boğazımda düğümle kendimi sıkarak dinlerken askerin diğer askeri vurması ve tam o sırada "hadi al götür beni hala benimmişler gibi evime, yurduma" demesiyle her seferinde gözlerimden yaşlar dökülmesine neden olan olağanüstü şarkı.
burçlarla çok fazla ilgilenen biri değilimdir ama ekşi sözlükte başlığı görünce bi baktım aman allahım sanki biri beni anlatmış sayfalarca. dumur oldum tabi. diğer entryleri de okudum ve genel özelliklerinin hepsinin bünyemde mevcut olduğunu farketttim. sonra üşenmedim acaba tesadüf mü diye diğer burçları da okudum ama yok gerçekten doğduğun tarih karakteri belirliyormuş. artık ay mı güneş mi oraları bilemicem. bunalımda geçirdiğim şu günlerde davranışlarıma bir kılıf bulduğum içinde sevindim ne yalan söyleyeyim.
mesela yıllar süren bir ilişkim bitti ve ben hala seviyorum yani ayrılığı karşı taraf istedi. en yakın arkaşımla geçenlerde buluştuk bana çok iyi görünüyosun hiç dağılmamışsın dedi. dışardan bakıldığında aşırı derecede normal görünüyorum. sanki hiçbirşey olmamış gibi. ama içimde sanki kancalı bıçaklarla lime lime ediyorlar bütün organlarımı. öyle acıyo içim ama sadece sen bide içime sor dedim geçiştirdim. en yakın arkadaşıma bile nekadar zayıf durumda olduğumu gösteremedim. her zaman güçlü görünmeye çalışmak. kolay güvenmemek. benim suçum değil bu doğduğum günle ilgili.
sinirlendiğinde gözü kimseyi görmeyen biriyim. öyle bi gözüm kararıyo ki kendim bile kendimden korkuyorum. tanıyamıyorum kendimi. çok sinirlendiysem ağzımdan ne çıkıcağını asla kestiremezsiniz. ağzımdan tek küfür çıkmadan ana avrat sövmekten beter laflar edebilirim. ama sinirim geçince de pişmanlığımdan kafamı taştan taşa vururum bugünlerde sık sık yaptığım gibi. sonuçta sevgilimden ayrılma sebebimde bu ağır laflarım oldu. buda benim suçum değil doğduğum lanet günle ilgili.
not: bu entryi girerken yarıda bırakmıştım ve şimdi tesadüfen gördüm. sevgilimlede bugün barıştığımız için amaçsız bi entr olucak benim için zira bunalımda başlayan yazım içimde kelebeklerin uçuşmasıyla son buluyor. oğlak burcu olsan bile hayat çok güzel.
An itibariyle deli gibi istedigim telefon. Sayfanin altina dogru inmek icin sag bas parmagimin ic kismiyla yandan tirnakla birlestigi yer benden intikam alicak.
annemin "acaba iptal edildi de senin mi haberin yok kızım" dediği benimde ciddi ciddi benden habersiz bişeylerin döndüğünü hissettiğim sınav. en sonunda hayatımda etmediğim bi küfür edicem o olucak. tamam iptal etmeyin de bari sonuçları açıklayın. bu kadar mı malsınız ya!
açıklanıp açıklanmadığını anlayamadığım sınav. ekşi sözlükte bir yazar açıklandığını yazmış ama ben bakamıyorum. bilgisi olan varsa özelden mesaj atarsa sevinirim. hayır duamı da alır bonus olarak.
torrentten 7.02 GB lik bişey indiriyorum ve son bikaç seferdir indirdiğim dosyalarda sorun olduğu için okadar korkuyorum ki bilgisayarı kapatamıyorum. çokta uykum geldi napıcam şimdi?
kriterin neye bağlı olduğuna göre değişen bir durumdur. eğer türk kadınına göre kıyaslarsak daha kültürsüz değildir kanımca.
şimdi efendim kültür dediğimiz nedir? kitap, müzik, haber,spor, oyun, film, siyaset vs.
benim bakış açımdan yaklaşırsak olaya;
kitap: ülkece kitap okuma oranımız çok düşük kabul edelim. ve gözlemlediğim kadarıyla kızlar erkeklere göre nispeten daha fazla kitap okuyor. ama kitapla ilgili bloglara bakıyorum çoğu erkek ! burayı çözemedim.
müzik: kabul edelim ki erkekler daha iyi müzik dinleyicisi. icraata baktığımızda da görüyoruz ki erkekler biz kadınlardan daha fazla bağlanıyor müziğe. tamam işin içine aile yapısı, yetiştirme gibi bir çok faktör giriyo ama mesela ben bas gitar aldım, çaldım çaldım bıraktım. aşırı bir ilgim yok efendim napayım. kızların dinlediği müzikse power kliplerinden ileri gitmiyo genelde.
haber: erkekler daha fazla bilgisayarla haşır neşir olduğu için dünyadan daha fazla haberdar olduğunu düşünüyorum. çoğu kız bilgisayarı bile açmadan günü bitirebiliyor.
spor: erkeklerde sadece fulbolla ilgileniyo bence bu onların çok kültürlü olduğunu göstermez ama kadın kıyasladığımıza göre kadınların genel itibariyle hiçbir spor dalı ile ilgilenmediği için yinede bizden öndeler.
oyun: hiç bahsetmiyorum bile...
film: ben şimdiye kadar hemen hemen hiçbir kız arkadaşımdan film tavsiyesi almadım. bunu üzülerek söylüyorum ama romantik komedi kültür demek değildir. ve filmdeki sadece yakışıklı oyuncuların adını bilmek yetmiyor. yönetmenlere de bakın derim.
siyaset: kadınlar tarih boyunca siyasetten uzak durmuştur. bir siyasi görüşe deli gibi bağlanmakten bahsetmiyorum ama dönem iktidarını eleştirebilmekte siyasete girer kanımca. kadınlar bu konuda da biraz pasif erkeklere göre.
not: kadınlarda erkeklerde birbirine bok atmasığı bir sözlük hayal ediyorum.
kitap okumak keyif işidir. gerçekten zevk almayanlar kitap okuyamaz. küçük bir çocuğa kitap okutmaya çalışırken aslında ondan zevk almasını öğretmeye çalışırız. insanlar kitap okumaya çok ta hayati ihtiyaç diye bakmadan başlarlar kısacası. nasılki futbolu seviyorsak (sözlükte çoğunluk erkek olduğu için verildi bu örnek) kitap okumakta onun gibi. futbolu sana bir yararı olsun diye sevmezsin ama halı saha maçlarıyla sana sosyalleşme sağlar, iddia oynarken rasyonel düşünürsün(sallamış olabilirim bi bayan olarak anca bukadar), futbolcular sayesinde hangi şehir hangi ülkede yada ne biliyim sambacı brezilya kızlarını falan öğrenirsin ufkun açılır. kitap okumanında bundan pek farkı yok. yani kitabı zevk için okursun ama sana şahane bir konuşma yeteneği verir, olaylara değişik açılardan bakabilirsin, değişik konular konuşulduğunda sığır sığır bakmazsın ve eğer çok okursan şirinleri bile görebilirsin.
çok tutuyorum kendimi çok kasıyorum ama olmuyo. haziranda mezun oldum döndüm istanbula. gelirken söz verdim kendime öyle bunalıma falan girmicem diye. geldiğimden beri sürekli bişeylerle meşgul oluyorum. kitap okuyorum, yürüyüş yapıyorum, öykü yazmaya devam ediyorum, evde anneme yardım ediyorum, kendime bakıyorum yani anlıcanız bunalıma girmemek için elimden geleni yapıyorum. yavaştan bi bunalım hissetmeye başlasamda kendime bile çaktırmıyorum. ama bugün artık pes ettim. yok hayır pişmanım okulun bittiğine keşke bitmeseydi.burda sinemaya gitcek birini bile bulamıyorum. işede girmedim hala. yapıcak bişeyde yok.
ama itirafın aslı şu ki sevgilimden ayrıldım. onu deli gibi seviyorum. ayrıldığımızı hala kabul etmek istemiyorum belkide oyüzden bu haldeyim. tamam bitti dersem belki birazcık huzurlu olucam ama diyemicem biliyorum. hala kendimi kandırıyorum.
renkler çok silikmiş gibi dursada adaylar içinde en iyisi diyebilirim. anlamadığım nokta neden sürekli laleye benzetme çabası. aradaki boşluk çok eğreti durmuş. daha fazla özenilebilirdi.
transfer dönemlerinde ve çok önemli maçların olduğu günlerde sözlükten ayrı bi soğuyan yazarlardır. artık kezban muhabbetlerine falan alıştıkta ne çok futbolcu varmış transfer ede ede bitmedi gitti.
son zamanlarda seyrettiğim en ilginç film diyebilirim. filmi seyrederken sanki ekrandan seyretmiyorumda ordaymışım gibi hissettim. 14.000 yaşındaki bir adamın bukadar alçakgönüllü olmasınıda takdir etmedim desem yalan olur. geçmişten kesitler olmaması bizide olaya dahil etmiş ve bizimde beynimi zorlamamıza sebep olmuştur. sonuçta bizide ikna etmesi gerekiyor bi yerde.
notre dame de paris müzikalinden tüyleri diken diken eden bir parça. kaç kez üst üste dinlerim bilmiyorum. hiç bukadar tutku dolu bir şarkı dinlememiştim. resmen ben aşık olmak üzereyim esmeralda'ya.
daha bebekken bize öğretilen davranıştır. hangimizin annesi daha bebekken takılıp düştüğümüzde halıyı dövmedi? hangimizin babası daha ilkokoldayken sakın altta kalma biri sana vurursa sende vur demedi?
feci baş ağrısı yapan durumdur. ağlamak insanı çok rahatlatan bir eylemdir. ağladığını insanlardan gizlemeye çalışmaksa aşırı derecede kasılmaya neden olur. örneğin günlerden bir gün üç kız beraberce engelli bir kızın hayatını anlatan çok duygusal bir film seyrettiğimizde diğer iki arkadaşım çatır çatır salya sümük ağlamıştı. bense gözümden gelen iki damla yaşı gizlemeye çalışmaktan, yutkunmaktan okadar kastım ki kendimi bütün gece başım ağrıdı. e be salak sende ağla nevar dimi kız kıza film seyrediyosun. hem onlarda ağlıyo. ama yok yakıştıramazsın dimi kendine. çek bütün gece baş ağrısını. aptal.
erkeğe alınabilecek en ideal hediye bir kablo ile elektiriğe ve bilgisayara bağlanabilen hediyedir. mesela harddisk yada playstation olabilir. yada ne biliyim playstationu için oyun, traş makinası fotoğraf makinası. ama ne olursa olsun mutlaka dikkat etmeniz gereken elektrikle bi alakasının olması.
çok mutsuz olduğum anlarda bile mutluymuş yada en azından sorun yokmuş gibi görünüyorum. hani kan kusup kızılcık şerbeti içmek diye bi laf varya ben sanki sürekli o haldeyim. bazen kendim bile performanslarıma şaşırıyorum. mesela dört senelik sevgilim benden ayrıldı üstelik son bi hoşçakal bile demeden numarasını değiştirdi, mail adresini kapattı. benden ayrılmakta haklı olsada bu hareketi çok gururuma dokundu. bir hafta geçti daha ağlamadım bile bide kız olucam. sanki hiçbirşey olmamış gibi günlük hayatıma devam ediyorum. ve hayatımda ondan başka birini sevebileceğimi yada başka biriyle beraber olabileceğimide düşünmüyorum. ama niye böyleyim niye. hastalık mı bu acaba? kendimde sorun olduğunu düşünmeye başladım. piskolojik destek almam lazım.
