neyin nefretindesiniz lan siz?
siz tabutunuza yer arayadurun; hrant ahbariğin mezarını her hafta yüzlerce insan ziyaret ediyor.
ha bir de istediğiniz zaman gelin. zira kimse karşı koymaz size. kabakuvvet hayvanlara mahsustur unutmayın.
Macar yazar Lazslo Darvasi'nin kaleme aldığı ve fantastik öykülerle bir araya getirdiği nefis bir futbol romanıdır. Darvasi kitabının girişinde futbolu şöyle tanımlamıştır ki gönülleri fetheder;
"Eğer insanlar bir deparın bir çalımın, eli yüzü düzgün bir driplingin ardından ne cefalar, ne insanüstü çabalar yattığını bilselerdi, bir futbolcunun yaşamı hakkında kesinlikle daha farklı düşünebilirlerdi. Sıfıra kadar iniyorsun, mükemmel bir orta yapıyorsun, tamam, itiraf edelim ki büyük bir marifet değilbu, ama yine de o ortanın içinde ne kadar kişisel altüst oluş, ne kadar keder, ne kadar umutsuzluk yatıyor!insanlar bunu bir şekilde hissetmeliler! Daha güçlü, daha güzel, daha zengin olmak için spor yapılmaz. Bu bir yanılgı, meşrulaştırmak için yanlış bir neden, yırtıklarla dolu yan ağlar gibi bir şey. Kazanmak için spor yapılır. Spor doğası gereği ilkeldir. bir dizi basit hareketten oluşur, çünkü insan eti ilkleldir, sürekli beslenmesi gerekir, fakat her besine ihtiyaç duymayan ruhun etrafını kuşatır, oysa ruhu yalnızca sevmek gerekir, bir de sevmesi için ona izin vermek."
1962 doğumlu Macar yazardır. Ülkemizde iletişim Yayınları tarafından ilk basımı 2008 yılında yapılan fantastik öykülerden oluşan ve kendisiyle tanışmamı sağlayan Santraforun Rüyası adında bir futbol kitabı vardır. Bunun yanında farklı yayınlar için sayısız futbol röportajı, televizyon programı da hazırlamıştır.
Eczacıbaşı Vitra Voleybol Takımı'nın taraftar grubudur kendileri. Gün geçtikçe büyüdüklerini belirtip, iyi bir voleybol seyircisi olduklarını ve hatalara, mücadeleye gayet iyi reaksiyon gösterdiklerini de ekleyebiliriz.
Karşınızdaki muzaffer bir komutan edasıyla lafı gediğine koyduğunu düşünür ve kahkahalara boğulur. An itibarıyla yeryüzünün en mutlu insanlarından bir tanesidir. Hele ki birbirinize karşı gizli bir kin güdüyorsanız sokulan lafın, yapılan kinayenin değeri kat kat artar. Ancak adamlar boşa konuşmamışlar; son gülen iyi güler diye.
Lafı yiyen, etrafındakiler tarafından mağlup zannedilen hikayenin diğer kahramanı son olarak öyle bir söz söyler ki önce keskin bir sessizlik hakim olur sonra da bir anda 'efendi' ilan edilir.
Ve o efendi, lafını söyledikten sonra öyle bir bakış atar ki karşısındakine, o bakışların bir sözlük anlamı yoktur belki ama evrensel olarak tek bir anlam taşır! o da;
Bir şekilde sivrilmeyi başaramamış, nesildaşları karmada 300'leri 400'leri görmüşken eksilerde gezen, henüz karşı cinsten pm almamış daha da kötüsü bu durumu dert etmiş yazar topluluğunun; sözlüğün geçmiş dönemlerinde açılan başlıklardan ve entrylerden öğrendikleri vurucu bilgileri bir şekilde gündeme uyarlayarak yeni başlıklar açmak bu vesileyle de bir nevi kendini gösterme çabasıdır.
Zatıalilerinin en büyük özelliği de henüz okuyup öğrendikleri detay bir bilgiyi sanki ilk gözünü açtıkları günden bu yana biliyormuş gibi davranmalarıdır.
Örnek: Siz ne diyorsunuz ey ahali "no woman no cry" ağlama kadın ağlama anlamına gelir; kadın yok ağlamak yok anlamına gelmez. Madem ingilizce bilmiyorsunuz konuşmayın amınakoyayım.
Galatasaray'ın favori olarak gösterildiği Eurocup'taki grup aşamasındaki 2'nci müsabakasıdır.
istanbul Abdi ipekçi Arena'da 21.00'da başlamıştır. Maç Lig TV3'ten naklen yayınlanmaktadır.
Donetsk'in en önemli oyuncularından biri olan perkins sakatlığından ötürü oynayamayacağı Galatasaray'ın rahat bir galibiyetiyle sonuçlanması muhtemel bir müsabakadır aynı zamanda.
Bazı adamlar da vardır ki sempati duyduğunuz takıma da gitse, her türlü sosyal sorumluluk projesine de imza atsa sevilmez.
Benim ilk sıramda Zlatan Ibrahimovic vardır. Kendisi elit bir futbolcu olduğundan henüz parlamamış, ya da düşük kalite adamları aşağılar. Şaka anlayışı arkadaşının kıçına tekme atmaktır mesela.
hepsinin bir hikayesi vardır. Ibra'yı yazdım. Effenberg de aynı kategoriye girer bir yerde. Rakibi de küçük görür. Bazen hırs adı altında bokunu çıkarır.
Pepe'yi hepimiz biliyoruz. Türkiye şubesi de Bilica'dır kendisinin.
Nihat'a Sociedad günlerinden gıcığım. "Gruptan Galatasaray ile beraber çıkmak isterim" ifadesinin ardından alakası yokken atlayıp maç sonunda da "temas vardı dengemi kaybettim" şeklinde bir yalan söylemesinden ötürü sevmem, iki yüzlü olarak yaftalarım. Beşiktaş'ı sömürdüğü gerçeği vardır ki kendisi de futbolu bıraktıktan sonra "Ne yapayım, çok istediler, istediğim parayı da verdiler geldim" demiştir.
Gelelim Ömer'e. Bir kere her istanbul takımı maçını gerer. Ali Sami Yen'de puan alır sahayı gezer. Saraçoğlu'nda beraberlik koparır saçma hareketlerle maçın önüne geçer. inönü'de penaltı kurtarır utanmasa tribüne çıkar.
ingilizler'in Neville kardeşler ve Glen Johnson şokundan sonra izleyebileceği en iyi sağ beklerden bir tanesi. Öyle ki irlandalı olduğuna üzülecekleri günler hayli yakında.
Ömer Üründül gibi konuşmak istemiyorum ancak hem temposu hem de oyun zekası futbolseverin iştahını kabartıyor. Sağlıklı olduğu takdirde karşısında oynamak hayli zor. Daha da önemlisi bilerek oynuyor olması. Zira günümüzde bek oynayıp isabetli orta yapan oyuncusu bu kadar kısıtlıyken bu adamın dengeli ortaları ve bitirici pasları Bale'in Galler etkisinden sonra irlanda futbolunun geleceği için de oldukça ümit verici. Bale kadar delici bir kanat olmasa da yakalanması muhtemel iyi bir santraforun en iyi dostu olabilir.
Atletico Madrid'in sahibidir. Madrid efsanesi Jesus Gil'in de oğludur.
Ancak kulübü Jesus kadar karakterli yönetmemektedir. Başkan Enrique Cerezo ile birlikte yolsuzluk yaptığı rivayet edilir ki aynı zatın adı ülkemiz basınında 'ciddiyetsiz Arda Turan faksı' hadisesinde de çokça gündeme gelmiştir. Bir dönem takımı satacağını da ima etmiştir ama aile baskısı sonrasında yanlış anlaşıldığını söyleyerek topu taca atmıştır.
Son günlerde de futbolcuların maaşlarını dahi ödeyemeyecek duruma gelebileceklerini söylemiştir. Bu nedenle Falcao'yu değerini bulduğu takdirde Aguero misali elden çıkarabileceklerini de eklemiş.
Son beş yıldır seyrettiğim en kötü Maccabi Tel Aviv takımının kendi sahasındaki ilk Euroleauge maçıdır.
Montepaschi Siena'nın kadro yapısı ve son dönem performansından yola çıkılarak Nokia Arena'ya büyük favori olarak çıkan israil'in lokomotif basketbol takımı tel tel dökülmektedir.
Son çeyreğe girilirken momentumu ele geçirmiş olmaları senaryoyu haklı çıkarabilir ancak çeyrek başında an itibarıyla içerden %37 dışarıdansa %25 ile oynamaktadır.
Özellikle Hickman ve Logan felaket bir performans göstermektedir.
Edit: hickman yazmamı bekliyordu sanırım. Gecen Almanya'yı övdüm onlar got etti bugün de hickman. Ben gönül rahatlığıyla kimseyi elestireneyecek miyim ulan?
22 kasım 2012 fenerbahçe ülker union olimpija maçını yorumlayan ibrahim Kutluay'ın dilimize kazandırdığı 'agresif yapıyı çağrıştıran' anlamını taşıyan ingilizce-türkçe karışımı bir sözcüktür. siz yine de öyle her yerde dile getirmeyin.
'Aşk bazıları için altı harflidir' sloganıyla çekilen futbol reklamları ardından ismet Badem ve Murat Murathanoğlu'nun oynadığı Beko Basketbol Ligi reklamlarıyla izleyiciyi güldüren nefis filmlere imza atmış yayıncı kuruluştur.
Reklam ajansını bilmiyorum ama gerek metin yazarlığı gerekse görsel anlamda oldukça iyi iş çıkardıkları aşikar.
edit: tashih yapıldı.
