AK Parti’yi biliyoruz. Şahsen Erdoğan’ın her “Türk Milleti” diye yaptığı konuşmadan sonra içinden tövbe ettiğine inanıyorum. Tescilli Türk ve Atatürk düşmanlarının cenazelerinde, anmalarında bakanları, vekilleri hatta Cumhurbaşkanı’nın bizzat kendisini görebiliyoruz.
Ancak “Erdoğan gitsin, biz gelelimci” ittifak çok mu masum?
Erdoğan gidecek içinde Sezgin Tanrıkulu’nun olduğu CHP mi gelecek?
Erdoğan gidecek içinde HDP’nin olduğu koalisyon mu Türkiye’yi yönetecek?
Erdoğan gidecek, Leyla Zana’ya övgüler düzen Bahadır Erdem mi gelecek?
Ali Babacan yeniden bakan olacak, Ahmet Davutoğlu yeniden saçma fikirlerini kurgulayacak...
“Siz, Erdoğan’a alternatif olamazsınız” deyince ne diyorlar? “Saray uşağı!”
Saray uşağı babanızdır. Biz sizin marabanız mıyız? Emir eriniz miyiz?
Sırf Erdoğan gitsin diye HDP’ye razı mı olalım? Sezgin Tanrıkulu’ya göz mü yumalım? Bahadır Erdem’i görmezden mi gelelim?
Bu kavga tamamen “Biz açılımın kralını yaparız” kavgasına döndü ve biz bu kavganın tarafı değiliz.
Davutoğlu parti kurdu alkışlandı,
Babacan parti kurdu alkışlandı,
Akşener parti kurdu alkışlandı,
Muharrem ince “Ben de varım” deyince “Saray uşağı” oluverdi!
Neden? Bu adam sizin maaşlı çalışanınız mı? Sizin kurgularınıza piyon olmak zorunda mı?
Erdoğan düşmanlığı üzerinden bir oyun kurgulanıyor ve bu oyuna düşmeyenler hemen “Saray uşağı” ilan ediliyorlar. Mide bulandırıcı.
Erdoğan’a muhalefet ediyoruz görüntüsü ile Mavi Vatan’a, PKK ile mücadeleye, Soros uşaklarının ceza evinde olmasına muhalefet ediyorsunuz. Bu oyuna düşmeyince de hemen kızıyorsunuz.
Kızmayın! Biz de sırf Erdoğan gitsin diye “Anayası’nın ilk dört maddesi şartlar olgunlaşınca tartışılabilir” diyen Babacanlara destek olacak mide yok.
MHP işin içinde oldukça düzenlenecek Anayası’nın AK Parti içinde meraklısı çok olsa da Cumhuriyeti ayakta tutan kolonlara dokunamayacağını düşünüyorum.
Millet ittifakına şöyle bir bakınca içimden geçen ise “Allah korusun” oluyor.
Erdoğan o koltukta kalıcı olmayacak. ilk seçimde yenilmesi için ihtiyacımız olan tek şey milli bir muhalefet. Bu dinamik ve gerçek milliyetçi cephe kurulabilirse ne Devlet Bahçeli ne Meral Akşener tabanlarını tutamazlar. Milliyetçi cepheye iki parti tabanından da oy yağar.
Sonuç olarak bugün iktidar bizden değil; ancak muhalefet bizden hiç değil. Çok badireler atlattık, muhalefetsizlik badiresini de atlatırız elbet. Umutsuz değiliz.
Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan, Ulaş Bardakçı isimli THKP-C'nin kurucu üyelerinden birini anarak Canan Kaftancıoğlu'nun olduğu y-CHP'yi, Ulu Önder Atatürk'ün CHP'sinden daha çok sevdiğini belli etmiş.
Bu zihniyet önce karikatür dergilerini, sonra SHP'yi, sonrasında CHP'yi, sonrasında baroları, sonrasında mimarlar odasını, sonrasında Türk Tabipler Birliğini, sonrasında da kadın hakları örgütlerini, lgbt örgütlerini, küresel iklim krizine karşı duran örgütleri ve de en son olarak bağımsız aktivistlerin örgütlerini işgal etti, haklı davasında olan insanların örgütlerinde en yüksek mevkilere geldi.
"Biden gibi ırak işgalini agresif bir şekilde destekleyen, ırak işgalinin hayat bulması için gerekli olan son imzayı seve seve atan neoliberal faşizmin (neocon) öncülerinden bir Türk düşmanının başkan olmasının, tam böyle bir zamana denk gelmesi ve arkasından mcgurk gibi 'Suriye'de k*rdistan'ı kurmadan ölmeyeceğim! Türkiye'den hesap soracağım!' diyen bir generali orta doğu koordinatörlüğüne getirmesi de hiçbir şekilde tesadüf değildi bana kalırsa.
Kısacası Boğaziçi olayları gibi iç karışıklıklarla bizi oyalarlarken, bir bakmışsınız Suriye'de minik bir k*rdistan bile kurulmuş olabilir.
Bu yüzden herkesi sağ duyuya ve birliğe, beraberliğe davet ediyorum.
çünkü bu insanların derdi rektör değil, evet oradaki öğrencilerin belki de %60'ının derdi rektör fakat onları yönlendiren gizli PKK, Dhkp-c, Fetö sempatizanlarının niyeti çok daha başka."
Cexap'lı Kılıçdaroğlu'cu tayfanın da çok sevdiği, esaslı Soros oğlanı Kılıçdaroğlu'nun, Ünal Çeviköz'ün öve öve bitiremediği Biden Suriye'de "K*rdistan" kurmak için dün gece düğmeye basmış...
Bir kere de yanılmak istiyorum ama ne mümkün...
işte o haberin ayrıntıları;
"ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden, Suriye’deki terör örgütü YPG ile diğer ılımlı Kürt oluşumu ENKS’yi biraraya getirmek için düğmeye bastı. Uzun bir aradan sonra ABD’nin baskısıyla bu hafta görüşecek olan her iki oluşumu birleştirmek isteyen Biden, bu girişimiyle Suriye’nin kuzeyinde, Irak’taki gibi “Özerk Kürt Bölgesi” yönetimi oluşturmayı hedefliyor.
ABD'nin yeni başkanı Joe Biden, Suriye’de sekteye uğrayan Kürt planını yeniden hayata geçirmek için düğmeye bastı...
Orta Doğu masasına terör örgütü YPG destekçisi Brett McGurk’u atayan ve Savunma Bakanlığı’nın başına da YPG’ye siyah yardımının başını çeken Lloyd Austin’i getiren Biden yönetimi Suriye’deki kirli planlarını yeniden hayata geçirmek için çalışmaya başladı. Bu doğrultuda kendileriyle çalışan maşaları PKK/YPG ile bölgedeki diğer ılımlı Kürtleri bir araya getirmeye çalışan Amerika, iki tarafı uzun süre sonra yeniden masaya oturmaya ikna etti.
Kuzey Suriye’de Türkiye’nin de olumlu baktığı ılımlı Kürt grubu Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile PYD arasındaki müzakerelerinin ABD garantörlüğünde bu hafta yeniden başlayacağı bildirildi. Yerel basına konuşan YPG bölgesinden bir isim, ENKS ile PYD öncülüğündeki sözde Kürdistan Ulusal Birlik Partileri (PYNK) arasındaki Kürt-Kürt birlik müzakerelerinin bu hafta içerisinde yeniden başlayacağını söyledi.
isminin açıklanmasını istemeyen kaynağa göre, PYD’nin birlik müzakerelerini bozmak için PKK’den talimat aldığı ve ENKS ile görüşmelere fazla istekli olmadığı ancak ABD’nin baskısıyla masaya oturduğu iddia edildi.
Kaynak sözlerini şöyle sürdürdü: “PKK ve PYD’ye bağlı medya grupları, ENKS ve Peşmerge güçlerine (Barzani’ye bağlı) karşı büyük bir karalama kampanyası yürüttü. ENKS’nin ofislerini yaktı, aktivistleri tutukladı. Ancak Amerika isteyince PYD yaptıklarını ve aralarındaki düşmanlığı bir kenara bırakıp masaya oturmaya ikna oldu” dedi.
SURiYE'NiN KUZEYi KARIŞTIRILIYOR
ABD garantörlüğünde başlayacak müzakere toplantılarına PYNK ve ENKS müzakere heyetlerinin yanı sıra YPG’nin sözde genel komutanı Abdi Şahin’in de katılacağı öğrenildi.
Türkiye’nin Suriye’nin yeni anayasa görüşmelerine katılmasına karşı olmadığı ENKS’nin ABD Dışişleri Bakanlığı Temsilcisileri ile görüştüğü onların da baskıyla ikna edildiği ifade edildi.
15 Ocak’ta Suriye’deki Kürt birliğini destekleyeceğini belirten Amerika, bunun Suriyeli kürtler için daha parlak bir gelecek olacağını açıklamıştı.
ABDULLAH AĞAR: DAĞINIK KÜRT SiYASi OTORiTELERiNi BiRLEŞTiRME ADIMI
ABD'nin hamlesini değerlendiren güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, sosyal medya hesabından değerlendirmede bulundu. Ağar, yapılmak istenenin sadece PYD ile roj peşmergelerini birleştirmek değil "Suriye ve Irak'ın parçalanmasının erken adım" olduğunu belirtti. işte Ağar'ın mesajları:
Biden yönetimi Suriye'de 'Kürdistan' için düğmeye bastı
ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden, Suriye’deki terör örgütü YPG ile diğer ılımlı Kürt oluşumu ENKS’yi biraraya getirmek için düğmeye bastı. Uzun bir aradan sonra ABD’nin baskısıyla bu hafta görüşecek olan her iki oluşumu birleştirmek isteyen Biden, bu girişimiyle Suriye’nin kuzeyinde, Irak’taki gibi “Özerk Kürt Bölgesi” yönetimi oluşturmayı hedefliyor.
ABD'nin yeni başkanı Joe Biden, Suriye’de sekteye uğrayan Kürt planını yeniden hayata geçirmek için düğmeye bastı...
Orta Doğu masasına terör örgütü YPG destekçisi Brett McGurk’u atayan ve Savunma Bakanlığı’nın başına da YPG’ye siyah yardımının başını çeken Lloyd Austin’i getiren Biden yönetimi Suriye’deki kirli planlarını yeniden hayata geçirmek için çalışmaya başladı. Bu doğrultuda kendileriyle çalışan maşaları PKK/YPG ile bölgedeki diğer ılımlı Kürtleri bir araya getirmeye çalışan Amerika, iki tarafı uzun süre sonra yeniden masaya oturmaya ikna etti.
Kuzey Suriye’de Türkiye’nin de olumlu baktığı ılımlı Kürt grubu Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile PYD arasındaki müzakerelerinin ABD garantörlüğünde bu hafta yeniden başlayacağı bildirildi. Yerel basına konuşan YPG bölgesinden bir isim, ENKS ile PYD öncülüğündeki sözde Kürdistan Ulusal Birlik Partileri (PYNK) arasındaki Kürt-Kürt birlik müzakerelerinin bu hafta içerisinde yeniden başlayacağını söyledi.
isminin açıklanmasını istemeyen kaynağa göre, PYD’nin birlik müzakerelerini bozmak için PKK’den talimat aldığı ve ENKS ile görüşmelere fazla istekli olmadığı ancak ABD’nin baskısıyla masaya oturduğu iddia edildi.
Kaynak sözlerini şöyle sürdürdü: “PKK ve PYD’ye bağlı medya grupları, ENKS ve Peşmerge güçlerine (Barzani’ye bağlı) karşı büyük bir karalama kampanyası yürüttü. ENKS’nin ofislerini yaktı, aktivistleri tutukladı. Ancak Amerika isteyince PYD yaptıklarını ve aralarındaki düşmanlığı bir kenara bırakıp masaya oturmaya ikna oldu” dedi.
SURiYE'NiN KUZEYi KARIŞTIRILIYOR
ABD garantörlüğünde başlayacak müzakere toplantılarına PYNK ve ENKS müzakere heyetlerinin yanı sıra YPG’nin sözde genel komutanı Abdi Şahin’in de katılacağı öğrenildi.
Türkiye’nin Suriye’nin yeni anayasa görüşmelerine katılmasına karşı olmadığı ENKS’nin ABD Dışişleri Bakanlığı Temsilcisileri ile görüştüğü onların da baskıyla ikna edildiği ifade edildi.
15 Ocak’ta Suriye’deki Kürt birliğini destekleyeceğini belirten Amerika, bunun Suriyeli kürtler için daha parlak bir gelecek olacağını açıklamıştı.
ABDULLAH AĞAR: DAĞINIK KÜRT SiYASi OTORiTELERiNi BiRLEŞTiRME ADIMI
ABD'nin hamlesini değerlendiren güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, sosyal medya hesabından değerlendirmede bulundu. Ağar, yapılmak istenenin sadece PYD ile roj peşmergelerini birleştirmek değil "Suriye ve Irak'ın parçalanmasının erken adım" olduğunu belirtti. işte Ağar'ın mesajları:
ABD Dış işleri Bakanlığından bir heyet Suriye’nin kuzeyinde terör örgütü PYP/SDG/PKK (PYNK) ile Barzani’ye yakın Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENSK)’nın siyasi entegrasyonunu geliştirmek, ABD’nin baskısını ve himayesini göstermek üzere tekrar Suriye’nin kuzeydoğusuna gitmişler.
Yerel kaynaklara göre: -ABD Heyetinin Başkanı David Brownstein ve yardımcısı Emily Brandt, Biden yönetiminin PYD/PKK-ENSK diyaloğunu tamamlama ve başarıya ulaştırma ısrarını, -Amerikan yönetiminin SDG’yi desteklemeyi sürdüreceğini taraflara iletmişler.
Görüşmelerde: -Suriye’deki dağınık Kürt siyasi otoritelerini birleştirme, -Suriye’ye ait petrol ve tarım ürünlerini paylaşma, -Sözde siyasi, askeri, ekonomik, idari entegrasyon, -Bölgenin yönetimi, -Silahlı güçlerin koordine, kontrol ve denetiminin ortaklaşa yapılması,
-Barzanilerin Irak (IKYY)’de eğittiği 6.000 Roj Peşmergesinin Irak’tan Suriye topraklarına getirilmesi… konuşulmuş. Foto: 17 Kasım 2020. ABD heyetinin başı David Brownstein Türkiye’de yüzlerce kişinin öldürülmesinden sorumlu kırmızı listedeki terörist başı Abdi ile.
Benim görüşüm: Bu sadece Fıratın doğusunun süslü cümlelerle terör örgütü YPG/PKK/DSG’nin etkisine girmesi değil, Roj Peşmergeleri üzerinden Fırat’ın doğusu ile IKYY ve tartışmalı bölgelerin birleştirilmesi, Suriye ve Irak'ın parçalanmasının erken adımıdır.
Barzaniler için ise katilinin bıçağını yalama, Stockholm sendromuna tutulup, katiline aşık edilme operasyonunun yeni bir başlangıcıdır."
Okyanus ötesinin kontrol ettiği muhalif partiler eliyle içeriden bizlere hedef şaşırtırlarken, dışarıda da bir K*rdistan kurulmaması için birliğe, beraberliğe en çok ihtiyacımız olan zamanlardan geçeceğiz gibi görünüyor.
Ha bu arada, hepinize günaydın.
Umarım fikirsel ve ideolojik olarak da uyanışımız gerçekleşir.
Türkiye'de galiba en az bilinen konulardan biri, sosyal demokrasi.
y-CHP günümüzde "sosyal demokrat" olduğunu belirtiyor.
Kemalizm'in veya Atatürkçülüğün yerine Kılıçdaroğlu'nun kollandığı sahte sosyal demokrasi anlayışlarını başa geçirmeleri de 30 yıllık bir çabanın sonucu.
Halbuki 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde CHP’nin çizgisi "sosyal demokrasi" değildi.
1965 yılında "ortanın solu" idi, Ecevit'in genel başkanlığı döneminde de "demokratik sol" kavramı kullanılıyordu.
12 Eylül sonrasında ilginç bir biçimde "sahte sosyal demokrasi" pazarlandı.
CHP üye ve hatta yöneticilerinin çok büyük çoğunluğunun sosyal demokrasinin geçmişini bildiğini zannetmiyorum.
Sahte sol ile istediklerini başaramayan kitleler Atatürkçülüğü yüzlerine bir maske olarak geçirmeye ve CHP'yi fethetmeye karar verdiklerinde, tüm kendi gibi olan seçmen kitlesinin de algı operasyonları ve manipülasyonları ile karşımıza çarpık bir sosyal demokrasi anlayışı çıktı.
Fakat bu "sosyal demokrasi" anlayışı Büyük Devlet Adamı Bülent Ecevit'in söz ettiği "ortanın solu" kavramından oldukça farklıydı...
Çünkü bu sosyal demokrasi kavramı, daha çok hiçte sosyal demokrat olmayan faşist Kılıçdaroğlu'nun klonlarının söylemi ve kodu haline gelmişti.
Sosyal demokrasi, Prusya'da 1863 yılında siyasi işçi hareketi olarak ortaya çıktı.
1869 yılında Marksizm'e yanaştı.
1891 yılında tam anlamıyla Marksist oldu ve bu özelliğini 1914 yılına kadar sürdürdü.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Marksizm'den hızlı bir biçimde koptu ve önce emperyalizmin, ardından kapitalizmin savunucusu noktasına savruldu.
Sosyal demokrasinin bu dönüşümü, Eduard Bernstein ve Karl Kautsky'nin revizyonist tezleri nedeniyle ortaya çıkmadı.
Sosyal demokraside önce revizyonist çizginin, ardından burjuva anlayışının hakim olmasında belirleyici etmen, "emperyalist" ülkelerin işçi sınıflarının "emperyalist sömürüden" pay alarak "kapitalist sistemle" bütünleşmesi ve onun savunucusu haline getirilmesiydi.
Bizde genellikle neden-sonuç ilişkisi karıştırılır.
Gerçek Atatürkçülerin "Sosyal demokrasi faşizmdir" sözü bu şekilde ortaya çıkmıştır.
Emperyalist ülkelerin işçi sınıflarının sistemle bütünleşmesinin ve sosyal demokrasinin dönüşümünün nedeni, Bernstein ve Kautsky değildir.
Bernstein ve Kautsky, bu dönüşümün ürünüdür...
Ulu Önder Atatürk'ümüz de sosyal demokrasinin bu niteliğini kavramış bir kişiydi.
Bu nedenle kendisini hiçbir zaman "sosyal demokrat" olarak nitelendirmedi.
Sosyal Demokrat Fırkası'na da izin vermedi.
istanbul'da 23 Aralık 1918 tarihinde Sosyal Demokrat Fırkası kuruldu.
Partinin önderi Dr. Hasan Rıza'ydı.
Partinin genel sekreteri, Yorgi Zaferaki isimli bir Rum'du.
Parti, ABD Devlet Başkanı Wilson'un emperyalist çıkarları koruyan ilkelerine bağlı olduğunu açıklıyordu!!
Sosyal Demokrat Fırkası'nın 1922 yılında dağıldığı ve büyük olasılıkla kapatıldığı biliniyor.
Dr. Hasan Rıza, ABD Devlet Başkanı Wilson'ın çıkarlarını gözeten Sosyal Demokrat Fırkası'nı 1924 yılında yeniden kurmak istedi.
Bakanlar Kurulu'nun 13 Mayıs 1925 tarihli kararında, Sosyal Demokrat Fırkası'nın geçmişten yasaklandığı ve yeniden faaliyete geçmesine izin verilmediği belirtiliyor.
Bu Bakanlar Kurulu kararında Atatürk'ümüzün de imzası bulunmaktadır.
Sosyal Demokrasi Atatürkçülüğün düşmanıdır.
Dolayısıyla Altı Ok'tan, Atatürk'ümüzün izlerinden kopartılan y-CHP'de Atatürk düşmanı bir partidir.
Atatürk'ün "sosyal demokrat" ifadesini kullandığı tek resmi belge, Sosyal Demokrat Fırkası'nı yasaklayan 13 Mayıs 1925 tarihli kararnamedir, Atatürk'ün yasakladığı kirli bir emperyalizm-kapitalizm destekçisi ideolojiyi benimsemek ise Atatürk düşmanlıklarının kanıtı niteliğindedir.
Zaten Kemal Kılıçdaroğlu, açık bir şekilde "Biz Atatürk'ün CHP'si değiliz, Sosyal Demokrat bir partiyiz!" diyerek Gerçek Atatürkçüleri ezme şovunu da pek çok kez öncesinde gerçekleştirmiştir.
Uzun bir yazı olacak, çayınızı-kahvenizi alın, sigara içiyorsanız sigaranızı da yakın, öyle okuyun bence...
Biliyorsunuz ki Kürtçü kardeşlerimiz 7-8 çocuk yaparken, biz Türk kökenliler 2-3 çocuk yaptık...
Bakın "Kürt" demiyorum, vatanına-milletine bağlı, sevgi dolu olan her bir alt kimliğe sahip olan insan kardeşimizdir zira...
Fakat dediğimiz gibi "Kürtçüler" 7-8 çocuk yaparken, biz Türkçüler 2-3 çocuk yaptık.
Artık her geçen gün bunun şiddetini daha da ağır bir şekilde hissetme zamanımız geldi de çatıyordu bile.
Haliyle bu organizmalar da gerçek amaçlarını, dertlerinin ne olduğunu çok net bir şekilde belli ederek bizlere kimlerin tarafında olduklarını da hatırlatmış bulundu.
Lakin bunun için kendilerine teşekkür etmek gerekir diye düşünüyorum.
Çünkü bu eylemleri kendini azınlık hisseden her bir kesimin, azınlık faşisti olan güruhlarının değer verdiği teröristleri anarak büyütmeye çalışıyorlar, fakat sanırım artık bu tweetlerinden sonra yanlarında sadece terör sempatizanları kalacaktır.
Tabii koyun gibi güdüldüğünün farkında olmayan ve haklı bir dava peşindeyken manipüle edilmiş olan kadın hakları, lgbt, hayvan hakları, küresel iklim krizi örgütlerinde bulunan insanları ve bağımsız aktivistleri de saymazsak...
Geçelim asıl konumuza...
Boğaziçi Protestolarıyla ilgili adeta bir resmi hesap görevi gören http://www.twitter.com/boundayanisma ilk önce Recep Tayyip Erdoğan'a bir açık mektup yollamıştı biliyorsunuz.
Bu açık mektupta ise Osman Kavala'nın, Selehattin Demirtaş'ın suçsuz yere hapiste tutulduğu, KHK'lıların suçsuz yere işlerinden olduğu, Roboski Katliamı yüzünden, Berkin Elvan denen eli sapanlı yüzü maskeli minik devlet düşmanı yüzünden neden hükümetin başında olan Recep Tayyip Erdoğan'ın istifa etmediği yazıyordu.
Bu da "Yetmez ama Evet!" diyerek, bu karanlık günleri yaşamamıza neden olan, FETÖ'nün ekmeğine yağ ve hatta bal-çokomel süren, şereflerini ve haysiyetlerini her geçen gün sorguladığım, Kılıçdaroğlu müridi Sahte Atatürkçülerden bile daha çok nefret ettiğim, Atatürk düşmanı sol-liberal DSiP'lilerin gazetesi T24'ün onlarla ilgili haber yapmasına neden oldu;
DSiP demişken, lütfen bu kısmı unutmayın, çünkü döneceğiz yine buraya...
Şimdi benim de her zaman söylediğim gibi, övdükleri insanlar, masum gördükleri insanlar birer teröristtir.
Osman Kavala 15 temmuz darbe sürecinde, cia danışmanı henry barkey ile 93.5 saat telefon görüşmesi yapmış olan bir fetö'cüdür.
peki ya henry barkey kimdir?
15 temmuz öncesi büyükada splendit otel toplantısını tertipleyen, 15 temmuz darbesinin üst aklı olan isim.
Selehattin Demirtaş'ın kim olduğu hakkında söylememiz gereken pek çok şey olduğunu sanmıyorum, çünkü kendisinin terörist olduğunu aklı başında olan ve Kürtçü olmayan herkes kabullenmiş ve biliyordur.
Ben yine de Terörist Selo'nun birkaç fotoğrafını bırakayım da neyin ne olduğunu görün isterseniz;
Berkin Elvan bir çocuktu, kimsenin ölümüne sevinmem, öyle bir yapım yok ama o da ne yazık ki eli sapanlı, yüzü maskeli, kötü arkadaşlıklar edinmiş ve DHKP-C'lilerin sahip olduğu Türk nefretine sahip biriydi;
KHK'lılar, 2010 Referandumunda sonuçlarının ne olacağını bilen kültürlü "Yetmez ama Evet!" çığırtkanı kesimdi, "Yetmez ama Evet!" demelerinin ve FETÖ'nün ekmeğine yağ sürmelerinin tek nedeni ise, Askeri Mahkemelerin kaldırılacak olması ve de Atatürkçü askerlerimizin Balyoz kumpasıyla haksız yere dört duvar arasına sıkıştırılacak olmasına dayanıyordu.
Unutmayın, bu sol-liberal KHK'lı DSiP'liler, her zaman devletin yararına olan bir şeylerin karşısında durmuşlardır.
2010-2015 dönemi FETÖ söylemlerini kararlı bir şekilde devam ettirirken, arkasından Kılıçdaroğlu'nun 2013-2014 yıllarında cemaat üyeleriyle görüşmesi sonrasında y-CHP ve HDP savunuculuğu yapmaya başlamışlardır.
Şimdi buraya kadar Osman Kavala, Selehattin Demirtaş, Berkin Elvan gibi organizmaların ve DSiP artığı KHK'lıların kimler olduğunu az çok anlamışsınızdır umarım.
Fakat bunlar işi dün başka bir boyuta taşıdı.
Dün hiç gerek yokken Kürtçe bir tweet attılar.
Tweet bu şekilde;
"Ew zêdeyî mehekê ye ku li Tirkîyê berxwedana Bogaziçiyê berdewam dike. Nêzîkî 600 hevalên me bêhiqûqî hatine binçavkirin, li 24 hevalên me cezayê hepsa malê hate dayîn û 8 hevalên me jî hatine girtin. Doğu, Selo, Anıl, Şilan, Ömer, Akın, Murat Can, Necmettin. #isyanımızBitmedi"
Saydığı ve serbest bırakılmasını istediği isimlerden ne Anıl, ne Şilan, ne Murat Can, ne Doğu, ne Selo, ne de Akın Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi...
Bu insanlar deli gibi fonlanan ve her eylemde ön planda karşımıza çıkan terör sempatizanları.
Fakat işin komiği, nasıl oluyorsa hala ve hala ülkemizde Atatürkçü olduğunu iddia eden, profilinde Atatürk fotoğrafı olan ve biyografisinde "En büyük Atatürkçü benim canlar! Aktroller uzak dursun! Kuvvacı ruh!" minvalinde şeyler yazan insanların hala bilinçli bir şekilde bu tweetleri beğenmesi.
Bu hesapların ben kripto FETÖ, DHKP-C ve PKK sempatizanı olduğuna adım gibi eminim.
Ha bu arada, Kılıçdaroğlu'nun 2013-2014 yılları arasında cemaat üyeleriyle görüştüğünü, arkasından "Yetmez ama Evet!" diyen DSiP'lilerin (önce FETÖ ve günümüzde DHKP-C, PKK tarafından koyun gibi güdülen Beyaz Türk sürüsü) gazetesi t24 yazarlarıyla görüştüğünü de es geçmeyeceğim.
Çünkü belki de deli olduğumu düşüneceksiniz fakat şöyle bir gerçek olduğuna inanıyorum.
Üniter yapımızı, ulusal birliğimizi alt kimlikleri ön plana çıkararak tehlikeye atıyor olmaları bir yana, bu şekilde bu insanlar kapitalist ve emperyalist düzenin merkezi olan Amerika'ya gizli ya da bilinçli olarak hizmet ediyorlar.
Fakat sadece bu insanlar da değil, burada bir FETÖ-DHKPC-PKK şeytan üçgeninin parmağı olduğunu da düşünüyorum.
Ne alaka diyeceksiniz değil mi?
Şimdi şöyle, Celal Eren Çelik'in "içten fethedilen kale CHP" kitabını okuduysanız eğer, CHP'nin DHKP-C sempatizanı bir grup insanın istekleri doğrultusunda hareket ettiği yazar o kitapta.
Kılıçdaroğlu 2013-2014 yılları arasında cemaat üyeleriyle boşuna görüşmedi, arkasından iYi Parti kuruldu ve Ümit Özdağ Hocamızın da sonunda kamuoyunda açık bir şekilde dile getirdiği Buğra Kavuncu gibi FETÖ üyesi olduğu iddiaları bulunan insanların varlığından haberdar oldunuz...
Kısacası olay şu, CHP DHKP-C, iYi Parti FETÖ, HDP ise PKK sempatizanlarından da oy alıyor ve bu insanlar bizim sadece üniter yapımızı, ulusal beraberliğimizi alt kimliklerini ön plana çıkararak tehdit etmiş olmuyorlar, sosyal medyada algı operasyonlarıyla bizleri manipüle ederek haklı sandığımız fakat arkasında bölücü terör sempatizanlarının olduğu eylemleri de gözümüze gözümüze sokarak ülkeyi kargaşayla parçalamayı amaçlıyorlar.
Zamanında Suriye'de ve Libya'da Arap Baharı dönemi nasıl ki 70 milyon yeni twitter hesabı ortaya çıktıysa ve hashtag'lerde sıfır takipçileri olmasına rağmen binlerce beğeni aldılarsa, aynı şekilde bir benzeri bizim ülkemizde de yaşanıyor.
Konuyu nereye bağlayacağımı şaşırdım.
Biden gibi Irak işgalini agresif bir şekilde destekleyen, Irak işgalinin hayat bulması için gerekli olan son imzayı seve seve atan neoliberal faşizmin (neocon) öncülerinden bir Türk düşmanının başkan olmasının, tam böyle bir zamana denk gelmesi ve arkasından Mcgurk gibi "Suriye'de Kürdistan'ı kurmadan ölmeyeceğim! Türkiye'den hesap soracağım!" diyen bir generali Orta Doğu Koordinatörlüğüne getirmesi de hiçbir şekilde tesadüf değildi bana kalırsa.
Kısacası iç karışıklıklarla bizi oyalarlarken, bir bakmışsınız Suriye'de minik bir K*rdistan bile kurulmuş olabilir.
Bu yüzden herkesi sağ duyuya ve birliğe, beraberliğe davet ediyorum.
Çünkü bu insanların derdi rektör değil, evet oradaki öğrencilerin belki de %60'ının derdi rektör fakat onları yönlendiren gizli PKK, DHKP-C, FETÖ sempatizanlarının niyeti çok daha başka.
