımını durdurmak zorunda kaldı. Rumen-Türk dostluğunu savunan yazılar yazdı. 1936'da Balkan Birliği Tıp Kongresinin Romanya Temsilcisi olarak istanbul'a gitti. ibrahim Temo 1939 yılında Mecidiye-Romanya'da öldü.
ESERLERi
1930'ların başlarında içtihat dergisinde makaleler yazan ibrahim Temo, Musaver Cihan dergisinde de "Tagaddi ve Devamı Hayat" adıyla biyolojik maddecilik üzerindebir yazı dizisi yayınladı ve bu yazılar daha sonra kitap haline getirildi. Temo, ayrıca "Atatürk'ü niçin severim?" (1937) adlı bir kitap yazmış ve anılarını çeşitli belgelerde ekleyerek "ittihat ve Terakki Cemiyetinin teşekkülü ve Hidemat-ı Vataniye ve inkılabı Milliye Dair Hatıratım" (1939) adıyla yayımlamıştır. Bu kitap dili yalınlaştırarak 1987'de "ibrahim Temo'nun ittihat ve Terakki Anıları" adıyla yeniden basdı.
Radarın mucidi Arthur Von Hippel 1898 yılında Almanya'da dünyaya geldi.
Maddenin molekül yapılarına ilişkin çalışmalarıyla da tanınan Von Hippel, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde Laboratory for Insulation Research kurumunun kurucusu ve başkanıydı. Von Hippel, geliştirdiği radarların ikinci Dünya Savaşı'nda kullanılamasından dolayı Başkan Truman'dan takdirname almıştı.
Material Research Society, Von Hippel'in bilimsel çalışmalar yaptığı malzeme bilimi ve mühendisliği alanında yeni buluşlara imza atan bilim adamlarına verilmek üzere, Von Hippel'in adına 1976 yılında bir nişan verme kararı almıştı.
NAZi BASKISINDAN MIT'E
Almanya Rostock doğumlu Von Hippel, 1930 yılında birlikte çalıştığı Nobel ödüllü fizikçi James Franck'ın kızı Dagmar ile evlendi. Hitler iktidarında Nazi baskısı nedeniyle 1933 yılında Almanya'yı terkeden Von hippel, önce Kopenhag'ta Niels Bohr Enstitüsü'nde çalıştı. Ardından ABD'ye göçen Von Hippel, MIT'de çalıştıktan sonra 1965 yılında emekli oldu.
ABD'nin Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nün (MIT) kıdemli öğretim üyelerinden ve 1940'larda radarın gelişiminde çok önemli payı olan bilim adamı Arthur von Hippel, 4 Ocak 2004 günü 105 yaşında hayata veda etti. Massachusetts eyaleti Weston kentinde 65 yıldır yaşayan Von Hippel'in bir kızı, 4 oğlu, 11 torunu ve 7 torun çocuğu bulunuyor.
1959 yılında Yunanistan' ın Kozani şehrinde doğan Anna Diamantopoulou evli ve bir çocuk sahibidir. Diamantopoulou 1976-1981 yılları arasında Thessaloniki Aristotle Üniversitesi inşaat Mühendisliği Bölümünden mezun olduktan sonra, 1991-1993 yılları arasında Athens (Atina) Panteion Üniversitesin' de bölgesel gelişim alanında mezuniyet sonrası çalışmalar yapmıştır. 1985-1986 yılları arasında Kastoria'nın geliştirilmesi görevi ile politik kariyerine başlayan Diamantopoulou, daha sonra,
1987-1988 Yetişkin Eğitimi Genel sekreterliği
1988-1989 Gençlik genel sekreterliği
1993-1994 Küçük ve orta ölçekli girişimler ve el sanatlarıyla ilgili Hellenic Organizasyonun başkanlığı(EOMMEX)
1994-1996 Endüstri Genel Sekreterliği
1996-1999 Kozani Parlamentosu Üyeliği
1996-1999 Endüstri Pörtföyü gelişiminde bakan yardımcılığı (Özelleştirme, endüstriyel yeniden yapılanma) görevlerinde bulunmuştur.
Diamantopoulou, 1999-2004 dönemi için Avrupa Komisyonun'a istihdam ve Sosyal işlerden Sorumlu üye olarak atanmıştır ve halen bu görevde bulunmaktadır.
Bunların dışında Diamantopoulou 1989-1993 yılları arasında bir bölgesel gelişim danışmanlığının yönetici müdürlüğünü (kırsal turizm, imalat ve yatırım alanlarında) 1983-1985 yılları arasında Kozani Teknolojik Eğitim Enstitüsünün Rektörlüğünü ve 1981-1985 yılları arasında da inşaat mühendisliği alanında danışmanlık çalışmasıları yapmıştır.
9 Ağustos 1951 Almanya, Cologne doğumlu olan Michaele Schreyer, 1970 -1976 yılları arasında Cologne Üniversitesinde iktisat ve Sosyoloji eğitimi almıştır. 1983' de Ph.D. tezini veren Schreyer' in tez konusu " Transfer Politikası ve mali federalizm - sorumluluklarla ilgili ödenek sorunları"dır. ("Transfer policy and fiscal federalism - problems of the allocation of responsibilities"
1977-1982 yılları arasında Berlin Free Üniversitesinde Toplum Maliyesi ve Sosyal Politika Enstitüsünde Araştırma Asistanlığı yapan Schreyer, 1983 - 1987 Federal Parlamentoda (Bundestag), Green Caucus' un Araştırma Asistanlığını ve Danışmanlığını, 1987 - 1988' de Ekonomik Araştırma (IFO) Enstitüsünde araştırmacılık, 1996 - 1999' da Berlin Free Üniversitesi Sosyal Politika Bölümünde Doçentlik yapmıştır.
Politik kariyerine 1989 - 1990 yılları arasında Berlin Senatosunda Kentsel Gelişim ve Çevresel Koruma Bakanlığıyla başlayan Schreyer, 1991 - 1999' da Berlin Devlet Parlamentosu Üyeliğini, bütçe ve toplumsal maliyeden sorumlu komisyon üyeliğini, toplumsal maliye konusunda Green Caucus'un sözcülüğünü, toplumsal sermaye ve taşınmaz maldan sorumlu altkurul üyeliğini, 1991 - 1995' de Berlin Parlamentosu Başkanlığı Üyeliğini, 1993 - 1999' da soruşturmayla ilgili çeşitli parlamento komisyonlarının üyeliğini, 1995 - 1997' de toplumsal iskanla ilgili fonlar konusunda alt kurulun başkanlığını,
1998 - 1999' da Berlin Parlamentosunda Green Caucus'un Başkanlığını yapmıştır.
Schreyer, daha önce çeşitli kampanyaların yönetim kurullarında üyelik, Birleşmiş Milletlerde Alman Toplumunun Berlin Bölümünün Yönetim Kurulu Üyeliğinde bulunmuştur.
Schreyer, Eylül 1999' dan beri Avrupa Komisyonunda Bütçeden Sorumlu Üyedir.
1933 yılı doğumlu olan Frederik Frits Bolkestein, Hollanda vatandaşıdır. Evli ve 3 çocuk sahibi olan Bolkestein, Amsterdam'da Barlaeus Lisesini bitirdikten sonra, 1951 - 1953 yılları arasında Amerika Birleşik Devletlerinde Oregon Devlet Kolejinde Matematik Eğitimi almıştır ve 1955 - 1959 yılları arasında da Amsterdam'da Gemeentelijke Üniversitesinde matematik ve fizik, felsefe ve Yunanca alanlarında eğitim görmüştür. 1964 yılında Londra Üniversitesinde iktisat Fakültesinin birinci bölümünü bitirdikten sonra 1965 yılında Leiden Üniversitesinde Hukuk alanında Yüksek Lisans derecesine sahip olmuştur.
1960 -1976 yılları arasında Shell Kimya (chimie) için, Doğu Afrika'da, Honduras'da, El Salvador'da, Londra'da, Endonezya ve Paris'te çalışan Bolkestein 1973 - 1976 yılları arasında Paris'te Shell Kimyanın (Chimie) Müdürlüğünü yapmıştır.
Politik kariyerine 1978 - 1982 yılları arasında V.V.D. için Parlamento Üyeliği (Liberal) ile başlayan Bolkestein 86'-88' ve 89'-99 yılları arasında da aynı görevde bulunmuştur.1982-1986 yıllarında dış ticaret bakanlığı, 1986-1988 yıllarında Hollanda'da Atlantik Komisyonunun Başkanlığı, 1988 - 1989'de Savunma Bakanlığı, 1990 - 1998'de Parlamento Grubu V. V. D.'nin Başkanlığını yapan Bolkestein, 1996'dan beri Liberal Enternasyonal'ın Başkanlığını yapmaktadır. Bolkestein, iç Pazar, Vergi ve Gümrük Birliğinden sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesidir.
Aynı zamanda Bolkestein Amsterdam Bach Solosunun Başkanlığını, Londra'da Uluslararası işlerle ilgili Kraliyet Enstitüsünün Üyeliğini yapmıştır. Bolkestein kapsamlı konular hakkında kitaplar ve makaleler yazmaktadır.