yüreği pır pır etmek deyimindeki bir yürek tavrı bildirim şekli. hani böyle gümbür gümbür değil bando çalar gibi değil ama hassas, yorgun, kırgın her şeye rağmen istekli, paldır küldür koşarak değil sakince kanat çırparak diğer kalbe yol alırkenki hali...
taksimde yoğurtçu işhanı'ndaki joker bar'da satılan kokteyldir o yeşil kokteyl candır, şekerli olması nedeniyle şurup gibi içilir hele bir de az biraz hareket ederseniz kana bir hızla karışır ve güzelce çarpar sonra sabahlar olmasın... bu kokteyli bilinçli tüketiniz efendim benim gibi düğünde gelin odasına hediye götürmek, nişanda misafirlere dağıtmak gibi şuursuzluklar yapmak sonrası için sakıncalı durumlara yol açabilir... öteyandan çok güzel anılar getirir bu kokteyl how i met your mother dizisindeki ananas sendromunu da yaşatır bar da arkadaşınızı kaybedip eve yalnız dönmenize de sebep olabilir olur da olur yani...
adamını el adamı saymayıp ihanetini bilip acılarını kovalayan sevdalı kadının kendini el kızı görüp yüklenen sevdasına sitemli ama bir o kadar eglenceli sarkısı bagırarak söylemek terapi niyetine iyi gider bir parca...
gözlerini silip kara sürmeler cekip süslenip kendi gibi kırık kalplerle göbek atmaya gidenlerin 'patlat bizim sarkımızı' diyecekleri parca...
ve sonra gece biter sindirella külkedisi olur makyaj gözyasıyla silinir sonra gider yatılır,aglamaktan sızılıp uyuyakalınır...
Acılar acıları kovaladı
Bir yanım ötekini oyaladı
Benim dertlerle kan bağım mı var
Hayat beni güzel ağırlamadı
Unutmanın bir yolunu bulmadım zannet
Evlere kapanıp ağlarım farz et
Beni çok aldattın
Duymadım zannet yaaa
Bir de ihanet
Neyse öyle devam et
Kuralda bozarım bu akşam
Göbekte atarım
Gözlerimi siler
Sonra gider yatarım
Benim adıma dertlenme
Gereksiz kilitlenme
El kızına yüklenme
Durduk yere söylenme
Hadi ama hadi kes artık
Bir dakika sus artık
Kapılar yüzüme kapanmadan
Dönmeli ruhum kararmadan
Bu kış yine çok ağladım
Sana sarılıp uyumadan
Unutmanın bir yolunu bulmadım zannet
Evlere kapanıp bağırdım farz et
Beni çok aldattın
Duymadım zannet yaaa
Bir de ihanet
Neyse öyle devam et
Kuralda bozarım bu akşam
Göbekte atarım
Gözlerimi siler
Sonra gider yatarım
Benim adıma dertlenme
Gereksiz kilitlenme
El kızına yüklenme
Durduk yere söylenme
Hadi ama hadi kes artık
Bir dakika sus artık
orjinal ismi; BRÚDGUMINN olan bu seneki film festivalinde Belalı Düğün ismiyle gösterilen izlandalı başarılı yönetmen Baltasar Kormákurun filmi.
festival takipçilerine özellikle tavsiye edebileceğim eğlenceli film, yönetmenin tarzını bilenler zaten kaçırmayacaktır diye düşünmekteyim.
Yönetmen : Sam Garbarski
Oyuncular: Marianne Faithfull (Maggie aka Irina Palm) , Miki Manojlovic (Mikky) , Kevin Bishop (Tom) , Siobhan Hewlett (Sarah) , Dorka Gryllus (Luisa) , Jenny Agutter (Jane) , Corey Burke (Ollie) , Meg Wynn Owen (Julia) , Susan Hitch (Beth)
Maggie 50 yaşında kendi halinde yaşayıp giden bir kadındır. Yıllar evvel ölen kocasına karşı hala büyük bir sadakat beslemektedir. Fakat torununun hastalığı ve tedavi için gereken para Maggie'nin yaşamının alt üst olmasına neden olacaktır.
Para bulabilmek için iş ararken gözüne bir "Hostes Aranıyor" ilanı ilişir. Fakat başvurmak için gittiğinde kendini birden bire bir seks kulübünde bulur. Onun gibi kendi halinde bir kadın için içine düştüğü bu durum çok zordur. Fakat fazla da seçeneği yok gibi görünmektedir.
işverenin Maggie'yi arzulanan "Irina Palm"a dönüştürmesi ile Maggie için çetin bir süreç başlar. Gerçeği oğlu dahil çevresindeki herkesten saklamak istese de, bu çok da kolay olmayacaktır.
sinema aspirin ve akbabalar Galası 2005 Cannes Film Festivali'nde yapılan bu ilk film, hem bir yol filmi hem de minimalist bir dostluk filmi. Yıl 1942. Vahşi Batı'nın Güney Amerika versiyonu olan Kuzeydoğu Brezilya'da iki adam karşılaşırlar: Savaştan kaçmış bir Alman olan Johann ve bölgeyi pençesine almış kuraklıktan kaçan Brezilyalı Ranulpho. Arabayla köyden köye dolaşıp, daha önce hiç sinema deneyimi yaşamamış bölge sakinlerine bir film gösterirler. Amaçları yepyeni bir "mucize" ilacı satmaktır: Aspirin. Çağdaşlıktan nasibini almamış iç bölgelerde tozlu yolları gezmeye devam ederek, kendi yaşamlarında yeni ufuklar ararlar; biri savaşın dehşetinden, diğeriyse yoksulluktan kaçarak. * http://www.imdb.com/title/tt0373760/
tozlu bir yol ve dostluk film ağır ilerleyen ama bu tarz filmleri sevenler için izlenebilen bir film.
süper eğlenceli film, özellikle rock müzik seven zamanında müzikle ilgilenen fakat sonra hayatın acımasızlığı gereği ofis kölesi olmuş arkadaşlara tavsiye edilir.
hasretin komayani yoktur insana ama bu duygu en gariplerinden biridir. kardesleriniz vardir kaninizdan olmasa da can olan, kardesiniz vardir biri uzakta olsa da yaninizda olan ama o farklidir. hani yaninizdayken kavga gürültü hic dinmez evde, kücükken yere atacakken elinizden almislardir ya hani simdi dev gibi boyuyla size tepeden bakmaktadir. siz basarili olamadiysaniz istediginiz kadar o olmalidir anne babadan gizli fisildasmalariniz vardir sizin. kavgalarinizda tehdit konusu olan nice sirlariniz vardir ilk sigarayi icerken babaniza yakalanma hatiraniz vardir,sonra büyüdügünüzde asklarinizi paylasmaniz o kardestir, ayni karinda büyüyen ayni kandan olan varsin siz rocker takilirken o rapci olsun varsin sizin okuduklarinizi sacma bulsun kimse benzetmesin sizi yaninizda gezerken sevgili sansinlar da güldürsünler sizi... hele gurbetteyse hele msn de gecelerce uykusuzluk nedeninizse, kızkulesine karsi cay icerken kursaginiza takilan yumruksa, sicakta yatarken üsüyen yaninizsa siz büyüksünüzdür iste büyümek budur paylasmak budur kardes olmak budur yar hasreti, ana baba hasreti ayridir ama kardes hasreti budur. **
25.uluslararası film festivalinde trıstram shandy: uyduruk bir öykü ismiyle uluslararası yarışma filmleri kategorisinde gösterilen ve ödül alan 2005 yapımı film. yönetmeni;michael winterbottom oyuncular;steve coogan, rob brydon, raymond waring.
18. yüzyıldan kalma, sinemaya uyarlanamayacağı düşünülen postmodern bir romanın sinemaya uyarlanışını anlatan bu inanılmaz ölçüdeki komik film, yönetmen michael winterbottom'ın ingiliz yazınından yaptığı üçüncü uyarlama. filmin başında tristram shandy (tristram shandy'yi canlandıran oyuncu rolünde kendisini de oynayan steve coogan) yaşam öyküsünü yazınsal nükteler ve kara alaylarla süsleyerek kendi bildiği gibi anlatırken, aile üyeleri hiç durmadan sözünü kesmektedir. sıra tam kendi doğumuna geldiğinde yönetmen yardımcısı "kes!" diye bağırır. işte o zaman, akşam karmaşası içindeki bir film setindeki oyuncuları ve film ekibini görürüz. stephen fry ve "gizli dosyalar"dan gillian anderson'ın da kısa rollerde göründüğü, özgün gülmece öğeleri içeren bu capcanlı filmde, sinemayla düş, gerçekle toslaşarak dünü ve bugünü bulanıklaştırıyor.
sinemayı,kamera arkasını,oyuncu kaprislerini,yapmacık göstermeci oyunculugun elestirisini sunan eğlenceli bir film. kitabı henüz okumamıs olsam da hicbir roman bu kadar eglenceli bir uyarlamayla beyazperdeye aktarılmamıstır diye düsünmekteyim. film icinde film sinema icinde sinema...
http://www.imdb.com/title/tt0881934/
katilin psikolojik çözümlemesinin başarıyla yapıldığı film, öyle ki 'hadi artık kararını uygula' diyiveriyorsunuz
saplantılı hayranlık nelere kadirmiş görüyoruz filmde keşke öncesi sonrası daha çok gösterilseydi daha etkileyici mi olurdu acaba diye düşündürttü