43. nefsini (hevasını) (kendisine) ilah edineni gördün mü? ona sen mi vekil olacaksın?
44. yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar.
bir çok gerçeği su yüzüne çıkaran ayet. öyle ki bu kısacık ayetler, kendi aklını, nefsini, malının-mülkünün-saltanatının kudretine güvenip kendisine ilah edinen, hz. allah'ın ayetlerini küçümseyen, inkar eden, ilahi ikazları içeren ayetlerin gökten indirildiğini zanneden ve bütün ilmi kemalata aklı ile erebileceğini savunan ateistleri, islam düşmanlarını ve müslüman geçinen laikçileri deşifre etmektedir.
abdülhamit han'ın tahtan indirildiğine dair hal fetvasını getiren dört köpekten, arnavut olanı. osmanlı'ya ihanet edip arnavut devletinin ilk kralı olma hayalleri kurarken 1919 yılında paris'de italyan'ların para ile tuttuğu bir arnavut genci tarafından gebertilmiştir.
sabaha karşı tunceli ovacık kırsalında pkk ile girişilen çatışmadır. 3 pkklı ermeni dölü gebertilmiştir. asker şehit olunca sözlüğe hücum edip salya sümük hükümete saldıran sahte ve riyakar milliyetçilerin gözünden kaçmış çatışmadır. halbuki askerimiz şehit olsaydı hepsi burada akşama kadar havlayacaklardı. pkk'lı gebertilince sus pus, askerimiz şehit olunca hav hav... tüküreyim sizin milliyetçiliğinize.
28 şubat döneminin refahyol hükümetinde ekonomiden sorumlu bakanlık görevini üstlenen dahi insan. yaptıklarını kısaca özetleyecek olursak:
- havuz sistemini geliştirerek anadolu sermayesini merkez bankasında toplamış, anadolu tüccarından yüzde 6 faizle borç alarak devlete yüzde 150 faizle borç veren bütün bankaları ve tefecileri devre dışı bırakmıştır.
- yurtışında yaşayan o dönemde 8 milyon türk gurbetçiye, 50 bin dolarlık mevduatları karşılığında bir kereye mahsus olmak üzere permi hakkı tanıyarak ( yurtdışından mercedes, bmw gibi kaliteli araçları getirip türk plakası alma hakkı) 13 milyar dolarlık kaynak oluşturmuş, sağ dikiz aynası ve koltuk başlığı olmayan arabaları millete kakalayan tofaş ve oyak firmalarının tekerine çomak sokmuştur
- üretim patenti endonezya'ya geçmiş olan ve endonezya'da üretilen amerikan mcdonnell douglas dc-90 uçaklarının türkiye'de ortak üretilmesi için endonezya ile d-80 kapsamında anlaşma imzalamıştır.
işte bu sebeplerden dolayıdır ki özellikle devlete yüksek faizle borç veren tefecileri ve endonezya ve malezya gibi ülkelerle sanayi anlaşması imzalanmasından rahatsız olan tüsiad'cıları rahatsız etmiş 28 şubat müdahalesiyle de hükümetten uzaklaştırılmıştır.
ikinci abdülhamid han'a tahttan indirildiğine dair hal fetvasını getiren heyet içindeki ermeni senatör. elini belindeki tabancaya atarak abdülhamid han'a mesaj vermektedir. bu adam bugün kimin dedesidir acaba diye merak ettiğinizde karşınıza çok ilginç kişiler çıkar.
bir türlü çözemediğim ve sorduğumda bir türlü cevap alamadığım komik çelişkilerdir. mesela bir iki tanesi;
- iskilipli atıf hoca efendi ingiliz casusuydu diyerek asıldı diyorsunuz. peki atatürk'ün domabahçe sarayında ingiliz kralı ile karşılıklı kahve içmesine ne buyuruyorsunuz? https://galeri.uludagsozluk.com/r/252538/+
- ak partiyi abd yalakası olmakla suçlarsınız peki ismet paşa'nın aşağıdaki resimlerine ne buyurursunuz?
maalesef ülkemizde bir dönem yürürlükte olan ve devlet eliyle uygulanmış hüküm. sapka giymeyenler dar ağaçlarında asılıyordu bu ülkede. (bkz: iskilipli atıf hoca)
habertürk'te katıldığı canlı yayın açık oturumunda kendisine sorulan soruları düzgün türkçesiyle o kadar güzel cevaplamıştır ki bir hukuk profesörü nasıl olmalı ve halkı bilinçlendirme adına ne gibi mesajlar vermeli sorusuna en güzel cevabı teşkil etmiştir.
kısaca verdiği mesaj şu; atatürk'ün siyasete karışma yasağı getirdiği türk ordusuna abd, israil, tüsiad, bürokratik burjuva ve çıkarcı medya siyasete karışma hakkı vermiş ve türkiye'ye en büyük ihaneti yaptırmıştır. kendisini ayakta alkışlıyorum.
tayyip erdoğan'ın isail'e posta koymasından ve ergenekoncuları içeri tıkmasından sonra ordumuza kirpi gibi bir aracı kazandıran bmc firmasının son harikası. zırhlı personel taşıyıcı, karizmatik araç.
yerli üretim savunma sanayimizin yeni medarı iftiharı. milletin parasını abd, israil, fransız firmalarına peşkeş çekip komisyonlarla cebini dolduran ergenekonculara ve "ak parti ülkeyi satıyor ühhhüüüüü ühhüüü" diye ağlayan naylon milliyetçilere gelsin...
günümüz gençliğinin çok iyi bilip öğrenmesi gereken skandaldır. bakın atatürkçü maskesi takmış olan bazı paşalar devlet hazinelerini nasıl kontrol ediyormuş;
"nato'nun artan av-önleme uçağı gereksinimini karşılamak için lockheed firması f-104 kodlu uçağı geliştirmiştir. buna eşzamanlı olarak da ingilizler roket motorlu bir savaş uçağı geliştirmişler, ve nato'da kabul edilen av-önleme uçağının kendilerininki olmasını istemektedirler.
ingilizler'in tasarladığı savaş uçağı, f-104'ten çok daha iyi manevra kabiliyetine sahiptir. kanatları daha geniş olduğundan daha çok silah taşıyabilmektedir. ne var ki amerikan lockheed şirketi, bir kalemi andıran f-104 için (ki "missile with a man in it" de denmektedir bu uçağa) çok paralar harcamıştır, ve bu uçaktan çok paralar kazanmayı beklemektedir. tek getirisi çok yüksek hızı olan f-104, devrinin herhangi bir savaş uçağıyla kapışamayacak kadar hantaldır. yani ingiliz uçağının yanında hiç şansı yoktur.
ne var ki yapılan müzakereler sonucunda nato, birden bire f-104'ü kullanmaya karar vermiş, ingilizler'in roket motorlu savaş uçağı hayali noktalanmıştır.
daha sonra, yahudi sermayeli lockheed firmasının, f-104'ü, nato'daki tüm ülkelerin (türkiye de dahil) yüksek rütbeli askerlerine çok büyük rüşvetler vererek kabul ettirdiği ortaya çıkar.
nato karışır."
"türk silahlı kuvvetleri, kıbns müdahalesi sırasında düşen uçaklarını yenilemek ve hava gücünü artırmak için 1974-1975 yıllarında locheed firmasından 40 adet f-104 savaş uçağı satın almıştı. uçaklar lockheed lisansıyla italya'da üretim yapan aeritalia şirketinden alınmıştı. hemen tsk ile millî savunma bakanlığı yetkililerinden oluşan bir araştırma komisyonu kuruldu, başına da korgeneral musa öğün getirildi. tbmm de olayı soruşturmak için bir meclis araştırma komisyonu kurulmasına karar verdi. komisyonlar çalışmaya henüz başlamışlardı ki, skandal içinde yeni bir skandal ortaya çıktı: aeritalia şirketi, eylül 1975'te deprem felaketine uğrayan lice'ye okul yapılması için hava kuvvetleri komutanı emin alpkaya'ya 30 000 dolar göndermişti. bütün gözlerin üzerine çevrildiği alpkaya, "konudan genelkurmay başkanı semih sancar'ın haberinin olduğunu" söyledi. işte kıyamet de o zaman koptu. genelkurmay başkanının haberi yoktu!
sancar'ın cumhurbaşkanı korutürk ve başbakan demirel'ie anlaşarak istifaya zorladığı emin alpkaya, 5 martta kendi isteğiyle emekli oldu. yerine gelecek komutan terfi sırasına göre orgeneral irfan özaydınlı veya orgeneral ethem ayan'dı. genelkurmay'ın önerisine karşın. başbakan demirel sürpriz yaparak komutanlığa korgenaral cemal ergin'i atadı. özaydınlı, yüksek idare mahkemesi'ne dava açıp bu tayini iptal ettirdi. bunun üzerine hava kuvvetleri komutanlığına ethem ayan getirildi. alpkaya hakkında 7 nisanda açılan dava jet hızıyla görüldü ve 30 nisanda beraatla sonuçlandı. genelkurmay başkanı sancar karan temyiz ettiyse de askeri yargıtay beraat kararını onayladı. bir genel, bir ara seçim geçti, hükümetler değişti,
ordu komuta kademesi değişti, lockheed skandalıyla ilgili soruşturmalar da sürdü gitti. sonunda dosya 12 eylül'den önceki son hükümetin başbakanı demirel'in şu sözleriyle kapandı:
"bence lockheed bir muammadır. üzerinde çok uğraşılmış, bir şey çıkarılamamıştır. kişi suçu ispatlanmadıkça suçsuzdur, ispatlarlarsa ben de üstüne vannm. biz üstümüze düşeni yaptık. çok iyi yaptık...""
tahsin şakinkaya'nın oynadığı sahne başkadır. 1983 yılınd iktidara gelen özal, bir abd seyahati sınrasında f-15'leri çok beğenir ve bu uçaklardan satın alınmasına ve türkiye'de montajı fabrikası kurulmasına karar verir lakin yine aynı firma lockheed martin devreye girerek tahsin şahinkaya'nın emri ile f-16'ların montajına başlanır. düşünün f-15 yerine f-16... f-15 montaj fabrikası da türkiye yerine güney kore'ye taşınır.
star gazetesinin her cumartesi orjinal haliyle vermeye başladığı, necip fazıl ideologyasını açı beyanla işleyen nostaljik dergi. dönemin türkçesiyle yazıldığı için bir çok cümleyi okurken gülmekten kendinizi almazsınız.
ak parti istanbul il başkanlığı yakınında çevik kuvvet polislerini taşıyan midibüs'te veya yakınında meydana gelen patlama. 7-8 yaralı var diyorlar. polislerimize geçmiş olsun inşallah ciddi bir şey yoktur.
ökkeş şendiller'in birinci safhasını başlattığı maraş olaylarında kalabalığın üzerine ateş açarak hacı ergin isimli maraşlı sünni vatandaşımızı şehid eden ve maraş olaylarının ikinci sahfasını başlatan dönemin maraş disk sendikası başkanı, dev-yol'cu şahıs.
orman fakültesi ve ankara üniversitesi hukuk fakültesi, nancy üniversiti milli orman ve su okulu ihtisas yaptı. serbest avukatlık, 2.(xiii), 3.(xiv) ve 5.(xvi) dönem sinop milletvekiliği ile sosyal ve güvenlik bakanlığı yaptı. evli ve 2 çocuk babası...
adalet partisi'nden ayrılarak bülent ecevit ile bakanlık karşılığı hükümet kuran 11 milletvekilinden biridir. (güneş motel olayı). 12 eylül 1980'den sonra, "kayırma, yolsuzluk, nüfuz ticareti, vazifeyi suistimal ve menfaat temini suretiyle bağ-kur ve ssk'yı zarara uğrattığı" iddialarıyla milli güvenlik konseyi (mgk) tarafından 2 şubat 1981 tarihinde yüce divan'a sevkedildi. toplam 16 kişi 26 mart 1981 tarihinde başlayan yargılanmaları 12 nisan 1982'de sonuçlandı. hilmi işgüzar, 9 yıl 8 ay ağır hapis ve 5 milyon 251 bin lira para cezasına çarptırıldı. sayıları yargılama aşamasında 18'e yükselen diğer sanıklara da 3 ay ile 4 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. (yüce divan; esas sayı 1981/1, karar sayısı 1982/2, karar tarihi 12.4.1982)..........
1978 yılında halk arasında hamido diye bilinen ve her kesimce çok sevilen malatya belediye başkanı hamit fendoğlu'nun evine bombalı bir paket gönderilmesi ve bombanın patlayarak fendoğlu, gelini ve iki torununu şehid etmesi üzerine şehirde bir anda patlak veren alevi sünni çatışmaları. maraş ve çorum olaylarına giden sürecin ilk basamağı...
mehmet ali birand'ın sol tandanslı kıvamda hazırladığı demirkırat, 12 mart ve 12 eylül belgesellerine karşılık olarak milliyetçi ve muhafazakar tarihçilerin danışmanlığı altında hazırlanmış trt belgeseli. mehmet ali birand, ismet paşa'yı demokrasi kahramanı olarak lanse eder ve mahir çayan, deniz gezmiş ve nurhak dağlarında vurulan devrimci gençler halk kahramanıdır. şahların labirentinde olaylar daha realist olarak irdelenmiştir. yakın dönem türkiye tarihini çok iyi bilmek isteyenler hem mehmet ali birand'ı hem de şahların labirentini çok iyi izlemelidir.
bir yanda türk, diğer yanda kürt ırkçıları ve bu yanda herşeye rağmen islam kardeşliğine toz kondurmayan türk-kürt ümmetçileri. peki bu halat güreşini kim kazanır dersiniz? inşallah, türk-kürt ümmetçileri kazanır diyorum ben. çünkü ismi ne olursa olsun ırkçılık her zaman ülkelere büyük zararlar getirmiştir.
yıllarca kemalizm adı altında yapılan türk ırkçılığı ve 1979'dan sonra apo'nun yürüttüğü zerdüşi kürt ırkçılığı nihayet türk ve kürt halklarını karşı karşıya getirmeyi başarmıştır. birbirimizin gırtlağına yapışmaya ramak kalmışken ortaya çıkan türk-kürt islam kardeşliği aklımızı başımıza getirmeli.
12 eylülden önce sağ-sol ve alevi-sünni diye ikiye bölünmenin bu ülkeye ne verdiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. birbirimizi öldürdük, doğradık, kestik. peki kim kazandı? hiç kimse. koskoca ülkenin 20 yıllık istikbali hapislerde çürüdü, gençlerimizi yitirdik, üniversitelerimiz kapandı ve milletimiz cahilliğe mahkum edildi. buna karşılık toprak ağaları zenginleştikçe zenginleşti, iş adamları iyice köşeyi döndü, devleti hortumlayanlar mantar gibi çoğaldı. şimdi bugün aynı hataya düşersek bedeli çok daha ağır olur.
her zaman demişimdir tekrar yineliyorum. bu ülkede fitne ve fesatı her daim marjinal sol akımlar körüklemiştir. marjinal solun bu işlerde günahı vebali çok büyüktür. bu sebeple muhafazakar kesim her daim itidal sahibi olmaya mecburdur. muhafazakar kesim tarihi iyi bilir ve tek parti altında birleşebilirse bu ülkede hiç bir marjinal güç başarılı olamaz. aksi halde bu işi ırkçılara bırakırsak ortalığı kan götürür.
gerizekalı birinin saçma sapan gözlemleri sonucu vardığı safsata. efendim neymiş islam'da namaz varmış, şekilciliğe girermiş, mescit yok diye neden kavga çıkarılırmış, yaradanla nasıl irtibat kurulacakmış.
be hey densiz be hey beyinsiz! islam ibadetlerini şekilciliğe yoruyorsan sormak isterim o zaman diğer inançlardaki ibadetler de şekilcilik olmaz mı? mesela aleviler semah dönerek ibadet ettiklerini söylerler. bu bir şekilcilik değil mi? hristiyanlar, yahudiler, budistler hepsi bir ibadet şekli ortaya koyarlar ki bu aciz görüşle hepsi şekilciliğe girmiş olur. öyleyse bugün heykellere çelenk koyanlar, soğuk taşlar karşısında saygı duruşunda bulunanların yaptıkları ne?
istediğiniz kadar saldırın ve istediğiniz kadar kuduz salyalarınızı akıtın. bu memleket müslümanların memleketidir ve sizin gibi azınlıklar kudurup çıldırıncaya kadar da müslüman kalacaktır. müslümana ibadet etmesi için mescit yapmazsanız ya da mesciti yasaklarsanız elbette hakkını arayacak elbette ibadet etme özgürlüğünün peşinde koşacaktır. bunu dinde bir baskı ve zorlama olarak görenler lütfen acilen anavatanları israil'e yollansınlar. çünkü bu aziz vatan toprağında kansızlara yer yok vesselam.
"ankara'daki bombalı saldırıda güvenlik kameralarına yansıyan şüpheli şahıs, adana' da adliye, merkez komutanlığı ve orduevinin bulunduğu bölgede sırt çantasıyla dolaşırken polis tarafından yakalandı..."
müslüman olup da chp yönetiminde bulunan veya chp'ye oy verenler haricinde parti içinde boy gösteren elitler. konu açıldığında namaz kılan, başını örten, oruç tutan, camiye giden bütün müslümanları gerici ve yobaz olarak görürler. kendilerini ise ilerici, demokrat(!), laik, modernist, pozitivist olarak lanse ederler. namaz kılmazlar, namaz kılanlara da saygıları pek yoktur. ramazan ayında içkili partilere katılırlar ve bundan gocunmazlar, oruç tutanların karşısına geçip afiyetle yer içerler. dini konularda ahkam kesmeye bayılırlar. kur'anı okumazlar ama kafalarına göre kur'andan yorum çıkarırlar.
"bu devleti biz kurduk bütün söz hakkı bize aittir" havasındadırlar. kurtuluş savaşında vatan ve islam uğruna şehit olan cengaverleri görmezden gelirler. şehitlere ve gazilere saygıları yoktur. tek endişeleri bürokraside çöreklenip, devleti sömürdükleri makam ve mevkileri kaybetme korkusudur.
"her nefis ölümü mutlaka tadacaktır" cümlesini allah'ın bir ayeti olduğunu bilmezler, iç karartıcı bir söz olarak görürler. ölümden fellik fellik kaçarlar. hiç ölmeyeceklerini sanırlar ama ölümden ve toprağın altındaki dar karanlık odadan asla kurtulamazlar.
genelde sonu intihar yada alkolizmle biten kötü bir hastalık. 60 ve 70'li yıllarda beyaz perdede yan rollerde sıkça boy gösterip şöhreti yakalayan, lakin türk sinemasında erotizm fırtınasına yenik düşmesinden sonra yeşliçam'ın iş yapamaz hale gelmesiyle bir çok aktörün işsizlik ve ilgisizlik yüzünden içine düştüğü durum. ilk fire veren de suphi kaner olmuştur.
büyük medeniyetleri, idare etmek üzere dünyaya gönderilmiş seçkin kavim.
şöyle ki; büyük imparatorluklar kurup da tarihleri boyunca hiç bir milletin yönetimi altına girmemiş olan rumları, arapları ve farisileri 400 ila 900 yıl arasında kendi egemenliği altında yönetmişlerdir. genlerindeki savaşçı ve teşkilatçı özellikler sayesinde bir çok medeniyete boyun eğdirmiş olan türk kavmi, göçebe kültüründen gelip de çok kısa bir sürede yerleşik düzene ayak uydurup büyük medeniyetler kurabilen tek kavimdir.
