ilk günlerde dünyanın en güzel şeyi sanıyor insan. Yansın geceler, yaşasın özgürlük modunda takılıp duruyorsun. Derken tek ben varım sofra kurulmaz şimdi atıştırayım sadece diye diye bir sofranın varlığını özlüyorsun sonra kim var zaten kafasıyla düzenden intizamdan kopuyorsun ve en önemlisi de akşam eve gelince iki kelam edecek birini arıyorsun. Çünkü hiçbirimiz farkında olmasak da yaşarken biriktiriyoruz anlatmak için. Ve yalnız kalmadan anlamıyoruz biriktirdiklerimizi.
Nasıl görünüyorsun acaba şu an? Saçlarının şekli nasıl? Sakal bırakıyor musun? Spor mu giyiniyorsun, resmi mi? Tanıyanı kendine çekip alan o tatlı mizaca sahip misin hala? Geçtiğim yollardan geçiyor musun diye düşündüm bir süre. Görsem tanır mıyım acaba diye... sonra güldüm kendi kendime. Tanısam tanıdım diyebilecek miydim sanki.
Ne yapıyorsun, iş bulabildin mi mesela? Yalnız mı yaşıyorsun? Ya da evlendin mi? Seviyor musun birini? Mükemmelliyetçi misin hala? O herkese hakim tavırların devam ediyor mu? Sahi Aklına geliyor muyum hiç?
Ne kadar dolu ne kadar anlatılmaz, Dünyanın en güzel kelimesi. Öyle ki kocaman bir dünyayı tek bir kelimeye sığdırırız da onun hissettirdiklerini ifade edecek kelimeler topluluğu bile bulamayız.
Ortalamayı 2.50'nin üstünde tutmaya çalışın. Sonra çıkaracağım diye göbeğiniz çatlamasın. Son yıllarda çok başarılı olsanız da 1. Sınıfın aksamasını hep yaşarsınız.
Saçma bir soru. Provokasyon amaçlı zihniyetten çıkıyor böyle şeyler. Terörizm iğrenç bir şey. Tecavüz iğrenç ötesi. Bir pislik üzerinden başka bir pisliğin duyarını kasmak ise gereksiz.
Dünya üzerinde Birilerinin iktidar savaşları yüzünden çocukların ölmesi. Ha bir de Bazıları yeni çıkan iphone'u almak için yarışırken bazı insanların da yemeye ekmek bulamaması. Yeryüzünde bunlardan daha büyük hasızlık olabileceğini düşünmüyorum.
Hiç düşündünüz mü hayatınızın ne kadarını özgür iradenizle sadece siz yönetiyorsunuz?
Kafamızın içinde artık farkında bile olmadığımız o kadar çok manipülasyon diktası var ki! Sadece bir kez yaşama hakkımız olan ömrümüzü nasıl bunlara kurban ediyoruz şaşırıyorum. ilerleyen bütün yılları etkisi altında tutan meslek seçiminden tut da arkadaşını hatta evleneceğin kişiyi seçmeni bile etkileyen diktalardan bahsediyorum. Bu bazen iş bulma korkusu olarak çıkıyor karşımıza bazen aile etkisi bazen de kendimizi içine hapsettigimiz ve asla çıkamayacağımızı düşündüğümüz sınırlar olarak.
Seçimler yapmamız gerektiğinde kafadaki sınırları bir kenara bırakıp hangisi beni mutlu eder diye düşünmek gerektiğine inanıyorum.
A ve B işinden birini seçeceksin A'yı istiyorsun ve ali, ayşe, mehmet ve herkes B'ye git diyor. Bu seni etkilememeli, kimse yaşamayacak o hayatı senden başka. Sadece kendine sor beni ne mutlu eder diye. iyi bir hayat yaşamanın sırrı burda yatıyor bence.
insanlar sizin nasıl bir hayat yaşamak istediğinizi bilmeden konuşuyor. Herkesi aynı kalıbın içine sokmuş ve herkesin aynı standartlarda yaşamak istediğini sanıyorlar. Doktor olmanın herkesi mutlu edeceğini sanıyorlar mesela veya çok para kazanmanın. O insanın hayattan tek beklentisinin sıradan bir hayat olabileceğini asla ihtimaller arasına almıyorlar.
Her gün işten eve evden işe sakin bir hayat, anlayışlı iki kelam edebileceğim bir eş, bir çocuk, makul bir maaş ve yazları kısa süreli bir kasaba tatili beni gerçekten mutlu edecek tek gelecek hayalim mesela. Kim ne derse desin daha fazlasını istemiyorum.
Anneniz, babanız sizin için hep daha fazlasını ister sizde de bu isteği oluşturmak için ellerinden geleni yaparlar. Küçük şeylerin de mutlu edebileceği gibi bir durum yoktur onlara ve üzerinizde etkisi olan birçok kişiye göre. Siz de gercekten bunu istiyorsanız tamam ama istemiyorsanız tekrar düşünün derim. Velhasılıkelam kendinize sorun!
Her insanın pişmanlıkları vardır diye bir cümle duyduğumda aklıma ilk gelen şeysin bunca zaman sonra bile. Nasıl bir insan bu kadar yanlış olabilir? Nasıl bir aptallık? diye soruyorum kendime ara sıra.
Cahillik tecrübe kanzandırıyor tabiki ama bazı anıları silebiliyor olmak güzel olurdu. Kazanmayı asla istemediğim ve bana sadece aptal, saf bir hayalperest olduğumu hatırlatan bu tecrübe kesinlikle olmamalıydı. Daha küçücük yaşımdan itibaren aptal ve saf olma hakkım, toz pembe dünyam elimden alınmamalıydı. Bu yaşta güven problemim olmamalıydı. Şu anda nefret bile etmediğim senin benden bunları almaya hakkın yoktu.
Kişiden kişiye değişse de genelde hayatın en güzel dönemi derler.
Ki kendimi de işin içine katarsam katılıyorum, hayatımın en güzel dönemlerini yaşadığımı gerçekten hissederek geçiriyorum bugünlerimi. Hele de istanbul gibi bir şehirde okuyorsanız ve yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmeyen birkaç arkadaşınız varsa tadından yenmez.